Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, "Türkiye artık büyümeyi ihracatıyla, dış ticaretiyle yapar hale geldi. Türkiye ekonomisini büyüme konusunda Avrupa ile mukayese etmek yerine, bu noktada gelişmekte olan ülkelerle değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Türkiye, asla orta gelir tuzağına düşmemelidir." dedi.

-''Orta gelir tuzağına düşülmemeli"

3. İstanbul Finans Zirvesi'nin ikinci gününde yaptığı konuşmada, böylesine karanlık, işlerin iyiye gitmemekte inat ettiği bir ortamda Türkiye ekonomisinin her türlü zorluğa ve probleme karşı inadına büyüdüğünü, inadına gelişerek yoluna devam ettiğini vurgulayan Çağlayan, ülkenin son yıllardaki büyüme performansına değinerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''2012'nin ilk 6 aylık büyüme ortalaması yüzde 3,1... Orta vadeli program hedefi yüzde 4 olarak tespit edildi. Şimdi Türkiye için küçük gibi gözüken bu büyüme oranı aslında tüm dünyaya ders verir, örnek olur nitelikte. Ama Türkiye, büyümek, gelişmek zorunda olan bir ülke. Zaman zaman Türkiye'yi Euro Bölgesi ile Avrupa ile mukayese edeceğiz. Türkiye artık büyümeyi ihracatıyla, dış ticaretiyle yapar hale geldi. Türkiye ekonomisini büyüme konusunda Avrupa ile mukayese etmek yerine, bu noktada gelişmekte olan ülkelerle değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Türkiye, asla orta gelir tuzağına düşmemelidir. Bu noktada Türkiye'nin gidecek çok yolu var. Şu anda geçmişte kaybetmiş olduğumuz zamanla ödeşme dönemindeyiz.''

-"Türkiye gerekirse frene basacak"

Çağlayan,  ''Türkiye gerekirse frene basacak, tabii ki kırmızı ışıkta duracak, sarı ışık gördüğünde mutlaka ayağını fren pedalına götürüp zaman zaman durması için tedbiri alacak. Ama gaza basması gerektiği yerde de gaza basacak'' dedi.

Türkiye'nin siyasi istikrar, arkasından ekonomik istikrarı yakaladığını belirten Çağlayan, günümüzde ülke geçtiğimiz 10 yılda dünyaya örnek olacak gelişme kaydettiyse bunun itici gücü, anahtarının özel sektör olduğunu söyledi.

 

-"Gönül isterdi ki Avrupa'da da güçlü liderler olsaydı.."

Dünyada ciddi bir kriz döneminden geçildiğine değinen Çağlayan, ''Avrupa, bilhassa Euro Bölgesi inatçı bir krizle karşı karşıya. Gönül isterdi ki Avrupa'da güçlü liderler olsaydı, güçlü liderler bunu aylarca, yıllarca konuşmak yerine hemen radikal kararları, tedbirleri alsalardı. Gönül isterdi ki Türkiye'ye karşı her türlü ikiyüzlülüğü gösteren, her fırsatta Türkiye'ye karşı samimiyetsiz bir şekilde yaklaşan AB, keşke bu krizin bu kadar oluşmasını beklemeseydi'' şeklinde konuştu.

Bir ülkenin batmasının hemen birdenbire olamayacağını belirten Çağlayan, ülkelerin şu anda içinde bulunduğu krizin yıllarca yapılan ihmallerin, AB'nin alması gereken dönemde önlem almamasının ortaya çıkardığı sonuçlar olduğunu ifade etti.

Krizin hala hızını artırarak devam ettirdiğinin altını çizen Çağlayan, krizin şiddetini 2013 yılında da devam ettirmesinden endişe duyduğunu söyledi.



-''IMF, dünya büyümesini küçülttü''

IMF'nin dünya büyümesiyle ilgili hedeflerini revize ederek küçülttüğünü kaydeden Çağlayan, bunda özellikle Almanya, İngiltere, Fransa gibi ekonomilerde üçüncü ve dördüncü çeyrek büyümelerinde yaşanacak küçülmelerin etkili olduğunu kaydetti.

Dünya büyüme ortalamasının 2008-2012 arasında yüzde 3'ler seviyesine düştüğünü anımsatan Çağlayan, ''IMF'nin daha önce bu yıl için yüzde 3,5 olarak düşündüğü büyüme ki zannediyorum haberlere düşmüştür veya düşecektir birkaç saat içinde yapacağı açıklamalarla, yeniden aşağı yönlü revize etmesi söz konusu. Böyle bir ortamda dünyanın mal ve hizmet ticaretindeki ticaret dengesi de geçtiğimiz yıllardan biraz daha kötü'' diye konuştu.


-''Sürekli ayağın frende olduğu arabanın ilerlemesi mümkün mü?''

İhtiyatlı olmanın önemine de dikkati çeken Çağlayan, şöyle devam etti:

''Elbette ihtiyatlı olacaksınız. Sürekli ayağın frende olduğu arabanın ilerlemesi mümkün mü? Kendisine önemli bir hedef koymuş, bu hedefi de yakalamak için her yıl ortalama yüzde 6 civarında büyümesi gereken, belli bir kilometreyle her yıl bir yol katetmesi gereken arabayla sürekli ayağınızı frene basarsanız olsa olsa ancak ortalığı balata kokusuna sararsınız. Tedbirli olmak, arabayı çalıştırmamakla eş anlama gelmiyor. Otomobil şoförü önemli. Eğer sürücü güvenlikli, ileri teknik sürüş eğitimi almışsa sorun olmaz. Türkiye, sonuç olarak bugün geldiği noktada 10 yılda çok önemli deneyim, kazanım elde etmiştir.

10 yıl önce Türkiye, IMF'nin kapısında 1 milyar dolar borç almak için tek ayak üstünde bekletilen bir ülkeydi. Bir uçak dolusu iş adamıyla beraber gidip IMF'ye şirin gözükmeye çalışıyorduk. Niye? Bize 1 milyar dolar versinler diye... Geçmişte öyle bir dönemdeydik ki neredeyse çoluğumuzun çocuğumuzun adından daha çok (dönemin IMF Türkiye Masası Şefi Carlo) Cotarelli'nin adını ezberlemiştik. Ama bugün Türkiye, böylesine küresel bir krizde ekonomisini büyüten, ihracatını artıran ülke haline geldi. Türkiye, böylesine küresel bir krizde bırakın IMF'den destek almayı, belki bu tabir biraz fazla kaçacak ama, adeta IMF'ye cep harçlığı olmak üzere 5 milyar dolar verecek duruma geldi. Bu, Türkiye ekonomisinin nereden nereye geldiğinin göstergesi. Türkiye, gerekirse frene basacak, tabii ki kırmızı ışıkta duracak, sarı ışık gördüğünde mutlaka ayağını fren pedalına götürüp zaman zaman durması için tedbiri alacak. Ama gaza basması gerektiği yerde de gaza basacak. Türkiye'nin ciddi biçimde sürdürülebilir büyümeye ihtiyacı var.''

Türkiye'de bankacılık sektörünün 2001'de ülkeye çok ciddi fatura ödettiğini hatırlatan Çağlayan, ''Bu fatura ödenecekti. Geçmişte yapılan hatalar bir yerde patlayacaktı. O anayasa kitapçığında kabahat yoktu. Ama bugün Türkiye'de bankacılık, finans sektörümüz dünyada Basel kriterlerinin çok üstünde standartlara sahip'' dedi.