Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Erdoğan: Rusya görüşmesinde birçok şey rayına oturacak

Erdoğan: Rusya görüşmesinde birçok şey rayına oturacak

Cumhurbaşkanı Erdoğan TRT canlı yayınında 15 Temmuz darbe girişimini ve sonrasında yaşananları değerlendirdi

Giriş: 04 Ağustos 2016, Perşembe 23:25
Güncelleme: 04 Ağustos 2016, Perşembe 23:26

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:

15 Temmuz bendeki uyandırdığı his, ülkemde doğrusu böyle bir şeyi hissedeceksem, düşüneceksem, bu benim ülkemde akla hayale gelmez ve böyle bir havanın estirilmesi gerçekten düşündürücüydü. Haberi aldığım zaman, ilk etapta eniştemden, olmaz böyle bir şey dedim. Baktık ki, belli kanallardan teyitler gelmeye başladı. Ne yapacağımızı hemen Berat Bey ile görüşmeye başladık. Ulaşmak istediğimiz telefonlara da anında ulaşamadık, daha sonra ulaşma imkanı yakaladık.

Televizyonlar da artık yayına girmiş vaziyetteler, dedik ki cep telefonlarıyla bağlanalım ve 4 ayrı kanala bağlandık ve bu 4 ayrı kanalla sesimizi duyurma fırsatı bulduk. Uluslararası medya ne yazık ki yalan yanlış haberler verdiler. Bizim ne kitabımızda, ne inancımızda böyle bir şey söz konusu olamaz. Biz bu adımları atarken bir şeye inanarak bunu yaptık, dedik ki kula kul olmayacağız. Sadece Allah'a kul olacağız. Bu yola da böyle çıktık.

Ben aziz milletimi şu anda meydanlara, havalimanlarına davet ediyorum, sizlerin arasında olacağım, dedim. Tabii aynı mesajı, bu mesajı müteakiben gerek Sayın Başbakanımız, gerek emniyet teşkilatımızın ileri gelenleri, gerek yargı mensuplarımız, yapılanın bir suç olduğu ifade edilmek suretiyle, neler yapılabileceği duyuruldukça, askeri makamlardan yapılan açıklamalar, havayı çok kısa zamanda olumlu istikamete dönüştürdü.

Biz o durumla karşı karşıya kaldık, tabii bulunduğumuz yerden nasıl ayrılacağız? Helikopterle dolaşanlar var. Yanımdaki bütün güvenlik ekibim tedbirlerini aldılar. O ekipten iki şehidimiz var. Rabb'im onlara rahmet etsin. Süratle çok yakın bir noktada olan bizim helikopter pistine hareket ettik. Ailemiz hazırlanmıştı.

O gece benim için önemli isimlerden biri de pilotumdur. Helikopter pilotlarımız o noktada can siperane, çok şeyi göze alarak o adımı attılar. "Yakıtım bitene kadar bunlar beni yakalayamaz" dediler ve bizi 15 dakikada Dalaman'a ulaştırdılar. 4 ayrı noktada uçaklarımız hazır bekliyordu. Dalaman'a inerek makam uçağımıza bindik ve hareket ederken de pilotumuza hedef olarak Ankara ya da İstanbul dedik. Belli bir noktaya gelene kadar da pilot nereye ineceğimizi bilmiyordu.

Gecenin kararan saatleri, helikopterle kalkışımız, Dalaman'a gelişimiz, uçağımız hareketi yaptı ve pilotumuza İstanbul'a inelim dedi ki "pist karanlık riski var." Bizim uçağımız kısa mesafede havalanma kabiliyeti olan bir uçak, "endişem buralarda tank koyarlarsa piste tehlike olur" dedi.

15 dakika içerisinde emniyet kuleyi temizledi. Pist aydınlatıldıktan sonra da rahatlıkla piste indik ama apron doluydu, terminal önünde on binlerce insan bekliyordu. İki kez F-16 uçaklarıyla ses hızını biliyorsunuz, aşmak suretiyle patlama, demek ki buraya bomba atanlar oraya da atardı, bomba yüklü değillerdi büyük ihtimalle. Konukevinin camlarını falan da patlattı, orada birkaç yaralı vardı. Bir kez yaptılar olmadı, bir daha yaptılar. Biz konukevine girmiş olduk. Valimiz, 1. Ordu Komutanımız ve bakanımız ile ufak bir kriz masası oluşturduk. Genelkurmay Başkanı'nın rehin alındığını duyduk. Başbakan'ımızla irtibat kurduk. Ümit Paşa'yı Genelkurmay'a vekaleten getirmiş olduk.

