Başçı: Ölçülü faiz indirimi düşünülebilir
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı; Türk Lirası'nın aşırı değerli olma noktasına geldiğini belirterek "TL böyle güçlü kalmaya devam ederse bir tane daha ölçülü faiz indirimi düşünülebilir" açıklamasında bulundu
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, Türkiye'nin zaten yatırım yapılabilir seviyeye pek çok kuruluş tarafından getirildiğini belirterek, kredi derecelendirme kuruluşlarının daha ziyade geriden geldiklerini söyledi.
Anadolu Ajansı (AA) Finans Masası'na konuk olan Başçı, Anadolu Ajansı ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın cumhuriyetin iki köklü kuruluşu olduğunu, AA'nın 1920 yılında, Merkez Bankası'nın da 1931 yılında kurulduğunu ifade ederek, davetten duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
-Türkiye'nin kredi notunun artması-
Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch'in, Türkiye'nin kredi notunun yükseltmesine ilişkin soru üzerine Başçı, dünya finans sisteminin 2009 yılı öncesinde ağırlıklı olarak kredi derecelendirme kuruluşlarının verdikleri notların etkileri üzerine kurulduğunu, küresel düzeyde düzenlemeler ve regülasyonların mekanik olarak kredi derecelendirme kuruluşlarının verdiği notlara bağlı olduğunu anlattı.
Bu kuruluşların sayılarının az olduğunu ve kamu otoritelerince denetlenmediğini, özel kuruluşlar olduğunu ifade eden Başçı, ''Buna rağmen resmi bir takım düzenlemelerin, regülasyonların özel kuruluşların verdiği notlara bağlanmasının aslında doğru olmadığı, bir hata olduğu, 2008, 2009 yılı ekonomik krizinde ortaya çıktı. O yüzden daha sonra yapılan liderler zirvesinde bu mekanik bağlantıların koparılması ve bu kuruluşların verdikleri derecelerin sadece ekonomik kararlarla birlikte dikkate alınması, düzenlemelerle, regülasyonlarla bunlara bağlanan şartların birer birer ortadan kaldırılması kararı alındı. Bu hemen yapılabilecek bir şey değil. Yıllar içinde kademeli olacak bir konu'' diye konuştu.
-''Yatırımcılar gözünde yatırım yapılabilir seviyeye geldiği aşikar''-
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin tamamının yatırımcıların gözünde yatırım yapılabilir seviyeye geldiğinin aşikar olduğunu belirten Başçı, şöyle konuştu:
''Burada sadece özel kuruluşlar değil aynı zamanda küresel yatırım fonları var biliyorsunuz. Örneğin Norveç yatırım fonu var, resmi petrol fonu var. Norveç fonu eskiden uyguladığı ratinglere bağlı sistemden gayri safi hasılaya bağlı sisteme geçtiğini açıkladı. Dolayısıyla 650 milyar dolarlık bir fonları var. Orada yatırım payları daha ziyade, ülkelerin gayri safi hasıla dünyadaki payları ile orantılı olacak. Bundan sonra ratinglere pek bakmayacaklar. Kendi derecelendirmelerini de kendileri yapacaklar. Dolayısıyla bu tür kuruluşlardan dünyada epey var ve oldukça ciddi miktarda yatırım yapıyorlar.''
Türkiye'nin zaten yatırım yapılabilir seviyeye pek çok kuruluş tarafından getirildiğini vurgulayan Başçı, bu kredi derecelendirme kuruluşlarının daha ziyade geriden geldiklerini, bunun da verilere bakarak analiz yapmalarından kaynaklandığını söyledi.
''Not artırımını bekliyor muydunuz?'' sorusuna ise Başçı, şu yanıtı verdi:
''Spesifik olarak 'falanca kuruluş şu tarihte artıracak' diye bir beklentimiz yoktu ama bizim araştırma departmanındaki arkadaşlarımız bir hazırlık yapmışlardı. 2011 yılında arkadaşlarımızın yaptıkları çalışmada şöyle bir gözlem var. BBB altı, yatırım yapılabilirin altı seviyeden yatırım yapılabilir seviyeye gelen ülkelere baktığınızda çok net bir resim ortaya çıkıyor.
