Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun MİT tırlarının durdurulması olayına ilişkin hapis cezasına çarptırılması ve tutuklanmasıyla ilgili yarın Güvenpark'tan yürüyüş başlatacağını belirterek, "İstanbul Maltepe Cezaevine yürüyeceğiz, kaç gün sürerse." dedi.

Kılıçdaroğlu, CNN Türk'te katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtladı, açıklamalarda bulundu.

"CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanıp 25 yıla mahkum edildiğini duyduğunuzda ne yaptınız? Kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Önce inanamadım, arkadaşlara 'Gerçekten mi?' diye sordum. Gerçekten böyle bir kararın çıktığını söylediler. Hemen İstanbul'daki arkadaşlarla görüştük, onlar da haberi doğruladılar. Sonra ajanslara düştü." yanıtını verdi.

Kararın ardından Berberoğlu ile görüştüğünü belirten Kılıçdaroğlu, "Morali iyi. Çünkü haksızlığa uğradığını, suçlu olmadığını o da biliyor. Dolayısıyla suçlunun ezikliği içinde değil, tam tersine hakkı yenen, rahat konuşan bir kişi, bir ses. Yaptığımız konuşmada verdiği mesaj da öyleydi, moralinin yerinde olduğunu söylüyordu." dedi.

"Berberoğlu'na siz ne dediniz?" sorusunu Kılıçdaroğlu, şöyle yanıtladı:

"Şunu söyledim, 'Moralini iyi tut, senin hiçbir suçun, kabahatin yok. Senin ülke sevginden hiç kimsenin kuşkusu yok'. Moralini iyi tutmasını istedim. 'Moralim gayet iyi, ben haklıyım, herhangi bir haksızlık yapmadım, bir yanlışım da yok.' diye söyledi. Sonuç şu; Enis Berberoğlu bırakın bir milletvekili olmayı, Türkiye'nin en önemli gazetelerinde çalışmış, genel yayın yönetmenliği yapmış, haberi ve haberin ne olduğunu iyi bilen, değerlendiren, toplumun nabzını tutan bir kişi. Şimdi bu kişiyi elde hiçbir kanıt olmadan, 'HTS kayıtlarında neden şunlarla konuştun?' diye... İyi de ne konuştuğunu nereden biliyorsunuz? Diğer gazetecilerle konuşmuş. Kaldı ki kendisi gazeteci zaten. Bir gazetecinin yakın arkadaşı olan gazetecilerle bir araya gelmesi, konuşması hayatın olağan akışı içinde gayet doğaldır."

Berberoğlu'na önce müebbet, iyi halden dolayı da 25 yıl hapis cezası verildiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, "İnsafın kaldıracağı şey değildir. Adalet çökmüştür. Devleti devlet yapan adalettir. Eğer bir ülkede adalet çökmüşse, orada devlet de çöker. Bizim endişemiz emin olun Enis Berberoğlu'ndan kaynaklanmıyor. Bizim endişemiz, koskoca Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğinden kaynaklanıyor. Çöken, çürüyen bir devleti adım adım görüyoruz. Liyakat, uzmanlık, adalet, hukuk, hukukun üstünlüğü yok. Neler var? İşkence, adaletsizlik var." diye konuştu.

- "Bir kova benzinle gittiler"

"Hakim olarak atanan kişi, hukukun üstünlüğüne göre karar değil de gözünü dikip saraydan gelecek telkine göre karar verirse, orada adalet olur mu? Ben merak ediyorum, bu hakim yarın çocuklarına, torunlarına nasıl hesap verecek?" diye soran Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Sayın Erdoğan daha önce açıklamıştı, 'Onların yanına bırakmayacağım, intikamını alacağım.' diye. Kim olduğuna bakmaksızın, 'Haber gazetede neden yayımlandı?' bunun intikamını almak istiyor. Sorun haberi yayımlamak değildir. Haberi yayımlamak suç değildir. Suç olan nedir? Suç şudur; eğer siz yasa dışı bir örgüte kaçak silah gönderirseniz, suç işlemiş olursunuz. Suç işlemiyorsanız neden korkacaksınız? Açıkça suç işlendi. 'Efendim onlar Bayır-Bucak Türkmenlerine gidecekti.' diye bir açıklama yaptı Sayın Erdoğan. Sayın Türkeş de kalktı televizyonda 'Vallahi de billahi de o silahlar Bayır-Bucak Türkmenlerine gitmiyordu.' diyordu. Evet, hepimiz biliyorduk nereye gittiğini."

