Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, NTV'de gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve soruları cevapladı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, FETÖ soruşturması kapsamında, Kaynak Kağıt AŞ'nin eski Genel Müdürü Kemal Batmaz'ın, Adil Öksüz ile darbeyi yöneten isimler arasında olduğunu belirlemesi konusundaki soru üzerine Kurtulmuş, soruşturmanın devam ettiğini ve bu durumun yeni bir gelişme olduğunu belirtti.

Darbenin, detaylı bir şekilde planlandığını, ancak öne alınması nedeniyle yaşanan telaşla da darbenin teşebbüste kaldığını vurgulayan Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Bu kapsamlı planların içerisinde kimler var? Sadece uçakları kaldırıp bombalayanlar değil. Bunların arkasında kimler var? Kimler bir yere kadar geldi, bir yerde durdu? Bunların siyasi ayakları vesaire, çok uzun sürecek olan bir soruşturma süreci. Her yeni bilgiden başka bir noktaya ulaşılabilecek bir durum. Allah, savcılara kolaylık versin. Bunu, kısa bir süre içerisinde sonuçlandırıp, davanın dosyasını tekemmül ettirmekle yükümlüler. Aynı zamanda herkesi ortaya çıkartmak mecburiyetindeler. Aynı zamanda bunun çekilemez bir yük haline gelmemesi, birtakım iddialarla da dolmaması için çok titiz davranmak mecburiyetindeler. Ümit ederiz ki darbeyle ilgili esas dava açılır ve milletin beklentilerine cevap verilmiş olur."

"AK Parti'nin gücü, buna tek başına yetmiyor"

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, başkanlık sistemi tartışmalarına ilişkin siyasi açıklamalar hatırlatılarak, "AK Parti, anayasa değişikliğiyle ilgili teklifini TBMM'ye ne zaman sunacak?" sorusunun yöneltilmesi üzerine, burada bir takvim söylemenin mümkün olmadığını ifade etti.

Başkanlık sistemini sadece bir "başkanlık sistemi" olarak görmediklerini ve gündeme getirmediklerine işaret eden Kurtulmuş, şu görüşlere yer verdi:

"Türkiye'nin birtakım anayasal sürecine ihtiyacı var. Bunların neler olduğu da ortadadır. Yılladır tartışıyoruz. Bu reform sürecinin bir parçası olarak, Türkiye'de etkin bir yürütme mekanizmasını sağlamak için başkanlık sisteminin en doğru, en ideal yol olduğunu düşünüyor ve bununla ilgili çalışmalarımızı sürdürüyorduk. Belli bir noktaya gelindi. İki farklı paket bu konuda hazırlanmıştı. Birincisi, çok kapsamlı bir anayasa değişikliğidir. Bir diğeri de daha da dar kapsamlı. Başkanlık sistemi ve onunla ilgili olarak hem başkanlık sistemini hem yasamanın hem de yürütme mekanizması, yargı mekanizmasıyla ilgili gerekli adımların atılacağı daha dar kapsamlı bir paket. Şimdi burada bir anayasa değişikliği söz konusu olduğu için AK Parti'nin gücü, buna tek başına yetmiyor. Bunu, bir diyalog içerisinde bütün partilerde, sadece MHP ile değil, CHP ile de bunu bir diyalog içerisinde götürmek isteriz. Nihayetinde siyaset yapıyoruz. MHP, metni getirsinler görelim, diyor. Bu metinler üzerinde diğer partiler de görüşlerini ifade ederler, katılıyoruz-katılmıyoruz, derler. Ortaya bir sonuç çıkar."

"Çok daha güçlü bir parlamento öngörüyoruz"

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, anayasa değişikliği konusunda parlamentoda değil 330, 367'nin bile bulunması durumunda mutlaka halka gidileceğinin altını çizdi.

