Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Türkiye'nin Miami Başkonsolosu: ABD ile ticaretteki sınırlı pay geliştirilmeli

Türkiye Miami Başkonsolosu: ABD ile ticaretteki sınırlı pay geliştirilmeli

Türkiye'nin Miami Başkonsolosu Özgür Kıvanç Altan Türkiye'nin ABD'nin ticari pastasında sınırlı bir payı olduğunu ve bu payın geliştirilmesi gerektiğini söyledi

Giriş: 12 Kasım 2015, Perşembe 15:14
Güncelleme: 13 Kasım 2015, Cuma 09:48

Türkiye'nin Miami Başkonsolosu Özgür Kıvanç Altan Türkiye'nin ABD'nin ticari pastasında sınırlı bir payı olduğunu ve bu payın geliştirilmesi gerektiğini söyledi. Ticari anlamda karşılıklı olarak çok fazla fırsat olduğunu belirten Özgür Kıvanç Altan, Miami ve çevresinde yatırım yapmak isteyenlerin nasıl bir yol izlemesi gerektiğini Didem Arslanoğlu'na anlattı.

Miami Başkonsolosluğu ne zaman ve hangi ihtiyaçlar doğrultusunda faaliyete geçti?

Miami’de Temmuz 2015’de resmen hizmet vermeye başladık. Burada bir Başkonsolosluk kurulması uzun süreden beri üzerinde mutabakat olan bir ihtiyaçtı. Bölgede yaşayan çok sayıda vatandaşımızın olması, Amerika’nın önemli ekonomik, kültürel ve sosyal merkezlerinden biri olması aynı zamanda neredeyse Güney Amerika’nın başkenti diyebileceğimiz bir nitelik taşıması dolayısıyla eskiden beri burada bir misyon kurulması gündemdeydi ve bugüne gelindi.

Hangi bölgelerden sorumlu olarak hizmet veriyorsunuz?

Görev bölgemizde dört eyalet var. Bunlar; Florida, Güney Carolina, Kuzey Carolina, Georgia ve bir de özerk bölge olan Porto Rico.

Hizmete başladığınız geçen bir yılda hangi konularla daha çok meşgul oldunuz?

Öncelikle, Konsolosluk hizmetleri çok önemli çünkü vatandaşımıza pasaport, askerlik, vekaletname gibi bizim için rutin olan işlerde yüksek kaliteli güleryüzlü hizmet sunmaya çalışıyoruz. Bu konularda artık belli bir kalite düzeyine eriştiğimizi söyleyebilirim. Ancak tek konsantrasyon alanımız bu değil, başka önemli vazifelerimiz de var. Birincisi, Türkiye’yi burada her bakımdan tanıtmak; ekonomik, turizm, kültürel ve sosyal boyutlarıyla anlatmak. Bunlarla beraber dış politikamızı da anlatmamız lazım. Büyükelçiliğimiz elbette dış politikanın burada idaresi bakımdan her ülkede olduğu gibi birincil role sahip ama bizlerin de Türkiye’nin belli konulardaki politikalarını anlatma, yanlış anlamaları engelleme ve medyayı yakından izleyerek gerekirse çıkan bazı haberlere müdahale etmek gibi görevler üstleniyoruz. Dolayısıyla medya ile ilişkiler de bizim için çok önemli. Bunların yanı sıra tüm bu başlıkları aslında bir katalizör etkisiyle kolaylaştıracak, eksikliğini hissettiğimiz bir konu vardı. O da Türk Hava Yolları’nın buraya gelişi.

Türk Havayolları’nın direkt uçuşlara başlaması neden bu kadar önemli ve karar sürecinde neler yaşandı?

