Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Başçı: Zorunlu karşılıklarda telafi faizleri teşvik unsuru olacak

Başçı: Zorunlu karşılıklarda telafi faizleri teşvik unsuru olacak

  • Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, "Zorunlu karşılıklara telafi faizinin bir teşvik unsuru olarak kullanılmasının detaylarını kamuoyuna açıklayacağız" dedi

Giriş: 19 Ekim 2014, Pazar 10:10
Güncelleme: 21 Ekim 2014, Salı 11:26

Türkiye Ekonomi Kurumu (TEK) tarafından Kemer'de düzenlenen 4. Uluslararası Ekonomi Konferansında konuşan Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, dengeli büyümeye Merkez Bankası'nın yaptığı katkı konusunda bilgi verdi, ekonomik ve finansal göstergeler hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Merkez Bankası'nın fiyat istikrarına destek vererek dengeli büyümeyi desteklediğini kaydeden Başçı, iç denge açısından fiyat istikrarının çok önemli olduğunu vurguladı.

İhracatçılara destek amacıyla ihracat reeskont kredileri verildiğini kaydeden Başçı, Türk Eximbank veya gönüllü bankalar aracılığıyla verilen kredinin, kısa vadede libor, uzun vadede libor artı 20 baz puan şeklinde maliyet getirdiğini, bankaların da bu maliyeti ufak bir marj koyup ihracatçılara kullandırdıklarını söyledi.

TL olarak verilen bu kredinin euro veya dolarla geri alındığını vurgulayan Başçı, bu şekilde Merkez Bankası'nın döviz rezervlerine de katkı sağlandığını bildirdi.

Eski bir mekanizma olan bu uygulamanın küresel kriz sonrasında aktif olarak kullanıldığını anlatan Başçı, şöyle konuştu:

"Şu anda alacak bakiyemiz 9 milyar dolar civarında. Yani rezervlerimize artı ilave katkı girecek önümüzdeki dönemde. Biz bu limitleri şimdi gözden geçiriyoruz, aynı zamanda maliyetini biraz daha düşürmek için neler yapabiliriz ona bakıyoruz. Özellikle ilave 20 baz puanı almasak da olur gibi görünüyor. Dolayısıyla orada maliyette de düşüş söz konusu olabilecek, bu da 'ihracatçımızın talebini artıracaktır ve ilave bir kolaylık da bağlanabilecektir' diye düşünüyoruz."

Sürdürülebilir kredi büyümesinde referans oranının yüzde 15 olduğunu belirten Başçı, bunun makro hedeflerle de uyumlu bir kredi büyümesi olduğunu bildirdi.

Dövizde borç verme faiz oranları gözden geçirilecek

Euro ve dolarda son borç verme faiz oranlarını gözden geçirdiklerini anlatan Başçı, son borç verme kredisinin kullanılamamasını ancak bir güven unsuru olarak kalmasını istediklerini söyledi.

ABD Merkez Bankası para politikasını sıkılaştırırsa, Merkez Bankası olarak dolarda yüzde 7,5 olan son borç verme faiz oranının biraz daha yükseltileceğini açıklayan Başçı "Herkes ABD Merkez Bankası sıkılaştırınca ne yapacağımızı merak ediyor, yapacağımız şey bu. Bankalarımız borçlarını döndürmeye devam edecekler, cari açık da iyileşmeye devam edecek, finansman ihtiyacı da yavaş yavaş azalacak" diye konuştu.

Bankaların çekirdek yükümlülükleri de desteklemek istediklerini belirten Başçı, öte yandan bankaların yurt dışından borçlanmalarından daha ziyade içiriye yönelmeleri, yani mevduatı ve sermayeyi tercih etmeleri şeklinde bir teşvik mekanizması getireceklerini bildirdi. Başçı, "Burada da zorunlu karşılığa ödediğimiz telafi faizi yoluyla bu mekanizmayı devreye alacağız. Daha çok çekirdek yükümlülüklerine önem veren bankalara biraz daha yüksek telafi faizi ödeyeceğiz zorunlu karşılıklarda" dedi.

83 milyar dolarlık likidite imkanı

İhracat reeskont kredileri yoluyla bu yıl toplam net rezervlere 13 milyar dolar civarında katkı yapılacağını öngördüklerini dile getiren Başçı, 38,5 milyar dolar bankaların parası, ayrıca zorunlu yabancı para cinsinden de 33,6 milyar dolar olmak üzere, bankaların Mekez Bankasında 72,1 milyar dolarları bulunduğunu söyledi.

Başçı, "Buna bir de 11 milyar dolarlık son borç verme limitini eklerseniz 83 milyar dolarlık bir likidite imkanı var" diye konuştu.

11 milyar dolarlık son borç verme limitini yukarı yönlü revize etmeyi planladıklarını kaydeden Başçı, 10 Aralık 2014 tarihinde yapacakları toplantıda bunu ilan edeceklerini bildirdi.