Birilerinden, "Neden benim pozisyonumu dünyaya ilan ediyorsunuz?" diye intikam alınmak istendiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, "Neden korkuyor biliyor musunuz? Uluslararası mahkemelerde yargılanır korkusu var. Er geç yargılanacaktır. Çünkü yaptığı uluslararası bir suçtur. Silahı kime gönderiyorsunuz? Müslüman Müslümanı kırsın, öldürsün diye ellerine silah veriyorsunuz." dedi.

Kılıçdaroğlu, 4 milyon Suriyeli'nin Türkiye'de bulunduğuna dikkati çekerek, "Kim yaptı bunları? Sen silah göndermeseydin olur muydu? Komşuda yangın çıktığı zaman, en azından hiçbir şey yapmazsak bir kova suyla gideriz yangını söndürmeye. Bunlar ne yaptılar? Bir kova suyla değil, bir kova benzinle gittiler yangını büyütmeye. Bugünkü tablonun sorumluları şimdi suçsuz insanları yargılayıp, mahkum etmek istiyorlar." değerlendirmesinde bulundu.

- "Haber yapan adamı suçlayamazsınız"

"İnsani yardım malzemesiyse neden korkuyorlar? İnsani yardım malzemesi gizli olmaz ki, devlet sırrı olmaz ki." diyen Kılıçdaroğlu, CHP'nin Kuzey Irak'taki Türkmenlere defalarca yardım götürdüğünü, hiçbir zaman da gizlemediklerini anlattı.

"MİT tırlarıyla ilgili 'Bu yardımı gönderenler yargılanacak.' dediniz. 'CHP, Türkiye'nin seçilmiş hükümetinin yargılanması için bir söylem mi geliştiriyor?' eleştirileri var. Bunu açıklar mısınız?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, devleti yönetenlerin suç işlediğinde yargılanabileceğine işaret etti.

Devleti yönetenlerin adil, dürüst, namuslu olması gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, "(Ben devleti yönetiyorum, her şeyi yaparım ama beni kimse yargılamasın, Türkiye'ye zarar verir.) Asıl yargılanmaması Türkiye'ye zarar verir. Gidecek, diyecek ki 'Hayır, bunların hiçbirisi doğru değildir.' Yarın olursa ne olacak peki bu? Pek çok kişi yargılandı uluslararası mahkemelerde savaş suçu işlediği için." dedi.

Kılıçdaroğlu, CHP'nin herkesin hukuk içinde kalarak görevini yapmasını istediğini dile getirerek, kimsenin "hukuku takmam" diye bir şey söyleyemeyeceğini vurguladı. Her devletin sırrının olduğunu, bunların açığa çıkmasının doğru olmayacağını belirterek, "Açığa çıkaran gazeteciyi suçlayamazsınız. Gazetecinin ne günahı var? Ortaya çıkaran, oraya giden savcı yok muydu? MİT tırlarına savcı, jandarma gitti. Çıkardılar mı ortaya? Çıkardılar. Kim yargılanacak? Eğer devletin sırrını açığa çıkaran bir kamu görevlisiyse onu yakalarsınız ama onu haber yapan adamı suçlayamazsınız." diye konuştu.

Kemal Kılıçdaroğlu, toplumun, Türkiye Cumhuriyeti'nin çıkarlarına aykırı bir olayı haber yapmanın yurtseverlik olduğunu söyledi.

- "Ortada hükümet yok"

Türkiye Cumhuriyeti'nin "muz cumhuriyetine" döndürülemeyeceğini ifade eden Kılıçdaroğlu, hukuka ve hukukun üstünlüğüne bağlı kalınması gerektiğini vurguladı.

