Erdoğan: Türkiye ekonomisine tuzak kuruluyor
Erdoğan, Taksim Meydanı ile ilgili kararlılığın devam edeceğini belirterek "Kimse kusura bakmasın, Taksim Gezi Parkı'dır, işgal alanı değil. Gezi Parkı bahanesi ile Türkiye ekonomisine tuzak kuruluyor" dedi.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, iki haftadır yaşanan olayların, çevre hassasiyetiyle izah edilemeyeceğini belirterek, "Yollara, duvarlara son derece çirkin yazılar yazılmak suretiyle tam bir ahlak, çevre faciası yaşatılmıştır. Sapla samanın birbirine karıştırılmasına, meselenin bağlamından kopartılmasına kusura bakmasınlar izin vermeyeceğiz. Biz ne kimseye dayatma yaparız ne de kimsenin dayatmasına eyvallah ederiz" dedi.
Başbakan Erdoğan, partisinin TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmada, son 2 haftadır devam eden olayları, her boyutuyla analiz edip, değerlendirdiklerini belirtti.
Erdoğan, "İnsanımızı bu gösterilere sevk eden saiklerin neler olduğunu, sokağın ne dediğini, bazı gençlerin neden bu tepkiyi verdiğini, tüm detaylarıyla en ince noktalarına kadar tabii ki araştırıyor, tabloyu sağlıklı şekilde belirlemeye çalışıyoruz. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hiç kimseyle, hiçbir kesimle, onların hassasiyetlerini, kulak tıkayarak bir kenera itmedik, itmeyeceğiz. Meşru taleplere, demokratik hak taleplerine bugüne kadar nasıl dikkatle kulak verdiysek, bundan sonra da yine dinlemeye, anlamaya, empati kurmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
-"Çark etmeleri itirazları büyüttü"
"Ancak tüm bu olaylara baktığımda, bizim göremediğimizi, anlayamadığımız, acaba ne istedikleri, ne talep ettikleri belli mi? Sizler böyle bir şey görebildiniz mi anlayabildiniz mi?" diye soran Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu noktada, bütün bunları yaparken sapla samanın birbirine karıştırılmasına, meselenin bağlamından kopartılmasına kusura bakmasınlar izin vermeyeceğiz, veremeyiz. Farklı zeminlerde, farklı hesaplaşmalar içine girenlere karşı, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kararlı ve dirayetli duruş sergileyeceğiz. 10,5 yıldır farklı tertip, tezgahlarla, provakasyonlarla, siyaset mühendisliği girişimleriyle nasıl baş ettiysek, onlara karşı nasıl dik durduysak, bundan sonra da milletin emanetini aynı hassasiyetle korumaya devam edeceğiz. Biz ne kimseye dayatma yaparız ne de kimsenin dayatmasına eyvallah ederiz.
Son iki hafta içinde meydana gelen olayları, homojen, tek odaklı, tek boyutlu, tek katmanlı olaylar olarak tabii ki görmüyoruz. Taksim yayalaştırma projesi kapsamında, Gezi Parkı'ndaki ağaçların taşınmasına itiraz olarak başlayan olaylar, daha ilk andan itibaren çok farklı mecraya akmaya başladı. Aslında burada bir itirazın yükselmesi, ilk anlarda yanlış bilgilendirilmenin, yanlış algının, özellikle siyasi istismarın sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Şunu tekrar tekrar hatırlatmakta yarar görüyorum: Taksim'de yapılan Taksim'in yayalaştırma projesi kapsamında bazı ağaçların sökülüp, bir başka yere taşınmasından ibaret. Bu proje, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'nde, CHP'li üyelerin de onayı neticesinde başlatılmış bir projeydi. Şimdi bunlar onaylarını da inkar ederler, çünkü akşam başka sabah başka. Kaldırımın genişletilmesi için Gezi Parkı'nın meydan tarafındaki duvarlarının yıkılması, oradaki ağaçların taşınması gerekiyordu. Yapılan işlem sadece bundan ibaretti. Bazı siyasilerin, sürece müdahil olmaları, oy verdikleri projeye direnç göstermeleri, yani her zaman yaptıkları gibi çark etmeleri, maalesef oradaki itirazları büyütmüştür. Bir çevre katliamını, orada olanlar, bizzat icra etmişlerdir. Türkiye genelinde bizzat icra etmişlerdir."
