Şimşek: 2016 büyümesi yüzde 4,5 olur
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, "2016 büyümesi yüzde 4,5 olur" dedi
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Orta Vadeli Programı (OVP) açıklıyor.
Şimşek, "2016 büyümesi yüzde 4,5 olur, 2017 ve 2018'de %5 büyüme öngörüyoruz" dedi.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, "Küresel büyüme kriz öncesi seviyelerin oldukça altında" şeklinde konuştu.
Şimşek, "Önümüzdeki üç yılda gelişen ülkelerin küresel büyümeye katkısı azalacak" şeklinde konuştu ve "Euro bölgesi toparlanması AMB'nin genişleyici para politikasıyla hızlanacak"dedi.
Mehmet Şimşek, "Emtia ihrac eden ülkelerdeki talep düşüşü bizi dolaylı olarak etkiliyor.Dünya ticaret hacminde bir miktar toparlanma öngörülüyor,para politikasındaki normalleşme önümüzdeki döneme damga vuracak,senkronize faiz artışı olmaması ile ABD faiz artışı etkisi sınırlı olur" dedi.
Bakan Şimşek şöyle sözlerine şöyle devam etti, " TL'deki değer kaybı önemli boyutta ama diğer gelişen ülkeler farklı değil,enflasyonun %5-7 aralığına düşmesi için çok ciddi çalışmalar yapacağız. Enflasyonun yapısal sebeplerine odaklanacağız, büyümenin finanasmanında yurtiçi tasarruflar öne çıkacak.2015'te cari açığın %4,4'e gerilemesini bekliyoruz ve bununla birlikte cari açık 2018'de %3,5'luk sürdürülebilir düzeye ulaşacak. Yurtiçi tasarruf oranının 2018'de %18 olacağını öngörüyoruz. İşsizlik oranı ise 2018'de %9,6'ya düşmüş olacak. Enflasyonun 2016 yılı sonunda %7,5'a gerilemesini öngörüyoruz ve 2018'de ise %5'e inmesi için gereken her şey yapılacak."
Şimşek,"2016'da bütçe açığı %1.3'e çıkması bekleniyor. Faiz dışı fazlada ise 2017'den itibaren yükseliş trendine girilecek. Faiz dışı fazlanın ise %1'e çıkmasını öngörüyoruz. Genel kamuda faiz dışı fazlanın 2016'da %0,6 olması öngörülürken 2017'de %1,1, 2018'de %1,3 olacak. Kamu borcu oranı ise 2018'de %29.5 olarak öngörülüyor" dedi.
Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, 2015 için yüzde 3 olarak öngörülen büyümenin yeni Orta Vadeli Program'da yüzde 4'e yükseltildiğini, 2016 için büyüme beklentisinin yüzde 4,5, 2017 ve 2018 için de yüzde 5 olarak belirlendiğini bildirdi.
Şimşek, Maliye Bakanı Naci Ağbal ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın yanı sıra kamu kuruluşlarının üst düzey yöneticilerinin katılımıyla Kalkınma Bakanlığı Konferans Salonu'nda düzenlediği basın toplantısında Yeni Orta Vadeli Programı (2016-2018) açıkladı.
Şimşek, 2015 için yüzde 3 olarak öngörülen büyümenin yeni Orta Vadeli Program'da (OVP) yüzde 4'e yükseltildiğini, 2016 için büyüme beklentisinin yüzde 4,5, 2017 ve 2018 için de yüzde 5 olarak belirlendiğini belirtti.
2015 için yüzde 10,5 olarak öngörülen işsizlik oranının yeni OVP’de yüzde 10,2'ye çekildiğini, program dönemi sonunda ise işsizlik oranının yüzde 9,6'ya düşmesinin beklendiğini açıklayan Başbakan YardımcısıŞimşek, 2015 için öngörülen enflasyon oranının ise yeni OVP’de yüzde 8,8'e yükseltildiğini bildirdi.
Yeni OVP'de 2016 için enflasyon beklentisi yüzde 7,5, 2017 için yüzde 6, 2018 için de yüzde 5 olarak belirlendi.
Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Avro Bölgesi'nde ilerleyen süreçte büyüme rakamlarında toparlanma beklendiğini belirterek, "Bu da tabii Türkiye için olumlu bir haber. Çünkü Avrupa Birliği Türkiye’nin en büyük ticaret ortağıdır" dedi.
Şimşek, Maliye Bakanı Naci Ağbal ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın yanı sıra kamu kuruluşlarının üst düzey yöneticilerinin katılımıyla Kalkınma Bakanlığı Konferans Salonunda düzenlediği basın toplantısında Yeni Orta Vadeli Programı (2016-2018) açıkladı.
Küresel büyümenin, ekonomik kriz öncesi seviyenin oldukça altında seyrettiğini anımsatan Şimşek, “Küresel kriz öncesinde büyüme yaklaşık yüzde 5 civarındayken, son 8 yıla baktığımız zaman yaklaşık yüzde 3 civarına kadar inmiş durumda. Ondan sonraki 3 yıllık dönemde ise yüzde 3,8 olarak görmekteyiz. Özetle, küresel büyüme kriz öncesi seviyelerin oldukça altında. Toparlanma yavaş olacaktır” ifadelerini kullandı.
Büyümeye gelişmekte olan ülkelerin katkısı güçlüyken, artık yavaşladığını vurgulayan Şimşek, 2002-2007 döneminde yüzde 4,7’lik küresel büyümenin yüzde 3,3’ünün gelişmekte olan ülkelerden kaynaklandığını ve bunun da büyümenin yüzde 70’ine tekabül ettiğini kaydetti. Küresel kriz sonrasında yüzde 3,2’ye gerileyen büyümenin yüzde 87’lik kısmının gelişmekte olan ülkelerden kaynaklandığını bildiren Şimşek, “Önümüzdeki üç yıla baktığımızda küresel büyümeye gelişmekte olan ülkelerin katkısının yavaşlayacağını, gelişmiş ülkelerin katkısının katkısının bir miktar artacağını görüyoruz” diye konuştu.
Şimşek, dünya ekonomisinin en önemli motorlarından biri olan ABD ekonomisinde büyümenin nispeten güçlü seyrettiğini fakat geçmişteki önemli motorlardan Avro Bölgesi'nin henüz toparlanma sürecinde olduğunu ve büyümenin zayıf seyrettiğini vurguladı. Avro Bölgesi'nde ilerleyen süreçte büyümenin toparlanmasını beklediklerini ifade eden Şimşek, burada avrodaki değer kaybı, petrol fiyatlarındaki düşüş ve en önemlisi de Avrupa Merkez Bankasının genişleyici para politikasının etkili olacağını bildirdi. Şimşek, “Bu da tabii Türkiye için olumlu bir haber. Çünkü Avrupa Birliği Türkiye’nin en büyük ticaret ortağıdır” değerlendirmesinde bulundu.
"Gelişmekte olan ülkelerde risk iştahı azalıyor"
Başbakan Yardımcısı Şimşek, işsizlik oranlarının ABD’de kriz öncesi dönemin de altına doğru indiğini ancak Avro Bölgesinde işgücü piyasasındaki katılıklar nedeniyle toparlanmanın göreceli olarak zayıf seyretmesi neticesinde henüz kriz öncesi seviyelere inemediğini söyledi.
Gelecek dönemde Avrupa’daki toparlanmayla birlikte işsizlik oranında bir iyileşme görülebileceğine işaret eden Şimşek, enflasyon trendinin küresel olarak düşük seyrettiğini vurguladı.