Önemli çünkü bütün bahsettiğimiz ekonomik, kültürel, sosyal ve insandan insana temasların artması konusunda bir yere doğrudan ulaşım olması kilit unsurdur. Göreve geldiğimizden beri bu konuda çaba sarfettik. Bu çok önemliydi zira biz direkt uçuş meselesini bir çarpan olarak gördük hep. Bu sayede iletişim ve ilişkilerin tetikleneceğine inandık. Doğrudan ulaşım sayesinde buraya gelmek kolaylaştırılırsa, bütün bu ilişkiler başlar, gidiş gelişler arttıkça insanların iş yapma isteği ve karşılıklı yatırım yapma iştahı artar. Miami, sonuçta Türk insanına yabancı bir konsepte sahip değil. Türkiye’de olduğu gibi burada da hava güzel, insanlar sıcak kanlı. Dolayısıyla hem Türkiye’den buraya hem de buradan ülkemize yatırım ve insan akışı olması için her türlü elverişli koşul vardı. THY Miami’ye direkt uçuşlarla bu bağlantıyı kurmuş oldu, bu yüzden çok seviniyoruz. 25 ekim itibariyle ilk uçuş gerçekleşti ve THY için de iddialı sayılabilecek şekilde günlük seferler düzenlendi. Ama dünyanın en çok ülkesine uçan, dünyanın en büyük havayollarından biri olarak bayrak taşıyıcımız THY’den de böylesine iddialı bir giriş beklenirdi. Evet, biz de elimizden geleni yaptık.. THY’na raporlarla fizibilite çalışmaları sunduk, buradaki yerel makamlarla iletişime geçtik ve dostane kanallarla da bunun gerekliliği üzerinde durduk. Sonuçta kollektif bir çalışma ile bu hedef hayata geçirildi. Ayrıca, geldiğim günden beri bölgemizdeki bütün belediye başkanlarıyla tanıştık. İletişim çok mühim, bu yüzden dostluk ilişkilerine önem veriyoruz.

Eğitim alanında da ABD - Türkiye ilişkileri açısından bazı girişimleriniz oldu sanırım?

Evet, göreve geldiğimiz günden itibaren, üniversitelerle temaslara ağırlık verdik; Miami Dade College, University of Miami ve FIU ile temaslar kurarak, ortaklık çalışmaları tetiklemeye çalıştık. Bu noktada bazı ilerlemeler de kaydettik. Tampa ve Atlanta’daki üniversitelere gittik, Carolina’da Duke ve Kuzey Carolina eyalet üniversiteleriyle görüştük.. Bu temaslar, en başta network kurmak adına çok önemli bence. Bu network ilerde potansiyel işbirliklerine zemin oluşturuyor. Örneğin yakin temaslarda bulunduğumuz Georgia Eyalet Üniversitesi, “Dünyadaki bütün üniversitelerle ilişki yürütmemiz fizibilite açısından imkansız, bu yüzden beş stratejik ülke seçip onlarla daha yoğun çalışacağız.” dedi. Stratejik ortak olarak seçtiği beş ülkeden biri Türkiye oldu. Orada bulunan akademisyenlerimizin de bunda etkisi var ama ülkemizin potansiyelinin de etkisi çok büyük. Seçilen diğer ülkeler Brezilya, Çin, Güney Kore ve Güney Afrika. Bu anlayışı diğer üniversitelerle de görüşüp anlatmaya çalışıyoruz. Bu konuda da belli bir mesafe kaydettiğimizi düşünüyorum.

Şu haliyle Miami ve Florida genelinde Türklerin faaliyet gösterdiği belli başlı alanlar/sektörler hangileri?

Türk-Amerikan toplumu yüzbinlerle ifade edilebilecek etkili ve başarılı bir topluluk oluşturuyor. Kısa süre önce görev bölgemizden Nobel kimya ödülüne layık görülen Türk bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar gibi kendi alanında büyük başarılara imza atmış bir çok insanımız var. Örnegin FIU’da 30-35 tane Türk akademisyen buna karşılık 8-9 tane Türk ögrenci var. Başka üniversitelerde de durum farklı degil. Çok başarılı doktorlarımız var. Mesela Jackson Memorial Hospital’da Dr. Akın Tekin bey, karaciğer nakli yapan çok başarılı bir doktorumuz. Ekonomik ve ticari hayatın yanı sıra profesyonel hayatta da olağanüstü başarılar sağlayan insanlarımız var. Ticari hayatta Florida inşaat ve emlak sektörünün çok gözde olduğu bir yer. Dolayısıyla ilk etapta buraya gelenler emlak alanında çok aktifler. Ayrıca ülkemizin de rekabet açısından önde olduğu, yine emlak ve inşaatla alakalı alt sektörlerden taş, doğal taş ve mermer ithalatı ile geçimini sağlayan yüzlerce vatandaşımız var. Geçtiğimiz dönem, hacim açısından bir noktada italyan mermerini bile geçmişlerdi. Ancak her alanda olduğu gibi burada da yine katma değerimizi yükseltmenin yollarını aramak gerekiyor. Belki yüksek hacimlerle satış yapıyoruz ama bunun ülkemize katma değeri istediğimiz kadar yüksek değil. Hatta bazen görüyoruz ki, kendi vatandaşlarımız arasındaki rekabet ile fiyat kırmaları yaşanıyor ve bu da katma degeri daha da düşürüyor.

