Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, her yılın büyüme kompozisyonunun farklı olduğunu belirterek, "Bizim tercih ettiğimiz büyüme kompozisyonu net dış talebin yani ihracatın ön planda olduğu bir büyüme" dedi.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Hazine Müsteşarlığı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) 2014 yılı bütçeleri üzerinde yapılan görüşmelerde milletvekillerinin soru ve eleştirilerini cevaplandıran Babacan, Türkiye'nin makro ekonomik yapısını ele alırken hem TBMM çatısı altında tartışılıp yürürlüğe giren 5 yıllık plana hem de daha sonra açıkladıkları Orta Vadeli Program'a bakılması gerektiğini söyledi.

Burada aslında büyüme modelinin ne olması gerektiğini ortaya koyduklarını ifade eden Babacan, "Diyoruz ki biz büyüyelim ama nasıl büyüyelim? 'Yatırımla, ihracatla, daha yüksek katma değer üreterek büyüyelim' diyoruz. Eğer büyümenin kaynağı ağırlıklı olarak tüketimse ve bu tüketim de borçlanmaya dayanan bir tüketimse o noktada dikkatli olmamız gerektiğini söylüyoruz" diye konuştu.

Her yılın büyüme kompozisyonunun farklı olduğuna dikkati çeken Babacan, ''Bizim tercih ettiğimiz büyüme kompozisyonu net dış talebin, yani ihracatın ön planda olduğu bir büyüme. Onun harici tasarruf oranlarımız da düşük olduğu için bizim cari açığımızı hemen artırabiliyor. Bizim makro ihtiyati tedbirler anlamında aldığımız tedbirler, ağırlıklı olarak borçlanarak yapılan tüketime bir miktar sınırlama getirme yönünde oldu. Bunun bir miktarını bankaların bilançolarıyla ilgili rasyolar üzerinden BDDK şu ana kadar yaptı. Ama çalışılmakta olan bir kaç alan daha var. O alanlarla ilgili kararlar da verildikten sonra uygulamaya başlanacak" şeklinde konuştu.

Orta Vadeli Program'ın Ekim ayında, 5 yıllık planın ise Mayıs ayında yürürlüğe girdiğini hatırlatan Babacan, şöyle konuştu:

''O arada 'bu 3 ayda ne oldu?' diye soruldu. 3 ayda dünya ekonomisi yepyeni bir döneme girdi ve geçen yıl ekim ayı ile bu yıl ekim ayı arasında dünya ekonomisiyle ilgili büyüme tahminleri yüzde 3,6'dan yüzde 2,9'a revize edildi. 2014 dünya büyümesi 4,1'ten 3,6'ya revize edildi. Avro bölgesinde artı 0,2 beklenirken şimdi eksi 0,4 büyüme bekleniyor. Yine gelişmekte olan ülkelere baktığımızda geçen yıl, 2013 için büyüme 5,6 beklenirken bu 4,5'e çekilmiş durumda.Yani geçen yıl ile bu yıl arasında büyüme hesaplarında ve beklentilerinde ciddi şekilde aşağı yönlü revizyonlar yapıldı. Bu revizyonların en önemli sebeplerinden bir tanesi de 22 Mayıs'ta ABD Merkez Bankası FED'in açıkladığı yeni politika duruşu. Bütün dünyada gelişmekte olan ülkelerin potaensiyel büyüme hızları yeniden hesaplanıyor."

Bunun 2023 hedefleri ile nasıl bağdaştırılacağını da anlatan Babacan, 2023 hedeflerinin uzun vadeli hedefler olduğunu söyledi. Söz konusu hedeflere doğru ilerlerken yıllık ortalama yüzde 5,5 büyümeyi varsaydıklarını dile getiren Babacan, "Bu varsayım her yıl yüzde 5,5 büyüyeceğiz anlamına gelmez. 2010 ve 2011 yıllarında arka arkaya yüzde 9 civarında büyüdük. 2023 yılına kadar bazı yıllarda yine böyle yüksek büyümeler görebiliriz. Yüksek büyümeler, yüzde 5,5'in altında olan büyümeleri telafi edebilir" diye konuştu.