ABD ve Avro Bölgesi'nde enflasyonun düşük seyrettiğini anlatan Şimşek, gelişmekte olan ülkelerdeki yavaşlamanın çok önemli bir husus olduğunu, çünkü bununla beraber risk iştahının azaldığını bildirdi. Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Küresel dış ticaret hacminde bir yavaşlama söz konusu. Bu da bütün ülkeleri olduğu gibi Türkiye’yi de etkiliyor. Düşük emtia fiyatları bizim için bir avantajdır fakat emtia ihraç eden ülkelerdeki talep düşüklüğü bizi dolaylı olarak etkiliyor. Gelişmiş ülke para politikaları arasında bir ayrışma söz konusu. Amerika’da faiz artışı sürecinin başındayız, fakat Japonya’da ve Avrupa’da henüz parasal genişleme devam ediyor ve burada faiz artışından bahsetmek için çok erken. Aslında senkronize bir faiz artışının olmaması tabii ki olumlu bir gelişme. Gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarında ciddi bir yavaşlama var. Bu da gelişmekte olan bütün ülkeleri etkiliyor. Jeopolitik gerginlikler ve siyasi belirsizlikler, Türkiye’de bir siyasi belirsizlik yok ama bölgemizdeki gerginlikler tabii ki etkili olmaktadır. Diğer gelişmekte olan belirsizler tabii ki önem arz etmektedir.”
"Dünya ticaret hacminde bir miktar toparlanma öngörülüyor"
Gelişmekte olan ülkelerin, özellikle Çin ve Hindistan hariç, büyüme oranlarının kriz öncesi dönemlerin oldukça altında seyrettiğine dikkati çeken Şimşek, gelecek dönemde çok kısmi bir iyileşme öngörüldüğünü belirtti.
Dünya ticaret hacminin benzer şekilde küresel kriz sonrasında öncesine oranla yavaşladığını bildiren Şimşek, “Küresel kriz öncesi yüzde 7,5 civarında büyüyen dünya ticaret hacmi, küresel kriz sonrası dönemde yüzde 2,9 oranında büyüdü. Önümüzdeki dönemde bir miktar toparlanma öngörülmektedir ve 2016-2018 döneminde küresel ticaret hacminin yüzde 4,4 düzeyine çıkması beklenmektedir” değerlendirmesinde bulundu.
Şimşek, petrol fiyatlarının 2014’ün yaz aylarında gerilemeye başladığını anımsatarak, OPEC’in herhangi bir arz kısıntısına gidememesi etkisiyle ciddi bir arz fazlası oluştuğunu söyledi. Fiyatlardaki bu düşüşün, petrol fiyatlarındaki düşüşün petrol ihracatçıları açısından oldukça olumsuz bir trend olduğunu ve bütçe gelirleri ile dış dengelerini olumsuz yönde etkilediğini belirten Şimşek, gelişmiş ve petrol ithalatçısı ülkeler açısından ise bu durumun dolaylı etkileri de olan, olumlu bir trend olduğunu anlattı.
Şimşek, emtia fiyatlarında bir gerileme yaşandığını belirterek, bu fiyat gerilemesinin 2011 sonrasında yüzde 50’ler düzeyini aştığını kaydetti. Şimşek, bu fiyat gerilemesinin Çin ekonomisindeki zayıflamanın en önemli belirleyici faktör olduğuna işaret etti.
Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, yeni Orta Vadeli Program'da (OVP) ekonomik büyümenin 2015’te yüzde 4, 2016’da yüzde 4,5, 2017 ve 2018’de yüzde 5 olmasını öngördüklerini belirterek, rakamlara ağırlıklı olarak iç talep, kısmen de dış talebin etkisiyle ulaşılacağını söyledi.
Şimşek, Maliye Bakanı Naci Ağbal ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın yanı sıra kamu kuruluşlarının üst düzey yöneticilerinin katılımıyla Kalkınma Bakanlığı Konferans Salonu'nda düzenlediği basın toplantısında Yeni Orta Vadeli Programı (2016-2018) açıkladı.
Gelecek döneme damgasını vuracak konulardan birinin para politikasındaki normalleşme süreci olduğunu vurgulayan Şimşek, ABD'de faiz artış sürecinin muhtemelen kademeli olarak devam edeceğini, Avro Bölgesi ve Japonya’da parasal genişlemenin sürdüğünü, faiz artışı için ise çok erken bir dönemde bulunulduğunu söyledi. Şimşek, senkronize bir faiz artışının olmamasının kısmen Amerika’daki normalleşmenin etkisini sınırlayacağını düşündüklerini ifade etti.
Gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akışında uzun yıllardan sonra çok ciddi düşüş söz konusu olduğuna işaret eden Şimşek, 2015’te gelişmekte olan ekonomilerden net olarak 540 milyar dolar çıkış yaşandığını dile getirdi. Şimşek, bu çıkışın azalarak da olsa bu yıl da devam edeceğinin öngörüldüğünü kaydetti.
Bu durumun gelişmekte olan ülkelerin para birimlerini etkilediğine değinen Şimşek, “TL’deki değer kaybı önemli boyuttadır ama Brezilya’da, Güney Afrika’da, bütün diğer ülkelerde resim çok farklı değildir. Bu çıkışlar çok büyük montanlı olduğu için yansımaları da büyük olmuştur” diye konuştu.
Mehmet Şimşek, OVP’nin amacının istikrarlı, kapsayıcı, nitelikli büyümeyi artırmak olduğunu söyledi.
Enflasyonu düşürmenin çok öncelikli bir alan olduğunu ifade eden Şimşek, enflasyonun, geçen yıl Türk lirasındaki değer kaybı ve gıda fiyatlarındaki nispeten yüksek artışlar nedeniyle hedefin oldukça üzerinde gerçekleştiğine değindi. Şimşek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bunu çok ciddiye alıyoruz. OVP’de de enflasyonun tekrar yüzde 5-7 aralığına ve yüzde 5’e doğru düşürülmesine yönelik çok ciddi bir çaba içerisine gireceğiz. Seçimler nedeniyle Gıda Komitesi gibi birtakım yapısal adımlara ilişkin çok yoğun çalışamadık belki ama OVP’yi aradan çıkarttıktan sonra işin yapısal ayağına, yani enflasyonu aşağı çekecek, verimliliği yukarı çıkartacak, işin yapısal kısmına odaklanacağız ve bu konuda ciddi çalışmalar yapacağız.”
Cari açıkta azalma eğilim bulunduğunu anımsatan Şimşek, OVP’nin temel amaçlarından birinin bu eğilimi korumak olduğunu belirtti.
Şimşek, “ekonominin rekabet gücünün, istihdam ve verimlilik seviyesinin artırılması”, “mali disiplinin kalitesinin artırılması ve kamu maliyesinin daha da güçlendirilmesi”nin de OVP’nin temel amaçları arasında yer aldığını kaydetti.
Büyüme stratejisi
Program dönemindeki büyüme stratejisine ilişkin bilgiler veren Şimşek, kapsayıcı, sürdürülebilir, yüksek büyümeyi hedeflediklerini söyledi.
Şimşek, burada beşeri sermayenin geliştirilmesi, işgücü piyasasının etkinleştirilmesi, teknoloji ve yenilik geliştirme kapasitesinin artırılması, fiziki altyapının güçlendirilmesi, kurumsal kalitenin iyileştirilmesinin en temel öncelikleri olduğunu vurguladı.
Şimşek, OVP’yi hazırlarkenki temel varsayımlarını ise "küresel ve Türkiye ölçeğinde belirsizliğinin azalması, küresel büyümenin tedrici olarak artması, Türkiye’nin ticaret ortaklarının ılımlı büyümesi, jeopolitik risklerin azalması, finansal piyasalardaki dalgalanmalarda dalga boylarının düşmesi, Fed’in faiz artırımının tedrici olması ve atacağı adımların yansımalarının sınırlı olması, büyümenin finansmanında yurtiçi tasarrufların ön plana çıkması, bir miktar da yurtdışı doğrudan sermaye girişi ve uzun vadeli borçlanmaya yönelinmesi, dış ticaret hadlerinde göreceli iyileşme olması" şeklinde sıraladı.
