Öztekin: Katılım bankalarının payının % 10'a çıkması bekleniyor
BDDK Başkanı Öztekin, "Katılım bankalarının aktif büyüklükte sektörün yüzde 10'una ulaşması beklenmekte" dedi
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı Mukim Öztekin, ''Katılım bankalarının Türk bankacılık sektörünün toplam aktifleri içerisindeki payı 2001 yılında yüzde 1,4 düzeyindeyken, o tarihten bu yana düzenli olarak gerçekleşen artışlarla söz konusu oran 2012 yılı sonunda yüzde 5,1 düzeyine çıkmıştır. Orta ve uzun vadede öncelikli olarak yüzde 10 düzeyini yakalaması beklenmektedir'' dedi.
''2. Türk-Arap Bankacılık ve Finans Forumu''nda konuşan Öztekin, Türk ve Arap bankacılık sistemlerinden finansal sorunlara kadar birçok konuda açıklamalarda bulundu. Dünyanın hemen her bölgesinde ülkelerin birbirleriyle serbest ticaret ya da gümrük birliği anlaşmaları yaptığını, ülkelerin sorunları tek başına çözemedikleri için ölçek büyüttüklerini söyleyen Öztekin, bu durumun Arap ülkeleri için de geçerli olduğunu belirtti.
Öztekin, ''Tunus-Libya-Mısır'ın ekonomik yapıları, bir entegrasyonun mümkün olduğunu da gösteriyor aslında. Tunus'un eğitimli iş gücü ve iyi altyapısı, Libya'nın dünyanın sekizinci en büyük petrol rezervlerine sahip olmasından ileri gelen doğal kaynak zenginliği, Mısır'ın büyük iç pazarı, bölgesel bir entegrasyon için temel araçların neredeyse hazır olduğu izlenimini veriyor. Ancak, Arap Baharı bölgesinin son derece ciddi yapısal problemlerle karşı karşıya olduğunu söylemek gerekir'' diye konuştu.
En ciddi problemin, MENA (Orta Doğu ve Kuzey Afrika) bölgesinin her yerinde görülebilen, genç nüfusun işsizlik problemi olduğunu vurgulayan Öztekin, ''MENA bölgesinde 1996-2006 yılları arasında iş gücü artışı, gelişmekte olan ülkelerin ortalamasının üç katı kadar büyümüştür'' dedi.
-''Bölgede biriken kaynakların da bölgeye yönelmesi gerekir''-
Arap ülkelerinde ekonomik dönüşümün sürdürülebilir biçimde sağlanabilmesi için masadaki seçenekleri anlatan Öztekin, Arap Baharı bölgesinin önünde üç temel mesele bulunduğuna dikkati çekti.
Öztekin, bu üç konuyu şöyle özetledi:
''Birincisi; genç nüfusun işsizlik oranı son derece yüksek ve bu ülkelerde genç nüfus toplam nüfusun yüzde 50'si kadar. İkincisi; İşsizlikle mücadele edebilmek için istihdam imkanları geniş, küçük ve orta ölçekli şirketlerin yaygınlaştırılması ve bunların mümkün olduğunca imalat sanayinde yoğunlaşması gerekiyor. Üçüncüsü ise, şirketlerin rekabet edebilmeleri için ölçek ekonomisinden yararlanmaları. Bunun için de koruma oranları son derece yüksek olan MENA bölgesinde, bölge ülkelerinin kendi aralarında ciddi bir entegrasyona gitmeleri gerekir. Ancak bu entegrasyonun mevcut örneklerden farklı özellikler taşıması zaruridir.
Daha somut bir ifadeyle, malların, kişilerin, finansın serbestçe dolaşacağı bir ekonomik bütünlüğü kurmak, bölgenin sorunlarını aşmak için yetmeyebilir. Bunun için bölgede biriken kaynakların da bölgeye yönelmesi gerekir.''
Hükümetlerin kendi başlarına, kendi kaynaklarına dayanarak yapacakları çok fazla bir şey bulunmadığını dile getiren Öztekin, ''Bugün itibariyle Tunus, Mısır ve Libya bütçe açıkları için mücadeleye devam ediyor. IMF'nin Mısır'a açtığı kredi gerçekte son derece sınırlı iken, Türkiye bu ülkeye 1 milyar dolar kredi açmış bulunuyor. Libya'nın 170 milyar dolarlık Kaddafi dönemi mevduatının, yabancı bankalardan ülkeye transferi, sanıyorum hala tamamlanmış değil'' bilgisini verdi.
-''Bölgedeki kaynak zengini ülkelerden Arap Baharı ülkelerine kaynak aktarılması bir zorunluluk''-
Bu durumda, bölgesel entegrasyonun sağlanması için geleneksel entegrasyon modelini zenginleştirmek gerektiğine işaret eden Öztekin, bölge içinde kaynak zengini olan ülkelerden ihtiyacı olan Arap Baharı ülkelerine gerekli kaynağın aktarılmasının bir zorunluluk arz ettiğini belirtti.
Körfez İşbirliği Ülkelerinin ticaret fazlasının geçen yıl 350 milyar dolar olarak gerçekleştiğine dikkati çeken Öztekin, bu tutarın IMF tahminlerine göre Çin'in dış ticaret fazlasının yüzde 80'inin üzerinde olduğunu söyledi.
