Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk-İş 22. Olağan Genel Kurulu'ndaki konuşmasında "Asgari ücretin tanımlanmasının önemli olduğunu belirterek, "Bin 300 liranın altında hiçbir işveren yanında çalıştırdığına ücret ödeyemez. En az vermesi gereken rakam nedir? Bin 300 liradır. İster batıda olsun, ister doğuda olsun her yerde bunu vermek durumundadır. 'Efendim Güneydoğu'da, Doğu'da geçim şartları daha kolay, dolayısıyla 600 liraya, 700 liraya da burada çalışan var' diyemezsin, bin 300 lira vereceksin" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir otelde düzenlenen Türk-İş'in 22. Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin en büyük işçi sendikası olan Türk-İş'in 22. Genel Kurulu'nun hayırlı olmasını dileyerek, emekleriyle, alın teriyle Türkiye'nin gelişmesine, kalkınmasına, büyümesine, güçlenmesine katkıda bulunan işçilerin her birinin pak alınlarından öptüğünü belirtti. 

"Bizim inancımızda emek kutsaldır, çalışanın hakkının alın teri kuramadan tam ve zamanında verilmesini tavsiye eden bir dinin mensuplarıyız" diyen Erdoğan, kültürde de aynı yönde güçlü bir anlayış olduğunu, Türkiye'nin en köklü işçi sendikaları konfederasyonları olan Türk-İş'in de bu bakımdan büyük bir misyonun sahibi olduğunu kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk-İş'in ideolojik saplantıların değil işçilerin hakkını, hukukunu emeğin gücüyle ve meşruiyet sınırları dahilinde koruduğu sürece çok daha güçlü ve etkili bir yapı olacağını vurgulayarak, "Geçmişte ülkemiz bu konuda çok acı tecrübeler yaşadı, bu ülke işçinin hakkını savunmak yerine işçiyi istismar edenleri gördü. Sendika, konfederasyon ağaları gördü. Ülkemizdeki işçilerin sadece yüzde 11,2'sinin sendikalı olmasında sendikalara duyulan bu güvensizliğin hiç mi rolü yoktur?" diye konuştu. 

Türkiye'nin uzun yıllar 1 Mayıs krizleri yaşadığını, 1 Mayıs'ın işçi bayramı olarak kutlanması için pek çok girişim yapıldığını, mücadele verildiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bu çabaların çoğunda 1 Mayıs sadece bir bahane olarak, bir araç olarak kullanılmıştır. Bu konu samimi olarak hükümetin gündemine getirildiğinde işin rengi değişmiştir. Biliyorsunuz Başbakanlığım döneminde bu meseleye sahip çıktık, gerekli yasal düzenlemeleri yapıp, 1 Mayıs'ı resmen işçi bayramı olarak ilan ettik. Fakat 1 Mayıs bahanesiyle ülkenin ve milletin huzurunu kaçırmak için uğraşanları ne yazık ki bu da durduramadı. Resmen kabul edilmiş bir bayram olmasına, bu çerçevedeki her türlü etkinliğe izin verilmesine rağmen, yine ortalığı yakıp yıkanlar, cam çerçeve indirenler, polise saldıranlar var. Çünkü bunların 1 Mayıs'ı bayram olarak, bir işçi bayramı olarak görmek diye dertleri yok. Zaten çoğu işçi falan da değil. Üniforma giyerek, marjinal örgütlerin flamalarını taşıyarak, yüzlerini gizleyerek, ellerinde molotoflarla, sopalarla, taşlarla yollara düşen kişilerin amacı en başından belli zaten. Kaos çıkarmak, terör estirmek, bu şekilde dikkat çekmek, amaçları bu. Maalesef bizim medyamız ve aralarında sendikaların da bulunduğu bir takım sivil toplum kuruluşları da bu güruha sahip çıkıyor ve onlar eylem zemini hazırlıyor. Halbuki medya bu şovları görmese, bunları parlatmasa, diğer gruplar bu provokatörleri aralarına sokmasa, inanın hiçbiri sokağa inmeye dahi cesaret edemezler. Tabi maksat üzüm yemek değil, ülkede 1 Mayıs bayramını kutlamak değil, bağcıyı dövmek, bu tür olaylar üzerinden siyasi sonuç devşirmeye çalışmak olunca maalesef her yıl istenmedik, arzu edilmedik görüntülere şahit oluyoruz."

