Bloomberght
Bloomberg HT Haberler "İngiltere'nin TTIP kararı Türkiye'nin de kaderini belirleyecek "

"İngiltere'nin TTIP kararı Türkiye'nin de kaderini belirleyecek "

"AB ile yollarını ayırmaya karar veren İngiltere'nin TTIP konusunda nasıl bir yol izleyeceği, AB üyesi olmayan ülkelere de bu konuda ilham verecek"

Giriş: 13 Ağustos 2016, Cumartesi 11:31
Güncelleme: 13 Ağustos 2016, Cumartesi 11:31

İngiltere'nin Avrupa Birliğinden (AB) ayrılma kararı (Brexit) almasının ardından tüm ticaret ve gümrük anlaşmalarını yenilemek zorunda kalacağı tartışılırken, iş dünyası temsilcileri ve uzmanlar, bu durumun ticari anlaşmalarda AB üyesi olmayan ülkelerin de kaderini belirleyeceğini ifade ediyor.

İngiltere'nin çıkış sürecini tamamlamasıyla AB ile Gümrük Birliği gibi mekanizmalarını ne şekilde devam ettireceği, 20 yıldır AB ile Gümrük Birliği ilişkisi içerisinde bulunan Türkiye'nin, hem birliğin bugünkü şartlarına uygun olarak güncellenmesi hem de Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) müzakerelerine dahil olup olmayacağına da ışık tutacak.

İş dünyasından bazı temsilci ve uzmanlar, TTIP'ın ABD ile AB arasında imzalanması planlanan bir anlaşma olması nedeniyle bu ikili dışında üçüncü partilerin söz konusu anlaşmaya taraf olmasının mümkün olmadığını belirtirken, bazıları da İngiltere'nin, bu sürece üçüncü bir taraf olarak dahil olmayı talep edeceği için AB üyesi olmayan ülkelerin de TTIP'e dahil edilmesinin önünün açılacağını savunuyor.

"Sadece İngiltere değil, AB de kendini yenilemek zorunda"

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Ömer Cihad Vardan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İngiliz halkının Brexit oylamasında yüzde 72,2 gibi yüksek bir katılım ile "ayrılsın" dediğini anımsatarak, İngiltere'nin AB'den ayrılmasının birçok şeyi tetikleyeceğini, bunların başında da AB ile ABD arasında müzakereleri uzun süredir devam eden TTIP sürecinin olduğunu söyledi.

"Bu konunun henüz gündemde olmaması oldukça doğal. Çünkü İngiltere'nin AB'den ayrılması en az 2-3 yılı bulabilecek bir takvimde gerçekleşecek." diyen Vardan, bu süreç içerisinde İngiltere'nin kademeli olarak AB, AB kurumları ve AB mekanizmaları ile olan bağlarını koparacağını ve yerine yenilerini kuracağını anlattı.

Bu süreçte İngiltere'nin AB ile olan dış ticaretini hangi sistemde yapacağı, bir gümrük birliği mekanizmasının oluşturulup oluşturulmayacağı hususlarının da görüşüleceğini belirten Vardan, "Muhtemelen orta vadede TTIP konusu da gündeme gelecek ve bu da ülkenin müzakerelerden dışlanması ile sonuçlanacak. Geçenlerde İngiltere Büyükelçisi ile görüştüğümüzde TTIP sürecinin aynı şekilde devam edeceğini söylemişti ama nasıl olur, onu bilmiyoruz." şeklinde konuştu.

Vardan, bu noktada gerçekleşmesi muhtemel senaryoyu da şöyle açıkladı:

"İngiltere, AB ile ABD arasındaki TTIP sürecine üçüncü bir taraf olarak dahil olmayı talep edecektir. İngiltere'nin AB pazarına erişime devam edebilmesi için TTIP'e taraf olması gerekir. İngiltere'nin TTIP'e üçüncü bir ülke olarak taraf olması ise en çok Türkiye'ye yarar. Böylece TTIP süreci, üçüncü ülkeleri de kapsamına alan bir genişleme perspektifi kazanmış olur ki, AB üyesi olmayan ülkelerin de sürece dahil edilmesinin önü açılır."