-"İddialı ama gerçekçi hedefler koyduk"

Bütün bunların çok ince hesaplarla ve tamamen teknik analizlere dayalı yapılan çalışmalar olduğuna işaret eden Babacan, bu anlamda iddialı ama gerçekçi hedefler koyduklarını kaydetti.

OECD'nin gelecek 10 yılda Türkiye'nin ortalama büyüme öngörüsünü yüzde 5,4 açıkladığını anlatan Babacan, önümüzdeki 3 yıllık dönemde ise faiz oranlarının artacağı ve dünyada likiditenin azalacağı bir dönemde ortalamanın altında büyüme oranlarının gerçekleşmesinin son derece doğal olduğunu ifade etti.

OVP'yi hazırlarken muhafazakar hedefler koyduklarını belirten Babacan, "OVP hedefleri tutturulamadı" eleştirilerine, "Geçen senenin OVP'sine bakalım. Bu sene bütçe açığına yüzde 2,2 demişiz, 1,2 ile kapatıyoruz. Geçen seneki istihdam rakamlarına bakın, toplam istihdamda geçen seneki OVP öngörüsünün daha üzerinde kapatıyoruz. İşsizlik oranı bir miktar yükseldi ama işgücüne katılım oranı yükseldiği için yükseldi" karşılığını verdi.

OVP'de konulan her hedefin bire bir tutacağı gibi bir durumun söz konusu olmadığına işaret eden Babacan, uluslararası kuruluşların dünya ekonomisine dair bir sonraki seneye ilişkin tahminlerinin bile tam olarak tutmadığını anlattı.

Şu anda dünyada ekonomi üzerinde tahmin ortaya koymanın oldukça zor olduğunu dile getiren Babacan, "Buna rağmen, dendi ki enflasyon son 10 yılda 2 defa iki haneye geçti. Bu memlekette 34 yıl boyunca enflasyon 2-3 hanenin altına hiç inmemiş ki... İstihdam konusunda, bütçe hedefi konusunda daha iyi rakamlara ulaşmışız. Hazine'nin borç çevirme oranında daha düşük bir iç borç çevirme oranıyla bu yılı kapatmışız. OVP'yi değerlendirirken, hedeflerden bir miktar kötü gerçekleşenlerden bahsedip, daha iyi gerçekleşenlerden bahsetmeyince bu tek taraflı oluyor" ifadelerini kullandı.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Fenerbank'a ilişkin, "Türkiye'de banka kurmak için 2 önemli şart var. Bunlardan birincisi 300 milyon dolar minimum sermaye, kaldı ki Fenerbahçe'nin bırakın sermaye çok ciddi bir borçluluk durumu var. Ayrıca banka kuracak kişide tecrübe, itibar, geçmişte en ufak bir ticari sıkıntısının olmaması gibi ayrı kriterler var. Dolayısıyla bu kriterler tutturulduktan sonra banka kurma izni veriliyor" dedi.

-"Fed 22 Mayıs'tan sonra farklı bir döneme girdi"

Türkiye'de hane halkı borcu tartışmalarının olduğunu anlatan Babacan, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye'de hane halkı borcunun milli gelire oran olarak düşük olduğunu söyledi. Bu oranın şu anda yüzde 20 civarında olduğunu ifade eden Babacan, "Fakat biz, o yüzde 20'ye varış hızımızdan rahatsızız" diye konuştu.

