Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Erdoğan: Herkes bizi sevmek zorunda değil

Erdoğan: Herkes bizi sevmek zorunda değil

Erdoğan, "Herkes bizi sevmek zorunda değil. Bunu samimi söylüyorum. Biz, 76 milyonun tamamının hükümetiyiz, seven sevmeyen fark etmez" dedi

Giriş: 01 Ağustos 2013, Perşembe 08:30
Güncelleme: 01 Ağustos 2013, Perşembe 08:30

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Eğer bir kez taviz vermiş olsaydık inanın bugünlere ulaşamazdık. Eğer bir kez boyun eğmiş olsaydık inanın Türkiye'yi böyle 3 kattan fazla büyütemezdik. Hukukun zorlanması karşısında, provokasyonlar karşısında, tahrikler, tuzaklar, saldırılar karşısında en küçük bir zafiyet göstermiş olsaydık inanın bugün Türkiye'yi dünyanın parlayan bir yıldızı konumuna yükseltemezdik" dedi.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB) yarın yapılacak 69. Genel Kurulu öncesinde delegelere hitap eden Başbakan Erdoğan, 10,5 yıl boyunca ekonomide elde ettikleri başarıyı her zaman "güven ve istikrar" kavramlarıyla izah ettiklerini belirtti.

2002 yılı öncesi Türkiye'de yaşanan acıları TOBB üyelerinin iyi hatırladığını, o dönemde nerede, ne zaman, neler olduğunu gayet iyi bildiklerini ifade eden Başbakan Erdoğan, "TOBB'un tüm mensupları 2002 ve öncesindeki o istikrarsızlık ortamını, güvensizlik ortamını, o flu, belirsizlik ortamını yaşadılar, tecrübe ettiler. Siyasetteki istikrarsızlığın, belirsizliğin ve koalisyon dönemlerinin ağır faturasını sizler hep birlikte ödediniz, milletçe ödedik" diye konuştu.

Demokrasideki tıkanmaların, müdahalelerin, yasaklamaların, kısıtlamaların, dış politikadaki başarısızlığın, pasifiliğin, içe kapanıklığın bedelinin çok acımasız bir şekilde millete ödetildiğini anlatan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Unutmayın yüksek enflasyon, bu ülke 3 haneli yüksek enflasyon gördü. Yüksek faizler, mali disiplinsizlik, para politikalarında belirsizlik gibi olumsuzlukların ağırlığını her zaman üzerinizde hissettiniz. Hukuk sistemindeki keyfilik hep millete, sizlere fatura edildi. Bütün bunlara ek olarak belli dönemlerde ağır baskılar yaşadınız. Rekabet imkanlarınız ellerinizden alındı, takibata uğradınız, haksız rekabete maruz kaldınız. 10,5 yıl boyunca işte güven ve istikrar ortamını tesis ederek tüm bu olumsuzluklara son verdik, bunda kararlıydık ve 'mali disiplinden taviz vermeyeceğiz' dedik ve vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz. Sadece ekonomide değil, demokraside, dış politikada, sosyal yaşamda çok önemli, çok tarihi reformları gerçekleştirerek ülkemizin, milletimizin ufkunu açtığımız kadar sizlerin de önünü açtık, ufkunu açtık, sizlere yeni imkanlar, yeni fırsatlar, sağlam güvenilir bir zemin inşa etmenin mücadelesi içinde olduk."

Başbakan Erdoğan, hükümetin elde ettiği başarılarla kazançların siyasette, dış politikada, demokratikleşmede gerçekleştirilen reformların yani istikrar ve güvenin bir eseri olduğunu vurgulayarak, "Demokraside en küçük bir geriye gidişin faturasını önce sanayici öder, önce tüccar öder, yani siz ödersiniz, ardından millet öder, ardından Türkiye öder. Dış politikadaki en küçük ilkesizliğin bedelini sizler ödersiniz, bizler öderiz, milletçe hepimiz öderiz" değerlendirmesinde bulundu.

