Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, önümüzdeki dönemde özellikle gelişmiş ülke ekonomileri kaynaklı belirsizlik ve risklerin devam edeceğini belirterek, ''Zor bir dış konjonktüre rağmen Türkiye ekonomisi, olumlu bir performans göstermeye devam etmektedir. Kredibilitesi yüksek OVP'lerin kararlılıkla uygulanıyor olması, Türkiye'nin göstermiş olduğu bu performansa büyük katkı sağlamıştır'' dedi.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'le birlikte Başbakanlık Merkez Bina'da düzenlediği basın toplantısıyla 2013-2015 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program'ı (OVP) açıkladı.

Babacan, burada yaptığı konuşmada, uzunca bir süredir üzerinde çalışılan OVP'nin dün akşam itibariyle tamamlandığını ve Bakanlar Kurulu Kararı ile bugün öğle saatlerinde Resmi Gazete'de yayımlanacağını söyledi.

Dünya ekonomisiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Babacan, küresel krizin başlamasıyla birlikte, yaklaşık 5 yıl geçmesine rağmen dünya ekonomisinde henüz bir istikrar ortamının sağlanamadığını ifade etti.

Önümüzdeki dönemde, özellikle gelişmiş ülke ekonomileri kaynaklı belirsizlik ve risklerin devam etmekte olduğuna işaret eden Babacan, ''Zor bir dış konjonktüre rağmen Türkiye ekonomisi, olumlu bir performans göstermeye devam etmektedir. Kredibilitesi yüksek OVP'lerin kararlılıkla uygulanıyor olması, Türkiye'nin göstermiş olduğu bu performansa büyük katkı sağlamıştır'' dedi.

Babacan, küresel krizin dünya ekonomileri üzerindeki olumsuz etkilerinin, alınan önlemlere rağmen devam ettiğini ve ülke ekonomilerindeki yavaşlama eğiliminin sürdüğünü vurgulayarak, küresel ekonominin özellikle Avro Bölgesi'nde yaşanan sorunların, ticaret ve güven kanallarıyla diğer bölgelere yayılması sonucu tekrar zayıflamaya başladığını bildirdi.

Avro Bölgesi'nde yaşanan ekonomik ve siyasi gelişmelerin, küresel görünüm üzerinde belirleyici olmaya devam ettiğine dikkati çeken Babacan, şunları kaydetti:

''2009 yılında yaşanan daralma sonrasında 2010 yılında dünya ekonomisi toparlanma sürecine girmiş ve yüzde 5,1 oranında büyümüştür ancak 2011 yılında bu toparlanma süreci sürdürülememiştir. Avrupa Birliği'nde (AB) yaşanan mali çalkantılar ve bunun bankacılık kesimine olan yansımalarıyla ekonomi politikasına yönelik karar alma süreçlerinde yaşanan belirsizlikler, gelişmiş ülkelerde büyüme performansının beklenenden daha düşük seyretmesine neden olmuştur. Bu durum, gelişmekte olan ve yükselen ekonomilerin büyümelerine de olumsuz şekilde yansımaktadır. Bu gelişmelerle birlikte 2011 yılının Mart ayında, Japonya'da yaşanan felaketlerin, tedarik zincirine olumsuz yansımaları ve Orta Doğu ile Kuzey Afrika bölgelerinde yaşanan siyasi belirsizlikler, 2011 yılında dünya büyümesinin yüzde 3,8'e gerilemesine yol açmıştır.

Dünya ekonomisinde yaşanan bu gelişmeler sonucunda uluslararası kuruluşlar, büyüme tahminlerini aşağı doğru revize etmiştir. 2012 yılı dünya büyümesini, 2011 yılı Eylül ayında yüzde 4 olarak tahmin eden Uluslararası Para Fonu, 2012 yılı Ekim ayında ki bugün açıklana rakamdır bu... Bu tahmini yüzde 3,3 seviyesine indirmiştir. Yine 2013 yılı için büyüme beklentisi, geçen yılın bu zamanlarına göre 0,9 puan düşürülmüş ve 2013 dünya büyüme beklentisi de şu anda sadece yüzde 3,6'ya çekilmiştir.''