ABD Merkez Bankası FED'in yeni politika duruşunu açıkladığı 22 Mayıs'tan sonra farklı bir döneme girildiğini vurgulayan Babacan, şöyle konuştu:

"Biz 22 Mayıs'tan sonraki döneme eğer kontrol altına girmiş bir cari açıkla değil de yüzde 11 cari açıkla girseydik, o zaman Türkiye ekonomisinin şu andaki durumu nasıl olurdu, onu da düşünmekte fayda var. Yani biz tedbirleri almış, kontrol altına alınmış, yumuşak inişi sağlamış bir şekilde 22 Mayıs dönemine girdik. Bir de kontrolsüz bir şekilde artık ipin ucunun elinden kaçtığı bir şekilde yüzde 11 cari açıkla 22 Mayıs'tan sonraki döneme girseydik, Allah korusun o zamanki tablonun ne olacağını düşünmek dahi istemiyorum. Dolayısıyla zamanında tedbirli ve ihtiyatlı davranmanın olumlu sonuçlarını hep gördük."

Babacan, yapılacak yasal düzenlemeyle bankaların hangi işlemlerden ücret alıp hangilerinden alamayacağı konusunda BDDK'ya yetki verileceğini ifade ederek, bu yetkiden sonra BDDK'nın finansal tüketicinin korunmasıyla ilgili bazı yükümlülükleri ve sorumlulukları da üstleneceğini kaydetti.

Hayvancılık kredilerine ilişkin soru üzerine Babacan, bu kredilerin verilmesiyle ilgili belirli bir limit bulunduğunu hatırlattı. Babacan, "Bankaların tüm tarımsal kredi müşterilerine baktığımızda bunların yüzde 81'i, 50 bin liranın altında kredi kullandırılan müşteriler. 1 milyonun üzerinde kredi kullananlar toplam müşteri sayısının sadece binde 2'sine denk geliyor. Yani bu krediler gerçekten tabana yaygın bir şekilde kullandırılıyor" diye konuştu.

-Fenerbank tartışmaları

Babacan, Fenerbahçe Spor Kulübü'nün banka kurma niyetine ilişkin olarak da bu konuda Türkiye'de 2 önemli şart bulunduğunu söyledi. Bunlardan birincisinin 300 milyon dolar minimum sermaye olduğunu ifade eden Babacan, "Kaldı ki Fenerbahçe'nin bırakın sermaye çok ciddi bir borçluluk durumu var. Artı banka kuracak kişide tecrübe, itibar, geçmişte en ufak bir ticari sıkıntısının olmaması gibi ayrı kriterler var. Dolayısıyla bu kriterler tutturulduktan sonra banka kurma izni veriliyor. Ben Fenerbahçe'yi sadece mali kriterler açısından değerlendirdim" dedi.

-Türkiye'nin dış borcu

Devletin dış borcunun net anlamda sıfırlandığını anlatan Babacan, 30 milyar dolar artıya geçildiğini belirtti. Dolayısıyla artık kurun inmesi ve çıkmasının devlet açısından çok etkisinin bulunmadığını vurgulayan Babacan, bu noktada kamu maliyesinin çok sağlam olduğunu kaydetti. Özel sektörü de içine katıp değerlendirdiklerinde 2012 yılının sonunda Türkiye'nin toplam dış borcunun, milli gelire oranla yüzde 43 seviyesinde olduğunu ifade eden Babacan, "Bu yıl sonunda yine yüzde 43 bekliyoruz. Milli gelire oran olarak özel sektör de dahil 2012'den 2013'e Türkiye'nin toplam dış borcunda herhangi bir artış öngörmüyoruz ama düşüş de yok" dedi.

Babacan, kamunun net borcunun milli gelire oranının 2012 sonunda yüzde 17 olduğunu, yıl sonunda bunun yüzde 15,2'ye inmesini beklediklerini söyledi.

Garantili dış borçların geçen yılın sonunda 9,7 milyar dolar olduğunu anlatan Babacan, yıl sonunda bu tutarın 9,4 milyar dolara düşeceğini beklediklerini bildirdi.

