Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Yargıtay 16. Ceza Dairesinin, haklarındaki mahkumiyete ilişkin hükmü bozmasının ardından, 12 Eylül askeri darbesine ilişkin, dönemin Genelkurmay Başkanı, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Ali Tahsin Şahinkaya'nın yargılandığı davanın görülmesine tekrar başlandı.

Cumhuriyet savcısı, sanıklar hakkındaki kamu davasının ölüm nedeniyle düşürülmesini talep etti.

Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya Evren ve Şahinkaya'nın avukatları ile eski milletvekili Ahmet Türk, eski bakanlardan Azimet Köylüoğlu'nun da arasında bulunduğu bazı müdahillerin avukatları, Diyarbakır Barosu ve TÖBDER'in de arasında yer aldığı bazı müdahil tüzel kişiliklerin avukatları katıldı.

Hakim Aydoğan Levent Gedik, sanıklardan Şahinkaya'nın 9 Temmuz 2015, Evren'in 9 Mayıs 2015'te vefat ettiğine dair kayıtları tutanağa geçirdikten sonra müdahil avukatlarından Ömer Kavili söz alarak, duruşmanın sesli ve görüntülü olarak kayıt altına alınmasını istedi.

Cumhuriyet Savcısı İsmail İlhan'ın bu talebin reddini istemesi üzerine Kavili, savcının ret istemine gerekçe ve yasal dayanak göstermediğini ifade etti.

Hakim Gedik ve Kavili arasında, beyanların tutanağa tam olarak geçirilip geçirilmediğine ilişkin tartışma yaşandı. Müdahil avukatı Aydın Erdoğan da bu tartışmalara yol açmamak için duruşmanın kayda alınmasını talep etti.

Başkan Gedik, heyetle yaptıkları değerlendirme sonucunda, "ifade ve sorgu işlemi yapılmayacağından" duruşmanın sesli ve görüntülü kaydedilmesi istemini reddetti.

"ZORLA GETİRME KARARI" 

Ardından söz alan müdahil avukatlarından Mehmet Horuş tarihi bir davanın görüldüğünü belirtti.

Mahkemenin, bazı müdahillerin beyanlarının alınması için talimat yazdığını anlatan Horuş, "Talimat mahkemesi, 17 yaşında sanık generallerce asılan Erdal Eren'in ağabeyi için zorla getirme kararı almış. Yine idam edilen Necati Vardar'ın kardeşi ile ilgili zorla getirme kararı var. İki darbeci generalin salona getirilemediği yargılamada, idam edilenlerin yakınlarına zorla getirme kararı çıkarılıyor. Gerekirse talimatlar geri çekilsin veya mahkemeler uyarılsın" diye konuştu.

Horuş ayrıca, daha önce iddianameyi hazırlayan, duruşmaya çıkan hakim ve savcılar ile önceki mahkemenin istediği belgeleri göndermeyen Genelkurmay Adli Müşavirinin tutuklandığını kaydederek, 15 Temmuz darbe girişimi ile 12 Eylül darbesi arasında bağlantı kurdu ve "Bu darbe planıyla 'Yurtta Sulh Konseyi'nin darbe planları arasında benzerlik görüyoruz. 'Bu dosyaya evrak göndermeyen Genelkurmay Adli Müşaviri kopya mı çekti' diye aramızda espri yapıyoruz. Bizzat huzurdaki davanın darbe konusuna dönüştüğünü görüyoruz. OHAL koşullarında 12 Eylül'ü yargılıyoruz" dedi.

Avukat Kavili de talimat mahkemelerinin, müdahiller ve şikayetçilerin zorla getirilmelerine ilişkin uygulamasın önüne geçilmesini isteyerek, "Evlatlarının asılması suretiyle acı çeken insanlara yeniden acı çektirilmesin" ifadesini kullandı.

Dosyada bazı eksikler bulunduğunu anlatan Kavili, bunların giderilmesi için duruşmanın ertelenmesini istedi.

"1980 ÖNCESİ MHP İÇİNDE GÖREV YAPAN MİT ELEMANLARININ LİSTESİ İSTENMİŞ" 

Müdahil Erdem Şenocak'ın avukatı Mehmet Bacanlı da 12 Eylül anlaşılmadan 15 Temmuz'un anlaşılamayacağını söyledi. Dava kapsamında istenen bazı belgelerin ilgili kurumlarca gönderilmediğini kaydeden Bacanlı, "Örneğin 1980 öncesi MHP içinde görev yapan MİT elamanlarının listesi istenmiş, ancak gönderilmemiştir. Bu bilgi ve belgeleri göndermeyen şahısların FETÖ darbesindeki konumlarının tespiti için başsavcılıktan bilgi sorulsun" dedi.

Müdahil avukatlarından Arif Ali Cangı, davanın düşmesi halinde dosyanın AİHM'e gideceğini söyledi.

Mahkeme heyeti, bozma ilamına uyulup uyulmaması konusunda karar verilmemiş olması nedeniyle taleplerin reddine karar verdi.