-''Euro Bölgesi'nin tümünde 2012 yılı için 0,4 puanlık bir daralma öngörülüyor''-

Babacan, Euro Bölgesi'ne bakılınca, özellikle Avrupa Birliği'nde krizle mücadele amacıyla önemli adımların atıldığını ancak ekonomilerin canlandırılması yönünde ve kamu dengelerinde kayda değer bir ilerlemenin sağlanamadığını söyledi.

Başbakan Yardımcısı Babacan, Euro Bölgesi liderlerinin, krizle mücadele etmek için kurumsal yapının güçlendirilmesi, bankacılık birliği yol haritasının oluşturulması, ortak denetim mekanizmasının kurulması, kurtarma fonlarına esneklik kazandırılması, Avrupa İstikrar Mekanizması'na bankaları doğrudan sermayelendirme yetkisinin verilmesi konularında önemli kararlar aldığını ancak bu kararların ayrıntıları ve nasıl uygulanacağına yönelik belirsizliklerin devam ettiğini ve bunun da küresel ekonomi açısından önemli bir risk oluşturduğunu ifade etti.

Bu gelişmelere paralel olarak Avrupa'da yüksek seyreden borç oranları ve zayıf bankacılık yapısının, Euro Bölgesi'ne yönelik büyüme tahminlerinin de aşağı yönlü revize edilmesine yol açtığını belirten Babacan, geçen yıl bu zamanlar, Euro Bölgesi yüzde 1,1 oranında büyür diye tahmin edilirken, bugün itibariyle Avro Bölgesi'nin tümünde 2012 yılı için 0,4 puanlık bir daralmanın öngörüldüğünü kaydetti.

Başbakan Yardımcısı, 2013'te ise Euro Bölgesi'nin yalnızca 0,2 oranında büyüyebileceğinin beklendiğini ifade etti.

-''Gelişmekte olan ülkelerde de büyüme tahminleri aşağı doğru revize edildi''-

Sadece gelişmiş ülkelerde değil, gelişmekte olan ülkelerde de büyüme tahminlerinin aşağı doğru revize edildiğini dile getiren Babacan, ''Gelişmekte olan ülkelerin ortalamasına bakacak olursak; geçen yıl, 2012'de yüzde 6,1'lik bir büyüme öngörülüyordu. Bugün içinde bulunduğumuz durum itibariyle sadece yüzde 5,3'lük bir büyüme öngörülüyor. Buna Çin, Hindistan gibi ülkeler de dahil. Gelecek sene için büyüme beklentileri de yüzde 6,5'ten yüzde 5,6'ya aşağı doğru yaklaşık 1 puan revize edilmiş durumda'' diye konuştu.

Dünya ticaretine de değinen Babacan, ticaretin 2009 yılındaki sert daralmadan sonra 2010 yılında hızlı bir toparlama yaşadığını ancak 2011, 2012, 2013 derken dünya ticaretinin artış hızının kriz öncesi dönemlere göre daha düşük seyrettiğini anlattı.

-''İşsizlik oranlarında da olumsuz bir tablo görünüyor''-

İşsizlik oranlarında da olumsuz bir tablonun göründüğüne dikkati çeken Babacan, Avro Bölgesi'nde işsizlik oranlarının artmaya devam ettiğini, 2013'e ilişkin en son tahminin, işsizlik oranının artmaya devam ederek yüzde 11,5'e ulaşacağı yönünde olduğunu kaydetti.

Babacan, ABD'deki işsizlik oranlarında ise 2011 ve 2012 yıllarında bir toparlanma görülse de bu toparlanmanın artık yavaşlamasının beklendiğini ifade etti.

-Kamu borç stoku, gelişmiş ekonomilerin en büyük problemlerinden biri''-

Kamu borç stokunun, gelişmiş ekonomilerin en büyük problemlerinden biri olduğunu vurgulayan Babacan, ABD'nin kamu borç stokunun milli gelire oranı 2007 yılında yüzde 67 iken, gelecek yıl yüzde 111'e çıkmasının beklendiğini ifade etti.

