Babacan: Borsa'dan net 1,35 milyar dolar çıktı
Başbakan Yardımcısı Babacan, "Borsaya baktığımızda 26 Mayıs'tan dün akşama kadar net sermaye çıkışı olarak baktığımızda 1,35 milyar dolardayız" dedi
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Borsaya baktığımızda, 26 Mayıs'tan dün akşama kadar net sermaye çıkışı olarak baktığımızda 1,35 milyar dolardayız. Piyasa endeksi diğer göstergeler arasında en çok etkilenen gösterge oldu" dedi.
Bloomberg HT'nin medya sponsorluğunda düzenlenen Euromoney Eurasia Financial Forum'da konuşmasının ardından moderatör ve katılımcıların sorularını yanıtlayan Babacan, 22 Mayıs'tan bu yana, Fed'in Başkanı'nın ABD Merkez Bankasının para politikasında birtakım değişiklikler olacağına dair bazı sinyaller vermesinden bu yana bütün gelişmekte olan piyasalarda bir dalgalanma olduğunu belirterek, "Hindistan'a bakın, Rusya, Brezilya... Bu ülkelerde baktığınızda hem hisse senedi endeksi hem tahvil piyasasına hem de kurlara baktığınızda pek çok gelişmekte olan piyasada bir dalgalanma söz konusu. Türkiye de bu süreçte bir istisna değil" diye konuştu.
Babacan, şöyle devam etti:
"22 Mayıs da ABD Merkez Bankası Başkanı'nın kongreye konuşmasını yaptığı tarih. O konuşmadan birkaç saat sonra bu gelişmeler ortaya çıktı. Zamanlama açısından baktığınız zaman bizde de Türkiye'deki olaylarla küresel piyasalar karşılaştırdığınızda böyle birebir bir benzerlik var. Türkiye'ye özel gelişmelere gelince Türkiye'deki bu olaylar Türkiye'yi daha olumsuz bir şekilde farklı kıldı. Yani piyasalarımızda olan biteni sadece dış piyasalardaki gelişmelerle açıklayamayız.
Türkiye içerisindeki olaylar da hiç şüphe yok ki bazı piyasa endekslerimizin bozulmasına etkisi oldu. Ama sermaye akışlarına baktığımızda, örneğin borsaya baktığımızda, 26 Mayıs'tan dün akşama kadar net sermaye çıkışı olarak baktığımızda 1,35 milyar dolardayız. Piyasa endeksi diğer göstergeler arasında en çok etkilenen gösterge oldu. Net çıkış 1 milyar 350 milyon dolar. Mevcut fiyatlarla baktığımızda bugünkü endeks itibariyle sermaye piyasalarımızda yabancı yatırım şu anda 71 milyar dolar. Dolayısıyla rakam bu... Tahvil piyasasında oran çok daha düşük."
Merkez Bankası'nın zamanında hareket ettiğini belirten Babacan, "Kur bu süreç içerisinde oldukça güçlü gitti. Merkez Bankamız da aslında çok zamanında bir müdahale yaptı. Çünkü biliyorsunuz, Rusya'da, Hindistan'da pek çok ülkede yerel para birimleri dolar ya da euroya karşı çok ciddi değer kaybına uğradı. En çok borsaya, hisse senedi ve tahvil piyasasına daha az bir etki oldu diyebiliriz. Piyasa göstergeleri açısından kur üzerinde de etki çok büyük olmadı. Dolayısıyla tabii rakama dökmek çok zor ama olan bitenin belki üçte ikisi genel anlamda gelişmekte olan piyasalardan, üçte biri Türkiye'deki olaylardan etkilendi" ifadelerini kullandı.