Amerika’da iş yapmak isteyen vatandaşlarımıza tavsiyeleriniz ne olur?

En önemlisi burada iş yaparken çok profesyonel bir yaklaşım gerekiyor. Türk insanı girişimcidir, son 15-20 hatta 30 yılda işadamlarımız dünyanın çeşitli yerlerine yayıldı. Çoğu zaman kelle koltukta bir yaklaşımla Orta Asya, Uzak Dogu, Afrika pazarlarına girdiler. Bu çok güzel ama Amerika’nın iş yapma tarzı farklı. Burada daha sabırlı olunması, alt yapının iyi oluşturulması ve daha profesyonel bir tutum gerekiyor. Acele ederek hemen pazara gireyim, malımı satayım, fiyat kırayım yaklaşımı çok kısa vadeli bir düşünce olur. Buraya sağlam gelmek ve buradaki faaliyeti uzun vadeli düşünmek lazım. Çok güzel, dünyaya sattığımız sanayi ürünlerimiz var ama bunları şu ana kadar rekabetçi sekilde bu pazara sokamamışız. Her sektörde geçerli bu. burada yerel pazarı ve işleyişi bilen, güven ilişkisinin kurulabileceği yerel ortaklarla çalışmak faydalı olur.

“Yatırımcılar medikal sektörü, emlak, turizm, havacılık sektörlerindeki potansiyeli incelemeli”

Türkiye-ABD arasında karşılıklı sektörel bilgi alışverişi, tanıtım calışmaları ve somut işbirliği adına neler yapılıyor ve yapılabilir?

Burada bence iki unsur var. Birincisi karşılıklı fuarlara katılım. Memnuniyetle görüyorum ki, burada firmalarımız aslında birçok sektörel fuara gayet profesyonel bir biçimde katılıyorlar. Geçtiğimiz bir sene zarfında taş, mermer, gıda, tekstil ve otobüs konularında fuarlara katılım oldu. Ben de birçoğunda bizzat bulunmaya gayret ettim. İkinci unsur tabi ticari heyetlerin doğru sektörleri seçerek gerekli temaslarda bulunmaları. Mesela Florida örneğini düşünecek olursak burada medikal sektörü, ilaç, emlak, turizm, havacılık ve uzay sanayi öne çıkıyor. Dolayısıyla, Türkiye’den özellikle bu sektörlerden yatırımcıların buradaki potansiyeli incelemelerinde fayda var diye düşünüyorum.

Miami ve bölgesinde Kobiler için de ticari fırsatlar var mı?

Bence kesinlikle var. Öncelikle zengin ve üstün bir mutfağımız var. Miami, Tampa Orlando ve Atlanta’da bu zenginliği yansıtan çok sayıda Türk restoranı var mesela… Ama ölçek ve konsept konusu biraz geliştirilebilir. ABD’de artık çok rafine bir tüketici toplumu var. Öğünlerinin yarısını dışarıda yiyen, sürekli farklı ve daha kaliteli arayışlar içinde olan bir kitle. Biz de belki restoranlarımızda profili yükseltmek suretiyle bu sektördeki pazardan daha fazla yararlanabiliriz. Ayrıca Türkiye’de çok ciddi bir gıda sektörü var ve yavaş yavaş sektör temsilcileri Amerikan pazarına giriyorlar. Bazı çok büyük marketlerde bile artık Türk ürünlerinin Türk ismiyle satıldığını görebilirsiniz. Mesela Trader Joe’s mağazası Amerika’nın en popüler mağazalarından biri. Güney Miami’de bir mağaza var ve bir tane de Fort Lauderdale’de kuruluyor. Burada Türk balı, Türk inciri, Türk fıstığı satılıyor. Bu benim ABD’de ikinci görevim, daha önce 2001-2004 arasında da buradaydım ve o zaman neredeyse hiç bilinmiyordu Türk ürünleri. Yani 15 yılda bir atak yaparak bir farkındalık yarattığımızı düşünüyorum. Ama bu yeter mi? Bence yetmez. Bence Türk firmaları ve bilhassa kobilerimiz icin buradaki fuarlar çok önemli. Çünkü gelip burada bireysel olarak pazara girmek imkanları daha kısıtlı olan firmalarımız için oldukça zor. Bu yüzden yerel ortaklıklar kurmak ve fuarlarda çok profesyonel sunumlarla tanıtıma ağırlık vermek uzun vadede çok etkili olacaktır.