"Berberoğlu hem milletvekili hem de bir gazetenin genel yayın yönetmenliğini yapmış, uluslararası tanınırlığı olan bir kişi. Berberoğlu'nun böyle bir ağır cezaya çarptırılması hükümet açısından da sıkıntı doğuracak durumu ortaya koymaz mı?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Allah aşkına hükümet mi var? Kim başbakan? Kim dışişleri, kim maliye, kim tarım, kim sanayi, kim kültür bakanı? Nerede hükümet? Bir kişi var. Niye birbirimizi kandırıyoruz? Tamam usule uygun bir hükümet var, usule uygun bakanlar da var doğru. Hangi bakan, hangi yetkisini kullanabilir bir kişiden izin almadan? Hangi bakan gidip de o bir kişiye 'Efendim bu yanlıştır.' diyebilir? Döverler, dışarı atarlar." yanıtını verdi.

Medyanın "dayak yiyen bakanları" yazdığını ileri süren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ortada hükümet yok. Bizim bütün arzumuz Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası. Adaletin olmadığı yerde devlet olur mu? Devlet yok ortada. Hangi devletten söz ediyoruz? Adil bir devlet, yargı mı var? Liyakat esası üzerine saygınlığı olan bir devlet mi var karşımızda? Hiçbirisi yok. Bir kişi emrediyor ki o hiçbir hukuk kuralını tanımaz, çünkü ona göre hukuk diye bir şey yoktur. Kendi söylediği her söz hukuktur ve kendisinin söylediği her şey koşulsuz ve tartışılmadan ilgili bakan ve bürokrasi tarafından yerine getirilir, mahkemeler de dahil. Usulen bakanlar var. Elli sefer 'Rakka'ya gideceğiz' diye demeç vereceksiniz, Dışişleri Bakanı hep susacak sabırla. Sonra hiç gitmeyeceksiniz, oraya PYD ile gidildiği zaman da dönüp Amerika'ya diyeceksiniz ki 'Yapmasaydınız çok iyi olurdu falan filan, hadi yolunuz açık olsun'. Bu Türkiye'nin itibarını yerle bir eder."

Kılıçdaroğlu, Berberoğlu hakkında savcının tutuklama istememesine rağmen, hakimin talimat alıp göze girmek için 25 yıl hapis cezası verdiğini savundu.

- "Adaleti yok ettiler"

Sadece Berberoğlu'nun değil, 3 günlük askerin de "Darbe yaptı" diye tutuklu bulunduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Sıradan, eline silah almamış üç günlük asker eğer bu ülkede darbe girişiminde bulunuyorsa, atın gitsin bu ülkeyi." diye konuştu.

"Yarın İstanbul'a başlatacağı yürüyüşün" sorulduğu Kılıçdaroğlu, şunları ifade etti:

"Hani derler ya 'sabır, sabır, sabır, sabır...' Artık sabredecek bir şey kalmadı. Türkiye elden gidiyor, demokrasi elden gidiyor. Devletin çivisi çıkmış. Yapacağımız şey nedir? Yapacağımız şey, toplumu uyandırmak, bilgilendirmek, haksızlığın üzerine gitmektir. Bunu nasıl yapacaksınız? Direnerek yapacaksınız. Direnmek nedir? İlla cam çerçeve kırmak, eline silah alıp şunu, bunu yapmak değil. Ben bütün CHP örgütlerine söylüyorum, asla ve asla bu süreçte provokasyonlara gelmeyin. Provoke edebilirler, asla bunlara girmeyin. Güvenlik güçleriyle sakın bir çatışmaya girmeyin, özel bir çatışma sakın olmasın. Ama biz haklılığımızı bütün dünyaya duyurmak zorundayız. Türkiye'de adaletin kalmadığını bütün dünyaya duyurmak zorundayız. Bunun yolu sakin olmakta, gerekirse yürümekte. Ben yürüyeceğim yarın. Elimde sadece tek afiş olacak, üzerinde 'adalet' yazacak. Adaletten daha değerli bir şey yoktur."