-"Eğer ekonomideki kazanımlarımızı koruyacaksak demokrasiye sahip çıkacağız"-

Hukuktan, insan hak ve özgürlüklerinden, iç barıştan, kardeşlikten, istikrar ve güven ortamından en küçük bir geriye gidişin doğrudan ekonomiyi etkilediğini, ülkeyi etkilediğini ve bugün gelinen noktaya çok zor şartlar aldıkta ulaştıklarını kaydeden Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"10,5 yıl boyunca Türkiye'yi bu seviyelere taşımak için neler çektiğimizi, ne badireler atlattığımızı, nasıl kararlı mücadele verdiğimizi sizler de çok iyi biliyorsunuz. Eğer bir kez taviz vermiş olsaydık inanın bugünlere ulaşamazdık. Eğer bir kez boyun eğmiş olsaydık inanın Türkiye'yi böyle 3 kattan fazla büyütemezdik. Hukukun zorlanması karşısında, provokasyonlar karşısında, tahrikler, tuzaklar, saldırılar karşısında en küçük bir zafiyet göstermiş olsaydık inanın bugün Türkiye'yi dünyanın parlayan bir yıldızı konumuna yükseltemezdik.

Formül çok ama çok net. Eğer ekonomideki kazanımlarımızı koruyacaksak demokrasiye sahip çıkacağız. Eğer ekonomiyi daha da büyütmek istiyorsak demokrasimizin standartlarını daha da büyüteceğiz. Ekonomi kötüye giderse demokratik kazanımlar geriye gider ama eğer demokratik kazanımlara zarar gelirse hiç ama hiç kuşkunuz olmasın ekonomi de geriye gider. Buna asla müsade etmeyeceğiz. Bugün elde ettiğimiz kazanımları korumak, bunları daha da artırmak istiyorsak demokrasinin üzerine büyük bir hassasiyetle eğilecek, demokrasiye sahip çıkacak, demokrasiyi daha ileri seviyelere ulaştırmanın gayreti içinde olacağız."

-"Biz, 76 milyonun tamamımın hükümetiyiz, seven sevmeyen fark etmez"-

TOBB'un, demokratik hassasiyet konusunda 10,5 yıl boyunca üzerine düşeni yerine getirdiğini, bundan sonraki süreçte de genel başkanından üyesine kadar tüm TOBB mensuplarının demokrasi konusunda çok duyarlı olacaklarına, kazanımlara en güçlü şekilde sahip çıkacaklarına yürekten inandığını ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Herkes bizi sevmek zorunda değil. Bunu samimi söylüyorum. Böyle bir mecburiyet yok. Herkes partimizi, politikalarımızı, icraatlarımızı, duruşumuzu, tavrımızı sevmek, beğenmek, onaylamak zorunda değil. Böyle birşey yok, olamaz. Biz, 76 milyonun tamamımın hükümetiyiz. Seven sevmeyen fark etmez. Her zaman söylüyorum: Biz, bu millete efendi olmaya değil, bu millete hizmetkar olmaya geldik. Bizler 76 milyonun tamamının memnun olacağı politikalar üretmekle kendimizi mesul görüyoruz. Ama yüzde 100 herkesi memnun etmek mümkün mü? O da mümkün değil ama biz bu niyetle adımlarımızı atacağız. Temennimiz odur ki niyet hayır olduktan sonra, akibet de hayır olur. 76 milyonun fertleri arasında hiçbir ayrım yapmak, asla. Batı ne hizmet alıyorsa doğu da o hizmeti alacak. Kuzey ne hizmet alıyorsa güney de o hizmeti alacak."

-"Yüksekova'ya da havalimanını yapacağız"-

Başbakan Erdoğan, bu ay içerisinde Bingöl, Kastamonu ve Şırnak Şerafettin Elçi havalimanlarının hizmete açıldığını, Türkiye'deki havalimanı sayısının 50'ye ulaştığını anımsatarak, "Allah aşkına, 10 yıl önce denilseydi ki Bingöl'e, Kastamonu'ya, Şırnak'a havalimanı yapılacak, samimi olarak kim inanırdı buna?" diye sordu.