- "Burada dezenformasyon var" -
Babacan, Gezi Parkı protestolarının dış basında son derece farklı yansıtıldığını belirterek, "Bu olayların olduğu ilk hafta Washington ve Londra'daydım. Sürekli bir yanlış bilgilendirme çabası olduğunu görüyordum oralarda. Yabancı basın üzerinden verilen bilgilere baktığımız zaman, mesela bana telefon edenler oldu 'Türkiye'de iç savaş var' veya yatırımcılar 'biz Türkiye'den telefon aldık, hükümet mecburi eğitimi dört yıla indirdi ve çok daha din odaklı bir eğitim sistemi getirdi' diyenler var. Bir başkası 'alkol tüketmek ülkede tamamen yasaklandı' diyor. Bunlar gerçek örnekler, bunlar bana söylenen şeyler. Burada bir dezenformasyon var" dedi.
Ali Babacan, kendisine "dezenformasyonun bir komplonun ürünü mü yoksa yetersiz bilgilendirilme eksikliğinden mi kaynaklandığının" sorulması üzerine, "Bence her şeyin karışımı. Çünkü biliyoruz ki bazı gruplar isteyerek, bilerek, bu ortamı dezenformasyon için kullandılar. Kullanıyorlar. Diğer taraftan da uluslararası basın yayına baktığımız zaman Türkiye'de çok kötü şeyler oluyormuş gibi bir algı söz konusu. Bazı uluslararası televizyon kanalları savaş muhabirlerini kullanıyorlardı ve bunu da özellikle söylüyorlardı. "Savaş muhabirimize bağlanıyoruz" diyorlardı. Sanki İstanbul'da bir savaş varmış gibi. Bunların bir kısmı bilerek, kimisi yanlış bilgi" şeklinde konuştu.
Tahvil piyasalarına ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Babacan, "Uzun vadede mali politikaların bir etkisi söz konusu ama toplamda yapısal reform çalışmalarının da aynı şekilde bir etkisi oluyor bu piyasaya. ABD'deki hazine bonolarına bakarsak mesela. 5-10 yıllık sürelerde baktığımızda buradaki getirilerin daha yüksek değerlere doğru kaymaya başladığını görüyoruz. Küresel anlamda ortaya çıkan bir durum" dedi.
Babacan şunları ifade etti:
"Gelişmekte olan piyasaların endekslerine baktığımızda Hindistan, Rusya, Brezilya, pek çok başka gelişmekte olan piyasa için de benzer gelişmeler görüyoruz. Bence bunlar bugünden sonra ABD Merkez Bankası'nın uygulayacağı politikalara da bağlı olacak. Avrupa Merkez Bankası'nın bir şey yapmasını beklemiyoruz. Çünkü Avrupa'daki durum o kadar kritik değil. Japonya'da daha yayılmacı bir yaklaşım var. ABD Merkez Bankası ve Japon Merkez Bankası kendi politikalarını normalleştirdiklerinde çıkış yaptıklarında, bunu senkronize değil birbirine müteakip şekilde yapmak durumunda olacaklar ki piyasa üzerindeki etki yumuşak olsun. Böyle bir uygulamanın gelişmekte olan piyasalara etkisi daha az olabilir. Tabii ki herhangi bir ülke ya da şirket gibi biz de her zaman daha düşük oranlar ödemek isteriz. Günün sonunda borçlanma oranı sonuçta piyasanın beğendiği bir gösterge. Farklı senaryolara hazırlıklı olmalıyız biz. Benim söyleyebileceğim şu; her halükarda risk primimiz düşük, CDS spreadimizin düşük olmasını sağlamaya devam etmemiz ve yurt içi borçlanma açısından da reel faiz oranlarımızı düşük tutmaya çalışmamız lazım. Bunlar bizim için yapılması gayet doğal beklenen şeyler olacaktır."
İşgücü piyasasına giriş maliyetinin düşmesi için birçok gerekli düzenlemenin yapıldığını belirten Babacan, kadınların ve 29 yaşına kadar gençlerin işgücü piyasasına girmesi için, şartlara göre, 2 ile 4 yıl arasında işverenin payı olan sosyal güvenlik payını devletin ödediğini hatırlattı. Babacan, "Gençler ve kadınlar için işgücü piyasasına girişin maliyeti düşürdük" dedi.
