Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Çin Başbakanı Li Kıçiang'ın Afrika ziyaretiyle Pekin yönetimi bölgeye yaptığı yatırımları artırırken Çin, bu konuya kazan-kazan ilkesi çerçevesinde bakıldığını savunuyor.

Li'nin devam eden Afrika ziyaretinde finans, yoksulluğun azaltılması ve güvenlik gibi başlıklar dikkati çekerken, Çin bölgede daha çok yatırım, altyapı inşası ve finansal yardım paketleri üzerine yoğunlaşıyor.

Li, bölge ülkelerindeki temasları çerçevesinde yaptığı açıklamalarda, yatırımların "Afrika'nın kendi ayakları üzerinde durabilmesi adına" olduğunu dile getiriyor ve bu konuda ellerinden geleni yapmaya devam edeceklerini her fırsatta vurguluyor.

Başbakan Li, ziyaretinde başta yüksek hızlı tren teknolojisini bölgeye getirme yönünde verdiği sözün yanında okul, yol ve kamu binaları inşa projelerinin artırılacağına ilişkin mesajlar veriyor. Li'nin ziyaretinde gündeme gelen ve 2015 sonuna kadar tamamlanması planlanan yüksek hızlı tren projesinin, 4 milyar dolarlık bir yatırım olması bekleniyor. Addis Ababa ile Cibuti'yi birbirine bağlayacak hattın, 740 kilometre olacağı ve trenin saatte 120 kilometre hızla gideceği belirtiliyor.

Bölgedeki yatırım ve altyapı çalışmalarının yanı sıra kültür ve eğitim alanında yaptığı katkılarla Afrika halkının sevgisini de kazanma gayretinde olan Çin'in, bu bölge ile gönül bağını artırma yönündeki iradesi göze çarpıyor.

Çin ve Afrika arasında özellikle ekonomik anlamda istikrarlı ilişkiler dikkati çekerken, taraflar arasındaki ticaret küresel krize rağmen artarak devam ediyor. Pekin yönetimi son beş yıldır Afrika kıtasının en büyük ticaret ortağı konumunda.

Çin her ne kadar Afrika ülkeleriyle teker teker üst düzey temaslar kursa da bölgeye tek bir parça olarak bakıyor ve ülkedeki hammaddenin Çin'e gelişi konusunda bölgeyi önemli bir kaynak olarak görüyor.


-Afrika'ya yatırım atağı-

Çin, Afrika'ya bu yıl sonu itibariyle 25 milyar dolar yatırım yapmayı hedefliyor ve hali hazırda bu yatırımı kıta genelinde aktarabileceği 2 bin 500 Çin şirketi çeşitli sektörlerde faaliyet gösteriyor.

Çin, Afrika'ya genel olarak kazan-kazan ilkesi çerçevesinde yatırım yaptığını söylese de başta Batı olmak üzere birçok kesim tarafından "modern sömürgeci" damgasını yemeye devam ediyor.

Pekin yönetimi ayrıca, yaptığı yatırım ve altyapı çalışmalarının yanında bölge ülkelerine birçok kredi imkanı sağlıyor.

Uzmanlar, Çin-Afrika ticaretinin gelecek yıllarda daha büyüyeceği öngörüsünde bulunurken, Çin 2020'ye kadar ticaret hacmini 400 milyar dolar seviyelerine çıkarmayı hedefliyor.


-"Düşük risk" ilkesinden Afrika için feragat-

Çin, geleneksel "garanti yatırım ve düşük risk" prensibinden, konu Afrika olunca vazgeçiyor ve özellikle enerji ile hammadde güvenliğini sağlamak için Afrika'da çok kapsamlı ve uzun vadeli planlar kuruyor.

Pekin yönetimi hızlı büyüyen ekonomisinin temel ihtiyacı olan enerji güvenliği için Afrika'nın yer altı zenginliklerini göz önüne alarak bölgedeki demografik sorunlar ve yatırım risklerini gözardı ediyor.

Çin'de nakit para gücü ve finansal imkanları doğrudan aktarabilecek siyasi iradenin olması, kendi doğal kaynak ve projelerini değerlendirebilecek gücü olmayan Afrika'ya cazip geliyor.

Çin, bunun yanında yüksek büyüme potansiyeli ile Afrika'nın da dikkatini çekiyor ve dev kıta bu anlamda Çin pazarına erişim için elindeki tüm kartları oynuyor.


-"Kazan-kazan"-

Afrika her ne kadar Çin yatırımına istekli olsa da genel çerçeveden bakıldığında her zaman sömürülen taraf olarak görülebiliyor. Ancak Çin, her fırsatta sömürgeci bir amaçla hareket etmediğini savunarak Afrika ile kazan-kazan çerçevesinde bir ilişkisi olduğunu belirtiyor. Afrika da buna karşılık farklı ürünlerin ticaretinin yanı sıra Pekin yönetiminden teknik ve idari işbirliğinin artırılması gibi çok yönlü ilişki modeli istiyor.

Afrika kıtasının kalkınması, bu yüzyılın başına kadar IMF gibi kuruluşlar başta olmak üzere ABD ve AB sermayesine bağlıydı. Diğer yandan dünyadaki birçok ülke ve bölgede, Afrika'nın fonlanmasında kullanılacak atıl kaynaklara erişim sınırlıydı.

Çin, 2000'li yılların başında kalkınmada kritik eşiği aşınca elinde biriken milli rezervleri Afrika üzerinden yeni bir ticaret ve yatırım ortaklığı fırsatına dönüştürdü. Özellikle küresel mali krizin ardından ABD'nin, finansal sistemini yeniden yapılandırmak için kendi kaynaklarına yoğunlaşması, Avrupa'nın kendi içindeki ekonomik sorunları çözmeye ağırlık vermesi gibi nedenler, meydanı, elinde yoğun milli rezervleri olan Çin'e bıraktı. Bununla birlikte kalkınma sürecinde dış kaynağa bağımlı olan Afrika kıtası için de Çin'in sermaye fazlası bir fırsata dönüştü.

Bu durumda enerjide ihtiyaç fazlası olan Afrika, Çin'e yapılan ihracatından elde ettiği kaynakları optimal kullanarak kalkınmasının fonlama maliyetini düşürmeyi amaçlıyor. Dolayısıyla Afrikalı liderler de Çin'den gelen her ziyaretçiye büyük önem vererek kalkınmasının fonlanmasını memnuniyetle karşılıyor. "Afrika'nın tüketemediğini ürettiği, üretemediğini tükettiği" algısı olan Çin ise kendi geliştirdiği bu siyaseti her geçen gün güçlendiriyor.

Tarafların ikili ticaret hacmi 1950'lerde 12,1 milyon dolardan, 1960'larda 100 milyon dolara yükselmişti. Ardından 1980'lerde 1 milyar dolar seviyesine ulaşan ikili ticaret 2000'de 10 milyar dolara çıktı. 2000'den sonra yılda ortalama yüzde 30 büyüyen ikili ticaret hacmi, 2008'de 106,8 milyar dolar seviyelerine yükseldi.

Pekin'in ayrıca, Afrika'nın altyapı, tarım, üretim ve kalkınması için son vaatlerle birlkite 30 milyar dolar civarında kredi taahhüdü bulunuyor. Çin, şu ana kadar 15 milyar imtiyazlı kredi taahhüdünü de dev kıtada gerçekleştirmiş durumda.