Bu ülkelerin karar öncesi büyüme oranlarıyla karar sonrası büyüme oranlarına bakıyorsunuz, karar sonrası büyüme oranları çok daha yüksek oluyor takip eden yıllarda. Bu çok önemli bir etki.
İkinci etki bunların faiz oranları önemli ölçüde düşüyor. Üçüncü önemli etki de bunların döviz kurları önemli ölçüde değer kazanıyor. Döviz kurlarıyla ilgili yapılan çalışmaya başladığınızda rating karını takip eden 1 yıl içinde yüzde 3 en az, benzer ülkelere göre bu ülkelerin paraları değer kazanıyor. Bütün bu çalışmalara bizim hazırlıklı olmamız gerekiyordu. O yönde bizim hazırlıklarımız tamam.''
Merkez Bankası (MB) Başkanı Erdem Başçı, TL'nin yıl sonuna kadar güçlü kalmaya devam etmesi halinde bir tane ölçülü faiz indirimi düşünebileceklerini bildirdi.
Anadolu Ajansı (AA) Finans Masası'na konuk olan Başçı, Fitch gibi, diğer kredi derecelendirme kuruluşlarından da Türkiye'ye not artırımı bekleyip beklemediği sorusu üzerine, her bir kuruluşun kendi değerlendirmesini kendisinin yapacağını, bu konuda bir şey söylemesinin doğru olmayacağını söyledi.
MB olarak ne yaptıklarını iyi bildiklerini ifade eden Başçı, aldıkları ve alacakları sonuçlar konusunda oldukça emin olduklarını belirtti. Başçı, ''Bu açıdan bakılınca Türkiye'de enflasyon düşecek, büyüme hızlanacak. Türkiye'de dış denge bozulmayacak, iyileşme hızı yavaşlayacak. Biraz daha iyileşme var, ama bundan sonra dış denge bozulmayacak. Bu üç faktörü bir araya koyduğunuzda Türkiye'nin kredi notunun gerçekten daha iyi noktalarda olması gerekiyor. Bu açıdan biz kendimizden eminiz, ama her bir kuruluş kendi değerlendirmesini kendisi yapar, ona biz karışmayız'' dedi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın, ''kredi notu artırımını ''Gecikmiş bir karar'' olarak nitelendirdiğinin hatırlatılması üzerine de Başçı, şunları kaydetti:
''Bende aynı yönde görüşlerimi en başta belirttim. Bu kurumlar geçmiş, yanılanmış verilere daha çok ağırlık verdiği için, doğrudan doğruya onların söylemlerine, analizlerine bakarak politika kararları oluşturamayız. Biz geleceğe bakarak politika kararları oluşturuyoruz. Daha yayınlanmamış veriler yayınlandığı zaman ne söyleyebilir, önümüzde bizi ne bekliyor, biz onlara göre politikaları şekillendiririz. Hiç bir şoför dikiz aynasına bakarak karar vermez, ileriye, önünü bakarak karar verir. Dolayısıyla bunları normal karşılıyoruz. Bu kuruluşların tabiatı gereği de biraz geriye doğru bakıp kendilerinden emin oldukları zaman karar vermeleri normaldir, ama biz analizlerimizi ve kararlarımızı hep ileriye doğru, 'gelişmelere karşı ne yapabiliriz' şeklinde düşünerek, analiz ederek alıyoruz.''
Yatırımcıların aynı politika yapıcılar gibi daha yakından izlediğini, geleceğe baktıklarını ve ona göre ona göre yatırım kararlarını verdiklerini belirten Başçı, kendi analizini yapan, kendi yorumunu, değerlendirmesini yapan kuruluşların zaten kimseye söylemeden çok da fazla ilan etmeden Türkiye'de ve gelişmekte olan ülkelerde yatırımlarını yaptıklarını ifade etti.
