Advertisement
KÜRESEL PİYASALAR ABONE OL

Bir bankanın negatif faiz ödediğini düşünelim. Bankalar mevduat sahiplerinin paralarını bir hesapta tutmak için mudilerden para talep ediyor. Ne kadar garip gelse de, Avrupa'da bir çok merkez bankası politika faizlerini sıfırın altına çekti ve bazıları negatif faizi bir yıldan fazla süredir uyguluyor. Şimdi Japonya da negatif faizi deniyor. Bu durum bazıları için, başka seçeneklerin tükendiği bir ekonomiyi canlandırmaya çalışmaya benziyor. Bazılarıysa yabancıların paralarını başka bir yatırıma yönlendirmesini istiyor. Her halikarda, negatif faiz, finansal piyasaları çarpıklaştıran anaakımın dışında bir seçenek. Negatif faiz oranının geri tepmesinin de muhtemel olduğuna dair uyarılar geliyor. Ancak, eğer negatif faiz oranı işe yararsa, bu merkez bankaları için yeni bir dönemin başlangıcı olabilir.

Mevcut Durum

29 Ocak'ta Japonya Merkez Bankası (BoJ) negatif faiz stratejisine geçerek piyasaları şaşırttı. BoJ'un hamlesi, Avrupa Merkez Bankası'nın (AMB) negatif faiz oranını benimsemesinden 1.5 sene sonra geldi. Şimdiye kadar yan etkilerin kısıtlı olması nedeniyle politika yapıcılar sıfırın altındaki faiz oranlarını benimsemekte daha istekliler. Mario Draghi politika faizinin en düşük seviyeyi gördüğünü söyledikten sonra, AMB, 3 Aralık'ta politika faizini negatif bölgede daha da düşürdü. AMB, şimdi yüzde -0.3 gecelik faiz oranı uyguluyor. İsveç de negatif faiz uyguluyor. Danimarka para birimini euroya karşı sabit tutmak için negatif faiz kullandı. İsviçre 1970'lerden bu yana ilk kez mevduat oranını sıfırın altına çekti. Merkez bankaları tüm borçlanma faizleri için bir gösterge oluşturduğundan negatif faiz sabit getirili menkul kıymetlere de yansıyor. 2015 sonu itibariyle, euro bölgesi hükümetleri tarafından ihraç edilen tahvillerin yaklaşık üçte biri negatif faizden işlem görüyordu. Bu da tahvilleri vade sonuna kadar elinde tutan yatırımcıların yatırdıkları paranın tümünü geri alamayacağı anlamına geliyor. Bankalar müşteri kaybetmemek için negatif faiz oranını uygulamakta gönülsüz olsalar da, Julius Baer büyük mevduat sahiplerine negatif faiz uyguluyor.

Geçmiş

Negatif faizler bir yılgınlık işareti olarak ya da eleneksel politika seçeneklerinin etkinliğini kaybettiği ve yeni sınırların zorlanmasının zorunlu olduğuna dair bir sinyal olarak görülebilir. Ayrıca, negatif faiz oranının, işletmelere ya da daha zayıf bankalara kredi vermek yerine nakit stoğu biriktiren bankaları cezalandırdığı da söylenebilir. Sıfırın altında faiz oranı euro bölgesi kadar büyük bir ekonomide daha önce hiç kullanılmadı. Henüz işe yarayıp yaramayacağı konusunda yorum yapmak için çok erken olsa da, Draghi Ocak 2016'da görevini yerine getirmek için "sınır tanımayacağını" söylemişti. AMB, ABD ve Japonya'da kullanılan tahvil alım programlarını denemeden önce negatif faizi tecrübe etmeyi tercih etti. Avrupa ve Japonya'daki politika yapıcılar deflasyon ya da fiyatların birbirini tetikleyecek bir döngü içerisinde düşerek ekonomik toparlanmayı rayından çıkarmasını önlemeye çalışıyor. Euro bölgesi 1999'da kurulduğundan bu yana, kredi açığı ve rekora yakın işsizlik oranıyla mücadele ediyor.

Teori

Teoride, sıfırın altında faiz oranı şirketler ve hanehalkı için borçlanma maliyetlerini düşürmeli, kredilere olan talebi artırmalı. Pratikte, negatif faiz politikasının yarardan fazla zararının olması riski var. Eğer bankaların negatif faiz uyguladığı müşteri sayısı artarsa, nakit, bankalar yerine yastık altına gidebilir. Fed Başkanı Janet Yellen, Kasım 2013'te, pozitif ancak sıfıra yakın bir faiz oranının dahi finansal kurumların fonlanmasına yardımcı olan para piyasalarını rahatsız edebileceğini söylemişti. Aradan iki yıl geçti ve Yellen ekonomik koşullardaki değişikliklerin ABD'de negatif faiz uygulanmasını gündeme getirebileceğini söyledi. Deutsche Bank ekonomistleri negatif faizin bankaya hücum ya da bazılarının korktuğu gibi nakit birikimini artırmadığını belirtti. Bunun kısmen nedeni bankaların negatif faizleri müşterilerine yansıtmamış olması. Ancak, hala, bankaların maliyetleri kendi üzerlerine devraldıktan sonra kar marjlarında (net faiz marjında) düşüş yaşanabilir ve bankalar kredi vermeye daha az istekli olabilir. Son olarak, giderek düşen faiz oranlarının ülkeler arasında daha rekabetçi olabilmek için kur savaşlarına da neden olabileceği endişeleri bulunuyor.