Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Clinton ve Trump'ın ekonomi politikaları mercek altında

Clinton ve Trump'ın ekonomi politikaları mercek altında

ABD'li seçmen Clinton ve Trump'ın ekonomi politikalarına odaklandı

Giriş: 11 Haziran 2016, Cumartesi 11:58
Güncelleme: 11 Haziran 2016, Cumartesi 12:10

ABD'de başkanlık için yarışacak Hillary Clinton'ın ekonomi politikaları genel olarak Obama yönetiminin devamı niteliğini taşırken, Donald Trump ise popülist ve çelişkili söylemleriyle dikkat çekiyor.

ABD'de hızla yaklaşan başkanlık seçimlerinde yarışacak adayların büyük ölçüde kesinleşmesi, gözlerin seçim taahhütlerine çevrilmesine neden oldu.

Hemen her ülkede olduğu gibi Amerikalı seçmenlerin de önem verdiği konuların başında ekonomi geliyor. Bu nedenle hem Trump hem de Clinton, kararsız seçmenleri kendi saflarına çekmek adına son dönemde zayıflayan ülke ekonomisini iyileştireceğini taahhüt ediyor.

- Clinton, orta sınıfa hitap ediyor

Amerikalılara orta sınıfı güçlendirecek, kapsayıcı ve eşit dağılımlı bir büyüme sözü veren eski Dışişleri Bakanı Clinton'ın, "Asgari ücreti artırmalıyız, iyi maaşlı istihdam olanakları yaratmalıyız ve sadece zenginler değil, herkes için çalışan bir ekonomi inşa etmeliyiz. Orta sınıfın vergilerini azaltacağım, varlıklı Amerikalıların kendi paylarını adilce ödemesini sağlayacağım, altyapıya ve eğitime yatırım yapacağım." şeklindeki sözleri ekonomik duruşunu özetliyor.

Beyaz Saray'a ABD Başkanı olarak geri dönmek isteyen eski "First Lady", ayrıca, ülkede giderek artan gelir eşitsizliğini çözmek için özellikle kadınların ve azınlıkların iş gücü piyasasına katılımını artıracak politikalar uygulayacağını savunuyor.

Buna karşın, Wall Street ile yakın ilişkileri olan Clinton, geçen hafta gelir eşitliğine odaklandığı seçim konuşmasında, yaklaşık 12 bin 500 dolarlık Giorgio Armani marka ceket giydiği için samimiyetsizlikle suçlanmış ve eleştiri oklarının hedefi olmuştu.

- Trump'ın çelişkileri

Emlak milyarderi Trump ise birçok konuda olduğu gibi, ekonomi alanında da birbiriyle çelişen açıklamalarda bulunuyor. Kasım ayında katıldığı bir tartışma programında ABD'de ücretlerin çok yüksek olduğundan yakınan Trump, mayısta Amerikan televizyonlarından NBC'ye verdiği mülakatta ise "İnsanlar nasıl saat başına 7,50 dolarla geçiniyor bilmiyorum. Bu açıdan, ücretlerde belirli bir ölçüde artış görmek isterim. Ama bu kararı eyalet yönetimlerine bırakmayı tercih ederim." şeklinde konuşmuştu.

Clinton, asgari ücretin artırılmasını desteklerken, Trump'ın bu konudaki muğlak açıklamaları, herhangi bir adım atmayacağı şeklinde yorumlanıyor.

- "En fazla istihdam üreten başkan"

Trump, buna karşın, "Tanrının yarattığı en fazla istihdam üreten başkan" olma gibi iddialı taahhütlerde bulunmaktan da kaçınmıyor.

Başta Çin olmak üzere Asya ülkeleri ve Meksika'ya kayan iş olanaklarını, yeniden ABD'de getireceğini söyleyen Trump, bunun asgari ücreti kendiliğinden 15 doların üzerine çıkaracağını da öne sürüyor.

