'Başkanlığın yüzde 90'ı ABD modeli gibi olacak'
-
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Mustafa Şentop ile AK Parti'nin başkanlık sistemini de içerecek Anayasa değişikliği önerisini konuştuk
AK Parti, başkanlık sistemini de içeren Anayasa değişikliği önerisini ne zaman getirecek? Nasıl bir model olacak? Başkanın görev ve yetkileri neleri kapsayacak? AK Parti’nin 2012’deki teklifine ne kadar benzeyecek? MHP ile bir uzlaşma sağlanabilecek mi? Merak ettiğimiz tüm soruları, Başbakan Binali Yıldırım başkanlığında yürütülen hazırlık çalışmalarının merkezinde yer alan TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Mustafa Şentop’a sordum...
‘SIFIRDAN YENİ ANAYASA DEĞİL, MEVCUT ANAYASA’DA DEĞİŞİKLİK ÖNERECEĞİZ’
Yeni Anayasa teklifiniz için nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz? Biri Cumhurbaşkanı danışmanlarından oluşan, diğeri de AK Parti içinden 2 ayrı ekibin taslak yazdığı doğru mu?
Çalışma, Başbakan’ımızın başkanlığında yürüyor. Birden fazla ekip oluşmuş da ayrı çalışıyorlar gibi bir durum yok. Bu işlerle ilgilenen, “Katkı yapmalıyız” diye düşünen arkadaşlar var. Onlarınki yan çalışmalar, danışma çalışmaları...
Mevcut Anayasa’nın üzerinde küçük rötuşlarlarla dar bir öneri mi getireceksiniz yoksa sıfırdan, yeni bir Anayasa mı?
1982 Anayasası’nı kaldırıp yerine yeni baştan yazılmış bir Anayasa getirmiyoruz, çünkü şu anki Meclis aritmetiğiyle bunu yapabilme seçeneğimiz yok. Tek seçenek, mevcut Anayasa üzerinde değişiklik yapmak. O değişikliklerden de zaruri olanları öne almak ve en azından 2 partinin uygun bulacağı hususları öne çıkarmak gerekiyor. Sayın Bahçeli’nin ifade ettiği gibi hükümet sistemiyle, daha doğrusu başkanlık sistemiyle ilgili bir tartışma var. Bu merkezde olmak üzere, yapılabilmesi mümkün olan diğer konuları da içine alacak şekilde bir değişiklik yapılabilir. Ama şu anda madde sayısı vermek doğru olmaz. Ayrıca yeni bir Anayasa için yeni bir Anayasa yapım usulü benimsenmeli. Yöntemle ilgili bir çalışma yapılmadığı için ve bugünkü tabloda 367’yi geçmeyeceği için önce referanduma gidilmeli. Sonra yeniden yeni Anayasa yapımı ile ilgili bir çalışma yapılabilir ki bu çok uzun bir iş...
Kaç maddelik bir taslak getireceksiniz? Sadece yönetim sistemine ilişkin dar bir paket mi yoksa daha önce diğer partilerle uzlaşılan daha kapsamlı bir paket mi?
Şu an bu sadece ihtimal olarak söylenebilir. İdeal olan, yeni bir Anayasa. Fakat partiler arasında bir mutabakat sağlanamadı. Referanduma sunabilmek için en az 330 oy gerekiyor. Dolayısıyla AK Parti’nin sunacağı metnin geçmesi, başka partilerden gelecek destekle bağlantılı.
Meclis’e ne zaman getireceksiniz? Bütçe görüşmelerinden önce mi sonra mı?
Net tarih söylersem sıkıntı olur! (Gülüyor) Teklifimizle ilgili çalışmaların kabası bitti. İnce işçilikler ve bazı siyasi tercihler yapmak lazım. Benim kanaatim, azami artı-eksi 10 gün içinde Meclis’e böyle bir teklif verebilmek mümkün. Ondan sonraki süreçle ilgili bir takvim vermek zor. Bütçe görüşmeleri aralık ayında yapılacak. İçtüzüğe göre o sırada Meclis’te başka bir konu görüşülemez. Teklifimizin önce TBMM Anayasa Komisyonu’nda görüşülmesi lazım. Teamüllere göre bütçe sırasında komisyonlar da başka konuda çalışmıyor ama öncesinde kasım ayı var,o sırada görüşülebilir. Bizi etkileyen bir başka takvim daha var. Meclis’te görüşülmüş, Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmış değişiklik önerilerinin Resmi Gazete’de yayımlandıktan 60 gün sonraki ilk pazar gününde referandum yapılması lazım. Bu parametrelere baktığınız zaman, artı-eksi 10 gün içinde getirebiliriz.