Adaletin, bütün inançların ve dinlerin ortak temeli olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Bunlar adaleti yok ettiler, adalet kalmadı. Güçlü olanlar, her türlü barajı aşıyorlar. Kayınpederi olan damatlar da her türlü barajı aşıyorlar. Ya garibanlar, ya onların sesi kim olacak? Onların hakkını kim savunacak? Benim görevim bu." dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu, adaletsizlikle karşı karşıya kalanların sesini bütün uygar dünyaya duyurma hakkının olduğunu belirterek, "Ben bunu yapacağım. Ben yürüyeceğim. Arkamdan bir kişi gelir, 5 kişi gelir, 10 bin kişi gelir bu ayrı bir şey. Ama ben, bu ülkede adalet sağlanıncaya kadar yürüyeceğim. Bunu yapmak zorundayız. Artık bıçak kemiğe dayandı. Böyle bir adalet mi olur? Bunu ilk tepkiyi aslında normalde yargının vermesi lazım ama korku dağları bekliyor. Yargıç ne kadar ağır ceza verirse, sarayın gözüne o kadar fazla gireceğini düşünüyor." diye konuştu. Kılıçdaroğlu, "belli bir yargı camiasında vicdan ve ahlakın olmadığını" ileri sürdü.

- "Kaçma şüphesi mi var?"

Hakimlerin hukuka ve hukukun üstünlüğüne inanması gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, yargılama süreçlerinde insanların mağdur edilmemesinin önemine işaret etti.

"Enis Berberoğlu'nun kaçma şüphesi mi var? Niye olsun, niye kaçsın? Milletvekili. Dava açılalı kaç ay oldu? Saatinde, gününde mahkemeye gitti." diyen Kılıçdaroğlu, Adil Öksüz'ün ve kayınpederleri güçlü olanların serbest bırakıldığını söyledi. Kılıçdaroğlu, "Sonra dönüp diyorlar ki 'Bize güvenin'. Ben bu hakimin, 'h' harfine bile güvenmiyorum. Hakim değil çünkü. Bunlara yargının köleleri denir. Köle, amirin verdiği kuralları yerine getirir. Eğer bir kişi yargıç değil, köleliğe soyunmuşsa, o koltukta oturamaz, o cübbeyi de giyemez." dedi.

Kılıçdaroğlu, kendi iradesini, aklını ve hukuk bilgisini bir kişiye teslim etmemiş bir kişinin önüne bu dosya giderse, aynı gün Berberoğlu'nun hem beraatine hem tahliyesine karar vereceğini söyledi.

Kararlılık ve inançla yarın yürüyüşe başlayacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Yürümek zorundayım, bu benim görevim. Kimse gelmese de tek başıma yürüyeceğim." diye konuştu.

- "Kaç gün sürerse"

Kılıçdaroğlu, yürüyüşünün haksızlığa uğrayan, adalet isteyen herkesi kapsayacağını belirterek, Türkiye'nin bir anlamda polis devleti olduğunu, iki sahte imzayla insanların ölüme mahkum edildiğini öne sürdü. "Hangi vicdan, hangi ahlak, hangi adalet?" diye soran Kılıçdaroğlu, tüm adaletsizliklere karşı yürüyeceğini vurguladı. Yürüyüşünün nereye kadar süreceği sorusuna ise Kılıçdaroğlu, "İstanbul Maltepe Cezaevine yürüyeceğiz, kaç gün sürerse, bilmiyorum tabii" yanıtını verdi.

"Hiç ara vermeden yürüyecek misiniz?" sorusuna "Evet" karşılığını veren Kılıçdaroğlu, "Orada bitmeyecek tabii. Bu ülkede adalet tesis edilinceye kadar biz mücadelemizi sürdüreceğiz" dedi. Halktan katılım bekleyip beklemediği sorulan Kılıçdaroğlu şunları kaydetti:

"Herkese açık, arzu eden herkes gelebilir ama gelenler asla provokasyonlara teslim olmayacaklar. Yürüyeceğiz, adalet için yürüyeceğiz, bu ülkenin fakiri fukarası, garibanı için yürüyeceğiz biz. Sırtı kalınlar için yürümüyoruz, onların haklarını aramıyoruz biz. Onların haklarını aramak bize düşmez zaten. Onlar her türlü engeli aşıyorlar. Onlar için mahkeme, hakim, savcı, hapishaneler yok. Onlar istedikleri suçu işlesinler, onlar dışarıdadırlar zaten. Onların dayıları var. Biz garibanlar için yürüyoruz."

- "Provoke edeceklerdir"

Güvenlik nedeniyle yarın başlatacağı yürüyüşe izin verilmemesi durumunda ne yapacağı sorulan Kılıçdaroğlu, "Yürümeye nasıl izin vermeyecekler, hangi gerekçeyle?" diye sordu. Yürüyüşünün OHAL kapsamında yasaklanması durumunda ne yapacağı sorulan Kılıçdaroğlu, "Yasaklasınlar. Bütün dünya daha iyi görür, rezaleti görür" ifadesini kullandı.