''Bu kadar kısa bir zamanda bu kadar yüksek bir artış, gerçekten dikkatle izlenmesi gereken bir durum'' diyen Babacan, Avro Bölgesi'nde kamu borcunun Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya oranının da alınmış veya alınacak bütün tedbirlere rağmen artmaya devam ettiğini söyledi.

-''Petrol fiyatlarının yaklaşık 110 dolar seviyesinde seyredeceğini varsaydık''-

Babacan, petrol fiyatlarının ise yüksek ve dalgalı seyrettiğine işaret ederek, ''Biz, OVP döneminde petrol fiyatlarının yaklaşık 110 dolar seviyesinde seyredeceğini varsaydık. Bu, aynı zamanda uluslararası kuruluşların beklentileriyle yakın ama daha çok da bizim petrol tedarik ettiğimiz ülkelerin arz durumunu ve bizim talep kompozisyonumuzu dikkate alan bir değerlendirme'' diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bu yıl sonunda ekonominin büyüme hızının yüzde 3,2 olarak gerçekleşmesini beklediklerini belirterek, 2013 yılındaki büyüme hızının yüzde 4, 2014 ve 2015 yıllarındaki büyüme hızlarının ise yüzde 5 seviyesine ulaşmasını hedeflediklerini bildirdi.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'le birlikte Başbakanlık Merkez Bina'da düzenlediği basın toplantısında, 2013-2015 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program'ı (OVP) açıkladı.

Türkiye ekonomisiyle ilgili değerlendirmede bulunan Babacan, Türkiye'nin 2011 yılında kaydettiği yüzde 8,5 oranındaki Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) büyümesiyle dünyadaki büyüme hızı en yüksek olan ülkeler arasında yerini aldığını belirtti. Söz konusu büyümenin özel tüketim ve sabit sermaye yatırımı kaynaklı olduğunu anlatan Babacan, yurt içi talepteki canlanmanın özellikle imalat sanayi, inşaat, ticaret ve ulaştırma sektörlerinde yüksek katma değer artışlarını beraberinde getirdiğini kaydetti.

Babacan, küresel ölçeklerdeki belirsizlikler ve cari işlemler açığındaki artış karşısında aldıkları önlemler sayesinde ekonomik faaliyetlerin özellikle yılın son çeyreğinden itibaren yavaşlama eğilimine girdiğini ifade ederek, söz konusu yavaşlamanın bu yılın ilk yarısında da devam ettiğini belirtti. Son 1 yılda net mal ve hizmet ihracatının büyümeye katkısının giderek artması sonucunda iç talebin, büyüme üzerindeki olumsuz etkisinin sınırlı kaldığını vurgulayan Babacan, bu yılın son çeyreğinde ise net mal ve hizmet ihracatının büyümeye katkısının azalmasını ve iç talebin ise nispi olarak toparlanmasını öngördüklerini söyledi.

Türkiye ekonomisinin bir dengeleme süreci yaşadığına işaret eden Babacan, bu dengelemenin dış talebin net ihracatın daha ön plana çıktığı ama iç tüketimin biraz daha geri planda kaldığı bir büyüme kompozisyonuna ulaşması şeklinde olduğunu ifade etti. Bunda dış konjonktürün de önemli etkisi bulunduğuna dikkati çeken Babacan, bu dönemde AB'ye olan ihracatta ciddi düşüşler olduğunu unutmamak gerektiğinin altını çizdi. Diğer bölgelerde sağlanan ihracat artışıyla dengeyi sağladıklarını belirten Babacan, net ihracatın büyümeye olumlu etkisinin şu ana kadar devam ettiğini vurguladı.

Babacan, işsizlik rakamlarının kriz öncesi seviyelerin de altına indiğini, şu anda ilk kez OECD ortalamaların altında yer aldığını söyledi.

