Denizbank/Ateş: Faize müdahil olmak toplumda beklenti yaratıyor
DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş, "Faizin indirilmesi ya da artırılması yönünde müdahil olunması durumunda toplumda farklı beklentiler oluyor. Bu durum bazı olabilecek şeylerin bile önünü kesebiliyor""dedi
DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş, "Finansal sonuçlarımızın bu yılın ilk çeyreğinde geçen yılın aynı çeyreğine kıyasla beklentilerimiz doğrultusunda çift haneli artış göstermesini öngörüyoruz" dedi.
Ateş, İtalya'da düzenlenen CEV DenizBank Kadınlar Şampiyonlar Ligi Dörtlü Final organizasyonunda basın mensuplarının bankacılık sektörü ve Türkiye ekonomisine ilişkin soruları yanıtladı.
Bankacılık sektöründe ilk çeyreğin beklentilerinden daha iyi geçtiğini ifade eden Ateş, "Mart sonu itibarıyla kredi talebi çok düşük değil. Makro ihtiyati tedbirler sonrasında karlılık düştü.
Perakende krediler yüzde 30-40 büyürken şimdi yüzde 10'lu rakamlara düştü. Olumlu gelişmeler de oldu. Sene başından bu yana faiz oranları biraz geriledi. Mevduat oranları inişe geçti. Kredi talebi de geçen yıla göre biraz iyi" diye konuştu.
Ateş, DenizBank'ın finansal sonuçlarının bu yılın ilk çeyreğinde geçen yılın aynı çeyreğine kıyasla beklentileri doğrultusunda çift haneli artış göstereceğini belirtti.
"Moody's, Türk bankacılık sektörü değerlendirmesinde karlılığın azaldığına ve sorunlu kredilerin arttığına işaret etti. Sektörün karlılığını artırmak için regülatörlerden beklentiniz nedir?" sorusu üzerine Ateş, bankacılıkta karlılığın azaldığını ve bunun defter fiyat çarpanlarını etkilediğini söyledi.
Ateş, para kazanılmayan işe para yatırılmayacağını, dünyada bankaların defter fiyat çarpanlarının düşük olduğunu ve Türkiye'de de bu oranların çok yüksek olmadığını dile getirdi.
2008 yılı krizinden bu yana dünyada bankacılığa çok rağbet olmadığını söyleyen Ateş, "Bunun bir sürü nedeni var. Krizden sonra çok fazla makro ihtiyati tedbirler alındı. Regülasyon ve uyum önlemleri uygulandı." dedi.
Ateş, bunların bankacılık üzerine ekstra yükler getirdiğini ve Türkiye'nin de bundan büyük ölçüde nasibini aldığını aktardı.
Türkiye'de neredeyse bütün bankaların yıllık karlarının üzerine piyasalardan ya da hissedarlarından sermaye aldığına işaret eden Ateş, şöyle devam etti:
"Herhangi bir sektörde hissedardan sermaye almak demek; 'yıllık karınız büyümenizi desteklemiyor' anlamına gelir. Bu durum hissedarları mutlu etmez. Gelinen nokta itibarıyla bankacılık sektöründe yüzde 10 civarında karlılıktan söz ediyoruz. Enflasyon yüzde 8-9 seviyesinde. Sizin büyümenizi finanse edecek artı bir değer kalmıyor ve onun için hissedardan kaynak almak gerekiyor. Türkiye Bankalar Birliği (TBB), çeşitli platformlarda isteklerimizi dile getiriyor. Hükümet yetkilileri ve ilgili bürokratlara dileklerimizi aktarıyoruz.
Türkiye'de makroihtiyati tedbirler yerinde ve zamanında kullanılmıştır. Misyonunu dolduran tedbirlerin giderek genişlemeye ve gevşemeye doğru yerini bırakması gerekiyor. Türkiye'nin makro ekonomik göstergeleri yerinde olduğu için Moody's kredi notumuza dokunamadı. Not görünümünü pozitife çevirecek kadar da cesur olamadı. Kamu borcu tek hanede, bütçe açığı yüzde 2'nin altında, cari açığın milli gelire oranı yüzde 4 civarında. Böyle kaç tane ülke var diye sıralasanız Türkiye çok az ülkeden birisi konumundadır. Moody's çeşitli risklere binaen notumuzu ve not görünümümüzü korudu."