-"Çevre sadece yeşil bir ağaçtan ibaret mi?"
Başbakan Erdoğan, kaldırım taşlarının sökülmesi, çiçek saksılarının yerlerde, paramparça edilerek sökülmesi, ağaçların yine bu göstericiler tarafından yakılması, kamu binalarının ve araçlarının, sivil vatandaşların araçlarının ateşe verilmesinin, çevre katliamı olup olmadığını sordu.
"Çevre sadece yeşil bir ağaçtan ibaret midir?" diyen Erdoğan, bu olayların, süreç içinde yaşandığını ifade etti.
Erdoğan, olayın ilk safhasında ortaya çıkan itirazların, yine ilk andan itibaren siyasilerin, örgütlerin, farklı odak ve çevrelerin sürece dahil olmasıyla çok farklı mecrada ilerlediğini, farklı yerlere doğru dal budak sardığını kaydetti.
-"Bize çevrecilik dersi vermeye kalkanlar"
Başbakan Erdoğan, iki haftadır yaşanan olayları, çevre hassasiyetiyle izah etmenin mümkün olmadığını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir kere 'çevre hassasiyeti' diye başlatılan olaylar, bugün itibariyle arkasında maalesef dört cansız beden bırakmıştır. Üç gencimiz olaylarda hayatlarını kaybederken, genç bir komiserimiz Adana'da şehit edilmiştir. 600'den fazlası polis olmak üzere, çok sayıda vatandaşımız bu gösterilerde yaralandı. Büyükşehirlerde bazı sokak ve caddeler, ağır şekilde tahrip edilmiştir. Ankara'da bütün otobüs duraklarının halini görüyorsunuz, Kızılay'da. Bütün reklam panolarının halini görüyorsunuz. Alt geçitlerimizdeki, o canım, çevre adına düzenlenmiş bütün o seramiklerin nasıl kırıldığını görüyorsunuz. Bunlar mı çevreci, bunları çevre adına mı yaptılar, çevreye saygınız böyle mi, böyle mi yürüyecek? Bunlara karşı tedbir almayacaksınız, bildiklerini, istediklerini, istedikleri gibi yapacaklar. Yollara, duvarlara, bina duvarlarına son derece çirkin yazılar yazılmak suretiyle tam bir ahlak, çevre faciası yaşatılmıştır. Kamu malları zarar görmüş, halka hizmet veren otobüs durakları, belediye otobüsleri ağır şekilde tahrip edilmiştir. Esnafın dükkanı yağmalanmış, yakılmış, yıkılmış, doğrudan zararların yanında esnafa ciddi oranlarda ciro kaybı yaşatıldı. Araç kornoları, tencere, tava sesleriyle, gece geç saatlerine kadar atılan sloganlarla evlerinde insanlar rahatsız edilmiş, çok büyük gürültü kirliliği oluşmuştur. Bu çevre değil mi? Bize çevrecilik dersi vermeye kalkanlar, hava, gürültü, görüntü kirliliğinin de çevrecilik olduğunu, çevreye karşı bir tavır olduğunu bilmeleri gerekir."
-"İçerisi ve dışarısının dayanışmasıyla devreye sokuldu"
Erdoğan, bunlara ek olarak, Türkiye ekonomisinin, bu olaylarla doğrudan doğruya hedef alındığını dile getirdi.
Faizlerin yükselmesi, borsanın düşmesi, yatırım ortamının kötüleşmesi, yatırımcıların ürkütülmesinin, Türkiye'nin imajının bozulması gayretlerinin, sistemli bir projeyle devreye sokulduğunu kaydeden Erdoğan, "İçerisi ve dışarısının dayanışmasıyla devreye sokulmuştur" diye konuştu.
Erdoğan, Türkiye'nin uluslararası güç ve itibarının, bu süreçte hedef alındığını belireterek, uluslararası basın ve uluslararası çevrelerin, sistematik olarak yanlış bilgilendiridiğini, artniyetli bazı uluslararası medya kuruluşlarının devreye grimesiyle, Türkiye'ye yönelik kapsamlı bir saldırı yürütüldüğünü söyledi.
