Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Habertürk ve BloombergHT ortak yayınında soruları yanıtladı.

Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch'in, "Türkiye'nin sermaye bağımlılığının ekonomi üzerinde bir risk oluşturduğunu, bunun da sert iniş yaratabileceği" yönündeki açıklamasını değerlendiren Babacan, yaklaşık son 4 aydır gelişmekte olan ülkeleri etkiyelen bir süreç yaşandığını, bu sürecin ABD Merkez Bankasının piyasaya sürdüğü olağanüstü yüksek miktardaki likiditeyi artık yavaş yavaş geri çekeceği açıklamasıyla başladığını kaydetti.

Türkiye gibi pek çok ülkenin bu süreçten belli oranlarda etkilendiğini, ama cari açığı olan ülkeleri nispeten daha çok etkilendiğini ifade eden Babacan, "Türkiye'de de diğer gelişmekte olan ülkelerde de aslında sermaye çıkışı çok sınırlı yaşandı. Biz bu süreci bir sermaye kaçışından çok varlıkların yeniden fiyatlandırıldığı bir süreç olarak görüyoruz. Dolayısıyla önümüzdeki dönem ne Türkiye için ne diğer ülkeleri için riskleri çok yüksek görmüyoruz" dedi.

Babacan, güven ve istikrar ortamı olduğu sürece Türkiye'ye sermayenin de finansmanın da girmeye devam edeceğini çünkü Türkiye'nin potansiyeli olan ve büyüme vaad eden bir ülke olduğunu söyledi. Gelişmiş ülkelerde önümüzdeki dönemlerde büyüme oranlarının düşük kalmaya devam edeceğini, Türkiye ve pek çok gelişmekte olan ülkelerde ise çok daha yüksek büyüme oranları görüleceğini vurgulayan Babacan, "Uzun vadeli bir endişemiz yok ama dalgalanmaların da bir süre daha devam edeceğine hazır olmamız lazım" diye konuştu.

- "Merkez Bankamız sürekli piyasaları takip ediyor"-

Babacan, "Merkez Bankası bu süreçte önlem alıyor mu?" şeklindeki soruyu yanıtlarken Merkez Bankasının sürekli piyasaları takip ettiğini, küresel gelişmeleri izlediğini ve en doğru bilgiye sahip olduğunu, gerektiğinde de gerekli adımlar atabileceğini belirtti.

Merkez Bankası'nın kendi tahmini yönünde kur için adım da atabileceğini ancak bunun şart olmadığını belirten Babacan, "Türkiye'nın herhangi bir resmi kur hedefi yok. 1.80 rakamı güçlü sermaye akımı durumunda görülebilir. Son dönemdeki dalgalanmaları biraz orantısız buluyorum" dedi.

"Orta Vadeli Program'ın (OVP) ayırt edici özelliği ne olacak" sorusu üzerine de Babacan, mali disiplinin önümüzdeki dönemde de devam edeceğini, bunu seçim sürecinin etkilemeyeceğini söyledi.

Orta Vadeli Program'ın daha önemli özelliğinin yapısal tarafta olacağını anlatan Babacan, "İşgücü piyasaları olsun yatırım ortamını iyileştirmeyle alakalı adımlarımız olsun tasarruf ortamını artırmaya yönelik adımlarımız olsun bütün bunlar önümüzdeki dönemin önemli konuları olacak" dedi.

- "Enflasyonda büyük sapmalar beklememek lazım"-

Babacan, "Enflasyonda revizyona gidilir mi?" sorusuna da "Enflasyonun, yıl sonu hedefinden bir miktar daha yüksek olması sürpriz olmamalı. Ama çok büyük sapmalar beklememek lazım" yanıtını verdi.

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'nın dolar tahmini yapmasının bankanın güvenilirliğini zedeleyeceğine yönelik eleştirileri de değerlendiren Babacan, şöyle konuştu:

"Bazen olağanüstü dönemlerde, piyasanın yönsüz kaldığı dönemlerde, merkez bankaları yol göstermek için rakam telaffuz edebiliyor. Merkez Bankamızın bazı dönemlerde kurla ilgili telaffuz ettiği rakamlar, kendi iç tahmini, kendi iç teknik çalışması ve olması gerektiği yönle ilgili rakamlar. Öte yandan şunu da unutmamak lazım Merkez Bankasının elinde kuru etkileyecek enstrümanlar da var. Dolayısıyla Merkez Bankasının açıklamalarına herkesin dikkat etmesi lazım."

Babacan, kurdaki artışın enerji fiyatlarına yansımasıyla ilgili soru üzerine de doğal gaz ve elektrikte şu an için bir fiyat ayarlamasının söz konusu olmadığını belirterek, "Doğal gaz ve elektrik konusunda önümüzdeki aylarda herhangi bir fiyat ayarlaması yapılmayacak ama bir kaç ay sonra kur ve petrol fiyatlarına bakılacak ona göre hareket edilecek. Ekim, kasım, aralık ayında bir fiyat ayarlaması öngörülmüyor" dedi.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Genel Sağlık Sigortası primlerini zamanında ödemeyenler için af çıkacağı yönündeki tartışmalara ilişkin, "Ne vergilerle ilgili ne sosyal güvenlik primleriyle ilgili böyle genelleştirilmiş bir yeniden yapılandırmamız, silmece af gibi uygulamamız yok" dedi.