Başçı, şöyle konuştu:

"Bize hep soruluyor (ABD Merkez Bankası sıkılaştırırsa siz ne yapacaksınız?) Biz de bunu yapacağız işte. Bankaların bir hafta vadeli Merkez Bankası'ndan olur da bir borçlanma imkanları olursa, ondan önce rezerv opsiyonlarını kullanmalarını isteyeceğiz. Rezerv opsiyonunuzu kullandınız mı, oradaki imkan tamam mı. (Kullandık hala ihtiyacımız var) derlerse o zaman dolarda 7,5, avroda 6,5 borç alabilecek gelecek sene boyunca. 2016'da ABD Merkez Bankası artırırsa biz de 8,5'a çıkartacağız. Avroyu ise değiştirmeyeceğiz. Bu da bizim bir tür sıkılaştırmaya karşı güvence unsurumuz oluyor. Salı günü bir açıklama yapacağız, zorunlu karşılıklara telafi faizini bir teşvik unsuru olarak kullanılmasının detaylarını kamuoyuna açıklayacağız."

Büyüme tahmini yüzde 3,3

Küresel büyümenin yavaşladığı bir dönemde Türkiye'deki ekonomik büyümeyi yüzde 3,3 olarak beklediklerini bildiren Başçı, katkının net ihracattan geldiğini, bundan da çok memnun olduklarını bildirdi.

Enflasyonun önümüzdeki dönemde düşmeye başlayacağını, istihdamda ise 2007-2013 döneminde yıllık yüzde 3,5'a yakın bir artış kaydedildiğini söyleyen Başçı, bu rağmen yüzde 9'lar seviyesinde olan işsizlik rakamının işgücüne katılımın hızla artmasından kaynaklandığını bildirdi.

Özellikle kadınlarda işgücüne atılımın her yıl bir puan arttığını kaydeden Başçı, bu artışın da devam edeceğini vurguladı.

İhracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 65'lerde bulunduğuna işaret eden Başçı, söz konusu rakam yüzde 70'e ne kadar çok yaklaşırsa dış denge probleminin de o kadar azalacağını ifade etti.

İhracatta ABD'nin payının arttığını Irak'ın ise düştüğünü söyleyen Başçı, ihracatçıların ürünlerini hızla başka pazarlarına kaydırmasının ihracaatta önemli bir avantaj olduğuna dikkati çekti.

Özel sektörde özellikle büyük firmaların yurtdışında borçlanmada herhangi bir zorluk yaşamadıklarını kaydeden Başçı, dolayısıyla Merkez Bankası olarak bankalara odaklandıklarını sözlerine ekledi.

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, tasarrufların artırılması yoluyla Türkiye'de büyümeyi sağlamayı hedeflediklerini, çabaların da bu yönde olacağını bildirdi.

Büyüme için bin 200 eylem açıklanacak

Küresel ekonomik gelişmelere bakıldığı zaman dengeli büyümenin Türkiye için çok önemli olduğuna işaret eden Başçı, gelecek dönemde dengeli büyümenin temel sürükleyicisinin yapısal reformlar olacağını söyledi.

Avustralya'da düzenlenen G20 toplantısında küresel büyümeye yapağı katkı konusunda her ülkenin kendi yapısal reform programını bildirdiğini anlatan Başçı, ülkelerin G20'ye toplam 900 başlıkta taahhütte bulunduğunu hatırlattı.

Türkiye'nin taahhütlerini Onuncu 5 Yıllık Kalkınma Planı ve Orta Vadeli Program çerçevesinde verdiğini ifade eden Başçı, "Türkiye'de büyümeyi sağlayacak temel unsur pek çok diğer ülkeden farklı olarak tasarrufların artırılması. Biz tasarrufların artırılması yoluyla Türkiye'de büyüme sağlamayı hedefliyoruz, çabalar da bu yönde olacak" dedi.

G20'nin dönem başkanlığını bu yılın aralık ayında Türkiye'nin alacağını da anımsatan Başçı, 2015 yılı boyunca G20 toplantılarının çoğunun da Türkiye'de yapılacağını bildirdi.

Başçı, G20 toplantısında ülkelerin 900 başlık altında verdiği taahhütlerin tamamını hayata geçirmeleri durumunda küresel büyümeye ilave 1,8 puan artı katkı sağlanacağını da vurguladı.

Türkiye'nin daha dengeli büyüme yönelik politikalarını tasarladığını ifade eden Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, Onuncu 5 Yıllık Kalkınma Planının çerçevesinde, 25 alt başlıkta bin 200'den fazla eylemin yakında hükümet tarafından açıklanacağını söyledi.