Tam anlamıyla bir başkanlık önerisi mi getireceksiniz yoksa yarı başkanlık ya da partili cumhurbaşkanlığı ihtimali de var mı?
Bizim düşündüğümüz sistem başkanlık. Bunu Sayın Erdoğan, ilk kez 2003’te bir televizyon programında dillendirmişti. O tarihten bu yana AK Parti’nin görüşü başkanlıktır. Çalışmalarımız da bunun üzerine kurulu.
MHP getirdiğiniz başkanlık modeline sıcak bakmazsa teklifi yarı başkanlık veya partili cumhurbaşkanlığı şeklinde revize eder misiniz?
Mevcut sistemin bu şekilde yürümesi mümkün değil. Bizim açımızdan ideal olan başkanlık. Bu mutlaka denenmeli. Ama olmuyorsa da bugünkü mevcut düzeni biraz daha iyileştirebilecek bir düzenleme olabilirse onu da düşünmek, değerlendirmek lazım. Bir Mecelle kaidesi, “Bir şey tamamıyla elde edilemiyorsa, tamamıyla da terk edilmez” der. Dolayısıyla ne kadar mümkünse o kadar yapmak lazım.
‘YENİ ANAYASA YAPMADIĞIMIZ İÇİN İLK 4 MADDE DEĞİŞEMEZ’
Şu ana kadar üzerinde uzlaşılan maddeler neler? Üniter sistem, ilk 4 madde gibi belli şeyler var mı?
24. Dönem’de getirdiğimiz Anayasa önerisinde, üniter başkanlık sistemi vardı. Üniterlik, Türkiye açısından vazgeçilmez bir zorunluluktur. Anayasa’nın 4’üncü maddesi; ilk 3 maddenin değiştirilemeyeceğini, değiştirilmesinin teklif edilemeyeceğini söylüyor. Biz şu anda yeni bir Anayasa yapmıyoruz. Eğer yeni bir Anayasa yapmıyorsak, zaten ilk 4 maddeye dokunma imkânımız da yok.
‘YÜZDE 90 ORANINDA ABD MODELİ GİBİ OLACAK’
Getireceğiniz modele ‘‘Türk tipi başkanlık’’ diyorsunuz ama dünyadaki hangi başkanlık modeline daha yakın olacak?
Önerdiğimiz model, çok büyük oranda ABD’ninki gibi olabilir. “Türk tipi” derken o modelden farklılaşan hususları ifade ediyoruz. ABD’dekinden farklı olarak biz federal değil, üniter başkanlık ve tek meclis öneriyoruz. Bir de doğrudan tek derecede seçim olacak. Bazı atamalarla ilgili farklar da olabilir. Bunun dışında ABDsistemine yüzde 90 oranda benziyor diyebilirim.
‘ABD BAŞKANI’NIN YETKİLERİNDEN DAHA AZ YETKİ VERİYORUZ’
Çok tartışılan konulardan biri, başkana kararname çıkarma yetkisi verilmesi. “Başkan, parlamentoyu by-pass edip ülkeyi başkanlık kararnameleriyle yönetebilir” endişesine ne diyorsunuz?
Şu anki sistemde hükümetin hem OHAL ilan etme hem de KHK ve tüzük çıkarma yetkisi var. Biz bütün bunlara karşılık başkana sadece kararname çıkarma yetkisi veriyoruz. Fakat dikkat edilmesi gereken bir husus var. KHK’lar kanun hükmündedir, oysa başkanlık kararnameleri kanun hükmünde değildir. Çok açıkça şunu söylüyoruz; kanunla düzenlenen bir alanda başkan kararname çıkaramaz. Eğer mevcut bir kanun varsa başkan ona aykırı bir kararname çıkaramaz. Ayrıca meclis, başkanın çıkardığı bir kararnameyle ilgili başka bir kanun çıkararak o kararnameyi geçersiz hale getirebilir. Kararname ve kanun arasında çelişki varsa kanun uygulanır. Başkan, temel hak ve hürriyetler konusunda kararname çıkaramaz. ABD’de de bu hak var. Obama bugüne kadar 276 kararname çıkardı. Hatta orada başkanlar kararnameyle kanunları değiştirebiliyor. Örneğin Obama, silahlanma ile ilgili konuda kongrenin çıkarmadığı bir kararname çıkardı. Türkiye’de bunu sınırladık. ABD Başkanı’na verilen yetkiden daha az yetki veriyoruz.