Ümit Paşa Eskişehir ile görüşmeyi yaptı, talimatı verdi. O talimat verildikten sonra hemen Akıncılar'a bombalama başladı. 3-3.5 saat içinde 12 bomba atıldı. Pist kullanılamaz, helikopterler uçamaz hale geldi. Akıncılar atıl hale gelince daha da rahatlamış olduk. Eskişehir bu işin harekat merkezidir. Bu atılan adımla bir rahatlama oldu. Ondan sonra iş hızlandı.

Bizim 1-2 hitabımız havalimanındaki vatandaşlarımıza, onların heyecanı coşkusu çok farklı. Boğaz köprülerinde yapılan bütün o tanklarla, hatta kulelerden sniperlarla yapılan ateşler, orada da malum birçok şehidimiz oldu. Anlatılacak aslında çok şeyler var. Tankların altına yatan, paletlerin arasından çıkan var. Ve onlar hala bize "siz nasılsınız" diyor.

Gerek eşim, gerek kızım, gerek damadım, hepsi de bir metanet içerisindeydi. Sadece büyük torun "ne oluyor" baba diye soruyordu. Babası onu teskin ediyordu. Bir de ortanca torunum var, o uykuya dalmıştı o esnada. Bir de 8-9 aylık torunumuz var, bunlardan bihaber. Onlarla beraber geldik ama hepsi de temkinliydi. Herhangi bir telaşları falan yoktu. Bir şeye inandınız mı orada telaş falan olmaz. Teslimiyet, inanmak ve yürümek, bütün mesele odur.

Kaza ve kader imanımızın gereği değil mi? Ölüm bizim için haktır, orada da mesele bitmiştir. Benim yol arkadaşım Erol Olçok orada şehit oldu. Şimdi telefonlarda çekilmiş o anı izliyorum, Abdullah Tayyip de orada şehit oldu. Bunlarla beraber birçok kardeşlerimiz, köprüde olsun, Esenler'de, Kızılay'da olsun, sadece düşünün Özle Harekat'ta 53 şehidimiz var. Bombayı indirdiler ve orada 53 kardeşimiz şehit oldu. Bunları ne ile izah edeceğiz, bu ne vicdandır? Bunların insanlıktan nasibi yok.

Din Şurası'nın sonuç bildirgesi açıklandı ve o 17 maddelik açıklanan bildirge hakikaten çok çok önemli. Bunun kitapçık haline getirilmesi ve milletimiz tarafından iyice anlaşılmasında fayda var diye düşünüyorum.

Darbe girişiminin ilk anlarından itibaren ardında FETÖ olduğunu biliyordum. Ben bunu 2010'dan beri dillendiriyorum. FETÖ'nün örgütlenme ağının ne denli geniş olduğunu, en yakın mesai arkadaşlarıma anlatmakta zorlandım. Bunları hep işledik, anlattık. Çoğu zaman şu ifade kullanılıyordu: Acaba delil var mı? Her şey ortada. Adamlar kendilerinden başka hiç kimseyi bir yere yaklaştırmıyor.

Diyelim uluslararası bir seyahata gidiyorsunuz; diyorum ki bütün STK'lardan temsilci alınsın. Filanca vermiyor, onların bu tür işleriyle iştigal eden kuruluşları. Niye? Biz tek başımıza organize edelim. Kendilerinden başkasına hayat hakkı yok. O zaman kesinlikle biz bunlara bu tür yolculuklarda kota vermeyeceksiniz.

Bunların tam menşeine inersek, biz iktidara geldikten kısa bir süre sonra o zamanki Milli Eğitim Bakanımıza dershaneleri kapatalım dedim. Okul varsa dershane niye var, dershane varsa okul niye var? Hafta sonlarında telafi kursu veririz, yine öğretmenlerimiz verir. Maalesef anlatamadık. Ta Nabi Bey'in dönemine kadar bu adımı atamadık, bunlar kayıp yıllarımızdır. Siz de Başbakansınız ama bir yere kadar anlatıyorsunuz, ileri gidemiyorsunuz. En büyük parayı bu adamlar bu dershanelerden kazandılar. Bunu kaybedince ilk tepkileri başladı. Bunlar için en önemli kaynaktı. Bunların can damarı oydu. Ve insan kaynağı da oralardı. Ondan sonra havasını atıyorlardı. Sağdan soldan seç, sonra "ben şu kadar başarılı öğrenci çıkardım" diye hava at. Orada iş başladı.