Eyleminin dünyada ses getirip getirmeyeceği sorusu üzerine Kemal Kılıçdaroğlu, "Niçin ses getirmesin? Eğer bir ülkenin ana muhalefet partisinin genel başkanı yürüyorsa bu haberdir dünyanın her tarafında. Türkiye'de olmayabilir. Türkiye'de bununla ilgili olumsuz haberleri çıkarmaya çalışacaklardır, provoke edeceklerdir pek çok şey. Biz bunların hepsinin farkındayız ama önemli olan ne benim haklılığım. Ben haklıysam önümde hiçbir engel yoktur. Ben haklıyım." ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün Güvenpark'tan başlatacağı yürüyüşe ilişkin, "Bu bir memleket meselesidir. Bu, bu ülkede barış, huzur içinde yaşama meselesidir. Bunu böyle bir sorun gördüğümüz için bunu biz zaten başlatıyoruz. Yoksa bu benim veya Enis Bey'in bireysel bir olayı değildir. Bu bireysel olayın çok daha ötesinde ülke, memleket sorunudur." dedi.

"Dokunulmazlıkların kaldırılmasının önünü açtıkları için önce HDP'liler tutuklandı, şimdi CHP'lilere sıra geldi. Bu eleştirilere ne dersiniz? Siyaseten pişman mısınız?" sorusu üzerine Kemal Kılıçdaroğlu, bu eleştiriyi samimi bulmadığını belirtti.

Kurultayın kabul ettiği parti programlarında dokunulmazlıkların kaldırılmasının yer aldığını anımsatan Kılıçdaroğlu, "Kurultayın verdiği karara ben Genel Başkan olarak 'Ben kurultayı tanımıyorum' diye nasıl diyebilirim? Yok böyle bir şey. Bugün de olsa aynı kararı yine söylüyoruz. Evet, dokunulmazlıklar olmamalı. Kürsü dokunulmazlığı olmalı ama onun dışındaki dokunulmazlıkları kabul etmiyoruz. Bugün de aynı şeyi söylüyoruz." diye konuştu.

Milletvekillerinin tutuklanmasını "Anayasa'ya aykırı" olarak nitelendiren CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Anayasa Mahkemesinin kararı var. 'Siz milletvekilini tutuklarsanız, milletin verdiği temsil hakkını elinden almış oluyorsunuz' diyor Anayasa Mahkemesi. Şimdi siz temsil hakkını sınırlandırdınız, bu doğru değil Anayasa'ya aykırı. Ama diyeceksiniz, 'Anayasa'ya aykırı da bu mahkemeler niye uymuyor?' Hangi mahkemeler? Sarayın mahkemesine mahkeme denilmez." ifadelerini kullandı.

"HDP Eş Genel Başkanları tutuklandığında CHP'nin gerekli tutumu almadığı"na yönelik eleştiriler hatırlatılarak, "(Şu anda CHP bunun sıkıntısını yaşayacak) eleştirilerine siz, 'Hala durduğumuz yerde duruyoruz' mu diyorsunuz" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Aynen. Durduğumuz yerde aynen duruyoruz. Biz milletvekili dokunulmazlığının kürsü dokunulmazlığıyla sınırlı olmasını, yolsuzluk yapan, ihale takipçiliği yapan bir milletvekilinin Parlamentoda işi yoktur. Biz bunları kabul etmiyoruz. Kürsü dokunulmazlığının özelliği nedir? O düşünceyi ifade özgürlüğüdür. Kürsüde düşüncelerimi istediğim gibi ifade ederim ve düşüncelerimden ötürü hapse girmem. Ben elime silah alırsam, 'benim dokunulmazlığım var' deyip ortalıkta gezersem biz bunu kabul etmiyoruz. Ama kişi düşüncelerinden dolayı dokunulmaz olmalı, düşüncelerini ifade etti diye hiç kimse, milletvekili hapse girmemeli. Biz bunu savunuyoruz. Bugün hapiste olanların büyük bir kısmı düşüncelerinden dolayı hapiste."

