Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Japon kredi derecelendirme kuruluşu JCR (Japan Credit Rating) Eurasia Başkanı Orhan Ökmen, "Olası bir krize karşı direnci artırmak için Türkiye'deki politikalarda da bir hazırlık olduğunu anlıyoruz. Bu ön hazırlık Türkiye'nin olası bir krizden etkilenme seviyesini aşağılara çekecek" dedi.

ABD Merkez Bankası Fed'in aylık 85 milyar dolarlık tahvil alım programını sonlandırma planının gelişmekte olan ekonomiler üzerindeki etkilerine ilişkin AA muhabirinin sorularını cevaplayan Ökmen, "ABD, Avrupa ve Japonya, bu üçünün yarattığı parasal genişlemeyi yeni bir krize yol açmadan sonlandırmaları mümkün değil. Mutlaka bu durum bir krize yol açacak. Türkiye'de dahil gelişmekte olan ekonomilerin olumsuz etkileneceği kesin. Ancak Türkiye'de bir faiz dışı fazla var. Ekonomik dengelerin bir risk oluşturmama durumu var. Bir de bankacılık sektörünün bilanço kompozisyonu oldukça sağlıklı. Türkiye diğer gelişmekte olan ülkeler kadar olumsuz etkilenmeyecektir" değerlendirmesinde bulundu.

Merkez Bankası'nın doların yükselişine set çekmek için yakın zamanda düzenlediği Döviz ihalelerinin yerinde olduğunu belirten Ökmen, "Dövizde oynaklık söz konusuydu. Merkez Bankası haklı olarak döviz rezervlerini o günler için biriktirmişti. Tabii ki satacaktı. Orada döviz rezervlerinin aşağıya iniyor olması önemli değildir. Neden? Zaten o amaç için biriktirilmişti. Ama uzun vadede kurun yukarı yönlü baskılanmasına sebep olan koşulların sonradan ortadan kaldırılması sebebiyle bunu yapması gerekiyordu. Şimdi bir de küresel koşullarda o tarihte önemli değişikliklerin bir arifesi vardı. Orada Merkez Bankası'nın yön bulması gerekiyordu. Orada da bu bir tampon olarak kullanılmıştı. Şu anda rezervlerin artırılmış olması elbette ki son derece iyi" ifadelerini kullandı.

- "Ön hazırlık Türkiye'nin olası krizden etkilenme seviyesini aşağılara çekecek"-

Merkez Bankası'nın yakın zamanda faiz artırım kararı almasının doğal olduğunu vurgulayan Ökmen, "Faiz artırımı küresel koşulların dayatması ile oldu. Burada da aslında Merkez Bankası'nın politikalarının ne kadar esnek olduğunu gördük. Bu esnekliği yeni birtakım sorunlar yaratmadan kullanabiliyorsa bir merkez bankası, bu çok iyi bir şey" dedi.

Türkiye'nin FED'in parasal genişlemeye son vermesi halinde gelişmekte olan ekonomiler üzerindeki olumsuz etkiye karşı gerekli tedbirleri şimdiden almaya başladığını vurgulayan Ökmen, "Ayrıca bir olası bir krize karşı direnci artırmak için Türkiye'deki politikalarda da bir hazırlık olduğunu anlıyoruz. Dolar kurunun mevcut yukarı seviyesine Merkez Bankası razı oldu. Faizin artırılmasına da razı oldu. Bunların hepsi aslında bir nevi bir ön hazırlık. Bu ön hazırlık Türkiye'nin olası krizden etkilenme seviyesini aşağılara çekecek. Bu anlamda Türkiye diğer gelişmekte olan ülke ekonomilerinden daha az etkilenecek" tahmininde bulundu.

Ökmen, "Önden bir hazırlık var belli. Türkiye'nin kendi ekonomik dengelerine baktığımız zaman faiz dışı bir gelir var. Kamu dengeleri ekonomi üzerinde bir yük oluşturmuyor ve bankacılık sektörü halen sağlıklı. 2013'ün 2. döneminde bankaların bilançolarında hafif bir bozulmaya rağmen, yine sağlığını korumaya devam edecek" dedi.

- "Cari açığı gerilemesi finansmanı kolaylığı sağlayacak"-

Son dönem cari açık verilerinin daha olumlu olduğunu belirten Ökmen, "2012 ile kıyasladığımızda cari işlemler açığının geçen seneki seviyesinin altında olması yapısal kırılganlık ve likidite riskini bir miktar aşağı çekecektir. Finansmanı daha da kolaylaştıracaktır. Cari açığın 70-75 milyar dolarlardan 50 milyar dolara gerilemesi tabii ki finansman kolaylığı sağlayacaktır" şeklinde konuştu.

- "Türkiye'nin büyümesi yüzde 3,5-4,00 arası olabilir"-

Türkiye ekonomisinin kendine özgü dinamiklerinin farkında olduklarını belirten Ökmen, "Türkiye'de kredi büyümesi yıllık bazda yüzde 21'i geçti. Temmuzun sonuna doğru biraz daha fazlaydı, şimdi bir az daha aşağılara düşmüş oldu. Buradan şunu anlıyoruz yılın ikinci yarısından itibaren bankaların ekonomiyi destekleme arzusu biraz aşağılara düşebilir. Burada kredi büyümesinin ivmelenmesinde biraz aşağı yönlü bir dönüş olabilir. Eskisi kadar istekli olmayacakları için büyümeye de fazla katkı sağlayamayacaklar" öngörüsünde bulundu.

Ökmen açıklamalarına şöyle devam etti:

"Biz küresel koşullardaki finansman dengelerinin sebebiyle yıl sonundaki büyüme oranımızın yüzde 3,5 seviyesinde olabileceğini öngördük. Fakat yüzde 4'e de yükselebilir. Enflasyonun da yıl sonu itibariyle artı eksi yüzde 0,5 yanılma payı olmakla birlikte yaklaşık GSYH'ya oranla yüzde 7,5 seviyesinde olacağını düşünüyoruz. Türkiye'nin dinamiklerinden ziyade dışsal koşullar enflasyon riskini yukarı doğru çekiyor."

Fed'in parasal genişlemenin sonlandırılmasının başlangıç tarihi olarak sıkça telaffuz edilen eylül ayına ilişkin beklentinin, gelişmekte olan piyasalar üzerinde sert bir etki yarattığını belirten Ökmen, "Ben Fed'in eylülde tahvil alımını azaltma olasılığını yüksek görüyorum. Bu özellikle ABD'deki verilerin biraz daha böyle devam etmesine bakılacak. Fakat eylülde olmasa bile yıl sonundan itibaren mutlaka Fed bilançolarını küçültmek isteyecek. Bunun sonu yok. Eylülde kuvvetle muhtemel diyorum" dedi.

- "Bölgesel istikrarsızlığa rağmen siyasi istikrar devam ediyor"-

Fed'in aylık tahvil alımlarına kademeli olarak azalmasının gündeme gelmesinin ardından Türkiye'nin uygulayacağı politikaların belirleyiciliğinin artacağını ifade eden Ökmen, "Bu dönemde Türkiye'nin para ve mali politikaları çok önemli bir hale gelecek. Yapısal reformların aciliyeti bu dönemde daha da belirginleşti. Bölgesel istikrarsızlığa rağmen Türkiye'deki siyasi istikrarı devem etmektedir. Türkiye'nin halen yüksek olan dış finansmana bağlılık seviyesinin aşağı seviyelere çekilmesine, tasarruf oranlarını artırılmasına, maliye politikalarına yönelik reformlarını acil olarak yapması gerekir" dedi.

AA