Bunun ondan sonra arkadaşlarım farkına vardı. Ve dedim ki, bundan sonra geri adım yok. Onların içinde dost bildiklerimiz de bizden kopmaya başladı. Köşelerinde vurmaya başladılar. Her şey menfaat endeksliydi. Mama ellerinden alınınca bunlar düşman oldular. Başladılar bağırıp çağırmaya.

Şu an gelinen noktada bizler demek ki adresi bulduk, ilk müdahaleyle de şu anda Silahlı Kuvvetlerimiz ve diğer kurumlar içindeki yapılanmayı şu an inşallah temizlemeye başladık. TSK'nın yeniden yapılanması, devletin yeniden yapılanması; bu iki başlığı çok iyi değerlendirmemiz lazım. Hukuka aykırı, adalete ters bir adım atalım demiyorum ama kusura bakmasınlar, zalime şefkat mazluma ihanettir. Mazlumun hukukunu koruyacağız.

KPSS ile nerelere nasıl insanlar sokulmuş, takip ediyorsunuz. TSK'ya, polise, yargıya istedikleri gibi elemanlarını bu şekilde yerleştirdiler. Atamaları, tayinleri yaparken bütün bunları yaptılar. Bu temizlik harekatını yapmak durumundayız. İnşallah o kurumlarımızdaki aklı selim sahibi yöneticilerle el ele verip, bakanlarımız, Başbakanımız başta olmak üzere, tabii muhalefet yöneticileri inşallah başta olmak üzere, çünkü yasamayı dışlayamayız, küçük bir anaysa değişikliği paketiyle inşallah bu iş başarılırsa inanıyorum ki çok daha sıkı temel atılmak suretiyle, OHAL ile bu işi kaynaştırarak mesafe alırız diye düşünüyorum.

Ben bu televizyon programlarında özellikle sadece bir tespit yapıp bazı kurumlarımızı öyle geçmek istiyorum. İstihbarat örgütü yıpratılacak bir örgüt değildir. İstihbarat örgütüyle ilgili yapılacak bir iş varsa, hükümet değerlendirmesini yapar, kararını alır. Ama sürekli televizyon programlarında istihbarat teşkilatımızın üzerinde bu denli yüklenirsek, çalışamaz hale getiririz.

İstihbarat zaafı vardır dedim, tamam. Ama dünyada olmadığı ülke var mıdır? Hepsinde birçok terör eylemlerinde vs. istihbarat zaafı olduğunu görürsünüz. Dere geçerken at değişilmez. Bir defa şu süreci başarılı şekilde atlatmamız lazım. İrtibat kuramayışım, bulundukları şartlar sebebiyle olabilir. Kendileri de böyle ifade ediyor. Kendileri koruma müdürüme ulaştılar. Gönlüm arzu ederdi ki, keşke o an ben istirahatteydim, benimle böyle bir görüşme yapmamı isteyebilirdi. Bu olaylardan hemen sonra şunu söyledik, dedik ki çalışma yapın, tüm istihbarat teşkilatına, jandarma ile de malum polisin İçişleri'ne bağlanması süreci var ya, istihbaratı da aynı çatı altında koordine edebiliriz. Buna yönelik bir çalışmayı bugün bana sundu.

TİB'in kapatılması, çünkü bu örgüt, paralelin en önemli yapılandığı yer. Burayı tamamen kapayarak, işlevleri BTK'ya devredilecek. Orası zaten aynı işi rahatlıkla yapabilecek güç ve kabiliyette. Aynı şekilde emniyet istihbarat, jandarma veya MİT, burada da değerlendirilmesi mümkünse aktarılabilir. Ama böyle lüzumsuz bir yeri tutmanın hiçbir anlamı yok.

Süreçten zarar görmeme diye bir şey olmaz, TSK kendi içine hakim değil. Kendi komuta kademesine yaptıkları muameleleri izlediniz. Bütün kuvvet komutanlarına varıncaya kadar, ellerini kelepçeleyerek, kendi yanlarında taşıdıkları emir subayları kendilerine ihanet etti. Benim yanımdaki kurmay gibi, o da aynı ihaneti yaptı.