Büyüme rakamlarına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Şimşek, şöyle konuştu:
“2015’te büyümenin yüzde 4 olacağını öngörüyoruz. Hatırlarsanız OVP’de yüzde 3’e çekmiştik. O dönemde çok ciddi bir siyasi belirsizlik vardı. Önümüz göremiyorduk ama 3. çeyrek verileri beklediğimizden daha iyi geldi. 4. çeyrekteki öncü göstergelere baktığımızda momentumun, ivmenin devam ettiğini görüyoruz. Bu nedenle yüzde 4’lük bir büyümenin 2015 için gerçekleşebilir olduğunu öngörüyoruz.
Büyüme 2016’de yüzde 4,5’e ulaşacak. Bu şekilde bir öngörümüz var. 2015’teki yüzde 4’lük büyüme belki Türkiye standartlarına göre hala mütevazı sayılabilir ama bu dönemde Çin, Hindistan hariç gelişmekte olan ülkelerin yüzde 1,8 büyüyeceğini dikkate alırsanız Türkiye’deki büyümenin ne kadar anlamlı ve nispeten yüksek olduğunu görebilirsiniz.
Şimşek, yüzde 4,5’lik büyümeye, siyasi belirsizliğin azalması ve özel sektör yatırımlarının artması, gelirler politikasıyla yurtiçi talebin canlanması, dış talebin büyümesiyle ulaşılmasını öngördüklerin dile getirdi. Şimşek, şunları kaydetti:
“Ağırlıklı olarak iç talep, kısmen de dış talebin etkisiyle büyüme yüzde 4,5 seviyesine ulaşabilir.
2017 ve 2018’de yüzde 5’lik büyüme hedefimiz bulunmaktadır. Orta vadeli dönemde büyümeyi destekleyecek unsurlar üretken alanlara yönelik yatırımlar,artan yurtiçi tasarruflar, özel kesim yatırımları ve özellikle yapısal reformalardan kaynaklanan verimlilik artışı. Dolayısıyla yüzde 5’lik büyümeye yatırımlar, verimlilik artışı üzerinde ulaşmayı hedefliyoruz."
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, "GSYH'ye oran olarak 2014 yılında yüzde 5,8 olan cari açığın 2015'te yüzde 4,4’e gerilemesini bekliyoruz. Sonraki yıllarda da bu aşağı yönlü trend devam edecek" dedi.
Şimşek, Kalkınma Bakanlığı Konferans Salonu’nda düzenlenen basın toplantısında Yeni Orta Vadeli Programı (OVP) açıkladı.
Cari işlemler açığının GSYH’ye oranının 2014 yılında yüzde 5,8 olduğunu hatırlatan Şimşek, 2015'te yüzde 4,4’e gerilemesini beklediklerini söyledi. Şimşek, sonraki yıllarda da bu aşağı yönlü trendin devam edeceğinin altını çizerek, bunun için kısa vadede emtia fiyatlarının etkisinin önemli olduğunu, orta vadede belirleyici faktörün reform programının etkileri olduğunu dile getirdi. Reform programı ile verimliliğin artmasıyla cari açığın daha da düşeceğini vurgulayan Şimşek, 2018'de yüzde 3,5 gibi daha sürdürülebilir bir seviyeye ulaşacağını öngördüklerini bildirdi.
Şimşek, yüksek katma değerli mal ve hizmet ihracatının artacağını öngördüklerine dikkati çekerek, bu artışın başladığını, ihracat ve yurtiçi üretimin ithalata olan bağımlılığını azaltmaya devam ettiklerini belirtti.
Hizmet gelirlerinin artırılmasına yönelik kapsamlı bir stratejilerinin olduğuna işaret eden Şimşek, daha dengeli bir dış ticaret yapısı oluşacağının altını çizdi. Şimşek, “Burada uyumlu maliye, para ve gelirler politikaları ile yapısal reformların etkisi ile cari açıktaki düşüşün devam edeceğini öngörüyoruz” dedi.
"Yurtiçi tasarruf oranının 2018’de yüzde 18’e ulaşacağını öngörüyoruz"
Şimşek, 2014'te yüzde 15 olan yurtiçi tasarruf oranının 2018 yılında yaklaşık yüzde 18 civarına ulaşacağını öngördüklerini belirterek, ileriki dönemde bu artış için gereken çaba ve reformların uygulamaya konulacağını kaydetti.