Başkanlık sisteminde, ne tür bir modelin örnek alınacağına dair de Kurtulmuş, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Baştan beri biz bu tartışmalarda hep şunu söyledik. Neden falanca bir modelin üzerinde duruyoruz? Dünyada çok farklı başkanlık modelleri var. Yapılmış tecrübeler var. Bu tecrübeler içerisinde her bir başkanlık sisteminin oturması yıllar almış. Amerika'daki başkanlık sisteminin oturması da başka ülkelerdeki başkanlık sisteminin oturması da... Biz bugün başkanlık sistemine geçsek, bunun tam manasıyla oturması, bununla ilgili gerekli yasal alt yapının yapılması, bunlar yıllar alacak bir geçiş sürecidir. Her toplumun kendi sosyolojisi var, siyasal dinamikleri var. Bu dinamikleri üzerinde Türkiye kendisine uygun bir modeli ortaya koyuyor. Bizim teklifimiz bu. Burada iki tane yanlış anlaşılma var. Bunlardan birincisi, 'Başkanlık sistemi gelirse eyalet sistemi gelir, üniter yapı ortadan kalkar.' AK Parti'nin teklifinin bununla hiçbir ilgisi yoktur. Başkanlık sistemi Türkiye'deki üniter yapıyı devam ettirecek şekilde tanzim edilmiştir. İkincisi, 'Sanki başkanlık sistemi gelirse parlamento ortadan kalkacakmış' gibi görülüyor. Tam tersine, bizim teklif ettiğimiz başkanlık sisteminde halk tarafından seçilecek parlamento ortadadır. Bununla ilgili belki siyasi partiler yasasındaki gerekli değişikliler, düzenlemeler yapılarak baraj da aşağı çekilerek çok daha etkin, çok daha yerinden, güçlü şekilde gelen bir parlamento ve yasama denetim faaliyetlerinde çok daha güçlü bir parlamento öngörüyoruz. Dolayısıyla bu iki yanlış algı üzerinden başkanlık sistemi Türkiye'ye uygun değildir görüşünün pompalanmasını doğru bulmadığımızı ifade etmek isterim."

"İdam konusu milletin talepleri doğrultusunda konuşulur"

Numan Kurtulmuş, idam cezası tartışmalarına ilişkin, hiçbir demokratik ülkede siyasetin halkın taleplerine karşı duyarsız, kayıtsız kalamayacağını vurguladı.

Halkın bu yönde bir talebinin bulunduğunu vurgulayan Kurtulmuş, bunun anayasa, başkanlık sistemi konusundan ayrı bir konu olduğunu ifade etti.

İdam konusunun ayrı bir bağlamda ele alınması gerektiğini belirten Kurtulmuş, "Bunlar siyasi dengeler içerisinde, milletin talepleri doğrultusunda konuşulur, hesaplanır, gerekiyorsa adım atılır." dedi.

Kurtulmuş, "İdam cezası Türkiye'nin gündemine gelirse AB defteri kapatılmış mı olur?" sorusu üzerine, Türkiye ile AB ilişkilerinin bir tek konuya indirgenmesinin mümkün olmadığını vurguladı.

Kurtulmuş, "Avrupa-Türkiye ilişkilerinin ne sadece idam ne göç ne de başka bir meseleye, tek bir faktöre bağlamanın doğru olmadığı kanaatindeyim. AB-Türkiye ilişkileri, evet sorunlu bir ilişkidir, dalgalı bir ilişkidedir. Bazen ipler, ha koptu dediğiniz noktaya gelir. Ama AB'nin, Türkiye'yi tamamıyla gözden çıkarabilecek bir noktada olduğunu asla zannetmiyorum." diye konuştu.

"Türkiye'de 'FETÖ mağdurları' diye bir şey yoktur"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "FETÖ operasyonlarında mağduriyetlerin oluştuğu" yönündeki ifadelerini de değerlendiren Kurtulmuş, "Türkiye'de 'FETÖ mağdurları' diye bir şey yoktur ama FETÖ'nün mağdur etmeye kalktığı 79 milyon vatandaşımız vardır. Eğer bir mağduriyetten bahsedeceksek, 246 şehidimizin ailesinin, çevresinin mağduriyeti söz konusudur. 2 bin 194 yaralımızın ve ailelerin, 79 milyonun mağduriyeti söz konusudur. Eğer bu adamlar başarılı olsaydı Sayın Kılıçdaroğlu böyle bir demeç verecek siyasi zemini bulamayacaktı. Bu örgütün yanında, sağında, solunda, içinde, kenarında kim varsa bunun hesabını verecek ama bunlarla ilgili, irtibatlı olmayan kimse korkmasın, onlar da düzeltilecek." diye konuştu.