Bunlarla ilgili şüphelerimiz vardı, eş dost ahbap hepsine sorduk, köyüne varıncaya kadar inceletik, herkes bize "şöyle iyidir böyle iyidir" dedi. Bunlar kendilerini gayet iyi gizledikleri için gelen referanslar hep olumlu. Yaptığımız şeye insani istihbarat diyoruz ama bakıyorsunuz oradan da yine isabetli kararlar alamadık. Ben şimdi artık dedim ki tekrar, Cumhurbaşkanlığı'nda da Başbakanlığımdaki koruma müdürümü alıp onunla çalışacağım. Emniyet'ten polis müdürü arkadaşım bu görevi ifa ediyor, onunla yola devam edeceğim.

10 bine yakın gözaltında olan insan var. Ama söyleyeyim, burada kalmaz. Devam eder. Herkes konuşuyor, halkalar sökülmeye başladı. Terörle mücadele şu anda devam ediyor, bundan sonraki süreçte şu ortaya çıkacak: Terörle mücadeledeki aksamalarda bu ahlaksızlar ne kadar var?

Bölücü terör örgütü ile işbirliği halinde olanlar var, PYD ile DAEŞ ile işbirliğinde olanlar var. Bunlar ortaya çıkıyor. Gerçi seçim kampanyalarında tanıdık. Her siyasi partiyle pazarlık halindeler. İlkesiz bunlar, nerede ne yapacakları belli olmaz, tam bir bukalemun.

Bütün bakanlıklar yoğun bir çalışmanın içinde. Ben de cumhurbaşkanlığımda Devlet Denetleme Kurulu'nu bununla görevlendirdim.

Terörün tehditlerinin sona ermesi diye bir şey olmaz. O ancak kazımanın bitmesiyle, ki o kanser hücresi diyoruz ya, kazınıp atılırsa ancak ondan sonra tamam temizlendi diyebiliriz. Ama şu an henüz işin başındayız. 20 gün oldu, kararlılıkla gideceğiz ama tüm medyanın takındığı tavırdan çok memnunum ama bu tavır korunmalı.

2 gün önce biliyorsunuz, uluslararası Türkiye'deki yatırımcıların CEO'larıyla görüşmemiz oldu. Bu konuda destek istedik. Hepsinde bir kararlılık gördüm. Bu sürece yönelik de tabii şükranlarını hep ifade ettiler. Tüm iş adamlarımızı bu konularda kararlı gördüm, birlikten yana olduklarını gördüm.

Bu milletle, Allah'ın izniyle, hep birlikte Türkiye olduk. Her gece bakıyorsunuz sabah namazlarına kadar bir dinamizm var. Ezanlarla birlikte halk ayağa kalkıyor. Ezanlar, selalar susturulamadı. Onlarla beraber halkımız harekete geçiyor, canlanıyor.

Hepsi de bizi duygulandırıyor. Duygulandırmayan bir tanesi yok. Şehidimizin görüntüsü bizi duygulandırıyor, annesinin babasının dedesinin kullandığı ifadeler bizi duygulandırıyor. Gazilerimizin kimisinin bakıyorsunuz kolu kopmuş, kimisinin dizden ayağı yok. Onların hala bu haliyle kullandıkları ifadeler çok ilginç. Bunları görünce tabii, milletimle iftihar ediyorum. Bu millet büyük bir millet. Bütün bu ailelerin ortaya koydukları tavır, 88 yaşında bir annenin evladının gazi olmasıyla ilgili, telefonda bana söyledikleri, ister istemez milletime olan güvenimi daha da arttırıyor. Bunlarda istisna olmaz. Hepsi birbirinden çok etkileyici, geleceğe yönelik bizim imanımızı, azmimizi arttırıcı olaylar.

Şehitler tepesi elhamdülillah boş değil, boş kalmayacak. Darbeler tarihi inanıyorum ki 15 Temmuz'u çok farklı yazacak. Bizim şu anki genç kuşaklarımız için, oralardaki şehit olan gazi olan, o olayların içinde olan, az önceki ikiz kardeşleri de gördük, bu ikiz kardeşlerimizin eşlerinin duruşunu gördük, bakın geleceğe bakış çok önemli, bu çok farklı bir anlayış.

Pazar günü inşallah, tek bayrak, bayrağımızla şu parti bu parti demeden Yenikapı'da toplanacağız ve 81 ilde aynı anda izlenecek. Meclis Başkanımız katılacak. O gece Meclis kapalı olduğu halde, bu olaylarla hemen Meclis'e koşup, 100'ü aşkın milletvekilimizin de oraya yetişmesiyle Meclis'i çalıştırmaları bize İstiklal Savaşı'nı hatırlattı. İkinci defa bu Meclis gazi oldu.