-Yeni ekonomik hedefler-

Babacan, yeni OVP'nin temel amacının, küresel ekonomide devam eden sorunlara rağmen büyümeyi potansiyel seviyesine çıkarmak ve istihdamı artırmak, enflasyonla mücadeleye devam etmek, cari işlemler açığındaki düşüş eğilimini sürdürmek, yurt içi tasarrufları artırmak ve bunların sonucunda makroekonomik ve finansal istikrarı güçlendirmek olduğunu söyledi.

Bu yılın son çeyreğinde net mal ve hizmet ihracatının büyümeye katkısının azalması, iç talebin nispi olarak toparlanmasını öngördüklerini belirten Babacan, ''Bu kompozisyondaki değişiklik ve beklenen trendler sonucu 2012 yılının büyümesinin yüzde 3,2 civarında olacağını beklemekteyiz'' dedi.

AB ülkeleri başta olmak üzere dış pazarlardaki talep yetersizliği sebebiyle 2013 yılında GSYH'deki büyümenin yüzde 4 olmasını öngördüklerini belirten Babacan, 2014 ve 2015 yıllarında ise büyümenin yüzde 5 seviyesine ulaşmasını hedeflediklerini bildirdi.

-''İşsizlik düşmeye devam edecek''-

Program döneminde ekonomik büyümeyle beraber tarım dışı istihdamda 1 milyon 600 bin ilave istihdam oluşmasını beklediklerini dile getiren Babacan, şöyle devam etti:

''Yani 2013, 2014, 2015 yıllarında, büyümeyi yüzde 4, 5 ve 5 öngördüğümüz yıllarda, toplam tarım hariç 1 milyon 600 bin istihdam oluşmasını bekliyoruz. Toplam istihdam da yine benzer bir rakam olarak gerçekleşecek. Dönem sonunda iş gücüne katılma oranın yüzde 49,8, istihdam oranının yüzde 45,5 olmasını, işsizlik oranının ise yüzde 8,7'ye düşmesini bekliyoruz. Yani işsizlik oranında tedrici bir düşüş, istihdamda da nispeten güçlü bir artışı önümüzdeki 3 yılda göreceğimizi öngörmekteyiz.

Enflasyona bakacak olursak bu yıl sonunda TÜFE yıllık artış hızının yüzde 7,4 olmasını bekliyoruz. Tabii ki bu bir tahmin. Her ay yeni veri geldikçe bu tahminlerde aşağı ve yukarı yönde oynamalar yapılabiliyor. Bu yılı yüzde 7,4 olarak öngörüyoruz. Toplam talep koşullarının enflasyona düşüş yönünde yaptığı katkının program döneminde devam edeceği ve emtia fiyatlarındaki eğilimin aşağı yönlü olacağını öngörmekteyiz. Bu çerçevede baktığımızda gelecek yıl 2013 yılı için enflasyonun yüzde 5,3'e düşeceğini, 2014 ve 2015'te yüzde 5 ve 5 olan hedefimiz çerçevesinde gerçekleşeceğini tahmin etmekteyiz. Buradaki varsayımımız petrol fiyatlarının 110 dolar civarında seyretmesi.''

Babacan, 2011 yılında cari açığın yüzde 10 civarında gerçekleştiğini hatırlatarak, 2012 sonunda cari işlemler açığının yüzde 7,3'e düşeceğini tahmin ettiklerini bildirdi. Babacan, program dönemi boyunca da bu düşüş trendinin devam edeceğini öngördüklerini belirtti.

Alınan tedbirlere bağlı olarak yurt içi talepte olan azalma ve aynı zamanda net ihracattaki artışın da cari açığın düşüşüne önemli katkı sağladığına işaret eden Babacan, program döneminde yurt içi tasarrufların artırılmasının, ekonominin üretim yapısının ithalata olan yüksek bağımlılığını azaltmaya yönelik politikaların da devam etmesini hedeflediklerini söyledi. Babacan, program dönemi sonunda, 2015'te yüzde 6,5'lik bir cari açıkla dönemi tamamlamayı öngördüklerini kaydetti.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, kişi başına düşen milli gelirin bu yıl 10 bin 673 dolar civarında olmasını beklediklerini, bu rakamın gelecek yıl 11 bin 318 dolar, program döneminde ise 12 bin 859 dolara yükselmesini öngördüklerini bildirdi.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'le birlikte Başbakanlık Merkez Bina'da düzenlediği basın toplantısıyla 2013-2015 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program'ı (OVP) açıkladı.