-Enflasyon hedefi-
Enflasyon hedefinin 7,4 olarak revize edildiğinin hatırlatılarak, yıl sonu tahminini geçerliliğini koruyup korumadığının sorulması üzerine Başçı, yıl sonuna kadar enflasyon cephesinden iyi haberlerin gelmeye devam edeceğini kaydetti. Yüzde 5'lik hedefin üzerinde fakat yüzde 7,4'ün altında yılın bitirileceğini tahmin ettiklerini ifade eden Başçı, çünkü gıda fiyatlarında beklediklerinden de olumlu gelişmeler gerçekleştiğini, öncü göstergelerin de iyi gittiğini söyledi.
Bunun işlerini kolaylaştıracağını çünkü gelecek yıl yüzde 5'i hedeflediklerini anlatan Başçı, şöyle devam etti:
''Biz bu enflasyondaki düşüşü olumlu karşılıyoruz. Şu anda ön planda olan çok fazla enflasyonist bir baskı yok. Dünyaya baktığımızda tam tersine enflasyonda bir yumuşama eğilimi görüyoruz. Dış talepte bir zayıflama görüyoruz. İç talepte ılımlı bir büyüme, ılımlı bir seyir izliyoruz. O yüzden oradan gelen enflasyonist bir tehlike görmüyoruz. Döviz kurlarında ise değer kaybından ziyade değer kazancının Türk Lirası'nda baskısı olacak. Biz bu değer kazancına karşı ne yapacağız, onun çalışması içerisindeyiz. Bir yıllık dönem içerisinde eğer her şeyi doğru bir şekilde devam ettirirsek yüzde 3-4 civarında ilave bir değer kazancı Türk Lirası'nda normaldir. O yüzden enflasyona buradan da bir risk görmüyoruz. Çekirdek enflasyon göstergeleri trend olarak hala yüzde 5'in altında ve 5'in altında kalmasını arzu ediyoruz. Dolayısıyla gıda ve enerjiden yukarı doğru bir risk olursa eğer, çekirdeğin 5'in altında olması bizi ortalamada 5'e getirecek.''
-TL'nin değeri-
Enflasyon hesaplamasının Avrupa ülkeleri, ABD ile Türkiye'de biraz farklı yapıldığını anlatan Başçı, dolayısıyla bunların etkisi nedeniyle yıllık yüzde 1-2 arasında enflasyonun farklı çıktığını söyledi.
TL'nin aşırı değerli olma noktasına geldiğini ifade eden Başçı, ''Tam onun sınırındayız, bundan sonra ilave değer kazançları bizim ufak da olsa politika tepkisi vermemizi gerektirecek. TL aşırı değerli hale gelirse dış dengede elde ettiğimiz kazanımları yavaş yavaş kaybedebiliriz'' dedi.
Eğer TL bu yıl sonuna kadar böyle güçlü kalmaya devam ederse bir tane ölçülü faiz indirimi düşünebileceklerini de açıklayan Başçı, ''Eğer Kasım'da olursa Kasım'da, Aralık'ta olursa Aralık ayında bunu engellemek için değil, TL'nin değer kazanmasını yumuşatmak için bunları gözden geçirebiliriz'' diye konuştu. Başçı, TL daha da değerlenirse o zaman ellerindeki diğer araçları da kullanabileceklerini vurguladı.
Reel efektif döviz kur endeksinin Türkiye'de şu anda 117,6 seviyesinde bulunduğunu, bu rakamın 125 sınırını geçmesi halinde daha kuvvetli bir politika tepkisi gerekeceğini o zaman ellerindeki tüm araçları kullanarak geri çevirmeye çalışacaklarını kaydetti.
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, 2013 yılında büyümenin iki ayak üzerinde olacağını belirterek, ''Hem iç talep bir miktar ılımlı şekilde büyümeye devam edecek hem de ihracat büyümeye destek verecek. Dolayısıyla iki kanaldan birden büyümeye destek geleceği için, büyüme hızımız gelecek sene biraz daha yükselecek'' dedi.
