Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

IMF heyeti, Türkiye'deki 2013 yılı 4. madde olağan görüşmelerini tamamladı ve görüşlerini açıkladı.

Değerlendirmesini 15 ana başlık altında toplayan IMF heyetine göre, küresel finansal ortamın daha az hoşgörülü bir nitelik arz etmesi nedeniyle, kırılganlıkların azaltılmasının kısa ve orta vadeli politikaların en temel odağı olması gerektiği belirtildi.

Kısa vadede, enflasyon hedefinin tutturulması ve yeterli bir nominal çıpa ortaya konulması için para politikasının sıkılaştırılmasına ihtiyaç bulunduğu ifade edilen değerlendirmede, maliye politikasının da sıkılaştırılarak, 2014 yılında yapısal faiz dışı fazlanın artırılması gerektiği aktarıldı.

Orta vadede, Türkiye ekonomisi için temel zorlukların, yurt içi tasarrufların artırılması ve yapısal reformların kararlı bir biçimde uygulanması olduğunun belirtildiği değerlendirmede, "Her iki politika da ekonominin uzun vadeli büyüme potansiyelinin artmasına hizmet ederken, sürdürülebilir bir dış dengenin devamını sağlayacaktır" denildi.

IMF'ye göre, yurt içi talebin güç kazanmasıyla 2013 yılı büyümesinin yüzde 3,8 olarak gerçekleşmesi, mevcut makroekonomik politikalara devam edilmesi halinde ise önümüzdeki yıla ait büyümenin ise yüzde 3,5 olması bekleniyor.

Yurt içi talep öncülüğündeki büyüme, cari işlemler açığı ve enflasyon üzerinde yukarı yönlü baskılar oluşturuyor.

Fon, cari işlemler açığının, kısmen altın ithalatındaki artışın da etkisiyle, bu yılın sonunda GSYH'nin yüzde 7'sinin üzerine yükselmesi, önümüzdeki yıl da bu seviyeye yakın bir oranda gerçekleşmesini öngörüyor.

Değerlendirmeye göre, enflasyon eğilimleri ve TL'deki değer kaybı, enflasyon oranının hem bu yıl hem de önümüzdeki yıl için yüzde 5'lik hedefin üzerinde gerçekleşmesine neden olacak.

Gelişmiş ülkelerin para politikalarına ilişkin piyasalar tarafından yapılan yeniden değerlendirme, Türkiye'nin temel kırılganlığı olan dış dengesizliği açığa çıkardı.

Küresel faiz oranlarının normalleşmesi sürecinde zamanlama ve miktar belirsiz olmakla birlikte; portföy yatırımlarında son dönemdeki yeniden dengelenme, Türkiye’de varlıklarının yeniden fiyatlanmasına ve TL’de değer kaybına sebep oldu.

Bu bağlamda ve brüt dış finansman gereğinin önümüzdeki birkaç yıl boyunca yüksek kalacağı varsayımı altında, sermaye akımlarının zayıflaması ya da tersine dönmesi ihtimali Türkiye ekonomisi için temel bir zorluk olarak ortaya çıkıyor. Dolayısıyla, politikaların bu risklerin azaltılmasına odaklanması gerekiyor.