Tasarruf oranlarına ilişkin "halkın geliri yükselecek ki tasarruflar artsın" görüşü üzerine değerlendirmelerde bulunan Babacan, gelişmekte olan ülkelere bakıldığında bu değerlendirmenin gerçek olmadığının görüldüğünü söyledi. Gelişmekte olan ülkelerin ortalama tasarruf oranının da yüzde 33 olduğunu belirten Babacan, dolayısıyla "gelir yükseldikçe tasarruf oranı artar" diye bir bağlantı olmadığını söyledi.

- "Türkiye'de gelir dağılımı gittikçe düzeliyor"

Türkiye'de gelir dağılımına ilişkin eleştirilere de yanıt veren Babacan, gelir dağılımının gittikçe düzeldiğini kaydetti. OECD verilerine göre, Türkiye'nin, OECD ülkeleri arasında gelir dağılımında ön plana çıkan 5 ülkeden biri olduğuna dikkati çekti.

Altın hariç dış ticaret açığının düştüğünü belirten Babacan, külçe altında katma değer olmadığı için bu anlamda altın alım-satımının büyümeye faydası olmadığını dile getirdi.

Faizsiz finans sistemi ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Babacan, sistemin şu anda dünyada 1,5 trilyon dolar seviyelerine ulaştığını bildirdi. Artık batı ülkelerinin bile sistemle ilgilendiklerinin altını çizen Babacan, İngiltere'nin önümüzdeki yıl ilk kez sukuk ihracına gideceğini dile getirdi. Sistemin bütün dünyada yaygınlaştığını ve tamamen gerçek işleme dayandığını anlatan Babacan, "Yani paranın parayla alışverişini yapmıyorsunuz. Karşılığında mutlaka bir mal, yatırım ve varlık var" diye konuştu.

- Kıdem tazminatı

Kıdem tazminatı konusunda da değerlendirmelerde bulunan Babacan, Türkiye'de işçilerin ancak yüzde 10'unun kıdem tazminatını alabildiğine işaret etti.

"Türkiye'de neden bazı sendikalar 'buna dokunmayın' diyor? Çünkü yüzde 10'u zaten sendikalı" diyen Babacan, geri kalan yüzde 90'lık kesimin kıdem tazminatı konusunda çok ciddi sorunları olduğunu ve bu kesimin hakkını savunan bir mekanizma bulunmadığını kaydetti.

-BDDK Başkanı ve Hazine Müsteşarının açıklamaları

Bir milletvekilinin sorusu üzerine BDDK Başkanı Mukim Öztekin de banka yönetim kurulu başkan ve üyelerinin zimmet suçlarından cezalandırılmasını öngören Bankacılık Kanunu'nun 2005 yılından beri yürürlükte olduğunu hatırlatarak, söz konusu yıldan bu yana BDDK nezdinde bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar zimmet soruşturması yapıldığını söyledi.

Öztekin, yasanın değişmemesi ile ilgili temel motivasyonun 2001 krizinde batan bankalarla ilgili davaların hala sonuçlandırılmaması olduğunu düşündüğünü dile getirerek, "Yasa değiştiği takdirde yargılanan insanların yararlanacağı düşüncesi söz konusu. Zannediyorum bu motivasyonla yasa değiştirilmiyor" dedi.

Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı da Müsteşarlığın bütçesinin neden düştüğüne ilişkin bir soru üzerine, bu yılki bütçe ödeneğinin 71,8 milyar lira olduğunu hatırlatarak, bunun 67 milyar lira olarak gerçekleşmesini öngördüklerini ifade etti.

Gelecek yıl bütçe ödeneğinin 64 milyar olduğunu anlatan Çanakçı, "Yani bütçeye göre 7,8 milyar, gerçekleşme anlamında da 4 milyarlık bir düşüş var. Bunun önemli bir kısmı bütçemizde yer alan bazı ödeneklerin ilgili bakanlıklara transfer edilmesi ile ilgili" diye konuştu.

AA