Anadolu Ajansı (AA) Finans Masası'na konuk olan Başçı, soruları yanıtladı.
Merkez Bankası'nın rezervlerine ilişkin bir soru üzerine Başçı, Banka'nın en son altın dahil brüt döviz rezervlerinin 117 milyar dolara yaklaştığını söyledi.
Söz konusu rezervin 17,6 milyar dolarının altın olduğunu, bunun da 320 ton civarında altına tekabül ettiğini anlatan Başçı, ''Hem altında hem dövizde zorunlu karşılıklara karşı tutulanlar var. Dolayısıyla burada, neden bunu tercih ediyoruz? Niye Merkez Bankası döviz satın alıp, rezervlerini artırmak yerine bankaların zorunlu karşılıklarını artırmak yoluyla veya rezerv opsiyonu tanımak yoluyla döviz rezervlerini artırıyor? Bunun cevabı şu; Cari açığı veren şu anda kamu sektörü değil. Dolayısıyla Hazine'nin borçlanması temel belirleyici değil cari açıkta. Burada bütçe dengeleri nispeten olumlu. Özel sektör ciddi şekilde aşırı borçlanmaya gitti geçtiğimiz dönemde. Dolayısıyla eğer özel sektör, yurt dışı borçlanmalar yoluyla bu cari açığa sebebiyet veriyorsa o zaman neden özel sektöre rezerv tutturmayalım? Özel sektörün de önemli bir kısmı bankacılık sektörü. O zaman bankacılık sektörü rezerv tutsun, Merkez Bankası nezdinde, bizim rezervlerimiz o şekilde artsın. Eğer onların ileride paraya ihtiyaçları olursa yine bizdeki paralarını alıp kullansınlar. Bunun mantığı bu'' diye konuştu.
-''Büyüme hızımız gelecek sene biraz daha yükselecek''-
Türkiye'nin büyüme performansına ilişkin bir soru üzerine de Başçı, 2012 yılında Türkiye'nin büyümesinin net ihracatın katkısından kaynaklandığını ifade etti.
Başçı, büyümenin bileşenlerinin dengelenmeye başladığını belirterek, şunları kaydetti:
''Bundan sonra artık hem üretim hemde toplam talep; birlikte, paralel ve sürdürülebilir şekilde artabilecek ve 2013 yılında büyüme iki ayak üzerinde olacak. Hem iç talep bir miktar ılımlı şekilde büyümeye devam edecek hem de ihracat ne kadar artırabilirsek, küresel şartlar zorluyor ihracatçılarımızı ama bu şartlar altında ihracat ne kadar artabilirse o kadar büyümeye destek verecek. Dolayısıyla iki kanaldan birden büyümeye destek geleceği için, büyüme hızımız gelecek sene biraz daha yükselecek. Dolayısıyla Orta Vadeli Program'daki (OVP) genel resme katılıyoruz. Gelecek seneki büyüme bu yılkinden daha yüksek olabilir ama bu kesinlikle sürdürülebilir, sağlıklı bir büyüme olacak.''
-Banka bazında zorunlu karşılık uygulanması-
Banka bazında zorunlu karşılık uygulanma ihtimalinin sorulması üzerine de Erdem Başçı, bu konunun konjonktürel değil, yapısal bir konu olduğunu söyledi.