"Fed'in faiz artışı başka bahara kaldı"
Türkiye'nin sığınmacı sorunu ve sınırında hala çözülememiş problemler olduğunu anımsatan Ateş, bütün bunları üst üste koyduğunuzda iş yaratma hadisesinin ön plana çıktığını belirtti.
Ateş, bütün iktidarların en önemli amacının ekonomiyi büyütmek ve ekonomik istikrarı sağlamak olduğunu, bunu sağlamak için de enflasyonla mücadeleyi elden bırakmadan büyüme politikalarına yer vermek gerektiğini vurguladı.
Dünyada negatif faiz trendinin bulunduğunu belirten Ateş, "ABD Merkez Bankası (Fed) kolay kolay faiz artıramaz. Faiz artışı başka bir bahara kaldı. Önce bunun tespitini yapalım. ABD'de sağlıklı büyüme olsaydı Fed Başkanı Janet Yellen kimsenin gözünün yaşına bakmaz, faizi artırırdı." dedi.
"Kur karşısında ekonomi daha kırılgan"
"Türkiye'de faiz oranlarının yüksek olduğu ve düşürülmesi gerektiği belirtiliyor. Bunun yöntemi nasıl olmalı?" sorusu üzerine Ateş, Türkiye'ye bakıldığında, manşet enflasyonun her ne kadar düşse de çekirdek enflasyonun yüksek düzeyde bulunduğunu söyledi.
Faizi çekirdek enflasyonun çok altında ayarlamanın farklı sonuçlar getirebileceğini ve bunun 1993 yılında sonuçlarıyla birlikte görüldüğünü hatırlatan Ateş, şunları kaydetti:
"En ideal olan paranın reel değerini göz önüne alarak reel faize karar vermek. Örneğin ülkede yüzde 8 enflayon varsa, mudi 100 lirasını bankaya yatırdığında bir yıl sonra mevduatını en az 108 lira olarak çekmeli ki parası aşınmasın. Bir de bunun üzerine diğer maliyetleri eklediğinizde kredi faizi yüzde 12'den aşağı olmaz ve faiz seviyesi yukarıda kalır. Kredi faiz oranlarının düşmesi enflasyonun gerilemesi ile bire bir bağlantılıdır. Enflasyonun aşağıya inmesi sağlanabildiği ölçüde faizler düşürülebilir. Faizlerin ineceği kanaatindeyim. Asıl soru şu: Yeterince hızlı inecek mi inmeyecek mi?. Faizin indirilmesi ya da artırılması yönünde müdahil olunması durumunda toplumda farklı beklentiler oluyor. Bu durum bazı olabilecek şeylerin bile önünü kesebiliyor. Bu çok teknik bir konu."
Hakan Ateş, enflasyonun ne olduğundan ziyade ne olacağının önemli olduğunu ifade etti.
Enflasyonun bir çeşit beklenti yönetimi olduğunu ve Merkez Bankası’nın zaten enflasyonun düşeceğini öngördüğü zaman faizi indireceğini dile getiren Ateş, "Varsayalım, TCMB faiz indiriminde ipin ucunu biraz kaçırsın ve dolar/TL kuru yükselsin. Kur karşısında ekonominin kırılganlığının daha fazla olduğunu düşünüyorum. Bu ülke ithal ettiğinin üçte ikisi kadar ihracat yapabiliyor. Dünyada merkez bankaları faizi yükseltmeleri gerektiği zaman çabuk, faizleri düşürmeleri gerektiği zaman yavaş davranıyor."dedi.
Ateş, merkez bankalarının birinci amacının fiyat istikrarını sağlamak olduğunu ancak bunun birinci öncelik olmakla birlikte büyümeyi de hükümetle birlikte öncelikleri arasına kattığını söyledi.
Fed'in "güvercin" politikalar uygulamasının gelişmekte olan ülkelerin enflasyonu düşürebilmesi için iyi bir fırsat olduğunu vurgulayan Ateş, "Bizim faizi düşürmemiz için hem dünyada azalan bir faiz trendi olmalı hem de enflasyonu düşürmemiz lazım." dedi.