Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) tarafından yapılan açıklamada, Türkiyenin bu yıl yüzde 2,6, 2018de ise yüzde 3 büyümesinin beklendiği belirtildi.

Açıklamada, geçmişteki reformlar sonucu kamu finansmanı ve bankacılık sektörünün sağlam temeller üzerinde oturmakta olduğuna vurgu yapıldı. Gayrisafi Yurtiçi Hasılanın (GSYH) yüzde 1,1i seviyesindeki bütçe açığı ve yüzde 30’u civarındaki kamu borcunun hükümete mali politikalar uygulamak için yeterli alanı verdiğine işaret edilen edilen açıklamada ayrıca, bankacılık sisteminin sermaye yeterliliğinin yüksek olduğu ve sorunlu kredilerin yüzde 3,3 gibi düşük bir seviyede olduğu bildirildi.

Dayanıklı tüketim mallarındaki KDV indirimi gibi önlemlerle desteklenen hane halkı tüketiminin 2017 ve 2018de büyümenin temel kaynağı olmaya devam edeceği kaydedilen açıklamada, şu görüşlere yer verildi:

"İç siyasi ve bölgesel jeopolitik durumun kırılganlığı turizmdeki toparlanmayı yavaşlatacaktır. Kamu yatırımlarının artmasına karşın, derecelendirme notlarının düşürülmesinin ardından finansman maliyetinin yükselmesi, artan iş gücü ve ithal girdi maliyetleri nedeniyle özel sektör yatırımları zayıf büyümeye devam edecektir.
Ekonominin 2017de yüzde 2,6 ve 2018de yüzde 3 büyümesi beklenmektedir.

Önümüzdeki iki yılın görünümüne ilişkin riskler arasında, bölgesel jeopolitik istikrarsızlık, yatırımcılar gözünde zayıflayan kurumsal bağımsızlık algısı, ABD Merkez Bankası (Fed) tarafından parasal sıkılaşmanın beklenenden hızlı gerçekleştirilmesi ve buna bağlı olarak küresel likiditede azalma ve ülkenin uzun vadeli büyüme potansiyeline erişebilmesi için gerekli olan yapısal reform çabalarının ihmal edilmesi bulunmaktadır."

Açıklamada, 2015 yılındaki iç talebe dayalı yüzde 6,1 büyümenin ardından Türkiye ekonomisinin 2016da yüzde 2,9 büyüdüğü ifade edildi.

"Asgari ücretin Ocak 2016 itibarıyla yüzde 30 yükseltilmesinin etkisiyle harcanabilir gelir ve hane halkı tüketimi artarken, turizm gelirlerindeki keskin düşüş, Rusya’nın yaptırımları ve Ortadoğudaki jeopolitik gerilimler büyümeyi olumsuz etkiledi" yorumunun yapıldığı açıklamada şunlara dikkat çekildi:
"Bu sorunlara ilaveten Temmuz 2016daki darbe girişimi sonrasında zayıflayan tüketici ve yatırımcı güveni ekonominin üçüncü çeyrekte yüzde 1,3 daralmasına neden oldu. Mali politikalar sayesinde tüketim kaynaklı bir toparlanma yaşanan dördüncü çeyrekte ise büyüme yüzde 3,5e yükseldi.

ABDde beklenen parasal sıkılaştırma,Türkiye’nin yatırım notundaki düşüşler, devam eden olağanüstü hal, yatırımcıların gelişmekte olan piyasalardan gelişmiş piyasalara doğru hareketi ve zayıflayan yatırımcı güveninin 2016 yılında liranın dolar karsısında yüzde 17 değer kaybetmesine sebep oldu. Kurlardaki haraketlilikten etkilenen enflasyon Şubat 2017de beş yıl sonra ilk kez çift haneye ulaşarak Merkez Bankası tarafından belirlenen yüzde 5lik hedefin çok üzerinde gerçekleşti."

Türkiyenin dış dengelerindeki zorlukların devam ettiğinin hatırlatıldığı açıklamada, "Cari açık, petrol fiyatlarının düşmesi ve liranın değer kaybetmesinin dış ticarete etkisi sayesinde 2013 yılı sonundaki GSYH’nin yüzde 6,7’sinden 2016 yılı sonunda yüzde 3,8ine düşmüş olmakta birlikte hala yüksektir. Brüt dış finansman ihtiyacı GSYH’nin yaklaşık yüzde 25ini oluşturmakta ve ülkeyi küresel likidite koşullarına bağımlı halde bırakmaktadır." ifadelerine yer verildi.