Basel III'le birlikte kaldıraç rasyosu diye yeni bir gösterge geldiğine dikkati çeken Başçı, şöyle devam etti:
''Bankaların sermayeleri yeter mi diye baktığınızda, bir risk ağırlıklı varlıklarla bakıyorsunuz, risk ağırlıklı varlıklara göre sermayesi yeter mi? Bir de risk ağırlığı yapmadan toplam varlıklarına bakıyorsunuz. Bu, kaldıraç rasyosu dediğimiz şey, ikincisi... Risk ağırlıklarına hassas değil, dolayısıyla kredi derecelendirme kuruluşlarına da hassas olmayan, eski usul, bizim eski Bankacılık Kanunu'nda olan kaldıraç rasyosu... Türkiye'de şu anda bu kaldıraç rasyosunun durumu gayet iyi. Normalde yeni standart '3' sınırını çizmiş. '3'ün altına düşmesin' diyor. Yani 100 liraya karşı 3 lira sermaye gibi. Bizde şu anda hesap yaptık 7,6. Basel III kaldıraç rasyosu ortalaması bankacılık sektöründe 7,6. Dolayısıyla bankalarımızın durumları şu anda iyi ve bu düzenleme dünyada 2018 yılında yürürlüğe girecek. Biz dedik ki bu mevcut iyi durum bozulmasın. Bunun bozulmasını nasıl önleriz? Eğer çok fazla düşürürlerse bu rasyoyu, 7,6'nın çok altına düşerlerse o zaman biz bunlara banka bazında ilave zorunlu karşılık uygulayalım diye bir açıklama yapmıştık. Zaten bunu geçen sene Aralık ayında yapmıştık, onu bu sene yine Aralık ayında büyük ihtimalle duyuracağız.
Bankalar Birliği ile de konuyu görüştük, burada hiç bir banka zarar görmeyecek. 2013 yılı izleme dönemi olacak. 2013 yılında bilançolar üzerinden bu rasyoyu izleyeceğiz, eğer herhangi bir banka çok düşürürse bu rasyoyu, o zaman 2014 yılından itibaren bir miktar o bankadan ilave zorunlu karşılık isteyeceğiz. Bir yandan bunu BDDK ile de görüştük. BDDK da bu konuyla ilgili düzenlemeleri hazırlayacak. Ondan sonra yavaş yavaş yürürlüğe girecek. BDDK, o düzenlemeleri yürürlüğe koymadan önce de Merkez Bankası, sistemin mevcut iyi durumunu koruyacak.''
-''Kredi büyüme hızındaki yüksek oranlar artık olmayacak''-
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, 2013 yılında kredi büyüme hızının nasıl olacağını tahmin ettiğinin sorulması üzerine de kredilerde baz büyüdüğü için bundan sonra, eskisi gibi yüzde 25, 35 gibi büyümelerin unutulması gerektiğini, bunların çok yüksek büyüme oranları olduğunu ifade etti.
Bu büyüme hızlarının artık olmayacağını aktaran Başçı, soruyu şöyle yanıtladı:
''Bizim şu anda kredilerin Gayri Safi Hasıla'ya oranı yüzde 55'i zaten buldu. Bundan sonra şöyle kabaca bir aritmetik hesap yapabiliriz. Mesela her yıl 2 puan artsa bu, yüzde 55 olan kredi derinliği rasyosu yüzde 57'ye, 59'a, 61'e çıksa, her yıl bu tempoda artacak olsa, yüzde kaçlık bir kredi artışı gerekir diye baktığımızda bunun yüzde 13'ler, 14'ler, 15'lerde, oralarda dolanması gerekiyor. 15'leri geçerse o zaman bu artış hızı biraz daha riskli sınırlara gelmiş oluyor. Onun için bundan sonra mümkün olduğu kadar bankacılık sektöründe, enflasyon raporlarında tahminimizi söyleriz, 'enflasyon açısından kredi büyümesinin şöyle olması gerekiyor' diye söyleriz ama 15'i geçeceğini bundan sonra pek sanmıyorum, geçmesinin doğru olmadığını da düşünüyorum. Zaten mevduat artış hızımız da bizim bu günlerde yüzde 10'lar seviyesine geldi. Dolayısıyla yüzde 10'lar seviyesindeki mevduat artışına karşı bu tür bir büyüme hızı makul görünüyor.''
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, ''Bir yıl ve daha uzun vadeli mevduatı başka bir kanaldan daha teşvik etmek istiyoruz, o sürpriz olsun'' dedi.
AA Finans Masası'na konuk olan Başçı, soruları yanıtladı.