"Yarını bugününden daha iyi olacak"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'de medya ve sivil toplum örgütleri dahil tüm kurumlar gerçekten demokrasinin ve özgürlüklerin yanında yer aldığında bu sıkıntının da aşılacağını vurgulayarak, "Ben bu konuda umutluyum. Türkiye'nin sadece geçtiğimiz 13 yılında yaşanan hadiseleri şöyle bir gözümüzün önünden geçirdiğimizde umutlu olmak için çok sebebimiz var. Türkiye'nin bugünü dününden daha iyi, inşallah yarını da bugününden daha iyi olacak" diye konuştu. 

Asgari ücretin 2002 yılında 184 lira, bugün bin lira olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yılbaşından sonra bin 300 liralık asgari ücretin konuşulduğuna işaret etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Asgari ücreti ne olarak tanımlıyoruz? Bin 300 liranın altında hiçbir işveren yanında çalıştırdığına ücret ödeyemez. En az vermesi gereken rakam nedir? Bin 300 liradır. İster batıda olsun ister doğuda olsun her yerde bunu vermek durumundadır. 'Efendim Güneydoğu'da, Doğu'da geçim şartları daha kolay, dolayısıyla 600 liraya, 700 liraya da burada çalışan var' diyemezsin, bin 300 lira vereceksin" değerlendirmesinde bulundu. 

Erdoğan, 2002 yılında Türkiye'de emekli maaşı tabanının 66 lira ile 376 lira arasında değiştiğini anımsatarak, bugün 785 lira ile bin 514 lira arasında değişen bir taban emekli maaşı bulunduğunu kaydetti.

Yılbaşından sonra emekli maaşlarının tabanının da bin lira gibi bir alt sınıra getirileceğini bildiren Erdoğan, "O zaman bu sorun daha da hafiflemiş olacak. İşte emekçi dostu olmak budur. Bu taban, tavan noktasında bir sınır var mı? Yok. Ne veriyorsan onu ver" dedi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisinden önceki konuşmacıların G20 Liderler Zirvesi'nde yaptığı konuşmayı hatırlattıklarını belirterek, şöyle konuştu:

"Evet, böyle inandığım için bunu söylüyorum. Buna ben bir taraftan paylaşımcılık derken diğer taraftan da şunu söylüyorum; gelin, bizim değerlerimizin içerisinde bir kanaat var, kanaati her zaman işçiden beklemeyin, işveren olarak siz de kanaat ekonomisini bir öğrenin, kanaatten yana olun. Eğer işverenler olarak bu kanaat ekonomisine inanırsak o zaman inanıyorum ki terini kendine sermaye, kazanç edindiğin bu insanlarla o paylaşıma girdiğin andan itibaren kazancın daha da bereketlenecektir. Buna aynı zamanda ben 'bereket ekonomisi' diyorum.

Çalışırken, emekli olduğunda da vatandaşımızın geçinebileceği asgari ücreti alabilmesi için gayret ettik, hamdolsun bugünlere geldik. İnşallah önümüzdeki yıllarda çok daha iyisi olacak, milletçe güçleneceğiz. Türkiye geliştikçe, büyüdükçe, kazandıkça bundan her kesim gibi işçilerimiz de hak ettikleri payı alacaklar. Pastayı büyütmezsek kendimize düşen dilimi de büyütemeyiz. Hele pastayı tahrip etmek için uğraşırsak elimizdekinden de oluruz. Bunun için hepimizin aynı gemide olduğu bilinciyle hareket etmeliyiz. Ülkemizi ne bölücü terör örgütüne ne Paralel Devlet Yapılanması çetesine ne dış düşmanlarımıza ne de sadece kendi çıkarları ve hırsları için bunlara destek olanlara bırakmayacağız."