Kadın istihdamına yönelik soru üzerine Babacan, Türkiye'nin nüfus artış hızına bakıldığında, hiç bir şey yapılmazsa olumsuz bir bir seyir olduğunu, sürekli yaşlanan bir nüfus yapısına doğru gidildiğini belirtti. Nüfusun önemli bir güç olduğunu anlatan Babacan, sayı kadar niteliğin de önemine işaret etti. Mevcut tabloda Türkiye'de ailelerin daha çok çocuk sahibi olmasını kritik ve stratejik bir olay olarak gördüklerini dile getiren Babacan, Fransa'daki doğurganlık oranının alınan tedbirler sayesinde Türkiye'nin üzerine çıktığını söyledi. Türkiye, eskiden Avrupa'nın yaşadığı sendroma doğru giderken Avrupa'nın uyandığını ve durumu düzeltmeye çalıştığını anlatan Babacan, Avrupa'nın içinde kaldığı duruma düşmeden çözüm üretilmesi gerektiğini kaydetti.

İstihdamla ilgili pek çok konu üzerinde çalıştıklarını belirten Babacan, ailelerin daha çok çocuk sahibi olurken, kadınların iş gücü piyasasından uzaklaşmamasını öngören de bir çalışma paketlerinin bulunduğunu ifade etti. Kadınların hem çoçuk sahibi olması hem de çalıştığı işten kopmamasını öngören bu paketin, pek çok sivil toplum örgütü ve uzman kişilerin görüşleri alınarak hazırlandığını anlatan Babacan, çalışmanın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a iletildiğini, en geç bir kaç hafta içerisinde açıklanabileceğini bildirdi.

Son 4 yılda Türkiye'de 5 milyon ilave istihdam oluştuğunu dile getiren Babacan, kadınların iş gücüne katılımında da büyük artışlar görüldüğünü, son 1 yılda iş gücüne katılanların yüzde 49'unun kadın olduğunu söyledi. Babacan, paketin ocak ayından önce Meclis'ten geçebileceğini kaydetti.

- Kıdem tazminatı-

Kıdem tazminatı konusunda bir soru üzerine Babacan, Türkiye'de sendikalı işçi sayısının çok çok düşük olduğunu, sendikasız çok ciddi bir kitle bulunduğunu ifade etti. Kamuda ya da kurumsallaşmış özel sektör şirketlerinde çalışanların zaten sendikalı olduğunu ve bunların kıdem tazminatlarını aldığını anlatan Babacan, buna karşılık Türkiye'nin geneline bakıldığında işçilerin yüzde 90'ının kıdem tazminatını alamadığını vurguladı.

Söz konusu yüzde 90'lık kitlenin de kıdem tazminatından faydalanabilmesi için farklı yöntemler, farklı modeller bulunmak zorunda olunduğuna işaret eden Babacan, "Büyük bir adaletsizlik var. Sendikalı işçilerin çoğunlukla alabildiği, sendikasız işçilerin de çoğunlukla alamadığı bir yapıda sadece yüzde 10'u düşünerek adım atarsak biz hükümet olarak adil de davranmamış oluruz. Dolayısıyla bu konuda makul bir orta yol bulunabileceğini düşünüyorum" dedi. Bu konuda alt işverenlikte problem olduğunu kaydeden Babacan, yeni düşünülen modelde bunlar için çözümler üretildiğini söyledi. Babacan, çalışmayı da belli bir mutabakat çerçevesine ulaşılarak çok kısa bir süre içerisinde tamamlamayı amaçladıklarını bildirdi.

- Gezi olaylarının etkisi-

Babacan, Gezi Parkı'ndaki sadece çevre kaygısıyla başlayan protestoların daha sonra çok farklı şekil aldığını, pek çok yasa dışı örgütün işin içine girdiğini belirterek, bunların çok iyi analiz edilmesi gerektiğini ifade etti.

Gezi Parkı olaylarının, Türkiye'nin itibarı, dış algısı açısından son derece olumsuz etkisi olduğunu kaydeden Babacan, "Türkiye'nin dış algısında ciddi bir hasar meydana geldi. Bu hasarın öyle hemen bir kaç ayda toparlanabilecek, tamir edilebilecek bir hasar olduğunu düşünmüyorum. Türkiye'nin eski iyi algıya ulaşması biraz sürecek" diye konuştu.

Ekonomi üzerindeki etkisine bakıldığında ise olayların, Fed'in 22 Mayıs'tan itibaren politika değişikliğiyle çakıştığı için ilk bir kaç haftada "kafa karışıklığına" yol açtığını belirten Babacan, Türkiye'de piyasaların hareketli olduğu günlerde diğer ülkelerde de hareketlilik yaşandığını kaydetti. Babacan, "Türkiye'nin piyasalarında son 4 aydır dalgalanmalar varsa bunun en önemli sebebi dışarıda ve tüm gelişmekte olan ülkeleri etkileyen genel tablodur ama ikinci sırada belki artı etki olarak bu gezi olaylarının da bir miktar etkilerini kabul etmek lazım. Çünkü algı bozulduğunda o algının getirdiği yatırımcı kararları, yatırımcı tepkisi... Bir miktarda ordan tepki geldi ama onun sınırlı olduğunu, asıl büyük etkinin dış piyasalarda olup bitenler olduğunu da unutmamak lazım" diye konuştu.

-"Prim affı yok"-

Genel Sağlık Sigortası primlerini zamanında ödemeyenlere ilişkin bir af olup olmayacağı sorusu üzerine de Babacan, şunları söyledi;

"Ne vergilerle ilgili ne sosyal güvenlik primleriyle ilgili böyle genelleştirilmiş bir yeniden yapılandırmamız, silmece af gibi uygulamamız yok. Ama bazen çok lokal bir konuda zaman içerisinde bazı yanlış uygulamalar görülebiliyor ya da bazı tortular sağda solda kalabiliyor. Bunların temizlenmesi amacıyla da küçük uygulamalar bazen olabiliyor ama bizim ne vergide ne sosyal güvenlikte borcu olanlara bir af ya da genelleştirilmiş bir yeniden yapılandırma önümüzdeki dönemde kesinlikle gündemde değil."