"Kurunun arasında yaşların yanmamasına gayret ediyoruz"

Milli Eğitim Bakanlığının 5 binin üzerinde öğretmenin göreve iade edilmesine karar verdiğini anımsatan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"70 küsur bin dosya var, bunlar tek tek inceleniyor. Bu haftaki kararnameyle birlikte Türk Silahlı Kuvvetlerinden atılan bazı subayların, ikisi general olmak üzere, tekrar görevlerine iadesi kararlaştırıldı. Yani titizlikle, bir kuyumcu hassasiyetiyle üzerinde duruluyor. Kimsenin, gerçekten kurunun arasında yaşların yanmamasına gayret ediyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu ve CHP'li arkadaşlar, FETÖ'nün algı operasyonuna destek olacaklarına varsa ellerinde bilgi belge, bunları bizlere ulaştırsınlar, ilgili yönetim birimlerine ulaştırsınlar. Hakkında yanlışlıkla bir işlem yapılmış ya da birisi yanlış bilgi vermiş, yanlış ihbarda bulunmuş, bunlar varsa temizlenir ama inanın ki bu geniş operasyonun içerisinde gerçekten bir şekilde gadre uğramış dediğimiz insanların sayısı oldukça azdır. Ama onları da gidermeye gayret ediyoruz."

Yenigün Haber ve Yayıncılık Grubu'na yönelik soruşturma

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Yenigün Haber ve Yayıncılık Grubu'na yönelik soruşturmaya ilişkin soru üzerine soruşturmanın başlangıcının Cumhuriyet Vakfı'yla ilgili yapılan birtakım araştırmalar olduğunu, sonrasında ilgili yazar ve yöneticilerin bir kısmıyla ilgili, bu örgütlerle irtibatlı olduklarına dair emareler üzerine soruşturma başlatıldığını söyledi.

Kurtulmuş, "Ortada örgütlerle bir bağlantı yoksa zaten bir aklanma olacaktır. Şu anda bir tutukluluk kararı yok, bir mahkumiyet kararı yok, dolayısıyla devam eden bir süreç ama örgütlerle irtibat ya da örgüt üyesi olmasa da onların işine yarayacak yayınlarda bulunmak gibi bir suçlamayla savcılık bu soruşturmayı başlatmış. Hep beraber bakacağız, göreceğiz. Siyaset olarak biz de herhangi bir haksızlık yapılmasını isteyemeyiz ama bu soruşturmaların tamamlanmasını bir görmemiz lazım." dedi.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine görevlendirme

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığına yapılan görevlendirmeye ilişkin eleştirilerin hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, HDP'ye, ısrarla terör örgütü PKK'nın gölgesinden çıkmasını tavsiye ettiklerini vurguladı.

HDP'nin birçok belediyede yüzde 70, yüzde 80 hatta daha yüksek oranda oy aldığını aktaran Numan Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Belediyelere HDP'li seçmenler, çukur kazsınlar, içine bomba yerleştirsinler, bomba yerleştiren militanları oraya taşısınlar, bombaları kamyonlarıyla taşısınlar, iş makineleriyle bu terör gruplarına yardım etsinler diye oy vermedi. Mesele bu kadar açıktır. Dolayısıyla bizatihi HDP'nin teröre desteği, HDP'nin kendisine oy veren insanların iradesinin zıddına bir harekettir."

 "Musul Musullularındır, Halep Haleplilerindir"

Türkiye’nin güney sınırındaki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerinin sorulması üzerine ise Kurtulmuş, Türkiye’nin sınırlarının güneyindeki gelişmeleri yakından takip ettiğini aktardı.

Irak ve Suriye'deki gelişmelerin, binlerce kilometre öteden gelen ülkeler için "Kendi çıkarlarını bir türlü maksimize edebilecekleri operasyonların yapıldığı alan" olduğunu söyleyen Kurtulmuş, bu gelişmelerin Türkiye için kapı komşusundaki yangın olduğunu ve bu yangının her an Türkiye'ye de sirayet edebileceğini dile getirdi.