Bu sözler üzerine "Hayaldi gerçek oldu" diye bağıran TOBB delegelerine Başbakan Erdoğan, "Hayal bile edilemezdi..." diyerek yanıt verdi.

Hakkari'de Yüksekova'da havalimanının da tüm engellemelere, tehditlere rağmen yapımının devam ettiğini, müteahhitin iş makinalarının yakıldığını belirten Başbakan Erdoğan, orayı da 1-2 ay içinde açmayı hedeflediklerini ancak çalışmaların devam ettiğini söyledi.

TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun da Esendere Gümrük Kapısı'nın yapımında yaşanan sorunlar nedeniyle kendisine şikayette bulunduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, "Rifat Bey, bana şikayette bulunuyor. Haklı, iş makinaları yakılan müteahhit de onu arıyor... Tehdit de ediyorlar. Tehditte ne var? Diyor ki 'ihale bedelinin yüzde 10'unu Kandil'e göndereceksin'. Bu şartlar altında bu eserler inşa ediliyor, bunu da bilmenizi istiyorum. Öyle de olsa böyle de olsa biz bunları yapacağız. Yüksekova'ya da havalimanını yapacağız" diye konuştu.

-Seçimin olduğu ortamda diktatörlük olmaz, oradan zulüm sadır olmaz"-

Başbakan Erdoğan, kendilerini sevmeyen, onaylamayan, beğenmeyenlerin bulunabileceğini, bunun bilincinde olduklarını belirterek, "Ama şunu da biliyoruz: Demokrasilerde seçim ve sandık zaten bunun için var. Sevenler, sevmeyenler orada ortaya çıkacak. Anayasamıza göre merkezi yönetim için 4 yılda bir, yerel yöneticiler için 5 yılda bir seçim sandığı milletin önüne gelir, millet o engin ferasetiyle o engin basiretiyle iktidardaki partiye hesabını sorar. Ona ya devam der ya tamam der. Seçimin olduğu, sandığın olduğu, milletin tercihini özgürce kullandığı bir ortamda diktatörlük olmaz, oradan zulüm sadır olmaz" ifadesini kullandı.

"Sandık demokrasinin namusudur, sandık demokrasilerde hesap sorma makamıdır, sandık demokrasilerde çıkış yoludur, emniyet supabıdır, demokrasinin bizatihi teminatıdır" diyen Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Ancak ben şunu da kabul ediyorum: Sandık kazananı belirlemekten çok, kimin kaybettiğini belirleyen bir demokratik araçtır. Kazanan zaten ülkenin tamamıdır, orada hiçbir şüphe olmaz. Sandıktan çıkan hükümet zaten ülkenin tamamının hükümetidir. Sandık sonucundan asıl ders çıkarması gereken kazanan değil, kaybeden olmalıdır. Kaybeden nerede hata yaptığını, nasıl hata yaptığını, milletin teveccühünü neden göremediğini enine boyuna ölçüp biçmeli, bir sonraki seçime de ona göre hazırlık yapmalıdır.

Ben sandıkta kazandım her şeyi yaparım, biz buna da karşıyız. Asla buna prim vermedik, asla prim vermeyiz. Ne aldık? Yüzde 50. Acaba diğer yüzde 50'nin içinden daha ne kadar alabiliriz, biz bunun hesabını yapmaya başlarız. Çünkü sandıkta kazanan milletin tamamıdır. Biz de 76 milyonun partisiyiz, 76 milyonun hükümetiyiz. Ancak ben sandıktan çıkamadım, çıkamıyorum diyerek başka yollara tevessül etmek gayrimeşrudur, demokrasi dışıdır, milli iradeye, milletin tercihine de tamamen aykırıdır. Yani çoğunluğun azınlığa hükmetmesine hep birlikte karşı çıkacağız, karşı duracağız. Ancak Türkiye'de 10 yıllar boyunca yaşandığı gibi azınlığın çoğunluğa hükmetmesine, baskı kurmasına, dayatmalar yapmasına demokrasi adına hep birlikte karşı duracağız."

AA