Bloomberght
Bloomberg HT Haberler El-Erian: Gelişmiş ekonomiler gelişen piyasaların deneyimlerinden ders almalı

El-Erian: Gelişmiş ekonomiler gelişen piyasaların deneyimlerinden ders almalı

Ünlü fon yönetici El-Erian, gelişmiş ekonomileringelişen piyasa deneyimlerinden alacağı derslerle geleneksel ekonomik anlayışlarını desteklemeleri gerektiğini yazdı

Giriş: 11 Temmuz 2016, Pazartesi 13:32
Güncelleme: 11 Temmuz 2016, Pazartesi 13:34

Küresel finansal kriz başladığından beri gelişmiş ekonomilerin gelişen piyasaların deneyimlerinden politika dersleri çıkarması gerektiğini söyledim. Geçtiğimiz hafta yaşanan iki gelişme bu argümanı destekliyor: Brexit ardından sterlinin istikrarsızlaşması ve ABD'nin artık hazine tahvillerinin getiri eğrisi üzerinde daha az etkili olduğuna ilişkin işaretler.

On yıllar boyunca, çoğu gelişmiş ekonomiye ilişkin ekonomik ve finansal anlayışımızı üç ana inanç şekillendirdi: yapısal kuvvetlerin anlaşılabilir, şeffaf ve kademeli değişimin unsurları olduğu, kurumların sağlam ve iyi işlev gördüğü ve bu iki temel unsurun kısa vadeli politika aşırılıklarına dayanabileceği inancı. Bunun sonucunda gelişmiş ekonomilerin analitik konjonktürel bir manevra alanına sahip olduğu ve yapısal değişiklerin aşırı yavaş gerçekleştiğine inanılıyordu.

Bu tanımlama, analistlerin ve politika yapıcıların işlerini – en azından görüntüde- çok daha kolya hale getirdi. Önemli oranda karmaşık yapısal sorunlarla boğuşmak yerine bu uzmanların ana görevi konjonktürel döngüleri anlayıp yönetmekle sınırlı kaldı. Bu durum zamanla “kalıcı olarak ılımlı ekonomi” kavramını doğurdu.

Bu çerçevenin, özellikle dört önemli gelişmeyi gözardı etmesiyle, zamanla yanıltıcı ve tehlikeli olduğu kanıtlandı:

1. Giderek artan borç ve kaldıraç nedeniyle, ekonomik ve finansal istikrar hissinin yapay bir şekilde sürdürülmesine ihtiyaç duyulması.

2. Büyüme ve refahı destekleyen gerçek unsurlardansa daha fazla miktarda ve daha fazla zarar veren yanlış yapay yatırımlar.

3. Gelir, varlık ve fırsattan oluşan eşitsizlik üçlemesinin giderek kötüleşmesi.

4. Siyasi yapıya, uzman görüşlerine olan güvensizlik nedeniyle artan siyasi kutuplaşma.

Geçtiğimiz on yılda gelişmiş ekonomilerin yapısal temellerinin, özellikle zayıf kurumları olan ve yeterli ekonomik derinliğe sahip olmayan, sosyal zemini kaygan ve siyasi olarak sorunlu gelişen piyasalarda görmeye alışık olduğumuz işaretler vererek gerilediği açık. Buna karşın karar verici mekanizma ekonomiye ilişkin döngüsel bir anlayışta sabit kaldı.

Döngüsel yaklaşıma aşırı bağlılık, özellikle küresel finansal krizin ardından, gelişmiş ekonomilerdeki analiz ve politikaların gerçeklerden uzak kalmasının ana nedeni oldu. Bu, aynı zamanda batılı hükümetlerin çoğunun, ekonomik verilerle hayal kırıklığına uğramasını ve beklentilerini sıklıkla revize etmek zorunda kalmasını açıklıyor.

Mevcut durumun olumsuz sonuçları dengesiz analizler ve ekonomi yönetiminin siyasi kutuplaşmasıyla sınırlı değil. Ekonomik şartların ısrarla hayal kırıklığına uğratması aynı zamanda siyasi kutuplaşmayı da artırdı ve bu da sonuçta ekonomi yönetimini daha karmaşık hale getirdi.

Dolayısıyla gelişmiş ekonomilerin alışık olmadığı (bazı durumlarda imkansız ya da ihtimal dışı olarak düşünülen) olayları deneyimlemesi pekte sürpriz değil. Öte yandan bu tip olaylar, gelişen piyasalarda oldukça yaygın. Bunladan bazıları:

1. Çok geniş parasal teşvik pkaetlerine karşın inatçı bir şekilde kalıcı olan, “yeni normal” olarak kabul edilen sıradışı ölçüde düşük büyüme.

2. Çok yüksek seviyede seyreden eksik istihdam ve/ya işsizlik.

3. Euro Bölgesi'ndeki borç krizi.

Bu nedenle gelişmiş ekonomilerdeki yetkililer gelişen dünyadan alabilecekleri derslere daha açık olmalı. Aslında geçtiğimiz hafta, Batının kaygan yapısal şartlarına ilişkin daha fazla kanıt sundu ve daha fazla bilgiye dayalı ve analitik meraka olan ihtiyacın sinyalleri verdi.

İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden (AB) ayrılma yönünde karar verdiği Brexit referandumu gibi bir belirsizlik döviz kurunu ciddi anlamda olumsuz etkileyebilir. Dahası, bu gelişmenin yaşandığı sırada İngiltere Merkez Bankası (BOE), sıradışı bir şekilde uygulanabilir ve etkili bir döviz kuru politikasından uzak.

Tüm bu gelişmelerin hiçbiri yakın bir zamanda etkisini kaybedeceğe benzemiyor. Aslında, gelişmiş piyasalarda imkansız gibi görülen bir çok olaydan oluşan bir listenin gerçekleştiğini görmeye başlamamız bir hayli olası. Gelişmiş dünyanın politika yapıcılarının, gelişen piyasalardan çıkarılacak dersleri göz önünde bulundurarak geleneksel ekonomik anlayışlarını desteklemeleri artık her zamankinden daha acil.

Mohamed A. El-Erian