IMF: Düşük tahvil likiditesi yatırımcılar için risk
IMF, faiz oranlarının artması ile birlikte düşük tahvil likiditesi tuzağının yatırımcılar için risk teşkil ettiğini belirtti
Uluslararası Para Fonu (IMF), “Dünya merkez bankalarından gelen kolay para akışı, faiz oranları normal seviyelere geldiğinde tahvil piyasalarının likidite sıkıntısı çekebileceği riskini maskeliyor olabilir” değerlendirmesi yaptı.
IMF Salı günü yayımladığı bir raporda, “Likidite, bankaların piyasa yapıcılar olarak hizmet verme konusunda daha az istekli hale gelmeleri ile sıkılaşıyor. Bankalardaki değişimde, regülasyonların sıkılaştırılması ve finans sektörünün riskleri düşürme çabaları etkili oluyor” ifadelerini kullandı.
Washington merkezli IMF, “Piyasa yapımının azaltılması gibi yapısal değişimler piyasa likiditesinin seviyesini ve direncini düşürdü” değerlendirmesi yaptı.
Fon, piyasa kırılganlığının bir kanıtı olarak ABD Hazine tahvillerinde Ekim 2014’te yaşanan ralliye işaret etti. Söz konusu dönemde 10 yıl vadeli tahvil faizleri, tekrar sıçraması öncesinde gerilemişti.
IMF, “Merkez bankaları para akışını sıkılaştırmaya başladığında piyasa likiditesinde ani bir sıkılaşma ve varlık sınıfları genelinde likidite etkilerinin arttığı görülebilir” uyarısında bulundu.
Uluslararası Para Fonu (IMF) hızla artan kurumsal borçlanmanın, Türkiye'yi de içeren yükselen piyasa ekonomilerini, gelişmiş ülkelerdeki faiz artışına ve dolardaki yükselişe karşı daha kırılgan hale getirdiği uyarısında bulundu.
IMF, yılda iki kez hazırlanan Küresel Finansal İstikrar Raporu'nun Ekim 2015 sayısına ilişkin analitik bölümleri bugün yayımladı.
Belli başlı yükselen piyasa ekonomilerindeki kurumsal borçlanmanın son 10 yıl içinde dörde katlandığına dikkat çekilen raporda, bunda küresel faktörlerin önemli rol oynadığı belirtildi.
Bu faktörlerin başında, ABD, Avrupa ve Japonya gibi gelişmekte olan ülkelerin uyguladığı düşük faiz politikasının geldiğini vurgulanırken, düşük faiz ortamının borçlanmayı artırdığına ve yatırımcıları daha yüksek getiri arayışına sevk ettiğine işaret edildi.
Raporda, emtia fiyatlarındaki değişimler de kurumsal borçlanmayı artıran etkenlerden biri olarak sıralanırken, bundan en çok petrol ve doğalgaz endüstrisinin etkilendiği kaydedildi.
"Türkiye'de kurumsal borç - öz sermayeye oranı hızla yükseldi"
Yükselen piyasa ekonomilerinde kurumsal borç - Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) oranının 2003-2014 arasında yüzde 25 arttığı belirtilen raporda, Türkiye'ye ilişkin tespitlerde de bulunuldu.
Buna göre, Türk şirketlerinin kurumsal borç-öz sermayeye oranı, söz konusu dönemde yaklaşık yüzde 23 yükseldi. Bu oran, Türkiye'yi Çin'in ardından kurumsal borç-öz sermayeye oranının en hızlı yükseldiği ikinci ülke konumuna getirdi.
Çin ve Türkiye'yi, Şili, Brezilya ve Hindistan'ın takip ettiği listenin diğer basamaklarında genelikle Latin ülkeleri yer aldı.
IMF, bu noktada, yükselen piyasa ekonomilerinin artan kurumsal borç nedeniyle, önce ABD Merkez Bankası (Fed) ve sonrasında İngiltere Merkez Bankası'nın faiz artışından ve bundan kaynaklı kur değişimlerinden daha fazla zarar görebileceğine işaret etti.
"Dolardaki değerlenme ödemeyi zorlaştırabilir"
Raporda, ayrıca, gelişmekte olan ülkelerin para birimlerindeki değer kaybının, yabancı para cinsinden alınan kredilerin geri ödemesini zorlaştırabileceği vurgulanarak, "Veriler, yükselen piyasa ekonomilerinin, gelişmiş ülkelerde gerçekleşecek faiz artışına hazırlanması gerektiğini gösteriyor. Politika yapıcıları, özellikle sistematik öneme sahip olan kırılgan şirketleri, onlarla ilişki olan bankaları ve diğer sektörleri izlemeye almalı. Bu geliştirilmiş bir izleme sistemi, kurumsal sektöre ilişkin veri toplama tekniklerinin iyileştirilmesini gerektiriyor" denildi.
"Küresel piyasaların direnci azaldı"
IMF raporunun bir başka bölümünde ise küresel piyasalara ilişkin değerlendirmelere yer verildi.
Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerdeki piyasa direncinin azaldığına işaret edilen metinde, likidite şartlarında henüz kayda değer bir kötüleşme olmamasına karşın, risklerin arttığına dikkat çekildi.
Piyasaların likidite sıkıntısına düşmesinin, varlık fiyatlarında dalgalanmalara yol açacağını ve piyasaları ekonomideki gelişmelere duyarsızlaştıracağı savunulan raporda, "Gelişmiş ülkelerin normal para politikasına yumuşak bir geçiş yapması, piyasaların likidite şartlarında ani ve zararlı değişimler olmaması için hayati önem taşıyor" görüşü paylaşıldı.