- "Türkiye şu anda 20 Temmuz darbe sürecinin içindedir"

Bugün başlayacağı yürüyüşe MHP veya HDP'den destek bekleyip beklemediği de sorulan Kemal Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:

"Özel bir destek grubu arayışında değiliz. Demokrasiyi, adaleti, vatandaşın hakkını, hukukunu savunacak olan bu güzel ülkede beraber yaşama iradesini ortaya koyacak olan, düşünce ifade özgürlüğünü savunan herkes bu yürüyüşe destek verebilir. Bunu bir parti aidiyeti veya bir sivil toplum aidiyeti bağlamında aramak doğru değil. Bu bir memleket meselesidir. Bu, bu ülkede barış, huzur içinde yaşama meselesidir. Bunu böyle bir sorun gördüğümüz için bunu biz zaten başlatıyoruz. Yoksa bu benim veya Enis Bey'in bireysel bir olayı değildir. Bu bireysel olayın çok daha ötesinde ülke, memleket sorunudur."

Mecliste çıkan OHAL kararının ardından hedefin sadece muhalefet değil, demokrasi ve cumhuriyet olduğunu da savunan Kılıçdaroğlu, "20 Temmuz darbesinden sonra yani Parlamentodan OHAL kararı çıktıktan sonra Türkiye şu anda 20 Temmuz darbe sürecinin içindedir." şeklinde konuştu.

Darbe dönemlerinde ne yaşandıysa bu dönemde de aynısının yaşandığını savunan Kemal Kılıçdaroğlu, "Tam tersine bu dönem, o dönemi aratır hale geldi. Hiçbir suçu olmayanların yurt dışına çıkışı yasaklandı. O dönemde kolektif suç yoktu, bu dönemde kolektif suç yaratıldı." değerlendirmesinde bulundu.

- "Tek adam rejimi felakettir"

Parti olarak pasif kaldıkları yönündeki eleştiriler belirtilerek, yeni muhalefet tarzlarının nasıl olacağına yönelik soru üzerine Kılıçdaroğlu, her eleştiriye saygı duyduklarını söyledi.

Ülke çıkarları ne gerektiriyorsa onu yaptıklarını ifade eden CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Bu ülkeye güçlü bir demokratik parlamenter sistemi getirmek zorundayız. Tek adam rejimi olmaz. Tek adam rejimi felakettir, toplumu yozlaştırır, adaleti, ahlakı yok eder, kul hakkı yemeyi özendirir. Tek adam rejiminde yargının gücü fakir fukara, garip gurebaya yeter, sırtı kalınlara hiç kimse dokunamaz. Devlet soyulur, tek adam rejiminde hiç kimse görmez. Bu rejimin, bugün yaşadığımız düzenin değişmesi lazım." ifadelerini kullandı.

Bunun nasıl olacağının sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, "Mücadele ederek yapacağız bunu, mücadele edeceğiz. Bakın ben yürüyeceğim ama dedim 'Parlamentoyu boş bırakmayacaksınız. Orası milli iradenin tecelli ettiği yerdir, o Parlamento 15 Temmuz gecesi sabaha kadar çalışıp darbeyi püskürten Parlamentodur. Parlamento o nedenle 'Gazi Parlamentodur'. Orayı terk etmeyeceksiniz' dedim. Ben yürüyeceğim ama o Parlamentoda sizler görevinizi, her türlü muhalefeti yapacaksınız." dedi.

- "215 bin kişi içinde siyasetçi hiç mi yok?"

MİT'in 215 bin 92 kişinin örgütün şifreli haberleşme programı ByLock kullanıcısı olduğu yönünde ilgili yerlere raporlar gönderdiğini aktaran Kemal Kılıçdaroğlu, "215 bin kişi içinde siyasetçi hiç mi yok? Bunların içinde baklavacısı, sanayicisi, damadı var, siyasetçi... Ona gelince yok. Niye yok?" diye sordu.

Kılıçdaroğlu, bir darbe girişiminin asıl darbeyi yapmak için kullanıldığını da tekrarladı.

Uyum yasalarıyla ilgili bir soru üzerine CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Darbe süreci içinde yapılan bütün yasalar gayrimeşrudur. Herkese koruma zırhı getiriliyor. Darbeciler kendilerine zırh hazırlıyorlar, 'ilerde yargılanmayalım' diye." ifadesini kullandı.

