Dizi sektörü sadece kültürel bazda değil artık Türkiye için de ekonomik açıdan önemli bir sektör.
1969'da televizyonlardan canlı yayında Ay'a ayak basılabildiğini öğrendiğimizde ABD artık bileği bükülemez bir ülkeydi. Ne de olsa televizyonda izlemiştik. Bizimse “Eller çıktı Ay'a, biz kaldık yaya” diye bir deyimimiz oldu.
Japonların ne kadar çalışkan bir millet olduğunu zamanında dünyanın en büyük televizyon üreticisi Sony'nin ekranlarına bakarak öğrendik.
Şimdi Türkiye "kendi gerçeğini kendi dizileri" ile başka coğrafyalara seyrettiriyor.
Türk dizileri bugün Şili'den Yeni Zelanda'ya, Kore'den İspanya'ya 80 farklı coğrafyada varlık gösteriyor. Sadece prodüksiyon kısmında yaklaşık binlerce istihdam barındıran sektör, milyonlarca dolarlık hacim oluşturuyor. Dizilerin bir bölümü yurt dışında 125 bin TL'ye kadar alıcı bulabiliyor.
Şık giyimli güzel kadınların yakışıklı adamlara aşklarını itiraf edebildikleri, boğaz manzarası eşliğinde birbirlerine hülyalı hülyalı bakabildikleri İstanbul'u yaşamak isteyen Araplar için "Aşk-ı Memnu", "Lale Devri" turları düzenleniyor. Setlere mekan olan yalılar gezdiriliyor.
Düzene başkaldıran, erkeğin zulmüne dur diyen, kendi benliği ile var olmak isteyen Güllü'nün hikayesinin anlatıldığı Hanımın Çiftliği, şeriatın hüküm sürdüğü İran'da merakla bekleniyor.
Bir zamanlar onların günlük dizilerini izlediğimiz Güney Amerika, artık bizim günlük dizilerimizi izliyor; Osmanlı'nın en muhteşem yüzyılı Amerikan halkının merakını cezbediyor.
Artık Türk dizileri de uyarlanıyor.
Henüz çok yolu var, ama düşe kalka seviyesini atlayan dizi sektörü emin ve mağrur adımlarla ilerliyor.
BloombergHT.com okuyucuları için Süheyla Yılmaz'ın kaleme aldığı "Dizi Sektörüne Yön Verenler" yazı dizisi pazartesi günü başlıyor...
Muhteşem Sektör, Muhteşem Yüzyıl...