Bu yıl merkezi yönetim bütçe açığının gayri safi yurt içi hasılamıza oranın yüzde 2,3 olmasını beklediklerini bildiren Babacan, OVP'ye göre 2013, 2014 ve 2015 yılları için öngördükleri bütçe açığı hedeflerinin sırasıyla yüzde 2,2, yüzde 2 ve yüzde 1,8 olduğunu, bütçe açığındaki tedrici düşüşün önümüzdeki dönemde gerçekleşmesini beklediklerini söyledi.

Program tanımlı toplam kamunun faiz dışı dengesine baktıklarında, 2012 yılı sonu itibariyle yüzde 0,5'lik bir faiz dışı fazlaya ulaşmayı hedeflediklerini ifade eden Babacan, faiz dışı dengenin 2013 yılında GSYH'nin yüzde 1,1'ine ulaşmasını öngördüklerini anlattı.

Aldıkları tedbirler sayesinde kamu borç stoku ile ilgili iyileşme trendinin devam ettiğini belirten Babacan, şöyle konuştu:

''Bütçe açığımızın kontrol altında seyrediyor olması, kamu borç stokumuzun düşmeye devam etmesini sağlamakta. Bu yıl sonu itibariyle AB tanımlı kamu borç stokumuzun milli gelire oran olarak yüzde 36,5'e düşmesini öngörmekteyiz. Geçen yıl 39,2 düzeyinde bulunuyordu. 2013 yılında yüzde 35, 2014'te yüzde 33, 2015'te de yüzde 31'lik bir rasyo öngörüyoruz. Gelişmekte ve gelişmiş ülkelere bakıldığında bütün ülkelerde kamu borç stoku büyüyen bir problem olmaya devam ederken çok şükür ülkemizde düşüş trendi devam etmekte ve önümüzdeki yıllarda da bunun devam etmesini öngörmekteyiz.''

Kriz döneminde Türkiye'yi Avrupa ülkelerinden ayıran en önemli unsurların borç stokunun düşük olması, bütçe rakamlarının Avrupa ülkelerine göre çok daha kontrollü, çok daha makul seyretmesi, bankacılık sisteminin zamanında reforme edilmiş olması olduğunu belirten Babacan, bugün itibariyle geleceğe doğru baktıkların da yine aynı temel unsurların Türkiye ekonomisini korumaya devam edeceğini kaydetti.

-''Ayağımızı yorganımıza göre uzatacağız''-

Önümüzdeki dönemin yapısal reform ajandasına bakıldığında 70, 80 ayrı reform alanı öngördüklerini ifade eden Babacan, Türkiye ekonomisiyle ilgili problemli alanların çoğunun yapısal olduğunu, dolayısıyla o sorunların çözümünün de yine yapısal reformlarda aranılması gerektiğini belirtti.

Türkiye'de tasarruf bilincinini artırılmasına devam edilmesi gerektiğini vurgulayan Babacan, ''Yani ayağımızı yorganımıza göre uzatacağız. Devlet ayağını yorganına göre uzatacak, şirketlerimiz ayağını yorganlarına göre uzatacak, halkımız ayağını yorganına göre uzatacak. Artık atasözü olmuş bu tabiri yeniden sorgulamaya, yeniden değerlendirmeye gerek yok. Ülkemizde tasarruf bilincini artırmaya çalışacağız'' diye konuştu.

Kamu ve özel kesimde israfın azaltılmasının temel hedefleri olması gerektiğini belirten Babacan, ''Yerinde ve gelirimizle orantılı harcamaya evet ama israfa hayır'' dedi.