-"Sandıkta çıkamayanların alternatif yol arama gayreti"
Şiddet sarmalına dönüşen bu olayları, masul bir direniş, demokratik hak arama mücadelesi olarak görmenin mümkün olmadığını vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı:
"Şu anda Taksim Gezi Parkı'ndaki eylemlerle, diğer gösteriler arasına bir çizgi çekme çabası olduğunu görüyoruz. Bir kere bu hataya hiç kimse düşmesin. Taksim Gezi Parkı'ndaki eylemler, masum, demokratik, çevreci eylemler olarak yansıtılırken, şiddet içeren diğer gösterilerin, bu eylemle ilgisi olmadığı, özellikle bazı çevreler tarafından vurgulanıyor. Durum hiç de öyle değil, kusura bakmasınlar. Türkiye'ye, Türkiye ekonomisine, Türkiye'nin uluslararası gücü ve demokramize yönelik eylemler, burada fitili ateşlenen eylemlerden dolayı bu boyuta ulaşmıştır. Türkiye'nin bir çok ilinde şiddete dönüşen eylemler, hep Taksim Gezi Parkı eylemlerinin arkasına sığınmıştır. İnanın buraya gelenlerin yüzde 95'i, şu olaylardan önce Gezi Parkı nerede diye sorsanız, adresini bilmezlerdi. Buralar benim doğup, büyüdüğüm yerler, çok iyi biliyorum. Kaldı ki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığım dönemden itibaren de buralardaki geleceğe yönelik adımlarımız neler olur, hep bunun hayalleri içinde olduk. Attığımız adımlar, hep buna yönelik. Yoksa olay 15 tane ağacın, o yayalaştırma projesiyle alakalı sökülmesi değil. Artık, öyle yerler vardır ki ağaçlar, ağaç sökme makinalarıyla sökülür, bir başka yere taşınmak suretiyle orada bunlar tekrar ağaç dikme çalışmaları gibi dikilir. Aynı şekilde yeni fidanları, çeşitli süs ağaçlarını bu şekilde dikersiniz, bunlar yapılır, buna mani bir hal yok. Ama buna mani bir hal varmış gibi göstermek, işte asıl sandıkta çıkamayanların kendilerine alternatif yol orama gayretidir."
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Taksim Gezi Parkı eylemlerini bahane edenler, Türk bayrağını yakacak, illegal paçavraları, bölücü posterleri devletin kurumuna asacak kadar alçalmışlardır. Bunların karşısında biz konuşunca ‘Başbakan sert konuşuyor...’ Buna sertlik diyorsanız kusura bakmayın, bu Tayyip Erdoğan değişmez" dedi.
Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, çevre hassasiyetinin daha farklı eylemlere ve amaçlara bir paravan mahiyeti taşıdığını, demokratik bir yönetime karşı illegal bir başkaldırıyı maskeleme görevi gördüğünü ifade etti.
“Bunlar hukuk içinde mi yapılmıştır, yasal çerçevede mi yapılmıştır?” sorusunu yönelten Erdoğan, “Beşiktaş’ta Başbakanlık Ofisi’ne şiddet kullanarak saldıran kitleler hem Taksim Gezi Parkı bahanesinin arkasına saklanmış ve Başbakanlık Ofisi’nin olduğu o caddede bir tane yaya kaldırımında kilit taşı kalmamıştır. Bu çevre katliamı değil mi? Güçleri yetse inanın dev çınarları yıkarlardı. Ama o dev çınarlar yıkılmaya müsait değildi de onun için yıkamadılar” diye konuştu. Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ankara’da yapılan vandallıklar, Taksim Gezi Parkı’ndan güç, ilham almıştır. Taksim Gezi Parkı eylemlerini bahane edenler, Türk bayrağını yakacak, Taksim Meydanı’na illegal paçavraları devletin kurumuna asacak kadar, o bölücü posterleri asacak kadar alçalmışlardır. Diyorlar ki ‘Başbakan geriyor, Başbakan sert’ Değerli arkadaşlarım ne olacaktı? Biz hala gelip bunların önünde diz çöküp ‘ne olur şu AKM’den şu paçavraları indirin’ mi diyeceğiz? ‘Şu terör örgütü mensuplarını posterlerini indirin’ mi diyeceğiz? Zaten burada güvenlik güçlerimizin başta bu işe müsaade etmemesi gerekirdi. Kamu kurumunun içine bunlar nasıl sokulur? Çatıya bunlar nasıl çıkarılır? Oradan bu tür illegal paçavralar nasıl asılır, astırılır? O örgüt liderlerinin resimleri posterleri nasıl astırılır? Bunların karşısında biz konuşunca ‘Başbakan sert konuşuyor...’ Buna sertlik diyorsanız kusura bakmayın, bu Tayyip Erdoğan değişmez.