''Tasarruf sahipleri olarak, paramızı nereye yatırabiliriz'' sorusu üzerine Başçı, yeni yatırım araçlarının gelişmesinin faydalı olduğunu, önümüzdeki dönemde iki unsura önem verdiklerini ifade etti.
Bunlardan bir tanesinin Bireysel Emeklilik Reformu olduğunu belirten Başçı, burada çok ciddi bir devlet desteği olduğunu, her 100 liraya karşı 25 lira devletin katkı yapacağını bildirdi.
Başçı, bu sistemin sabırlı olmayı öğrettiğini, önümüzdeki dönemde yüksek getirili bir araç olacağını kaydetti.
Erdem Başçı, onun dışında mevduatın vadesinin uzaması için bir çalışma olduğunu belirterek, yakında o konuda bir açıklamanın olabileceğini kaydetti.
Daha uzun vadeli mevduatın düşük stopajla teşvik edilmesi ve Merkez Bankası'nın kendi zorunlu karşılıklarında bir yıldan uzun vadelide yüzde 5 zorunlu karşılık alması gibi teşviklerin söz konusu olduğunu ifade eden Başçı, ''Bir de ilave bir çalışma yürütüyoruz. Bir yıl ve daha uzun vadeli mevduatı başka bir kanaldan daha teşvik etmek istiyoruz. O sürpriz olsun'' diye konuştu.
Başçı, vatandaşın parasını vadesinden önce çekmeleri halinde ciddi bir kayba uğradığını, getirisinin tamamını kaybettiğini belirterek, ''Biz şimdi vatandaşın, getirisinin tamamını kaybetmese de, kısman kaybetsin diye bir çalışma yapıyoruz'' dedi.
Bu ortamda uzun vadeli yatırımların getirisinin daha yüksek olacağını söyledi.
Başçı, politika faizi nispeten daha düşük, zorunlu karşılıklar kısa vadede daha yüksek olduğu için, kısa vadeli getirilerin son derece düşük olacağını, uzun vadeli getirilerin daha yüksek olacağını, dolayısıyla vatandaşların da uzun vadeli yatırımlara kayacağını söyledi.
-Yastık altındaki altın miktarı-
Erdem Başçı, ''yastık altındaki altın'' miktarıyla ilgili bir soru üzerine, Türkiye'de vatandaşların elinde ne kadar altın olduğu konusunu araştırdıklarını belirtti.
Dünya Altın Konseyi'nin 5 bin ton civarında, yaklaşık 300 milyar dolar değerinde altının Türkiye'deki vatandaşların elinde bulunduğu yönünde bir tespitinin olduğunu dile getiren Başçı, bu rakamın kendilerine biraz yüksek geldiğini ifade etti.
Başçı, Merkez Bankası olarak yaptıkları çalışmada, genelde Türkiye'nin altın ithalatının ihracatının üzerinde olduğunu, Türkiye'nin net altın ithalatını yıllar itibariyle topladıklarını, yaklaşık 2 bin 200 ton civarında, 117 milyar dolar değerinde hane halkında altın olduğu yönünde bir sonuca ulaştıklarını belirtti.
Türkiye'deki yastık altındaki toplam altın miktarının daha yüksek olabileceğini, başka kanaldan da altın girişi olabileceğini, 1980 öncesindeki altın girişlerini de hesaba katmadıklarını anlatan Başçı, ''Rakam büyük ihtimalle Dünya Altın Konseyi'nin rakamıyla, bizim arkadaşların yayınladıkları rakam arasında bir yerdedir'' dedi.
Başçı, bankaların zorunlu karşılıklarda Türk Lirası yerine altın da getirebildiklerine dikkati çekerek, bu kanaldan dolayı altın rezervlerinde bir artışın söz konusu olduğunu bildirdi.
-''Ön planda olan politika belirsizliği''-
Erdem Başçı, Avro Bölgesi'ndeki ekonomik kriz konusunu da değerlendirerek, 2011 yılının Temmuz ayından beri oradaki gelişmeleri gün gün izlediklerini ifade etti.