Trump, ayrıca Apple gibi Çin'de üretim yapan Amerikan firmalarına ateş püskürüyor. Bloomberg'e verdiği bir mülakatta, “Başkan seçilirsem, Apple'a, bilgisayarlarını ve diğer ürünlerini diğer ülkeler yerine bu ülkede ürettireceğim.” diyen Trump, bunu nasıl yapacağı sorusuna ise, “Tim Cook'un üzerine öyle bir çökerim ki Silikon Vadisi'ne gidene kadar kendine gelemez.” yanıtını vermişti.

- Trump'tan Çin mallarına yüzde 45 tarife önerisi

Clinton ve Trump'ın birbirinden ayrıldığı bir başka ekonomi alanı ticaret anlaşmaları ve bariyerleri.

Trans-Pasifik Ortaklığı (TPP), Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA) ve Orta Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (CAFTA) gibi ticaret mutabakatlarına şiddetle karşı çıkan Trump, ABD'yi kayıracak "akıllı ticaret" anlaşmalarından yana olduğunu söylüyor ancak bu anlaşmaların hangi ülkelerle ve ne koşullarda imzalanacağına dair herhangi bir detay vermiyor.

Trump, ayrıca başkanlığı kazanması halinde Amerikan sanayi sektörünün "altını oymakla" suçladığı Çin'den ithal edilen mallara yüzde 45 tarife uygulayacağını da sık sık dile getiriyor.

Öte yandan, Clinton, serbest ticareti, bazı dezavantajları beraberinde getirmesine rağmen net etkisi pozitif olduğu için destekliyor. "Biz dünya nüfusunun yüzde 5'ini oluşturuyoruz ve geri kalan yüzde 95'le ticaret yapmak zorundayız." diyen Clinton, Amerikalılar için yeni istihdam yaratacak, ücretleri artıracak ve ulusal güvenliği güçlendirecek ticaret anlaşmalarına "evet" diyeceğini belirtiyor.

Buna karşın, mevcut yönetimin büyük başarısı olarak nitelendirilen TPP'ye karşı çıkan Clinton'ın bu duruşu, kendisini destekleyeceğini açıklayan Barack Obama'dan ayıran en büyük farklılık olarak göze çarpıyor.

- Zenginlere yönelik vergi adayları ayırıyor

Vergi indirimleri de her iki adayın politika gündeminde önemli yer kaplıyor.

Clinton'ın politikaları, mevcut yönetim gibi, vergi sisteminin orta sınıf lehine değiştirilmesini ve zenginlere yönelik vergi oranının artırılmasını öngörüyor. "En varlıklı kesim çok az vergi ödüyor ve orta sınıfın daha fazla indirime ihtiyacı var. Ben bu sorunu çözeceğim." sözünü veren Clinton, ayrıca şirketlerin suistimal ettikleri yasal boşlukları kapatacağını da taahhüt ediyor.

Diğer taraftan, vergi konuları, 1976'dan bu yana vergi beyannamesini açıklamayan tek aday adayı olması nedeniyle emlak milyarderi Trump'ın canını sıkan konuların başında geliyor.

Buna rağmen, "Mümkün olduğunca az vergi vermeye çabalıyorum. Çünkü ödediğimiz vergilerin harcanma biçimini beğenmiyorum." demekten kaçınmayan Trump, genel bir vergi indirimine gitmek istiyor.

- Bill Clinton faktörü

Hillary Clinton, Demokratlar arasında popülerliğini koruyan eşi Bill Clinton'ın ekonomi alanındaki başarılarını da avantaja çevirmeye çalışıyor.

Bill Clinton'ın 1993-2001 yıllarını kapsayan başkanlık döneminde 22 milyon Amerikalıya istihdam yaratıldığını ve federal hükümetin bütçe fazlası vermesini sağladığını vurgulayan Hillary Clinton, ekonomiyi canlandırma sorumluluğunu eşine vereceğini açıklamıştı.

AA