"ABD’nin ticari pastasından aldığımız sınırlı pay kabul edilemez ve geliştirilmesi lazım"

Florida ve bilhassa Miami ve çevresinde yatırım yapmak isteyen yatırımcılar hangi bilgi kaynaklarından faydalanabilirler?

Başlangıç olarak bizim ticari kuruluşlarımızın veri tabanlarından faydalanabilirler. Ancak, burada bir girişimde bulunmak, karşılıklı ticareti artırmak ve iş yapmak icin çok daha kapsamlı araştırmaya ihtiyaç var. ABD’de yatırım kararlarında etkili olabilecek, kamuya açık bir sürü bilgi bulmak mümkün. Mesela Miami-dade County bölgesinin ekonomi ve yatırım bakanlığı olarak adlandırabileceğimiz bir kuruluş var, adı Beacon Council. Hangi durumda hangi sektörlere teşvik verilir, hangi alanlarda fırsatlar var bunların hepsi istatistikler olarak ortada aslında. Ayrıca ABD’de iş yaparken danışmanlık şirketleri ve avukatlarla çalışmak lazım. Bu belki ilk etapta maliyetleri artırabiliyor ama geri dönüşü çok daha pozitif oluyor. Yabancısı olduğunuz mevzuat ve alt yapıya bağlı hatalardan kaynaklanabilecek kayıplar önleniyor.

Florida eyaleti bazında bakıldığında dahi Çin ve Hindistan ABD’nin önemli ticaret ortakları arasında iken, Türkiye’nin de atağa geçmesinin önü nasıl açılabilir?

Türkiye, ABD ekonomisi içinde ithalat-ihracat sıralamasında genelde 30 ile 40. sırada yer alıyor. Bu bizim yeterli gördüğümüz bir sıralama değil. Dünyanın en büyük ticaret hacmine sahip ABD’nin ticari pastasından aldığımız sınırlı pay kabul edilemez ve geliştirilmesi lazım. Ama bunun için de işadamlarımızın ABD pazarına daha organize girmesi gerekiyor. Devletimizin de bakanlıklar nezdinde burada elbette rolü olmalı ve bu konuda girişimler de var. Biz konsolosluk olarak henüz yeniyiz ama karşılıklı ticaret heyetlerinin bir araya getirilmesi icin bazı girişimler sürdürüyoruz ve bunların ilki 2016 senesi içinde hayat bulacak. Unutmayalım burada bu konulardaki planlama bile çok uzun vadeye yayılıyor. Burada yerel makamlara önümüzdeki üç ay içinde bir ticaret heyeti oluşturalım derseniz ‘bir dakika, biz şu an 2017’yi planlıyoruz’ diyorlar. Bunlara alışmak ve uzun vadeli düşünmek gerekiyor. Türkiye’den zaman zaman ticaret heyetlerimiz geliyor, bunların da planlı ve profesyonel şekilde, daha önceden araştırma yaparak gelmesinde fayda var. Kredibilitemiz açısından her türlü planlamayı çok önceden ve çok detaylı yapmak lazım. Ticaret odalarımızın düzenleyeceği temaslar için de aynı yaklaşım benimsenmeli. Bu arada, Eskişehir Ticaret Odası yaklaşık 100 kişilik bir heyetle 2-3 hafta icinde Amerika’ya bir seyahatte bulunacaklar. Bizler konsolosluk olarak bu gibi seyahatlerden ne kadar erken haberdar olursak, temasların verimliliği konusunda o kadar destek olabiliriz… Bütün bunlar dikkate alındığı takdirde, karşılıklı çok fazla fırsat oldugunu düşünüyorum. Çünkü dediğim gibi çok güzel ürünlerimiz var ve doğru bir pazarlama stratejisi ile çok daha başarılı olacağımıza inancım tam.

Turizm sektörüne yönelik yürütülen veya planlanan projeler var mı?