Ekonominin rekabet gücünü destekleyecek ve kayıtdışılığını azaltacak basit ve öngörülebilir vergi politikalarının da önümüzdeki dönemde önemli olacağını anlatan Babacan, vergiye uyumun artırılması ve vergi tabanının genişletilmesine yönelik çalışmaların sürdürüleceğini kaydetti.



-''Enerjide dışa bağımlılığımızı azaltmamız gerekiyor''-



Enerjide dışa bağımlılığın azaltılması gerektiğini anlatan Babacan, nükleer enerji, yenilenebilir enerji ve kömür başta olmak üzere yerli kaynakların daha çok kullanılmasının ve enerjinin verimliliğinin önemli olduğunu söyledi.

Babacan, sürdürülebilir büyüme, istihdam ve ihracat artışı ve ithalata bağımlılığın azaltılmasına hizmet edecek yerli ve uluslararası yatırımların desteklenmesine devam edeceklerini kaydetti.

İş ortamının iyileştirilmesi, Ar-Ge ve yenilikçiliğin geliştirilmesi, bilgi ve iletişim teknolojilerinin yaygınlaştırılması ve Türkiye'nin yüksek katma değer üretmesi gibi konulara ağırlık vermeye devam edeceklerini belirten Babacan, sanayi ve hizmetlerde yüksek katma değerli üretim yapısına geçmenin de önemli olduğunu bildirdi.

Babacan, kişi başına düşen milli gelirin bu yıl 10 bin 673 dolar civarında olmasını beklediklerini, bu rakamın gelecek yıl 11 bin 318 dolar, program döneminde ise 12 bin 859 dolara yükselmesini öngördüklerini belirtti.

-İhracatta pazar çeşitliliği-

İhracatta pazar çeşitliliği ve finansmana erişimin artırılmasının da önemli olmaya devam edeceğini vurgulayan Babacan, ''Türkiye, şu anda kimsenin adını duymadığı ülkelere artık ihracat yapar hale geldi. Türkiye ve yeni ihraç pazarlarımızda çok güzel bir performans var. Bugün THY 93 ülkeye uçuyor. Dünyada başka hiçbir havayolu bu kadar çok ülke uçuşu yapmıyor. Bu da aslında bizim ekonomik hinterlandımızın, ihracatımızın, yatırım networkümüzün ne kadar çok sayıda ülkeye genişlediğini gösteren belki en önemli göstergelerden bir tanesi'' değerlendirmesinde bulundu.

İşgücü piyasasındaki katılıkları azaltmak amacıyla sosyal taraflarla istişare içinde düzenlemeler yapmaya devam edeceklerini belirten Babacan, şöyle devam etti:

''Hem çalışan hem de işveren kesiminin sorunlarını ve önerilerini dikkate alarak ve mümkün olduğunca bir mutabakat anlayışı içerisinde adımlar atmaya devam edeceğiz.

Sosyal yardımlar ve istihdam politikaları arasındaki ilişkinin güçlenmesi gerekiyor. Bu da önceliklerimizden bir tanesi olacak. Eğitim sisteminin geliştirilmesi ve eğitimin işgücü talebine duyarlılığının artırılması da en önemli konularımızdan bir tanesi olacak. Biz Türkiye'de fert fert daha fazla katma değer üretmedikçe dış dengemizin, cari açığımızın sıfırlanması pek mümkün olamayacak. Eğitime büyük ağırlık vermemiz gerekecek. Yine adalet sistemi, yargı reformu... Türkiye'nin güvenilir, öngörülebilir, tutarlı, hızlı çalışan bir yargı sistemine şiddetle ihtiyacı var. Bu hem yatırım ortamımız açısından, hem de Türkiye'nin gerçek anlamda bir hukuk devleti olması açısından son derece önemli.''

-Orta Vadeli Program Resmi Gazete'de yayımlandı-

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz'ın birlikte açıkladığı, 2013-2015 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program (OVP), Resmi Gazete'de yayımlandı.


