Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Japon kredi derecelendirme kuruluşu Japan Credit Rating (JCR) Eurasia Başkanı Orhan Ökmen, "Türkiye'de yükselen politik risk seviyesinin ülke notu üzerinde yarattığı mevcut negatif etki ve bu etkinin şimdilik ulaştığı seviye, olası bir not değişikliğinin tek başına yeterli nedeni olacak şekilde istatistiki bir veri oluşumunu henüz üretememiştir" dedi.

Ökmen, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, Türkiye'nin kredi notu görünümünde değişiklik yapılması gerektiği tartışmalarının Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) faiz artırımı kararlarından sonra gündemlerinin alt sıralarına düştüğünü belirterek, bu aşamada görünüm ve not değişikliği için faiz artırım kararlarının istatistiki neticelerinin oluşumunu beklemek ihtiyacı içerisinde olduklarını söyledi.

Yükselen politik risklerin kredi notu görünümünün ve hatta not bozulmalarının potansiyelini kendi içinde başlı başına barındırmakta olduğunu ifade eden Ökmen, "Üstelik şu ana kadar politik riskleri yumuşatacak her hangi bir gelişme de göremiyoruz. Sürekli bir tırmanış hali söz konusudur. Bu riskin kalıcılığı esasen tek başına not görünümünü değiştirecek önemdedir. Ancak, aceleyle yapılan ve oluşmuş bir veri setiyle desteklenmeyen rating aksiyonları daima yanıltıcıdır" dedi.

Türkiye'de artan politik risklerin ekonomik risklere geçişkenliği daha netleşmeden aceleyle yapılan pozitif veya negatif yöndeki rating aksiyonlarının, piyasalar açısından objektif olma, tarafsız ve bağımsız kalma ilkeleriyle bağdaşmayacağını gayet net bildiklerine dikkati çeken Ökmen, "Örneğin rezervlerde yaşanan sınırlı kaybın, son yaşanan faiz artışıyla tolere edilebilir olup olmadığının netleşmesini ve kısa vadeli sonuçlarının istatistiki olarak ortaya çıkmasını beklemeden, kredi notun görünümünde alelacele bir değişikliğe gitmenin yanılgı olasılığı çoğunlukla yüksek olmaktadır" ifadelerini kullandı.

Ökmen, küresel para koşullarının sıkılaşma sürecinin devam edecek olması durumunda bile, Türkiye'de varlıkların yeterince ucuzlamış olması nedeniyle 2014 yılı içerisinde yeni dış taleple karşılaşma ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu ve bu durumun TL'nin yeniden stabil olmasını ve hatta değerlenme sürecini başlatabileceğini belirtti.

- "Türkiye'nin dış finansmana bağımlılığının yarattığı kırılganlığın biraz daha hafiflemesi beklenmektedir"-

Türkiye'nin Dövize olan talebini düşürerek dış kırılganlığını azaltmasının büyüme üzerinde oluşacak bir risk olduğunu ifade eden Ökmen, "Ancak, büyüme üzerinde aşağı yönlü baskı kuran bu unsurlar, aynı zamanda cari açığın daralması, dış dengede iyileşme gibi önemli bir pozitif etkiler de üretmektedir. Ters yönlü bu iki etki netleştirildiğinde ve Avrupa pazarlarının 2014 yılında Türkiye'nin ihracat artışına zemin teşkil edecek gelişmeleri dikkate alındığında, Türkiye'nin dış finansmana bağımlılığının yarattığı kırılganlığın biraz daha hafiflemesi beklenmektedir" değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin 2014 ve devamındaki ekonomik büyümesinin her şeye rağmen pozitif kalacağı için ekonomik yavaşlamanın finansal kesimin varlık kalitesi üzerinde oluşturacağı negatif baskıyı kritik seviyelere taşıyacağını düşünmediklerini dile getiren Ökmen, bankacılığın varlık kalitesini, likidite yapısını ve öz kaynak gücünü hala korumuş olması ve kamu dengelerinin bozulmadan uzun süredir devam eden sağlamlığının Türkiye'nin ve yatırım yapılabilir ülke seviyesinde kalmasının önemli tamponları olduğunu ifade etti.

Ökmen, Türk bankacılık sektörünün kredi verme kapasitesi, aktif kalitesi, faize volatilitesine ve regülasyon baskılarına karşı esneklik katsayılarının, küresel alanda geçerli olan optimum seviyelerin oldukça üzerinde seyrettiğini aktardı.

Türk varlıklarının faiz getirilerini azımsayan yatırımcıların çıkış baskısı ve sermaye girişlerindeki azalmanın baskısıyla TL'de yaşanan değer kaybının ulaştığı seviyenin kendilerine göre daha çok bir düzeltme hareket olduğunu vurgulayan Ökmen, "TL'nin değer kaybında etkili olacak şekilde, siyasi atmosferdeki artan gerginlikten etkilenmiş bir yatırımcı grubunun henüz ortaya çıkmamış olması ve özel sektörün dış borç çeviriminde herhangi bir bozulma emarelerinin ortaya çıkmamış olması bizim açımızdan Türkiye'nin stabil görünümünün henüz bozulmadığının önemli göstergelerindendir. Özellikle bankacılık dışı reel kesimin açık pozisyonları 2013 ikinci yarısından itibaren düşme eğilimi başlamıştır. Ayrıca kısa vadeli pozisyon oranları 2013 yılı Haziran ayında yüzde 13,15 iken şu anda yüzde 9'lar seviyesine gerilemiştir. Yani bankacılık dışındaki kesimin açık pozisyonunun yüzde 90'dan fazlası uzun vadeli olması borçluluk yönetimini kolaylaştırmaktadır" değerlendirmesinde bulundu.

- "Bu süreçte TL'nin istikrar kazanacağını bekliyoruz"-

JCR Eurasia Başkanı Ökmen, bundan sonraki süreçte, TL üzerinde dış ve iç kaynaklı baskıların azaldığını veya arttığını bu aşamada söylemenin kendileri açısından henüz çok erken olduğunu belirterek, ancak bu süreçte TCMB'nin politikalarının basitleştirilip daha belirgin hale getirilmesini önemsediklerini ve kaybetme riskiyle karşılaştığı kredibilitesini tekrar geri kazanma ihtimalini oldukça yüksek gördüklerini ifade etti.

Bu süreçte TL'nin istikrar kazanacağını beklediklerini kaydeden Ökmen, "Ancak, Türkiye'de yükselen politik risk seviyesinin ülke notu üzerinde yarattığı mevcut negatif etki ve bu etkinin şimdilik ulaştığı seviye, olası bir not değişikliğinin tek başına yeterli nedeni olacak şekilde istatistiki bir veri oluşumunu henüz üretememiştir" dedi.

AA