Arap ülkelerinin bankacılık sistemleri ve mevcut durumlarıyla ilgili değerlendirmeler yapan Öztekin, ''Dünya Ekonomik Forumunun hazırladığı finansal piyasa gelişmişlik indeksi verilerine göre, Arap Baharı ülkelerinden Mısır, 62 ülke arasında 53. sırada yer almaktadır. Kurumsal çevre kriterlerine göre Mısır sıralamada 54. iken, hukuki uygulamalar ve düzenlemeler noktasında ise 59. sırada. Ancak buna rağmen bankacılık finansal hizmetleri açısından 42. sırada olan Mısır, finansal piyasalar değerlendirmesinde ise 39. sırada yer alıyor'' ifadelerini kullandı.
Bu verilerin, Arap Baharı ülkelerinde, bankacılık sektörünün kurumsal yapısının güçlendirilmesinin zorunlu olduğunu ortaya koyduğunu aktaran Öztekin, ''Bilindiği gibi, Türkiye, bankacılık sektörünün yeniden yapılanması konusunda ciddi bir birikime sahip. Sektörü düzenleyen ve denetleyen Kurumumuz 2000 yılında faaliyetlerine başlamıştır'' dedi.
Kurumun faaliyetine başlamasından kısa bir süre sonra ciddi bir finansal krizle karşı karşıya kalındığını ve ardından piyasanın yeniden yapılandırıldığını söyleyen Öztekin, ''Bu yeniden yapılandırmanın ne kadar etkin olduğu 2008 dünya finansal krizinde test edilmiştir. Kriz süresinde OECD ülkelerinin hemen tamamı bankacılık sektörüne kaynak aktarmak zorunda kalmışlardır. Bazı ülkelerde bankacılık sektörüyle ilgili hala ciddi sıkıntılar sürmektedir. Oysa, Türkiye krizden başarıyla çıkmış, bugün de cazip bir piyasa olarak yabancı yatırımcıların ilgisini çekmektedir'' dedi.
-''(Katılım bankalarının) aktif büyüklükte sektörün yüzde 10'una ulaşması beklenmekte''-
Arap Bölgesi ile Türkiye'nin bankacılık sektörü ilişkileri üzerinde de duran Öztekin, ''Öncelikle, bölgenin katılım bankacılığına gösterdiği ilgi üzerinde durmak gerekir. Sektörümüzde faaliyet gösteren 4 katılım bankasından bir tanesinde çoğunluk hisseleri Türk sermayedarlarda bulunurken, diğer üç bankanın hakim ortakları yabancıdır. Bu bankaların hakim ortakları Suudi Arabistan, Bahreyn ve Kuveyt'tendir'' değerlendirmesini yaptı.
Öztekin, daha önce özel finans kuruluşu olarak faaliyet gösteren bu kurumların, 2005 yılında katılım bankaları olarak nitelendirilmeleri ve mevduat/katılım sigortası gibi bazı konulardaki dezavantajlarının giderilmesinin, bu bankaların önünü açtığını anlattı.
Öztekin, ''Katılım bankalarının Türk bankacılık sektörünün toplam aktifleri içerisindeki payı 2001 yılında yüzde 1,4 düzeyindeyken, o tarihten bu yana düzenli olarak gerçekleşen artışlarla söz konusu oran 2012 yılı sonunda yüzde 5,1 düzeyine çıkmıştır. Orta ve uzun vadede öncelikli olarak yüzde 10 düzeyini yakalaması beklenmektedir. Katılım bankalarının kullandırdıkları kredilerin ve topladıkları fonların bankacılık sektörü geneli içerisindeki payları da düzenli artışını sürdürmektedir'' bilgini verdi.
-''Sukuk ihracında ciddi potansiyel var''-
Geçtiğimiz yıl Hazine Müsteşarlığının kira sertifikası (sukuk) ihracını yapmasının ardından geçtiğimiz günler içerisinde sektörde faaliyet gösteren katılım bankalarından bir tanesinin özel sektör tarafından çıkarılan ilk kira sertifikasını ihraç ettiğini anımsatan Öztekin, ''Katılım bankasının yaptığı kira sertifikası ihracına gelen yoğun talep ve ihracatın 125 milyon lira olarak gerçekleşmesi bu alanda ciddi bir potansiyel olduğunu göstermiştir'' dedi.
Türk bankacılık sisteminin, Arap Baharı ülkelerine açtığı gayri nakdi ve nakdi kredilerle destek sağladığına dikkati çeken Öztekin, sözlerini şöyle tamamladı:
''Aralık 2012 sonu itibariyle, Libya'ya kullandırılan gayri nakdi kredi ve taahhütler 2,3 milyar lira olup, 2,04 milyar lirası teminat mektuplarından, 155 milyon lirası akreditiflerden ve 79 milyon lirası cayılamaz taahhütlerden oluşmaktadır. Tunus'a kullandırılan gayri nakdi kredi ve taahhütler ise 2012 Aralık itibariyle 117 milyon lira olup, 78 milyon lirası teminat mektuplarından, 39 milyon lirası akreditiflerden oluşmaktadır.
Aralık 2012 sonu itibariyle, Mısır'a kullandırılan gayri nakdi kredi ve taahhütler 73 milyon lira olup, 40 milyon lirası teminat mektuplarından, 33 milyon lirası akreditiflerden oluşmaktadır.''
AA