Yüksek ve sürdürülebilir büyüme ve daha çok yatırım ve bu yatırımların sağlıklı finansmanı açısından tasarruf artışının çok büyük önem arz ettiğini ifade eden Şimşek, alınan tedbirlerle tasarrufların artmaya başladığını, önümüzdeki dönemde de yeni tedbirlerin devreye konulacağını söyledi.
"İşsizlik azalma eğilimine girecek"
Şimşek, Türkiye’de küresel krizin ardından 7 milyon kişiye iş imkanı sağlanmasına rağmen işsizlik oranının nispeten yüksek seyrettiğine dikkati çekerek, “Önümüzdeki dönemde işsizliğin azalma eğilimine gireceğini öngörüyoruz. Program döneminde istihdama katılımın artırılmasına yönelik uygulanacak politikalar sonucunda işgücüne katılım oranının ve istihdamın sırasıyla 1,1 puan ile 1,3 puan artmasını bekliyoruz. 2015 yılında yüzde 10,2’ye ulaşacağını öngördüğümüz işsizlik oranı dönem sonunda yüzde 9,6’ya düşmüş olacaktır" diye konuştu.
Enflasyonun da 2014’te yüzde 8,2 olarak gerçekleştiğinin, 2015 yılında yüzde 8,8’e çıktığının altını çizen Şimşek, bunda Türk Lirası’ndaki değer kaybının büyük rol oynadığını, gıda fiyatlarının etkisinin de söz konusu olduğunu bildirdi.
Şimşek, program dönemi sonunda enflasyon hedefinin yüzde 5 olduğunu dile getirerek, enflasyonun tekrar yüzde 5’e doğru inmesi için ne gerekiyorsa yapılacağını, hükümet olarak yapısal reform ayağına odaklanacaklarının altını çizdi.
Gıda fiyatlarında dünyaya oranla artışın sebeplerinin incelendiğine dikkati çeken Şimşek, buralardaki tıkanmaların çözümü için ne tedbir gerekiyorsa alınacağını söyledi. Şimşek “Önümüzdeki sene enflasyonun yüzde 7,5’e doğru gerilemesinde piyasalarda göreceli bir istikrarın bu anlamda da küresel fon çıkışının geçen sene kadar olmayacağını ve bu nedenden dolayı da gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinin geçen sene kadar baskı altına girmeyeceğini varsayıyoruz” diye konuştu.
Bütçe açığının 2016’da yüzde 1,3’e çıkacağı öngörüldü
Şimşek, merkezi yönetim bütçe açığının 2014’te yüzde 1,3, 2015’te de yüzde 1,2 olarak gerçekleştiğini belirterek, 2016’da yüzde 1,3 seviyesine çıkacağının öngörüldüğünü, bunda vaatlerin ve yapılması hedeflenen reformların etkisinin olduğunu belirtti.
Bütçe politika çerçevesinin birkaç amacının bulunduğunu, her şeyden önce ekonomik istikrarın desteklenmesinin bir öncelik olduğunu dile getiren Şimşek, büyüme potansiyelinin artırılmasının bu çerçevenin temelini oluşturduğunu kaydetti.
Bütçe açığındaki 0,1’lik artışa dikkati çeken Şimşek, gelişmekte olan ülkelerin bütçe açık ortalamasının yüzde 4 üzerinde seyrettiğini, Türkiye’nin bu anlamda büyük bir başarı hikayesi olduğunu ifade etti.
Şimşek, 2017’den itibaren vaatlerin etkisinin özellikle de asgari ücretten alınan yükün sistemden çıkmasıyla tekrar aşağı yönlü bir trend öngördüklerini dile getirdi.
“Faiz dışı fazlanın yüzde 1’e çıkmasını öngörüyoruz”
Faiz dışı dengede 2014 yılında GSYH’ya oranla yüzde 0,5 program tanımlı faiz dışı fazla verildiğinin altını çizen Şimşek, 2015 yılında yüzde 0,4’lük bir faiz dışı fazlanın söz konusu olduğunu bildirdi.