Ya başkanın yargı üzerindeki etkisi? 2012’deki modelde, başkanın Anayasa Mahkemesi ve HSYK üyelerinin yarısını seçme yetkisi vardı. “Kalan yarısı ise Meclis’te salt çoğunlukla seçilir” deniyordu. Ki bu da büyük oranda başkanın partisi tarafından seçileceği anlamına geliyordu. “Çeşitlilik sağlanamaz” itirazı vardı. Yeni modelde bu değişir mi?
Bu düzenleme, başkan her değiştiğinde Anayasa Mahkemesi üyeleri yeniden seçilecek anlamına gelmez. Anayasa Mahkemesi üyelerinin görev süresi 12 yıldır. Oysa başkanın süresi 5 yıl. Yani başkan ancak görev süresi dolan birkaç üyeyi değiştirebilir, bir başkanın seçtiği üyeyi sonraki başkan değiştiremez. Aynı şekilde HSYK üyelerinin süresi de başkanınkiyle eşit değil.
‘CUMHURBAŞKANI BUGÜN DENETLENEBİLİYOR MU?’
Başkanın partisiyle olan ilişkilerini nasıl düzenleyeceksiniz? Türkiye gibi güçlü parti hiyerarşisinin olduğu bir ülkede milletvekillerinin başkana karşı bağımsız karar almaları çok zor değil mi?
Bugün sanki çok iyi bir denetleme sistemimiz var da başkanlık olunca daha kötü mü olacak? Parti hiyerarşisi açısından CHP’deki ve MHP’deki durum ile AK Parti’deki durum aynı mı? Lider değişince parti disiplini de değişir. Bunlar konjonktürel şeyler. Amerika’da bazı dönemlerde adını dahi hatırlamadığımız düşük profilli başkanlar var. Parlamenter sistem güçlü siyasi figürlere daha fazla kontrol enstrümanı veriyor. Oysa başkanlıkta milletvekilleri hükümetle ilgili daha bağımsız açıklamalar yapabiliyor. Seçim barajı sıfırlanacağı ya da çok sembolik bir orana çekileceği için daha güçlü milletvekilleri gelecek.
2012’de getirdiğiniz modelde “Başkanın suç işlemesi durumunda Yüce Divan’a sevk kararı ancak üye tam sayısının 4’te 3 çoğunluğunun gizli oyuyla alınır” deniyor, ki bu çok zor. Yeni öneride bu konuda bir revizyon yapacak mısınız?
Ben şahsen 4’te 3 çoğunluk aranmasını uygun buluyorum. Kolayca suçlanabileceği, kolayca Yüce Divan’a gönderilebileceği bir ortamda, başkanın çalışma imkânı kalmaz.
Ama bu önerinize karşı çıkanlar, “AK Parti’nin yüzde 50’ye yakın oyu var. Bu aritmetikle 4’te 3 çoğunluk kolay kolay sağlanamayacağına göre, Erdoğan hiçbir zaman denetlenemeyecek, yürütmeyi de yasamayı da kontrol altına alacak’’ diyor.
Bunu diyenler, “Bugün çok daha iyi bir denetim var, Başbakan’ı da Cumhurbaşkanı’nı da Yüce Divan’a gönderebiliyoruz” diyebiliyor mu? Bu Meclis tablosunda muhalif partiler denetim yapabiliyor mu? Biz aynı aktörlerle de olsa başkanlık sisteminde çok daha iyi olacak diyoruz.
SEÇİM SİSTEMİ DEĞİŞİR Mİ?
Dar bölge seçim sistemini getirmeyi düşünüyor musunuz?
Seçim sistemi aslında Anayasa’nın bir konusu değil. Yönetimde istikrar, temsilde adalet ilkesi var sadece. Belki bu hükmün Anayasa’dan çıkarılması lazım.
Peki, getireceğiniz teklif bir seçim sistemi önerisi barındıracak mı?
Başkanın seçimiyle ilgili bir düzenleme var. Ama seçim sisteminin detayları yok.