Avro Bölgesi'nde, ekonominin toparlanması için atılması gereken adımların atıldığını ancak, yavaş atıldığını belirten Başçı, bazı ekonomik konular arasında geç atılmış adımların maliyetinin yüksek ve faydasının az olduğunu dile getirdi.
Başçı, bazı ülkelerde bu konularda geç kalındığını, işsizlik oranlarının hem İspanya, hem de Yunanistan'da kabul edilemez seviyelere geldiğini vurguladı.
Henüz Yunanistan'daki kamu borcunun sürdürülebilirliği konusunun belirlenemediğini ifade eden Başçı, atılması gereken adımların olduğunu, bu adımların atılmasının zamanlama açısından biraz uzun sürdüğünü bildirdi.
Başçı, Avro Bölgesi'ndeki toparlanma ile ilgili tahminlere katıldıklarını belirterek, ''Bu yıl Avro Bölgesi'nde hafif eksi bir büyüme ama gelecek yıl hafif artı bir büyüme şeklinde bir tahmin var. Biz de o tahmine katılıyoruz, ama tabi riskler var'' diye konuştu.
Geride bırakılması gereken bir kaç tartışmanın olduğunu belirten Başçı, şöyle konuştu:
''Bunlardan bir tanesi de Yunanistan'ın geleceği. Artık onun konuşulmaması lazım. O artık, A'dır, B'dir, C'dir. Bir kaç tane alternatif var. Onlardan hangisiyse bir an önce karar verilip, yapılması ve bunun artık devreden çıkarılması gerekiyor. Bu şekilde uzaması başka sorunlara yol açabiliyor. İspanya'nın geleceği ne olacak? Bir programa başvuracak mı? Onun bir an önce karara bağlanması gerekiyor.''
Başçı, şu an daha ön plandaki belirsizliğin, politika belirsizliği olduğunu anımsatarak, bu belirsizlikler biraz geri planda kalırsa toparlanmanın söz konusu olabileceğini, belirsizlik sürerse Avro Bölgesi için eksi büyümede kalma riskinin bulunduğunu söyledi.
''Avro Bölgesi'nde bankacılık sektöründe ortak bir düzenleyici kurul kurulması'' yönündeki görüşlerin hatırlatılması üzerine Başçı, bu konuda bir mutabakat sağlandığını kaydetti.
Başçı, mali birlik konusunun daha zor ve daha uzun yıllar alacak bir konu olduğunu, ama bankacılık birliği konusunun bir iki yıl içerisinde çözülebileceğini belirterek, onun teknik detaylarının çalışıldığını ve bir plan ortaya koyduğunu kaydetti.
Orada gözetim ve denetim elemanlarının doğrudan Avrupa Merkez Bankası'na raporlama yapacağını, Avrupa Merkez Bankası'nın her bir bankanın durumunu birinci elden doğrudan görebileceğini belirtti.
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, Türkiye'nin, enflasyonu çift haneli ve dalgalı seviyelerden tek haneli ve daha az dalgalı seviyelere indirerek büyük bir başarı sağladığını belirterek, ''Fiyat istikrarı demek, tek hane demek değildir. Yüzde 5 ve daha az oynak bir enflasyon... Oraya doğru yavaş yavaş ilerlememiz lazım'' dedi.
Anadolu Ajansı (AA) Finans Masası'na konuk olan Başçı, Avrupa'daki krizin gerçek anlamda çözülüp çözülemeyeceğine ilişkin soru üzerine, ülkeler arasındaki borçlanma faizleri farklarının yıkıcı etkiler yapabildiğini ve söz konusu farkların mutlaka kontrol altına alınması gerektiğini söyledi.
AA Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Öztürk'ün Avrupa ülkelerinin krizle boğuştuğu bir ortamda, Türkiye'nin ekonomik anlamda rahat bir durumda olmasının gurur verici olduğunu ifade ederek, bu durumun temel sebeplerini sorması üzerine Erdem Başçı, ''finansal krizleri önlemenin maliyetinin, bu krizleri yaşamanın maliyetinden çok daha düşük olduğunu'' ifade etti. Başçı, vaktiyle önleyici ve ufak maliyetli tedbirler alınmasının, gelecek dönemlerde çok daha büyük maliyetleri engellediğine dikkati çekti.