"Genelkurmay Başkanı ve MİT Başkanına aklınıza takılan soruları soramaz mısınız?" yönündeki soru üzerine Kılıçdaroğlu, geçmiş dönemlerde bir gelenek olarak ana muhalefet partisi liderine zaman zaman bu kurumlar tarafından bilgi verildiğini ancak bu geleneğin AK Parti iktidarıyla yıkıldığını söyledi.

- Dış politika

Kemal Kılıçdaroğlu, Katar ile bazı Arap ülkeleri arasındaki krizi de değerlendirdi.

"Arap dünyasının kendi içindeki sorunlara Türkiye taraf olmamalı" diyen Kılıçdaroğlu, "Bu bizim görüşümüz. Onlardan bir talep gelirse biz onları barıştırırız. O dünya ile sıcak ilişkilerimiz olmalı. Hiçbir tereddüdümüz yok ama o dünyanın kendi içindeki kavgalara Türkiye taraf olmamalı. Taraf olmazsanız, çözümün anahtarı olursunuz. Biz Türkiye'nin anahtar olmasını isteriz." diye konuştu.

Türkiye'nin bölgede herkesle kavgalı olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bütün yabancı ülkelerin ajanlarının cirit attığı bir ülke olduğunu dile getirdi.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Siz Katar krizini ne olarak okuyorsunuz?" sorusuna karşılık ise burada büyük devletlerin hesabı olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu, "Arap dünyası kendi içlerinde kavga ederler ama bir süre sonra barışırlar bunlar. Biz taraf olursak, bir süre sonra dışlanan ülke konumuna geliriz" şeklindeki görüşünü dile getirdi.

Bir soru üzerine İslam dinine en uygun yönetim tarzının "demokrasi ve cumhuriyet" olduğunu belirten Kemal Kılıçdaroğlu, "Cumhuriyetin demokrasiyle taçlandırılması lazım. Şimdi bir dikta yönetimi altındayız." şeklinde konuştu.

Eğitim alanındaki bazı tartışmaların hatırlatılması üzerine ise Kılıçdaroğlu, devlette çökme ve çürümenin eğitim sisteminin bozulmasıyla başladığını söyledi.

Hiçbir ailenin çocuğunu gönderdiği okuldan memnun olmadığını ifade eden CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Durumu iyi olanlar çocuklarını özel okullara gönderiyor. Devlet okulları tam bir felaket. Bir ülkeyi geri bıraktırmak istiyorsanız, yapacağınız tek şey eğitim sistemini bozmaktır." değerlendirmesini yaptı.

OHAL Komisyonu ile ilgili bir soru üzerine de Kılıçdaroğlu, bunun idari bir organ olduğunu, asıl amacın ise AİHM'e geç başvuru yapılmasını sağlamak olduğunu dile getirdi.

Kemal Kılıçdaroğlu, "Kimse umutsuzluğa kapılmasın. Bizim umutsuzluğa kapılma hakkımız yoktur. Bu ülkeyi sevenler, bu ülke için hep birlikte mücadele edeceğiz. Biz 'referandum bitti' diye kabul etmiyoruz, biz normal çalışmalarımıza devam ediyoruz. Biz değiştireceğiz, biz mücadele edeceğiz. Bazen evde, bazen fabrikada. Kadını, erkeği, genci, hep birlikte. Biz bu ülkede birlikte yaşayacağız ama huzur içinde." dedi.

Bir erken seçim ihtimalinin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, CHP olarak "yarın bir seçim olacakmış gibi" çalışmaları sürdürdüklerini bildirdi.

Selahattin Demirtaş'ın dün yayımlanan röportajında "siyasiler beni ziyaret etmediler" dediği hatırlatılarak, ziyaret edip etmeyeceğinin sorulması üzerine de CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Eğer ortam olursa niye olmasın. Sonuçta o da bir siyasetçi, saygın bir siyasetçi, halkın oylarıyla gelmiş bir siyasetçi. Demirtaş, teröre mesafeli olan bir siyasetçi. Bu konuda açık, net demeçleri olan bir siyasetçi. Bir siyasetçinin hapse atılması doğru değil. Bunu TBMM Başkanıyla da konuştum." açıklamasını yaptı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Öngörülen, önlenmeyen ve sonuçlarından yararlanılan darbeye 'kontrollü darbe' denir." ifadesini kullandı.