‘MHP TAKTİKSEL HESAPLAR İÇİNE GİRMEZ’
Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, “Teklifimizi önce MHP’ye götüreceğiz, onların gözetiminden geçtikten sonra Meclis’e getireceğiz” diye açıklamıştı. MHP ile istişareye başladınız mı?
Bunun için önce bizim metnimizin bir şekil alması lazım. Temaslar var ama henüz o aşamaya gelmedik.
Devlet Bey’in “Meclis’te ‘Evet’ dersek referandumda da ‘Evet’ diyeceğiz” sözlerini siz nasıl yorumladınız?
Sayın Bahçeli’nin sözlerini yorumlamam doğru olmaz.
Peki, “Aslında Meclis’te ‘Hayır’ diyecekler, AK Parti’yi tuzağa çekmeye çalışıyorlar” iddiasına ne diyorsunuz?
Sayın Bahçeli’nin ve MHP’nin bugüne kadarki tutumuna bakarsak, tuzağa çekme ya da taktiksel hesaplar içine gireceklerini sanmıyorum. Devlet Bey, bir konuda ne yapacaksa açıkça söylemiştir ve onu yapmıştır. Böyle bir oyuna girmeleri için bir sebep de yok. AK Parti’nin Meclis’e öneri getirmesini sağlayıp sonra reddetmekle bu iş kapanır mı? Kapanmaz. Her seçimden sonra Meclis tablosu değişiyor. Sayın Bahçeli de “Bu işin kapanması için referanduma gitmesi lazım” dedi. Bu çok doğru bir sözdür. Millet “Hayır” derse o zaman gerçekten kapanır.
‘BAŞKAN MECLİS’İ FESHEDERSE KENDİ SEÇİMLERİNİ DE YENİLER’
2012 modelinde “Başkan, TBMM seçimlerinin yenilenmesine karar verebilir’’ diyor. Yeni modelde bu fesih hakkı olacak mı?
Olur mu olmaz mı şu an söyleyemem ama gerekçesini açıklayayım. Parlamento ile başkan arasında kriz durumlarında seçimleri beklemek dışında bir seçenek yok. Sistemin kilitlenmesini aşmak için seçimlerin yenilenmesi kararını yasama da yürütme de ayrı ayrı alabiliyor. Seçimler birlikte yapıldığı için ikisi birlikte seçime gidiyor. Yani başkan Meclis’i feshederse kendi seçimini de yenilemek zorunda. Bu ne demek? Başkana 5 artı 5 yıl süre veriyoruz. Başkan, seçimin yenilenmesi kararı aldığında kendi görev süresini de kısaltmayı göze alıyor demek... 2012’de getirdiğimiz modelde aynı şekilde Meclis de başkanlık seçimlerini yenileme kararı alabiliyordu, ama kendisi de seçime gitmek koşuluyla... Bu yine düşünülebilir.
‘5’TE 3 ÇOĞUNLUK ARANMASI MAKUL’
2012’deki modelde başkanın veto yetkisi de çok genişti. Veto edip Meclis’e geri gönderdiği yasaların kabulü için üye tam sayısının 5’te 3’ü gibi elde edilmesi güç bir çoğunluk aranıyordu. Bunda bir revizyona gider misiniz?
Amerika’da 3’te 2 çoğunluk aranıyor. Örneğin geçenlerde 11 Eylül saldırıları nedeniyle Suudi Arabistan aleyhinde Jasta Yasası hazırlanmıştı. Obama, yanlış olduğunu söyleyip geri gönderdi ama 3’te 2 oy oranıyla tekrar kabul edilince imzalamak zorunda kaldı. Buna “Zorlaştırıcı veto” deniyor. 5’te 3 çok yüksek bir rakam değil, meclis bir kanunu çıkarmak konusunda kararlıysa çıkarır.
Başkanlık sisteminin Türkiye’ye uygun olmadığını düşünenler, “Dünyada 1946’dan 1999’a kadar gelen her 23 başkanlık rejiminden biri diktatörlüğe dönüşmüş. Türkiye’de de tek adam rejimine dönüşür’’ diyor. Böyle bir risk hiç yok mu?
Hayır, bu eleştirinin haklılık payı yok. Çünkü hiçbir demokrasi tecrübesi olmayan, hayatlarında muhtar bile seçmemiş ülkeleri örnek gösteriyorlar.
Röportaj: Kübra Par- kubrapar@haberturk.com
HT