"İngiltere'nin pazarlık masasında olmaması, AB'nin TTIP görüşmelerinde elini zayıflatacaktır"

Ömer Cihad Vardan, Brexit ile bir başka sorunun da bu gelişmenin TTIP sürecinde AB'nin ABD karşısında elini güçlendirip güçlendirmeyeceği konusu olduğunu vurgulayarak, "Buradaki bir başka görüş ise AB'nin İngiltere'nin içinde olduğu ortamda pazarlıkta daha güçlü bir durumda olduğu yönünde. Bir başka görüş ise bunun tam tersi... Bu da AB'nin bu işten memnun olacağı yönündeki görüş... Ama bence AB, bu işten zarar gören taraf olacaktır. Çünkü İngiltere gibi büyük bir ekonominin pazarlık masasında olmaması, AB'nin TTIP görüşmelerinde elini zayıflatacaktır. Bütün bunları yaşayarak göreceğiz." şeklinde konuştu.

Türkiye'nin TTIP sürecini yakından takip etmek zorunda olan ülkelerin başında geldiğine işaret eden Vardan, Türkiye'nin 1996'dan bugüne AB ile Gümrük Birliği ilişkisi içerisinde olduğunu hatırlattı. Vardan, bu yıl Türkiye-AB Gümrük Birliği ortaklığının 20'nci yılı olduğunu, 2015'te bu ilişkinin güncellenmesi ve bugünün şartlarına adapte edilmesi için ciddi adımlar atıldığını belirterek, şunları kaydetti:

"Halen Türkiye tarafında Ekonomi Bakanlığımız, AB tarafında da Avrupa Komisyonunun ilgili birimleri çalışmalarını sürdürmekte. TTIP çerçevesinde baktığımızda, ilk önemli adımın Gümrük Birliğinin güncellenmesinden geçtiğine inanıyorum. Çünkü Türkiye'nin taraf olmadığı bir TTIP, küresel ekonomik düzeni alaşağı ederken birçok ülke bundan etkilenecek. Türkiye ise en fazla etkilenecek ülkelerin başında geliyor. AB ile Gümrük Birliği ilişkisi içerisinde olmamıza rağmen, Türkiye'nin TTIP müzakerelerinde masanın dışında kalıyor olması ise oldukça üzücü.

Düşünün ki bizler ülke olarak dış ticarete, rekabete ilişkin tüm mevzuatımızı AB mevzuatına yakınsamış durumdayız. Ancak AB, dünya devi ABD ile yeni bir ticari düzen kurarken, bizler müzakere masasının dışarısında kalıyoruz. Elbette Türkiye olarak bizlerin de yapması gerekenler var. Bunların da başında 20'nci yılı içerisinde bulunduğumuz Gümrük Birliğinin revize edilmesi geliyor."

Vardan, Brexit oylaması sonrasında sadece İngiltere'nin değil, AB'nin de kendini yenilemek zorunda olduğunu vurgulayarak, "AB'nin kendi kurumsal yapısını tekrar gözden geçireceğini, farklı entegrasyon ve üyelik modellerinin ortaya çıkacağını bekliyorum. Bunun da Türkiye'ye olumlu etkileri olabilir. Yani önümüzdeki günler birçok gelişmeye gebe gözüküyor." diye konuştu.

"Donald Trump başkan seçilirse TTIP'ın şansı olmayacak"

İngiliz Ticaret Odası (BCCT) Başkanı Chris Gaunt da TTIP'ın ABD ile AB arasında imzalanması planlanan bir anlaşma olduğunu, anlaşmaya bu ikili dışında üçüncü partilerin dışarıdan üye olmaları imkanı bulunmadığını düşündüğünü ifade ederek, "Nitekim Kanada da bunun dışında ve Kanada'nın, AB ile CETA adıyla yapılmış ayrı bir düzenlemesi var." dedi.

TTIP müzakerelerinin uzun zamandan beri devam ettiğini, hem AB içinde hem de Birleşik Krallık'ta bu anlaşmayı savunanlar olduğu gibi karşısında olanların da bulunduğunu belirten Gaunt, "ABD'de de öyle. Örneğin, Donald Trump başkan seçilirse TTIP'ın pek imzalanma şansı olmayacak." ifadesini kullandı.

Birleşik Krallık'ın AB pazarının yüzde 16'sını oluşturan büyük bir ekonomiye sahip olduğunu vurgulayan Gaunt, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dolayısıyla Brexit kararından sonra AB ile Birleşik Krallık arasındaki ilişkilerin geleceği belli olmadan TTIP ile ilgili müzakerelerin sonuçlanması pek beklenmiyor. Her hal ve karda, TTIP eğer sonuca ulaşacaksa bu anlaşma ABD ile içinde Birleşik Krallık'ın yer almadığı bir AB arasında imzalanacak ve yürürlüğe girecek. İşte bu sebeple hem AB çevreleri hem ABD çevreleri şu sırada önceliği Birleşik Krallık-AB ilişkilerine veriyorlar. 50'nci maddenin gereği yapılmadıkça ve Brexit süreci hukuken başlatılmadıkça TTIP'te bir ilerleme olacağını sanmıyorum."