Turizm kesinlikle bizim önceliklerimizden biri. Ülkemize daha fazla turizm ve dolayısıyla daha fazla gelir sağlamak. THY’nin buraya ve Atlanta’ya iki yeni hat açması bence bu konuda çok etkili olacak. Atlanta seferleri önümüzdeki Mayıs ayında başlayacak. Öte yandan, ABD’den Türkiye’ye giden her 4 turistten 3’ü kruvaziyer gemileriyle gidiyor. Yani ülkemiz bu potansiyeli zaten değerlendiriyor ama bu da yine gelişime açık bir alan. Unutulmamalı ki Amerikan turisti kruvaziyer turizmine çok alışkın ve çok seviyor. Gemiye binip üç dört şehir dolaşıp oraya yüklü gelir bırakıp ülkesine geri dönüyor. Bu alanda özellikle Karayipler ve Miami kruvaziyer turizminin başkenti niteliğinde. Ülkemiz de bu konuda çok iddialı. Birçok kruvaziyer firmasının merkez ofisleri Miami ve Fort Lauderdale civarında. Geçtiğimiz günlerde, THY’nin de katıldığı, bazı temaslarda bulunduk bu konuda. Karşılıklı daha iyi paketler oluşturuluyor şu anda. Maalesef, ülkemizin bulunduğu bölgede çıkan bazı çatışmalar algıyı zaman zaman olumsuz etkileyebiliyor. Oysa biliyoruz ki bir turist ülkemize gittiği zaman güven içinde ve keyifli zaman geçirebiliyor. Ancak Amerikan halkı örneğin Suriye’de yaşanan bir çatışmayı tam izole edemiyor. Kısacası, bunları aşmak için algıyı doğru yönetmek önemli. Nihayetinde, THY’nin iki yeni hattı ve agresif bir pazarlama stratejisi sayesinde Türkiye’ye giden hem normal hem de kruvaziyer turist sayısında artış olacaktır.

"Fed eninde sonunda kademeli olarak faiz hadlerini yükseltmek zorunda"

Sizin ekonomiye özel ilginiz oldugunu biliyorum. O halde soralım.. Global ekonomi büyük ölçüde Fed’in önümüzdeki dönem izleyeceği stratejiye odaklanmış durumda. Bu da ABD ekonomisin dinamiklerine bağlı.. Sizce ABD’de kriz sonrası gelinen mevcut nokta, Fed’in önümüzdeki ay bir faiz artırımı yapmasını mümkün kılıyor mu?

ABD ekonomisi krizden bu yana çok mesafe kaydetti. Dolayısı ile Fed’in eninde sonunda kademeli olarak faiz hadlerini yükseltmek zorunda oldugunu düşünüyorum. Bu adımın atılması, bir sonraki olası kriz durumunda da önemli olacak. Yani, Fed faizleri çok uzun süre çok düşük tutarsa ekonomi tekrar durgunluğa doğru gittiği takdirde kullanabileceği silah sayısı çok ciddi sekilde azalmış olacak. Öte yandan ben Fed’in ABD ekonomisine dair dinamiklerin yanı sıra, gelişen piyasalardaki gelişmeleri ve dünya konjonktürünü de dikkate aldığını düşünüyorum. Global finansal dengeleri bozmamaya gayret ederek adım atmasını bekliyorum. Bunun zamanlaması Aralık ayı olabilir de olmayabilir de.. Bu bekleyiş bir iki yıldır sürüyor zaten. Bence Avrupa ve Japonya’nın durgunluktan çıkmak için uygulamaları muhtemel görünen genişlemeci politikalar Fed’in elini artırım konusunda kısmen rahatlatırken, ABD’de yaklaşan seçimler kararın biraz daha ötelenmesine yol açabilir. Her ne kadar Fed kararlarında siyaset üstü bir tavır içinde olsa da, seçimlere uzanan süreçte ekonominin hızının kesilmemesi, istihdama ve büyümeye odaklı olunması istenebilir. Her halükarda, ben çok kayda değer ve hızlı bir faiz artırım stratejisi izleneceğini beklemiyorum…

Global piyasalarda Fed ve diğer büyük merkez bankalarının hamleleri beklenirken, Türkiye’de geçen hafta 5 ay arayla ikinci kez seçimler gerçekleşti ve bitti. Artık yeniden ekonomi gündemine odaklanmaya başlarken soralım.. Sizce, önümüzdeki dönemde, Türkiye ekonomisinde nasıl bir tablo hakim olacak? Fed’in faiz artışına gitmesi durumunda Türkiye nasıl etkilenecek?