Yurt dışından gelenler de, pek yok ya, geldikleri zaman hiç yoksa şu hale bak. Öyle kuru sıkı atmakla olmuyor. Gel gönder bir temsilcini de buarada bir demokrasi ülkesinde, demokratik parlamenter sisteme nasıl darbe yapmak istemişler, gel gör yerinde. Ülkenizde yer verdiğiniz haşhaşilerin ne yaptığını gelin görün. Erdoğan'a diktatör diyebilirsiniz, insaf edin de gelin görün. Sadece kendilerine ait malum haberleşme organlarıyla, yalan yanlış haberlerle işi yönlendirmeye çalışıyorlar. Yönlendiremeyeceksiniz, milli iradeyi söndüremeyeceksiniz, bu ülkeyi parçalayamayacaksınız.

Batı Türkiye'nin güçlenmesini istemiyor. Bazıları telefon etti, "ama bazı haberler alıyoruz, çok insanlar işlerinden oluyor, bunlar bizi endişelendiriyor." Dedim "önce siz benim 239 vatan evladının şehit olmasını incelediniz mi? Bunun hesabını sordunuz mu? Bu aklı kim veriyor?" Başlıyorlar kem küm etmiyor. Eski İsveç Dışişleri Bakanı gümbür gümbür açıklama yaptı, kendi bakanlarına da haddini bildirdi. Ama bilmez ki. Bu bir cibiliyet meselesi. Bunlar Türkiye'nin kendine yeter hale gelmesinden rahatsız oluyor.

İlk gün piyasaya sürülen döviz iki buçuk milyar dolar. 15 Temmuz'dan bu yana, 20 günde vatandaşlarımız 10 milyar dolar bozdurmuşlar. Dövize meydan okumaktır bu. Mali disiplinden taviz vermeyeceğiz, ve o duruşumuzu koruyacağız. Şu anda bu istikrar hamd olsun devam ediyor.

Eski OHAL'lerde piyasada ekmek bulmakta zorlanırdınız. Her şey kara borsa olurdu. Şimdi tam aksine, milletim sabahlara kadar meydanlarda.

İngiltere'deki o senatör, aldığı ciddi bir rakam, bakıyorsunuz aynı şey ABD'deki senatör ve milletvekilleri içinde de var. Dün galiba Mısır'da bir televizyona röportaj vermiş ve bu televizyonun arkasında da yine bir terörist var. Ve oradaki ifadesinde 170 ülkede örgütlü olduklarını ifade ediyor. Fakat şu anda bazı ülkelerden önemli sesler gelmeye başladı. Pakistan, Sudan, Somali, bunların okullarını kapatmaya başladılar. Öyle zannediyorum ki Balkanlara da sıçrayacak.

Bunların sıçramaması yarın o ülkelerde de bunlar çok ciddi bela olacaktır, şimdiden hatırlatıyoruz, tedbirlerini alırlar alırlar. İade süreciyle ilgili dosyalar hazırlanıyor. Dosyalar savcılıkların açtığı davalar vs., bütün bunlarla beraber 10-15 gün içinde zannediyorum belli bir noktaya gelir. Dışişleri, Adalet Bakanlarımız ve bir özel temsilcim, bu maskesi düşmüş, tam bir çıplak, suçlu konumundaki kişiyi bulup ne yapıp yapıp ABD makamlarına anlatacaklar. ABD hangi teröristi istediyse verdik, belge gönderin demedik. Şimdi biz ABD'ye diyoruz ki, gelin bu işi daha fazla uzatmayın.

21'inde dışişleri bakanları geliyor. Kaçma eylemi olduğu zaman ABD bunu nasıl izah eder, doğrusu ben bunu çok merak ediyorum. Madem Green Card ile ülkenizde yaşıyor. Sayın Obama, biz göndereceğeniz tüm belgeleri inceleyeceğiz dedi.

