Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Akbank/Binbaşgil: Milli gelirin yüzde 20'den fazlası yatırım olmalı

Akbank/Binbaşgil: Milli gelirin yüzde 20'den fazlası yatırım olmalı

Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil, CEO Club Buluşmaları'nda yaptığı konuşmada, büyümenin yüzde 4-5 seviyesine çıkması için milli gelirin yüzde 20'den fazlasının yatırıma dönüşmesi gerektiğini belirtti

Giriş: 01 Ekim 2014, Çarşamba 14:31
Güncelleme: 01 Ekim 2014, Çarşamba 15:51

Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil, "Bırakın sadece eurobond ile yabancı parayı, Türk lirası olarak yurt dışında bono ihraç etmiş bankalar var. Bu herhalde bundan 10 yıl önce hayal edemeyeceğimiz bir şeydi" dedi.

Vodafone Türkiye ana sponsorluğunda, Capital ve Ekonomist Dergileri öncülüğünde düzenlenen "CEO Club Buluşmaları" kapsamında banka genel müdürlerinin katılımıyla "Bankacılar Zirvesi" düzenlendi.

Binbaşgil, burada yaptığı konuşmada, sektörün kaynak sorununu ilerleyen dönemlerde nasıl çözeceğine ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, kredi mevduat oranının ve bankaların karlılık içinde büyümesinin, ülkenin geleceği açısından çok önemli olduğunu söyledi. Burada da kredi mevduat oranının bir kısıt olabildiğine işaret eden Binbaşgil, yüzde 113 büyümenin az bir rakam olmadığını, yabancı ülkelerde de durumun benzer olduğunu ifade etti.

Binbaşgil, şöyle devam etti:

"Türkiye'nin hedefleri var, 2023'te bir yerlere gitmek, ihracatını artırmak, büyümek istiyor. Bunun için Türkiye'nin yatırım yapması lazım. Türkiye'nin bu yüzde 4-5 büyüme seviyelerine çıkabilmesi için aşağı yukarı milli gelirinin yüzde 20'den fazlasını her yıl yatırıma dönüştürmesi lazım. Yatırım yapabilmek için tasarruf yapabilmek gerekiyor. Yatırımla tasarruf arasındaki bu durum da bizim cari açığımızı veriyor.

Buradaki sıkıntı aslında bu oranın diğerlerine göre yüksek olmasından çok, cari açık sıkıntımızla birleşiyor. Fakat şunu da söylemek istiyorum mevduat çok önemli. Burada bütün bankalar fonlamayı mümkün olduğu kadar tabana yaygın şekilde yapmaya çalışıyor. Şunu da söylemem lazım; bankaların eskiden olmayan fakat son yıllarda giderek büyüyen başka fonlama imkanları var. Mesela Türk lirası bono, bundan 10 yıl önce pek yoktu. Şimdi Türkiye'de yaklaşık 30 milyar lira civarında bankaların yurt içinde bono ihracı var. Ben bunun en az mevduat kadar önemli olduğunu düşünüyorum çünkü Türkiye'de bugün mevduatın maalesef 1-2 aylık vadesi var. Ama bono çıkardığınız zaman benzer müşterilerimize bunu daha uzun vadeli plase ediyoruz. Dolayısıyla bu 30 milyar liralık bono belki rakam olarak ufak ama konsept olarak önemli olduğunu düşünüyoruz."

- "Hepimiz sürdürülebilir, sağlıklı bir ekonomi içinde faaliyetlerimize devam etmek istiyoruz"

Binbaşgil, aynı şekilde "eurobond"un çok sağlıklı, sağlamlığında, likiditesinde hiçbir sıkıntı olmayan bir sektör olduğuna işaret ederek, dolayısıyla yurt dışı piyasaların da artık kendilerine açık olduğunu söyledi. Eurobond'da da yaklaşık 25 milyar dolara yakın ihracın bulunduğunu anımsatan Binbaşgil, bankaların Türkiye'de uzun vadeli krediler verdiğine dikkati çekti.

Binbaşgil, bunları zaten mevduatla fonlamalarının bankacılık teorisine bakıldığında çok doğru olmadığını, dolayısıyla eurobond ihracını da çok önemli bulduğunu dile getirdi. Bu piyasaların herkese açık olduğunu vurgulayan Binbaşgil, şunları kaydetti:

"Global krizin en kötü noktasında dahi hiçbir bankamızın dışardan borçlanmayla ilgili herhangi bir sıkıntısı olmadı. Hepimiz istiyoruz ki, düşük maliyetle borçlanalım ve müşterilerimize uygun koşullarla verebilelim. Buradaki mesele düşük maliyeti yakalayabilmek. Yoksa bu piyasalar hepimize açık. Bırakın sadece eurobond ile yabancı parayı, Türk lirası olarak yurt dışında bono ihraç etmiş bankalar var. Bu herhalde bundan 10 yıl önce hayal edemeyeceğimiz bir şey. Türk lirası bir bono çıkartıyorsunuz, ABD'deki bir yatırımcıya satıyorsunuz. 'Bu, Türkiye adına çok önemli bir gelişmedir' diye düşünüyorum. Bu 3-4 yıl önce içimizdeki bankaların yaptığı bir şeydir.