Bakanımıza, İstanbul Valimize, il emniyet müdürümüze, tüm emniyet teşkilatımıza bu sabah yaptıkları operasyon sebebiyle teşekkür ediyorum. AKM’den bütün bu paçavralar, hepsi indirildi ve şu anda güvenlik güçlerimiz kültür merkezine sahip çıktılar. Ayrıca anıttaki bütün o paçavraları gördünüz. Aslında gönlüm bugün sizlere burada bir brifing vermek isterdi. Yaklaşık 20 dakikalık hazırlattığım bir görüntü var. Ama bunları genişletilmiş il başkanları toplantısında bir brifing olarak sunacağız. O hali sizlere o görüntülerle sunmak isterim. Çünkü öyle bir tabloya eğer bir yürütme olarak müsaade edersek, bu yürütmeye bu görevi veren halkımız başta olmak üzere biz milletimize, tarihimize karşı çok ciddi bir sorumluluk içerisinde oluruz. Onun için de bundan sonraki sürece yönelik bu kararlılık Taksim Meydanı ile Gezi Parkı ile alakalı devam edecektir. Bunu söyledim. Kusura bakmasınlar, Gezi Parkı adı üzerinde gezi parkıdır, İşgal alanı değildir."
-“Büyük bir oyun oynanmak isteniyor”
Taksim Gezi Parkı’ndaki gösterilerin, Türkiye genelinde arkasında ölüm bırakan şiddet eylemlerinin meşru görünümlü kılıfından, ambalajından başka hiçbir şey olmadığını söyleyen Erdoğan, “Taksim Gezi Parkı’ndaki gösteriler, asıl amacı, hedefi, asıl çıkarılmak istenen kaosu örtmek için son derece sistemli şekilde kullanılan eylemlerdir” ifadesini kullandı.
“Şu anda dahi Taksim Gezi Parkı’nda ağaçlar için çevre için eylem yaptığını düşünen vatandaşlarıma buradan özellikle seslenmek istiyorum” diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Taksim Gezi Parkı kılıfıyla Türkiye’de büyük bir oyun oynanmak isteniyor. Taksim Gezi Parkı bahanesiyle Türkiye ekonomisi üzerinde ağır tahribat yapılmak isteniyor. Ambalajın üzerine ağaç koyarak, çevre hassasiyeti koyarak, birileri büyüyen, güçlenen Türkiye’yi yavaşlatmak istiyor. Taksim eylemcilerinin nerede nasıl kullanıldıklarını görmelerini, nasıl bir kirli hedefin istismar konusu haline getirildiklerini idrak etmelerini özellikle rica ediyorum.
Bu ülkenin Başbakanı olarak sesleniyorum: Bu eylemler, bazı sermaye grupları, faiz lobileri, bazı medya grupları tarafından çok açık şekilde kullanılmıştır. Taksim’de şu anda eylem yapanlar, Türkiye ekonomisine, turizmine, yatırım ortamına kastedenler tarafından açık şekilde kullanılıyor. Ağaç için eylem yaptığını zannedenler eğer samimiyseler, gerçekten dürüst davranıyorlarsa bu ağaçlar ne yakıldı ne yıkıldı, bunlar bir başka yere dikildi. Bir başka yerde de buna benzer şeyler mutlaka olacaktır. Biz İstanbul’a 180 kilometreden suyu getirdiğimiz zaman, belediye başkanlığı dönemimde, biz tüneller açtık, o tünellerden suyu getirirken bazı yerlerde de ağaçları söktük. O zaman da bazıları yazdılar çizdiler. Ama biz o zaman diyelim ki 70 bin ağaç söktüysek, aklımda çok iyi duruyor, 780 bin ağaç fidan ve ağaç diktik. Ama İstanbul’u da susuzluktan kurtardık. Şimdi bunu görmeyecek misin? İstanbul susuz, afedersiniz, banyolarda küvetler dolduruluyor, bu şekilde su kullanılıyor. Yeni bir sektör oluşmuştu. Herkes gidip suculardan su alıyor, bidonla sular evlere taşınıyordu. O bidonla taşınan sularla banyosunu yapıyor. Böyle bir dönem. Bu susuz İstanbul’u 2040 yılına kadar susuzluktan kurtaracak adımı attık, 180 kilometreden dağları delerek İstanbul’a su getirdik.