Temel amacı, ''küresel ekonomide devam eden sorunlara rağmen büyümeyi potansiyel seviyesine çıkarmak, istihdamı artırmak, kamu dengelerini iyileştirmek, enflasyonla mücadeleye devam etmek, cari işlemler açığındaki düşüş eğilimini sürdürmek, yurtiçi tasarrufları artırmak ve bunların sonucunda makroekonomik istikrarı güçlendirmek'' olarak belirlenen OVP döneminde maliye, para ve gelirler politikaları ile makro ihtiyati düzenlemeler güven, istikrar ve öngörülebilirliği güçlendirecek ve ekonominin dış şoklara karşı dayanıklılığını artıracak bir çerçevede uygulanacak.

Makro tedbirlerin yanı sıra cari açığın orta ve uzun vadede kalıcı olarak düşürülmesi için yapısal reformlara ve sektörel bazda tedbirlerin alınmasına devam edilecek.

İstihdamı artırmak için istikrarlı büyüme ortamını sağlayacak politikaların yanı sıra işgücünün niteliğini, işgücü piyasasının esnekliğini ve işgücüne katılımı artıracak politikalara ağırlık verilecek.

Öte yandan, ekonominin rekabet gücü, kamu harcamalarında etkinlik, iyi yönetişim, eğitim sistemi, yargı sistemi, vergi sistemi, kayıtdışılık, yerel yönetimler, bölgesel gelişme ve sürdürülebilir kalkınma alanlarındaki yapısal dönüşümün devam ettirilmesi ve kentsel dönüşümün gerçekleştirilmesi, programın temel öncelikleri arasında yerini aldı.

OVP'de büyümeden istihdama, kamu maliyesine, ödemeler dengesine ve enflasyona kadar hedefler şöyle belirlendi:

-Büyüme-

Programın makroekonomik çerçevesi oluşturulurken; dönem içerisinde küresel büyümenin tedrici olarak artacağı, Türkiye'nin ticaret ortaklarının ise daha ılımlı büyüyeceği, yükselen piyasa ekonomilerine sermaye girişinin devam edeceği, Türkiye'nin ithalat ve ihracat fiyatlarının yatay bir seyir izleyeceği varsayıldı.

Programda, AB ülkeleri başta olmak üzere dış pazarlardaki talep belirsizliği nedeniyle 2013 yılında GSYH büyümesi yüzde 4 olarak öngörüldü. 2014 ve 2015 yıllarında ise büyümenin potansiyel seviyesine yakınsayarak yüzde 5 seviyesinde gerçekleşmesi hedef alındı.

Bu dönemde büyümeye dış talebin katkısının sınırlı kalması, büyümenin esas itibarıyla yurtiçi talep kaynaklı olması öngörüldü.

-Tüketim harcamaları da yurtiçi tasarruflar da artacak-

Program döneminde, reel olarak yıllık ortalamada, özel tüketim harcamalarının yüzde 4, özel sabit sermaye yatırımlarının yüzde 7, kamu tüketim harcamalarının yüzde 3,4, kamu sabit sermaye yatırımlarının ise yüzde 4,3 oranında artması öngörüldü.

Son yıllarda önemli ölçüde düşen yurtiçi tasarrufların dönem boyunca artarak, program dönemi sonunda yüzde 16,7'ye ulaşmasının beklendiği programda, bu gelişmede özel kesim tasarruflarındaki artışın belirleyici olacağı kaydedildi.

-Toplam istihdam artışı 1,5 milyon kişi olacak-

Program dönemi boyunca hem kamuda hem de özel kesimde tasarruf yatırım açığı oluşması öngörüldü. Söz konusu dönemde ekonomik büyümeyle birlikte tarım dışında 1,6 milyon kişi ilave istihdamın yaratılması beklenirken, tarım istihdamında beklenen sınırlı gerilemenin etkisiyle toplam istihdam artışının 1,5 milyon kişi olacağı tahmin edildi.