- "Tüketici kredileri yılbaşından bu yana yüzde 8,5 büyüdü"

Binbaşgil, kredi mevduat oranının önemine ve Türkiye'nin tasarruflarının mutlaka artması gerektiğine ancak biraz zamana ihtiyaç duyulduğuna dikkati çekti. Bilinen bazı makro ihtiyati tedbirler alındığını ve bunların belki bankaların gelirlerini olumsuz etkilediğini aktaran Binbaşgil, şunları söyledi:

"Zannediyorum hepimiz de bu konuda destek veriyoruz. Çünkü hepimiz sürdürülebilir, sağlıklı bir ekonomi içinde faaliyetlerimize devam etmek istiyoruz. Dolayısıyla bu makro ihtiyati tedbirler özellikle tüketici kredileri tarafında bir miktar yavaşlamaya sebep oldu. Tüketici kredileri yıl başından bu yana yüzde 8,5 büyümüş, kredi kartları yüzde 9,4 küçülmüş durumda. Bunlar tabi önceki yıllara göre baktığınızda bizim için olağanüstü bir durum. Her yıl yüzde 25-30 civarında büyüyen tüketici kredileri yüzde 8,5'e düşmüş, kredi kartları da eksiye gelmiş. Dolayısıyla bu, sürdürülebilirlik ve cari açık açısından mantıklı gibi duruyor.

Devletin yapmaya çalıştığı başka şeyler var, bireysel emeklilik gibi... Orada da yüzde 15 büyüyen sektör, son birkaç yılda yüzde 30 büyümüş, katılımcı sayısı 3 milyondan 5 milyona çıkmış son 2 yıl içinde. 33 milyarlık fon büyüklüğü çok büyük bir rakam değil ama bunlar bir anda olmuyor, zamana ihtiyaç var. Bir de tabi reel faiz... Düşen faiz ortamını hepimiz seviyoruz fakat bunun sürdürülebilir olması lazım. Bu sonunda tasarruflara da yansıyor. Reel faizin eksi olması, tasarruflar açısından olumsuz bir durum. Dolayısıyla reel faizlerin artıda olması, tüketicileri tüketimden biraz daha tasarrufa doğru yöneltiyor diye düşünüyorum."

- "Şubelerin de rolü değişti"

Binbaşgil, dijital bankacılığın gelişimi hakkında da değerlendirmelerde bulunarak, dünyada 18-25 yaş arası, 5 yıldan fazla süredir interneti kullanan, yüzde 89'u sosyal medyaya giren, yüzde 81'i telefonuyla uyuyan, yüzde 74'ü gözünü açınca ilk defa telefonuna dokunan ve Japonya'daki araştırmaya göre "baş parmak kasları daha güçlü" bir dijital neslin oluştuğunu anlattı. Türkiye nüfusunun ise yüzde 50'sinin 30 yaşın altında olduğuna dikkati çeken Binbaşgil, Türkiye'de dijital bankacılık yapılabilmesi için gerekli ortamın bulunduğunu ve dijital teknolojiye hızla uyum sağlayabilen geniş bir nesil olduğunu ifade etti.

Binbaşgil, dolayısıyla bütün stratejilerini dijital konusuna döndürdüklerinin altını çizerek, şöyle konuştu:

"Bizde mobil bankacılık kullanıcı sayısı 1 milyonu geçti. Kullanıcılarımızın neredeyse yarısı mobile döndü. Bu çok önemli bir durum. Sosyal medyada 2,2 milyona yakın takipçi var. İşlemlerin yüzde 90'ından fazlası şubelerin dışına çıktı. Müşterilerimizin üçte birini artık görmüyoruz. Gördüğümüz kadarıyla gelecek burada.

'Şubeler bitti mi?' diye soracak olursak bence daha bitmedi. Dolayısıyla önümüzdeki birkaç yıla baktığımızda biz Türkiye'de şube açmaya devam edeceğiz çünkü şubelerin de rolü değişti. Oradaki arkadaşlarımız artık çok daha fazla katma değerli hizmetler vermeye çalışıyor. Daha danışmanlık tarafına dönmeye başladı ancak şubeleşme de önümüzdeki birkaç yıl devam eder diye düşünüyorum.

- "Her yıl yüzde 13,5 büyümek için yapılacak çok şey var"

Citibank Türkiye Genel Müdürü Serra Akçaoğlu ise 500 milyar dolar ihracat hedefinin gerçekçi olup olmadığına yönelik bir soruyu yanıtladı. Türkiye'nin 2006-2011 yıllarında ihracatının yüzde 12,2 arttığını hatırlatan Akçaoğlu, söz konusu hedefin gerçekleşmesi için 2014 sonundan 2023'e kadar ihracatın yıllık yüzde 13,5 civarında büyümesi gerektiğini kaydetti.

Akçaoğlu, bu büyümenin hayal olmadığını ancak her yıl yüzde 13,5 büyümek için çok şey yapılması gerektiğini söyledi. Sadece ihracatın desteklenmesinin yetmeyeceğini anlatan Akçaoğlu, katma değeri yüksek ürünlere yönelmenin ve ihracatçının desteklenmesiyle ona mal tedarik eden yan sanayiyi daha fazla destekleyecek finansman modellerine gidilmesinin önemine değindi.

Akçaoğlu, İstanbul Finans Merkezi'ne ilişkin de açıklamalarda bulunarak, artık global bir formülle dünyadaki ihtiyaçları karşılamanın mümkün olmadığını dile getirdi. Dünyada tamamen bölgesel merkezlere doğru gidişat görüldüğüne dikkati çeken Akçaoğlu, şu ifadeleri de kullandı:

"Türkiye ve İstanbul'un İpek Yolu'na giden doğal bir özelliği var. Buradan da kuvvetli olduğumuz alanlara daha çok odaklanalım ve onları geliştirelim. Ülkemizin kuvvetli olduğu pek çok alan var. Bunun başında bankacılık geliyor. Çok fazla ülkede bu kadar kuvvetli banka sayısı yok. Bunun yanı sıra hava yolları, ulaşım, sağlık gibi alanlarda da bölgeye merkez olabilecek bir hale gelebilir. Dolayısıyla burada ana tema, ülkemizin kuvvetli olduğu sektörlerde çok daha fazla bölgeye servis verebilmesi..."

AA