Merkez Bankası'nın başarılı yanları kadar, tartışılan yönlerinin de olduğu hatırlatılarak, bu konudaki değerlendirmelerinin sorulması üzerine Başçı, kanunların Merkez Bankası'na fiyat istikrarını sağlama görevi verdiğini söyledi.
Türkiye'nin enflasyonu çift haneli ve dalgalı seviyelerden tek haneli ve daha az dalgalı seviyelere indirerek büyük başarı sağladığını belirten Başçı, ''Fiyat istikrarı demek, tek hane demek değildir. Yüzde 5 ve daha az oynak bir enflasyon... Oraya doğru yavaş yavaş ilerlememiz lazım. Bizim ölçümüz aslında bu. Onun dışında da ilave olarak finansal istikrara katkı yapma görevini kanun bize vermiş. Onun dışındaki yorumlar çok da önemli değil'' dedi.
Gaz-fren tartışmalarına ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Başçı, o konuda da bir sorun olmadığını söyledi.
2011 yılının Aralık ayı, bu yılın Ocak ayı ile Nisan, Mayıs ve Haziran aylarının başlarında ek parasal sıkılaştırma yapıldığını anımsatan Başçı, fonlama miktarını artırarak gecelik faizlerin yüzde 5'lere kadar düşmesini sağladıklarını kaydetti.
-''Bazen küçük uyarılar yapmak gerekir''-
Kemal Öztürk'ün, yatırımcılara tavsiyelerinin olup olmadığına ilişkin sorusu üzerine Başçı, yatırımcıların dünyayı yakından takip ettiklerini ve ne yapmaları gerektiğini kendilerinden daha iyi bildiklerini söyledi.
Aşırı iyimserlik ortamının etkisiyle oluşan risklerin yönetiminde zaman zaman dikkatsiz davranılabildiğine dikkati çeken Başçı, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Haddinden fazla borçlanma gibi bazı davranışlar olur. Bu, toplu halde olur. Bütün ülke hep birlikte aşırı iyimserlik dalgasına kapılır ve o yöne savrulur. Daha ziyade o noktalarda devreye girip, 'Bu, biraz fazlaya kaçtı. Bu borçlanma miktarları, fazlaya kaçtı. Bunu makul seviyelere çekelim' diye şöyle ufak uyarı görevi yapmak gerekir. Bazı dönemlerde de hiç gerek yokken aşırı bir çekimserlik olur. O zaman da bize düşen 'O kadar da çok endişe etmeyin. Normal işlerinize devam edin' demektir. Şu anda ne A noktasındayız, ne B noktasındayız.''
Avrupa'da yaşanan krizin AB projesini nasıl etkilediğine ilişkin soru üzerine Başçı, krizin bu anlamda hem olumlu hem de olumsuz etkileri olduğunu söyledi.
Projeye gönül verenlerin, AB projesinde eksikler olduğu ve bu eksiklerin giderilmesi, daha iyi bir yapının oluşturulması gerektiği yönünde bir görüşe sahip bulunduğunu belirten Başçı, buna karşılık olarak projenin dışında kalmak isteyen ülkelerin varlığına işaret etti.
Başçı, ''Şu anda Avro Bölgesi'ne dahil olmayıp da AB'ye dahil olan ülkelerle konuşun, şöyle bir yapıyı tercih edeceklerdir; 'İkili bir yapı olsun. Biz Avro Bölgesi'ne girmeyelim ama Avro Bölgesi'nin kendi yönetişim yapısı, kendi içerisinde oluşsun.' Bunu giderek daha çok sayıda ülke seslendiriyor. Belki bu yönde gelişmeler olursa bu, bizim açımızdan da avantaj olabilir. Türkiye'nin AB'ye üyeliği daha kolay olur'' diye konuştu.