-"5 yıllık planda ortalama büyüme oranı yüzde 5,5"-
Başbakan Yardımcısı Babacan, potansiyel büyüme oranının da zaman içerisinde değişebildiğini vurgulayarak, "Ne kadar çok yapısal reform uygularsak rekabetçiliğin boyutlarını ne kadar daha geliştirirsek büyüme potansiyeli de o kadar artıyor. Ama önümüzdeki beş yıl için biz Meclis'e önümüzdeki beş yıl ile ilgili planımızı gönderdik, o plan içerisinde ortalama büyüme oranı yüzde 5,5 olarak öngörülüyor" ifadelerini kullandı.
Hükümetin gösterdiği iradeye ek olarak, İstanbul Finans Merkezi projesinin daha geniş kitleler tarafından sahiplenilmesinin de çok önemli olduğunu ifade eden Babacan, "Bizim bu kendi finans sektörümüz, Avrupa'daki finans sektörü, piyasamızın aktörleri, onlar bu projeye inanıyorlar mı inanmıyorlar mı? Önemli olan soru, bundan sonra o olacaktır diye düşünüyorum. Hükümet bu projeyi ileri doğru götürmek için çalışmalar yapmalıdır. Şu anda kadar kritik hukuki çerçeveyi oluşturduk" dedi.
- "Sıfır sorun politikası bir ideal hedef"-
Türkiye'nin komşuları ile olan ilişkilerinde dış politikasının önemli unsurlarından olan "sıfır sorun" politikasına ilişkin değerlendirmeleri sorulan Babacan, "Sıfır sorun politikası tabii ki bir ideal hedef. Hiçbir ülkenin komşuları ile sıfır sorununun olması mümkün değil. Küçük, orta, büyük ölçekli birtakım sorunlar söz konusu elbette olabilir. Ama ideal olarak sıfır sorunu hedeflemek ve o hedefe doğru çalışmak faydalı ve dış politikada olumlu bir gündemi ön plana çıkarıyor" ifadelerini kullandı.
Bölgesel siyasi ve politik gelişmeleri değerlendiren Babacan, "Bence sınırları değiştirmenin yollarını aramaktan ziyade bizim için daha da önemli olan şey, bu sınırları daha da anlamsız hale getirmemiz gerekiyor. Biz bu bölgedeki pek çok ülke ile serbest ticaret anlaşması yaptık, vizelerin kaldırılması anlaşmaları yaptık. Yani insanların, malların serbest dolaşımı, sermayenin, enerjinin serbest dolaşımı bölgemiz için çok önemli olacak. Bizim de orta ve uzun vadedeki politikamız bu olmaya devam edecek" şeklinde konuştu.
Irak'ta seçimlerin yaklaştığına belirten Babacan, "Irak için seçimler yaklaşıyor ve Irak'taki bir sonraki hükümetin kapsayıcı bir hükümet olması çok önemli. Herkesin hükümeti olması çok önemli. Çok temsilci bir yapısı olması çok önemli" dedi.
Ali Babacan, Suriye'deki gelişmelere de değinerek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Suriye'deki durum çok zor bir durum. 100 bin kişi neredeyse şu zamana kadar hayatını kaybetti. Siviller, kadınlar, çocuklar. Suriye'deki rejim azınlığın çoğunluğa baskı yoluyla hükmettiği bir rejim... Cenevre'de temmuz ayında bir konferans yapılacak. Bu konferans çok kritik olacak. Bunun sonucunda bir müzakere zamanı ve bir geçiş hükümeti ve arkasından Meclis seçimleri ve arkasından da temsili demokrasi sürecinin olması hedefleniyor. Şu anda yoğun müzakereler yapılmakta."
AA