Türkiye’nin başından itibaren meydanda söylediklerini diplomatik alanda da söylediğine işaret eden Kurtulmuş, “Söylediğimiz şey nedir? Musul Musullularındır, Halep Haleplilerindir, bu ülkelerin daha fazla bölünmesini önlememiz, eğer burada DEAŞ gibi birtakım terör örgütlerine karşı operasyonlar yapacaksak bu operasyonları yaparken başka terör örgütlerinin o şehir halklarının başına bela olmasını da önlememiz lazım." dedi.

Sınıra gerçekleştirilen askeri sevkiyatın bir gözdağı olup olmadığına ilişkin soru üzerine ise Kurtulmuş, "Hayır, gözdağından ziyade bir tedbirdir. Yani Türkiye öyle sıradan, bir laf söyledi de Türkiye bu söylediği lafın arkasında durmayacak bir ülke değildir. Hiçbir şekilde biz orada bir çatışmanın tarafı olmak istemeyiz." dedi.

"Başika'daki varlığımızın devam etmesinin kararını verecek olan şu anda Türkiye'dir"

Başika’daki kampın taşınıp, taşınmayacağı konusunda, Türkiye’nin bölgedeki varlığının ihtiyaçlar çerçevesinde ortaya çıkan bir durum olduğunu anlatan Kurtulmuş, "Başika'da ne zaman varlığımızı sona erdireceğimizin kararını da biz veririz. Bunu en başından itibaren, belki 6 ay evvel söyledik bu sözü. Dolayısıyla orada, Başika'daki varlığımızın devam etmesinin kararını verecek olan şu anda Türkiye'dir, eğer herhangi bir şekilde Başika kampıyla ilgili bir karar verilecekse kimsenin tavsiyesi, talebi üzerine bunu yapmayız." değerlendirmesinde bulundu.

"İbadi'nin oynanan büyük oyunu, büyük resmi görmesini tavsiye ederiz"

İran-Irak savaşının Irak’a hiçbir faydası olmadığını, savaşın Irak’ın 50 yılını çalıp götürdüğünü belirten Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Sayın İbadi'nin oynanan büyük oyunu, büyük resmi görmesini tavsiye ederiz. Büyük resim bu bölgede Sünni-Şii güçleri birbirine çatıştırmak, etnik güçleri birbirleriyle savaştırmak, İran’da, Irak'ta, Suriye’de, Lübnan’da, Ürdün’de, Türkiye’de yapabilirlerse bütün buralarda etnik ve mezhebi fitnenin ateşini körüklemektir. Dolayısıyla Sayın İbadi Irak merkezi hükümetinin Başbakanı olarak tansiyonu düşürecek sözler söylemesi gerekir. Bu Irak'ın menfaatinedir, Türkiye’nin de menfaatinedir, bölgenin de menfaatinedir. Bir delikten iki kere ısırılmanın gereği yok ama kusura bakmayın mezhepçi politikalar izlenerek Irak’ın yapısını bozmaya kalkarlarsa bu zaten tek başına Irak’ta daha fazla dengesizlik demektir."

Kurtulmuş, tüm bunların Irak’ın merkezi hükümetine bir faydası olmayacağına vurgu yaparak, "Ta Amerikan işgaliyle birlikte keşke 'Biz bu topraklarda başka ülkelerin güçlerini istemiyoruz' diye Iraklı yöneticiler o zaman söyleyebilselerdi. Keşke o zaman direnebilselerdi ve Irak'ın işgaliyle birlikte gündeme gelen Irak’ın üçe bölünmesi ne yazık ki bugün gerçekleşti. Bizim çabamız bu bölünmenin daha fazla sürmemesi, mevcut bölünmenin de mümkün olduğunca azaltılması ve bütünleşmenin sağlanmasıdır ama kusura bakmasınlar Türkiye’nin ulusal menfaatlerini de koruyabilecek hem güce sahibiz hem böyle bir niyetimizin de ortada olduğunu herkesin bilmesi lazım." diye konuştu.

AA