Şimdi Allah aşkına soruyorum; Bunlar mı çevreci, Tayyip Erdoğan ve ekibi mi çevreci? Bununla kalmadık yine aynı dönemde İstanbulumuz ağaç, yeşil fukarasıydı. 4,5 yıl içerisinde sadece fidan değil İtalya’dan Almanya’dan 10 yaş grubu üzeri ağaçlar ithal etmek suretiyle İstanbul’da TEM Otoyolunun E-5’in gerek orta refüjlerini gerek yan taraflarını biz ağaçlandırdık. Bütün bunların dışında şu anda o sahillerde dikili ağaçlar ve her bir ağacın dibinde bir aile piknik yapıyor. Kazlıçeşme’ye gidin, Zeytinburnu’na gidin orada bizi görürsünüz. Bütün o akasyalar gövde verdiler. Hep o dönemin ağaçlarıdır. Kim çevreci? Bunlar mı biz mi? Biz dikiyoruz, yapıyoruz inşa ediyoruz, bunlar yakıyor, yıkıyor; aradaki fark bu. Oradaki tüm eylemcilerin, göstericilerin büyük fotoğrafı görmelerini, oynanan oyunu anlamalarını ve samimi olanları özellikle oradan çekilmeye davet ediyorum ve kendilerinden de bunu bir Başbakanları olarak bekliyorum.”
- “Esnaf ciroları çöktü, bira satanlar hariç”
Taksim’de ve diğer illerde, "özgürlük ve yaşam tarzlarına müdahalenin", gösterilerin ve göstericilerin arkasına sığındığı gerekçeler olduğunu belirten Erdoğan, “Burası önemli, çünkü bunların özgürlük diye bir derdi yok. Bunlar özgürlük derken başkalarının özgürlük alanına tecavüz etmişlerdir. Niye? Şu anda Taksim’de oteller yüzde 80 boşalmıştır. Bu şimdi birilerinin özgürlük alanına tecavüz değil mi? İstiklal Caddesi’nde esnaf ciroları itibariyle adeta çökmüştür, bira satanlar hariç” dedi.
Yaşı 20-25 olan AK Parti öncesi Türkiye’yi tecrübe etmemiş olan gençlere de bazı hususları özellikle vurgulamak istediğini belirten Erdoğan, “Ben sizi Allah için seviyorum” ifadesini kullandı. Erdoğan, şunları kaydetti:
“Şu anda sizler 20 yaşındasınız. İstanbul’a ben belediye başkanı olduğumdan bugüne 19 yaş. AK Parti olarak, iktidarı olarak 20 yaşındaki genci alırsak 10 yaşındaydılar. Ama Tayyip Erdoğan olarak alırsanız 19 yıl geçti. Sevgili gençler; Biz Türkiye’yi gerçekten çok zor şartlar altında devraldık. 10,5 yıl boyunca da zor şartlar altında çok büyük değişimler gerçekleştirdik. Gençlerimizin bugün sahip olduğu imkanlar bundan 10,5 yıl önce hayali dahi kurulamayan imkanlardı. Gençlerimizin bugün sahip olduğu özgürlük seviyesi, demokrasi standartları, 10,5 yıl önce rüyası dahi görülemeyen bir atmosferdi. Bugün sahip olunan, bugün doyasıya kullanılan nice hakkı 10,5 yıl önce göremezdiniz ama 10,5 yıl içinde biz halkımıza gençlerimize bunu teslim ettik. Gençlerimiz o kadar güvendik ki siyasi tarihimizde hiç örneği olmayan üç dönem uygulamasını partimizin tüzüğüne koyduk. Şu anda da kararlılıkla uyguluyoruz. Bir makama gelen, ölene kadar, elden ayaktan kesilinceye kadar orada kalmasın, yerini bir müddet sonra gençlere devretsin diye tüm mekanizmaları çalıştırdık, çalıştırıyoruz. Seçilme yaşını 25’e biz indirdik."