Şimşek, 2016’da faiz dışı fazlada göreceli bir düşüş beklediklerine dikkati çekerek, bunun geçici bir düşüş olduğunu ifade etti.
Bunda asgari ücretin yükünün bir miktar alınmasına yönelik kararın etkisinin olduğunu vurgulayan Şimşek, şöyle devam etti:
“2017’den itibaren tekrar bir yükseliş trendine girecektir. Şu sorulabilir, ‘Türkiye’de kamu borcu bu kadar düşükken neden hala faiz dışı fazla verme ihtiyacı var.’ Birincisi, Türkiye’nin cari açık, enflasyon ile mücadelesinde bu çok önemli bir unsurdur ama daha önemlisi önümüzdeki dönemde çok ciddi bir reform programının uygulanması söz konusu. Bu reform programı içinde kaynak gerekmektedir. Bu kaynağı bu çerçevede oluşturacağız. Program dönemi sonunda program tanımlı faiz dışı fazlanın yüzde 1’e çıkmasını öngörüyoruz.”
Şimşek, 2014 yılında GSYH’nin yüzde 0,6’sı kadar kamu kesimi borçlanma gereği varken, 2015 yılında kamu kesiminde dengeyi elde ettiklerinin altını çizerek, “Türkiye genel dengede sıfır açık vermiştir” dedi.
Kamu kesimi genel dengesinin GSYH’ya oranının gelecek 3 yıllık dönemde yaklaşık yüzde 0,3’lük bir borçlanma gereğini ortaya çıkaracağını öngördüklerini belirten Şimşek, bunun hem Türkiye’nin geçmiş dönemlerine ve tüm dünya trendlerine oranla son derece mütevazı olduğunu söyledi.
Şimşek, kamu kesimi program tanımlı faiz dışı fazlanın milli gelire oranının 2014 yılında yüzde 0,6 olarak gerçekleştiğini hatırlatarak, "Biz 2015 yılında bunun yüzde 0,8'e yükseleceğini öngörüyoruz. 2016 yılında yüzde 0,6'lık bir fazla söz konusu olacak ve bu fazla 2017'de yüzde 1,1'e, 2018'de yüzde 1,3'e yükselecek” ifadesini kullandı.
Bu çerçevede bakıldığında AB Tanımlı Brüt Kamu Borç Stokunun milli gelire oranının 2014'te yüzde 33,5 olduğunu anlatan Şimşek, bunun geçen yıl yüzde 32,6'ye gerilediğini ifade etti.
Söz konusu düşüş trendinin devam edeceğini bildiren Şimşek, 2018 yılında kamu borç stokunun milli gelire oranının yüzde 29,5'e ineceğini öngördüklerini kaydetti. Şimşek, "Bu, AB ve Avro Bölgesi borç oranının neredeyse üçte biri, OECD ülkelerinin borç oranının neredeyse dörtte biri düzeyindedir. Bu, Türkiye'nin temelleri anlamında en sağlam unsurudur ve Türkiye'nin kredi notunu desteklemektedir. Türkiye'de daha düşük bir risk primini desteklemektedir ve bu anlamda da Türkiye'nin duruşu hakikaten oldukça güçlü seyretmiştir, seyretmeye devam edecektir ki 2000'li yılların başında Türkiye ekonomisi için en büyük endişe kaynağının kamu borcu olduğu çok iyi biliniyor" değerlendirmesinde bulundu.
Toplantıda söz alan Maliye Bakanı Naci Ağbal ise, "2015'te bütçe açığı 22.6 milyar TL faiz dışı fazla 30.4 milyar TL gerçekleşti. 2015 yılı sonunda faiz harcamaları 53 milyar TL oldu. 2018'de %1'in altında bütçe açığı öngörüyoruz ve bütçenin gelir tarafında ihtiyatlı bir duruşumuz var. 2016 özelleştirme gelirlerinin 10.8 milyar TL olması öngörülüyor. 2016 bütçesinde ise bireysel emekliliğe 3.1 milyar TL ödenek öngörülüyor" dedi.