Söz konusu eylemlerin hepsinin bir tarihe bağlanacağını belirten Başçı, "Böylece verilen tarihe kadar bunların yapılıp yapılmadığının kamuoyu tarafından takip edilme imkanı da olacak" diye konuştu.

Merkez Bankası'nın "dengeli büyümeye bir numaralı katkısının fiyat istikrarını sağlamak" şeklinde olacağını anlatan Başçı, fiyat istikrarı sağlandığında ülkede hem nominal hem de reel faizlerin daha düşük seviyelerde oluşabileceğine dikkati çekti.

Başçı, risk priminin Türkiye'de hala yüksek olduğunu, bunun aşağıya çekilmesi durumunda da dengeli büyümeye önemli bir katkının sağlanacağını vurguladı.

Merkez Bankası'nın sıkı para politikası duruşunun da enflasyonun düşmesi açısından önemli olduğuna işaret eden Başçı, şöyle konuştu:

"Türkiye'de para politikasını da likidite politikasını da aktif olarak kullandığımızı görüyorsunuz. Sadece tek bir oran değil, aynı zamanda bir koridor var. Bu faiz koridoru içerisinde biz zaman zaman nispeten daha sıkı ve daha destekleyici olabiliyoruz. Bu başlarda çok eleştiri almıştı, fakat yavaş yavaş anlaşılıyor ki bu faydalı bir çerçeve ve burada, bunun özellikle sermaye akımlarının oynak olduğu dönemlerde biz faydasını gördüğümüzü düşünüyoruz. Bundan sonra da biraz daha geniş bir koridorla devam etmeyi planlıyoruz, değerli bir araçtır diye düşünüyoruz."

Piyasada uzun vadeli faizler oluştuktan sonra likidite yoluyla kısa vadeli faizlerin uyumlu seviyelere kadar taşınabileceğini belirten Başçı, bunun krediler açısından sıkılaştırıcı bir uygulama olduğunu, fakat bankaların kredi verme eğiliminde düşeşe yol açtığını ve döviz kurları üzerinde de istikrar sağlayıcı bir etkisi olduğunu vurguladı.

Bireysel borçlanmada getirilen sınırlamalar

Kredi kartı ile borçlanmaya getirilen taksit, tüketici ve ihtiyaç kredilerine getirilen vade sınırlarının makro ihtiyati düzenlemeler açısından çok önemli olduğunu ve iyi sonuçlar getirdiğini kaydeden Başçı, "Gerçekten bunların çok etkili olduğunu görüyoruz, o sayede ilave reel faizlerde düşüş sağlanmış oldu" dedi.

Başçı, Türkiye'nin risk primi göstergesi olan kredi sigortalarının fiyatına bakıldığında, orada da genelde iyi bir gelişme gösterdiğini dile getirerek "Şöyle ki, küresel kriz sırasında bunlar her yerde çok yükselmişti. Daha sonra avro bölgesi borç krizi sırasında geçici bir yükselme olmuştu. ABD Merkez Bankası'nın söyleminden sonra tekrar bir miktar yükselme olmuştu ama bunların her birinin tepe noktası, bir önceki tepe noktasının daha altında. Dolayısıyla giderek asılında buradaki risk algısı azalıyor" diye konuştu.

Gelişmekte olan ülkelerde risk algısının azaldığına işaret eden Başçı, Türkiye'nin de bunların içerisinde bulunduğunu kaydetti.

Bazı ilave risklerin bir miktar Türkiye'nin gelişmekte olan ülkelerin ortalamasından daha yukarıda oluşmasına yol açtığına dikkati çeken Başçı, "Dolayısıyla biz Türkiye'deki riskleri ne kadar azaltırsak ekonomi ve diğer taraflarda o kadar risk primimiz daha da düşecektir" ifadesini kullandı.

Ocak ayından bu yana TL'nin son derece istikrarlı seyrettiğini dile getiren Başçı, yakın zaman gözlemlenen kur oynaklığının benzer ülkelere göre daha orta seviyelerde olduğunu vurguladı.

Fonlamanın üretim için mi yoksa tüketim için mi yapıldığına iyi bakılması gerektiğine işaret eden Başçı, bugün Türkiye'de üretimin finansmanı yüzde 20, tüketimin de yüzde 10 civarında büyüdüğünü, bunun da gayet iyi bir sonuç olduğunu söyledi.

Başçı, şöyle konuştu:

"Biz bundan Merkez Bankası olarak çok mutluyuz. Çünkü tek başına Merkez Bankası elindeki araçlarla bunu yapamazdı. Bunu yapabilmek için mutlaka BDDK'nın, hükümetin katkısı gerekiyordu ki çok ciddi bir biçimde bu katkıyı gördüğümüzü ifade edebiliriz. Hem enflasyonun düşmesi hem dış dengenin iyileşmesi hem de cari açığın azalması açısından bu gidiş çok önemli."