Şu an bizim için birini bırak, birine koş anlayışı yanlış. Uluslararası camiada isteriz ki hepsiyle münasebetlerimizi iyi tanzim edelim. ABD'nin Rusya ile arası kötü değil ki, münasebetlerini kesmezler. Rusya ile aramızda maalesef istenmeyen bir uçak hadisesi yaşandı ve 8 ay bu olumsuzluk maalesef devam etti. Daha sonra biz bir mektup yazdık. Türkiye'nin Rusya ile ilişkileri bölgede çok çok önem arz eder, bu iki ülkenin birbirinden ayrı yaşaması, uzak düşmesi doğru değil, bunu çözelim diyerek ve üzüntümüzü de ifade ettik ve buna karşılık olumlu yanıtlar aldık. Ben özel temsilcimi aynı şekilde Özbekistan'da bir toplantılarına gönderdim. Ve bu görüşmelerden sonra da süreci hızlandırdık.

9'unda inşallah bir araya Moskova'da geleceğiz, siyasi, ekonomik, ticari, kültürel olacak. Bütün bunları kapsayacak. Bu görüşmeyle birlikte günübirlik yapacağımız ziyaretle inanıyorum ki birçok şey rayına oturacaktır. Çok önemsediğimiz konu özellikle bölgede Suriye meselesidir. Geçmişte bu konuyu çok görüştük. Temennim odur ki verimli bir görüşme yaparsak, ardından Çin'de G-20 var, bunları daha da pekiştiririz.

Somut deliller varsa, önümüze gelmesi halinde sayın Putin ile paylaşırız fakat o konuyla bunları birbirine bulaştırmak ne kadar doğru olur, onu da özellikle teknik arkadaşlarımla tekrar konuşacağız ve bunları ele alma fırsatımız olacaktır.

Paranoya bizim için doğru olmaz, yaşam çekilemez hale gelir. Belki ileri gidiyor olacağım ama, böyle bir şarlatanı bu kadar büyütmenin anlamı yok. Bu kadar kabiliyeti olan biri değil. Beddualarıyla yatıyor kalkıyor falan, bir şeyler oluyor. Yaptıklarını çok abartmayalım. Hiç gerek yok. Türkiye'de bunun takımından kalan oluyor mu, herkes kaçıyor. Dönmek istersem Türkiye'ye dönerim, diyor. Ben yıllar önce çağrı yapmıştım, niye gelemedi? Beni güya zora sokmamak için gelememiş o zaman.

Bu çağrıya kinaye nazarıyla bakmak çok doğru olmaz ama vatandaşın tavrına bakarak bir şeyi gün yüzüne çıkaralım: Bir efsane meydana getirilmiş. Orada olanların onu tanımadığını görüyorum, ama öyle bir efsane var ki, o tribünlerde olanlar maalesef farklı yaklaşımlarda, hani diyor ya "şahdamarımdan yakın", bunu diyecek kadar sapkın bir yapı var. Bu sapkın yapıyı acaba bozar mıyız, işte bundan dolayı gelmek istemiyor. Çünkü orada efsaneleşiyor. Buraya geldiğinde birçok şey meydana çıkacak. O çok manidardı, senin davan yok bir şeyin yok o zamanlar, çık gel, gelemedi. Çünkü üst akıl öyle diyordu.

Çok önceleri bir yurt dışı seyahatten dönerken, "bunu yöneten bir üst akıl var" demiştim. Üst akıl ondan sonra literatüre oturdu. Bu üst akıl, ki onun ne olduğunu açıklamayı doğru bulmuyorum, şu an yine görevini yapıyor. Türkiye'ye yönelik yapıyor. Üst aklın bu kişi işine geliyor. İşine geldiği için ne yapıyor, kullanıyor. Güçlü bir Türkiye istemiyorlar, milli birliğimizi parçalamak istiyorlar. Bundan daha güzel malzeme olamaz kararına vardılar, beslediler, ve üstümüze saldılar. Türkiye'de ümmeti parçaladılar, aileleri parçaladılar. Ama şu olayın çıkışı bir milattır. Yeni bir istiklal ve istikbal mücadelesinin başlangıcıdır.

Tespit edilenlerin hepsi ayıklanacak. Hak edenler, hakları iade edilmek suretiyle iade-i itibara kavuşacaklar. KPSS ile ilgili o noktada başladı ya, neye göre başladı, araştırmalar yapılıyor. Hak etmeyenler tamamen ayıklanacak, edenler de kalacak. 2010 itibariyle şu an bu çalışma yapılıyor. Araştırma yapılmak suretiyle kopya çekenler çıkarılacak, bir de tabii üyelikleri tescil edilenler memuriyetten çıkarılacak. KPSS'nin tamamının iptali söz konusu değil.

HT