"Birleşik Krallık, ABD ile arasında ikili bir ticari düzenlemeye gitmek durumunda kalacak"

Chris Gaunt, Birleşik Krallık'ın TTIP'e taraf olamayacağına göre ABD ile arasındaki ticari ilişkilerin ayrı bir şekilde tanımlanacağını, Türkiye ile olan ticari ilişkilerin de öyle olduğunu söyledi.

Bu konuda öne çıkan fikirlerden birinin Birleşik Krallık'ın AB dışındaki üçüncü ülkelerle serbest ticaret anlaşmaları (STA) imzalaması yönünde olduğunu belirten Gaunt, Birleşik Krallık ile Türkiye arasında bir STA imzalanmasının her iki ülke için çok yararlı olacağını savunanlar bulunduğunu dile getirdi. Gaunt, aynı şekilde Birleşik Krallık'ın muhtemelen ABD ile arasında ikili bir ticari düzenlemeye gitmek durumunda kalacağını söyledi.

Türkiye'nin TTIP'e taraf olabilme hedefinin, AB ile Gümrük Birliği anlaşması olduğu için, AB'nin ABD ile müzakereleri çerçevesinde sürdürmeye devam edeceğini düşündüğünü vurgulayan Gaunt, şunları kaydetti:

"Birleşik Krallık ile Türkiye'nin dışarıdan TTIP'e birlikte üyelik müzakerelerine girebilmeleri için hukuki bir zemin olup olmadığı ayrıca araştırılmalı. Bu pek mümkün gibi görünmüyor. Ancak iki ülkenin birbirleriyle ticari ilişkilerini ikili olarak belli bir hukuki zemine oturtmaları, örneğin bir STA imzalamaları, ileride başka ülkelerle, ABD ile veya AB ile olan ilişkilerinde bazı kolaylıklar sağlayabilir."

"İyi tahminle Brexit, TTIP'yi bir kaç yıl geciktirebilir"

TDG Group Portföy Yatırım Danışmanı Öner Ayan ise İngiltere'nin AB'nin parçası olmasının TTIP için büyük önem taşıdığını, geçmişten gelen bağları ve ilişkileri dolayısıyla İngiliz Hükümetinin hem Kanada hem de ABD ile çok iyi ticaret bağlantıları kurduğunu söyledi.

Türkiye'nin baştan beri kendisinin de TTIP'de taraf olması gerektiğini haklı olarak savunduğunu ve konuyu hiç atlamadan her fırsatta gündeme getirdiğini belirten Ayan, İngiltere'nin Brexit oylamasına kadar bu konuda diğer ülkelerden çok somut bir yorum gelmediğini kaydetti.

Ayan, şimdi ticaret anlaşmalarını tekrar gözden geçirmesi gereken İngiltere'nin Türkiye ile yeni bir ithalat-ihracat düzenlemesi yapması gerektiğini vurgulayarak, "TTIP'yi gerçekleştirme umudunu ayakta tutmak için de AB ve ABD'nin anlaşmayı daha kapsayıcı hale getirmek işlerine gelecektir." dedi.

Bu safhada Türkiye'nin cazip kazan-kazan teklifleriyle iki taraf ile bir araya gelerek tezini anlatması ve katılımının nasıl bir fayda sağlayacağını izah etmesi gerektiğine dikkati çeken Ayan, şu görüşleri dile getirdi:

"Gelişmekte olan bir ülke sınıfında olan Türkiye, iki blok ile olan ticaretinde hep ihracatından daha fazla ithalat yapmakta ve aslında iki tarafa da net fayda sağlamakta. Uzun vadede ise bu ticaret birliği Türkiye ekonomisi için büyük kazançlar sağlayabilir. Şirketler arasındaki ticari bağların güçlenmesine ve yatırıma dönüşmesine önayak olacaktır. Tabii ki bu arada İngiltere'nin AB'den çıkması hakkında olan Brexit oylaması, TTIP'nin yapısını ve beklentileri de büyük ölçüde değiştirecektir. Şu anda bu konuda çok fazla şeffaflık yok. Henüz Londra ve Brüksel'deki bürokratlar daha önce yaşanmamış olan bu AB'den çıkış prosedürünün nasıl olacağını, sürecin nasıl işleyeceğini belirlemeye çalışıyor. İyi tahminle Brexit, TTIP'yi bir kaç yıl geciktirebilir, kötü senaryo ise sürecin tarihi belirsiz bir şekilde uzayıp gitmesi olabilir."