Açıkçası ben Türkiye’nin Fed’den çok fazla etkileneceğini düşünmüyorum. Birincisi, çok dinamik ve üretime dayalı bir ekonomimiz var. Türkiye’de reel ekonomi çok gelişti gerçekten. Öte yandan seçim öncesi bir siyasi belirsizlik vardı, şimdi o da yok. En azından önümüzdeki dört yıl boyunca tek parti hükümeti olacağı biliniyor ve bu yatırımlar adına önemli bir güvence. Ayrıca Fed’in faiz artırımına dair endişeler sadece Türkiye değil tüm gelişen ülkelerden para çıkışına zaten sebep oldu ve büyük ölçüde fiyatlandı. Yani kısıtlı kalmasını beklediğim Fed faiz artışlarıyla yeni ve büyük sermaye çıkışları yaşanmasını beklemiyorum. Tam tersi Türkiye belki pozitif ayrışabilir, çünkü siyasi belirsizlik giderildi. En kötü dönemde %3’un altına inmeyen, güçlü diyebileceğimiz bir büyüme trendine sahibiz. Bankacılık sektörümüz çok sağlam, dış borcumuz çok düşük, özel sektör borçluluğumuzda bazı sıkıntılar var ama bence büyük bir risk teşkil etmiyor. Ancak elbette bazı yapısal reformlar her zaman gerekli.

Başkonsolosa kur sorulur mu? Ekonomiyle bu kadar ilgili ise sorulur! Nokta atışına gerek yok, bir bant tahmini yapar mısınız?

Bu çok spekülatif olacak ve inşallah mahçup da olmam ama ben şahsen kişisel bir yatırım yapacak olsam kurun çok uzun süre $/TL 3 eşiğinin altında kalacağını baz alırdım. Ayrıca, bir de siyasi istikrar dönemlerinde kur genelde sabit kalmıştır, bunun da unutulmaması gerektiğini düşünüyorum.

Merkez bankası ve ekonomi yönetimi tarafında neler bekliyorsunuz? Geçmişte yaşanan özerklik tartışmaları ve çeşitli uyuşmazlıklar her iki yapıda beklenen kadro değişiklikleri de dikkate alındığında zorlu bir sürece işaret ediyor mu sizce?

Hayır, ben bu konularda önümüzdeki dönemde zorlanacağımızı düşünmüyorum. Tabi ki hükümet ve siyasetçilerimiz kendi tutumları doğrultusunda görüşlerini beyan edecekler. Onlar her zaman istihdam ve büyüme odaklı konuşacaklar. Merkez Bankası da fiyat istikrarı başta olmak üzere bunlardan farklı bir amaç gütmüyor aslında. Ama onlar biraz daha sürdürülebilir bir mali denge içinde bunun olmasını tercih ediyorlar ve bu yüzden de bağımsızlar. Herşeyden önce TCMB’nın çok iyi yetişmiş ve çok tecrübeli bir personel yapısı var. Dolayısıyla isimlerden ziyade bu köklü yapıya bir kredi verilmesi lazım.

Geçtiğimiz yıllarda çok başarılı bir yönetime imza atıldı. Hatta literatüre geçip mevcut başkanımız döneminde ödül de aldılar. Dünya finansal piyasalarında çok büyük istikrarsızlık olduğu dönemlerden nispeten daha az etkilenerek çıkmamızı sağlayan politikalar izlediler. Kısacası bu konuda çok önemli bir uzmanlığa sahibiz ve bu gurur duyulacak bir husus. Ben ilerde her hangi bir çalkantı beklemiyorum ve biz yolumuza yeni başkanın kim olduğundan bağımsız olarak devam ederiz diye düşünüyorum. Ekonomi yönetimi kadroları için de aynı şey geçerli. Yeni yönetim yine en güçlü isimlerden, en tecrübeli ve yüksek uzmanlık seviyesinde isimlerden olusacaktır. Belki eski üst düzey yetkililer devam edecek veya belki yenileri gelecektir. Bunlar olağan şeyler. Geçmişte maliye bakanımız da değişti ve yeni bakanımız görevinde gayet başarılı oldu. Elbette dünyada kişilere atfedilen güvenilirlik unsuru bizde de var. Ama ülkemizde itibarlı ve bu işleri bilen çok sayıda değerli insan var gerçekten ve bunun bir avantaj teşkil ettigini düşünüyorum.