Dönem sonunda işgücüne katılma oranının yüzde 49,8, istihdam oranının yüzde 45,5, işsizlik oranının ise yüzde 8,7 olması beklendi.

-Genel devlet harcama ve gelirleri son dönemde ulaştığı seviyelerde seyredecek-

2012 yılı sonunda yüzde 1,7 olacağı tahmin edilen kamu kesimi açığının GSYH'ya oranının OVP dönemi sonunda yüzde 0,9'a gerilemesi, aynı şekilde, 2015 yılı genel devlet açığının GSYH'ya oranının da 2012 yılında gerçekleşmesi beklenen yüzde 1,6 seviyesinden yüzde 0,9'a düşmesi hedeflendi.

Programda, GSYH'ya oran olarak, genel devlet harcama ve gelirlerinin son dönemde ulaştığı seviyelerde seyretmesi beklendi.

-Borç stokunun GSYH'ya oranı düşecek-

2012 yılında yüzde 27,2 olarak gerçekleşeceği tahmin edilen sosyal güvenlik primleri dahil vergi yükünün (vergi red ve iadeleri hariç) GSYH'ya oranının, 2013 yılında yüzde 28,2 olarak gerçekleşeceği ve Program dönemi sonunda yüzde 27,5 seviyesine gerileyeceği öngörüldü.

GSYH'ya oran olarak, 2011 yılında yüzde 39,2 düzeyinde gerçekleşen AB tanımlı genel yönetim nominal borç stokunun 2012 yılında yüzde 36,5 düzeyine gerilemesi beklenirken, söz konusu oranın düzenli bir azalma eğilimi göstererek Program dönemi sonunda yüzde 31 düzeyinde gerçekleşmesi öngörüldü.

-Yıllık ortalamada ihracat yüzde 5,7, ithalat yüzde 5,4 artacak-

Program döneminde Türkiye'nin ticaret ortaklarının büyümesinin ılımlı seyredeceği, ihracatta pazar ve ürün çeşitlenmesinin artacağı tahmin edilirken, ihracat ve yakıt dışı ithalat fiyatlarının birbirine yakın seviyelerde ve düşük oranda artacağı, böylece dış ticaret hadlerinde kayda değer bir değişim olmayacağı öngörüldü.

Bu çerçevede, Program döneminde yıllık ortalamada reel olarak ihracatın yüzde 5,7, ithalatın ise yüzde 5,4 oranında artacağı tahmin edildi.

-Cari açık düşecek-

Dönem boyunca parasal olmayan altın ihracat ve ithalatının geçmiş yıllar seviyesine dönmesi beklenirken, 2012 yılı sonunda 59,1 milyar dolar olacağı tahmin edilen yakıt ithalatının, büyüme performansı ve petrol fiyatlarındaki beklentilere göre dönem sonunda 65,4 milyar dolar olarak gerçekleşmesi tahmin edildi.

2012 yılında turizm gelirlerinin beklenen seviyenin biraz altında kalacağı, program döneminde ise turizm gelirlerinin ortalama yüzde 6,5 oranında artacağı öngörüldü.

Bu arada, Program döneminde yurtiçi tasarrufları artırmaya ve ekonominin üretim yapısının ithalata olan yüksek bağımlılığını azaltmaya yönelik politikaların da katkısıyla, 2012 yılı sonunda yüzde 7,3 olarak gerçekleşmesi beklenen cari işlemler açığının GSYH'ya oranının dönem sonunda yüzde 6,5'e inmesi hedeflendi.

-Enflasyon-

Toplam talep koşullarının enflasyona düşüş yönünde yaptığı katkının Program döneminde devam edeceği ve emtia fiyatlarının istikrarlı seyredeceği öngörülen programda, gıda enflasyonunun yüzde 7 civarında dalgalanacağı ve Brent tipi ham petrol fiyatlarının 110 dolar seviyesinde kalacağı beklentisine yer verildi.

Programda, bu çerçevede TÜFE yıllık artış hızının yüzde 5 seviyesine ineceği tahmin edildi.