Mahkeme Başkanı Gedik'in Yargıtay 16. Ceza Dairesinin kararını okumasının ardından taraflara bozma ilamına uyulup uyulmaması yönündeki görüşleri soruldu.

Müdahiller ve avukatları bozma ilamına uyulmayarak, eski kararda direnilmesini istedi.

Müdahil avukatlarından İmdat Balkoca, zaman aşımının yalnızca adil suçlar için geçerli olabileceğini, darbenin ise toplumsal bir suç olduğunu ve zaman aşımının uygulanamayacağını ifade etti.

Avukat Öztürk Türkdoğan, 12 Eylül'ün mağduriyetlerinin sürdüğünü kaydederken, avukat Aydın Erdoğan, Yargıtay kararının siyasi olduğunu ve büyük hukuksuzluk yarattığını öne sürdü.

Avukat Oya Aydın da 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin sadece üst rütbedekilerin değil, alt kadroların da soruşturulduğunu, yargılandığını ifade ederek, "12 Eylül davasında da suçu işleyen, suça iştirak eden, darbenin başarılı olmasını sağlayan tüm görevlilerin, özellikle işkenceci asker ve polislerin yargılanması gerekir" dedi.

Müdahillerden Hüseyin Esentürk ise "12 Eylül kararlarının halen 'Demokles'in kılıcı' gibi durduğunu" savundu ve "Yargılamanın sürdürülmesini, hatta genişletilmesini talep ediyorum" diye konuştu.

Cumhuriyet Savcısı İlhan ile Evren ve Şahinkaya'nın mirasçılarının avukatı Bülent Hayri Acar da Yargıtay kararına uyulmasını talep etti.

Mahkeme heyeti, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin bozma ilamına uyulmasına karar vererek, duruşmaya devam etti.

SAVCI ÖLÜM NEDENİYLE DAVANIN DÜŞÜRÜLMESİNİ İSTEDİ 

Müdahiller ve müdahil avukatları esasa ilişkin beyanda bulunmak üzere süre talep ederken, Cumhuriyet Savcısı İlhan, soruşturmanın genişletilmesi taleplerinin olmadığını bildirdi ve esas hakkındaki görüşünü beyan edeceğini söyledi.

İlhan, nüfus kayıtlarından, Evren ve Şahinkaya'nın öldüklerinin anlaşıldığını belirterek, "sanıklar hakkında açılan kamu davasının ölüm nedeniyle düşürülmesini" talep etti.

Sanık avukatlarından Acar ise müdahillerin beyanlarını vermelerinin ardından esas hakkındaki savunmalarını yapacaklarını bildirdi.

Mahkeme heyeti, müdahillere esasa karşı beyanlarını bildirmeleri için süre vererek, duruşmayı erteledi.

DAVANIN GEÇMİŞİ

Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi, 18 Haziran 2014'te Evren ve Şahinkaya'yı, 21 Aralık 1979'da dönemin başbakanına verdikleri muhtırayla Anayasa'yı ve TBMM'yi ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs suçunu işledikleri, 12 Eylül 1980'de de cebren Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı tağyir, tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül eden TBMM'yi ıskat ve cebren men suçunu işledikleri gerekçesiyle eylemlerine uyan 765 sayılı TCK'nin 146/1. maddesine göre "ağırlaştırılmış müebbet" hapis cezasına çarptırmış, sanıkların duruşmadaki tavır ve hareketlerini dikkate alarak, takdiri indirimle cezayı "müebbet hapse" çevirmişti.

Mahkeme ayrıca, Askeri Ceza Kanunu'nun 30. maddesi uyarınca sanıkların rütbelerinin sökülmesine de hükmetmişti.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi ise temyiz incelemesi sonucunda hükmün bozulmasına karar vermişti. Dairenin kararında şu ifadeler yer almıştı:

"Suç tarihinde yürürlükte olması ve sanıklar lehine sonuç doğurması nedeniyle uygulanan 765 sayılı TCK'nın 146. maddesinde tanımlanan, anayasal düzene karşı suçun, aynı kanunun 102/1 ve 104/2. maddeleri gereğince dava zaman aşımına uğradığı anlaşılmakta ise de sanıkların, hüküm verildikten sonra, kararın temyizi aşamasında, Ahmet Kenan Evren'in 9 Mayıs 2015, Ali Tahsin Şahinkaya'nın 9 Temmuz 2015'te öldükleri nüfus kayıtlarından anlaşıldığından, dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18 Eylül 2012 tarih ve 158-1773 sayılı kararında ayrıntısı açıklandığı üzere, ölüm halinde sanığın cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasına, niteliği itibarıyla müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler dışında hiçbir şekilde devam olunamayacağından ve bu kapsamda zaman aşımına ilişkin değerlendirme de yapılamayacağından kamu davasının ölüm nedeniyle düşmesine karar verilmesinde zorunluluk bulunması bozmayı gerektirmiştir."

HT