Kılıçdaroğlu, anayasa değişikliğine ilişkin bir soru üzerine, bir yasanın meşru olmasıyla yürürlükte olmasının farklı şeyler olduğuna dikkati çekerek anayasa değişikliğine toplumun en az yüzde 50'sinin "hayır" dediğini söyledi.

"En az yüzde 50'si 'hayır' diyorsa bu meşru değildir." diye konuşan Kılıçdaroğlu, Yüksek Seçim Kurulundaki bir grup çete mensubunun akşam saatlerinde kararını değiştirerek farklı bir sonuç elde ettiğini iddia etti.

Bütün Türkiye'nin bunu bildiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, "Bu referandumun adaletli yapıldığını söyleyen bir Allah'ın kulu var mı? Emin olun yok. Dolasıyla biz buna 'gayrimeşru' diyoruz. Ama yürürlüktedir ve yürürlükte olan bu gayrimeşru anayasaya karşı elbette mücadele edeceğiz." diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, uyum yasalarına karşı da mücadele edeceklerini bildirdi.

İçtüzüğün de değiştirileceğini anımsatan Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, kendi partisi ve MHP'ye "içtüzüğü beraber yapacağız" diye talimat verdiğini savundu.

Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Ne zamandan beri bir partinin Genel Başkanı, diğer partiye talimat verir. Talimat aldılar, hiç ses yok. Ben de itiraz edecekler diye bekliyorum. 'Siz bize talimat veremezsiniz' demesi lazım. Davet değil, talimat veriyor. Bu demokrasi adına içime sinmiyor.

Referandum sürecinde onların sadece 1,5 puana ihtiyaçları vardı. Yüzde 49,5 oy almışlar. YSK'deki çete yüzünden geldiler, aldılar. Ben bu toplumun sağduyusuna, ahlakına, vicdanına güveniyorum. Adaletsizliğe, haksızlığa tepki verecektir. Damatlar tahliye olduğu zaman AK Parti'ye oy veren pek çok vatandaş itiraz etti. 3 günlük asker avukat tutacak parası yok, aylardır hapiste bekliyor. Beyefendiler 'efendim kaçacak, kaçmayacak, adresi bellidir' diye serbest bırakılıyor."

"Söylediklerinizden 2019'da CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı olarak gireceğinizi anlayabilir miyiz?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Hayır onları unutun. Böyle aday falan yok. 2019'da demokratik parlamenter sisteme geçiş için, daha güçlü bir parlamento için, daha güzel bir demokrasi için mücadele edeceğiz ve gereğini yapacağız." yanıtını verdi.

"Uyum yasaları çalışmalarına katılacak mısınız?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, katılacaklarını belirterek "Çünkü ileride bu dönemin, 20 Temmuz darbesi sonrasının tarihini yazacak olanlar o uyum yasalarına hangi gerekçeyle CHP'nin karşı çıktığını görmeliler." diye konuştu.

- "Bu bir şehir efsanesi"

"Bu anlattıklarınız ve yarın başlayacak yürüyüşle daha proaktif, daha inisiyatif alan bir CHP mesajı veriyorsunuz. Bundan sonraki politikanız bu mu olacak?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Elbette" karşılığını verdi.

"CHP hep AK Parti'ye tepki veriyor, onun gündeminin peşine takılıyor" yönündeki ifadelerin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, bunun bir şehir efsanesi olduğunu vurguladı.

Referandum sürecinde AK Parti'nin gündeminin kendisi olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, "Sabah, öğle, akşam onların gündemi neydi? Bendim. Beni takip ediyorlardı. Çünkü bu anayasa değişikliğininin Türkiye'ye hangi felaketleri getireceğini anlatmak istemiyorlardı. Benim her söylediğim doğru çıktı. Vatandaş da gördü. Şimdi bugün referandum yapsınlar en az yüzde 60 'hayır' çıkar." dedi.

- "Önlenmeyen bir darbeydi"

"(Kontrollü darbe) sözünüz eleştiriliyor. Bu eleştiriye ne dersiniz? 'Kontrollü darbe' sözünüzün arkasında mısınız?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Bu darbe öngörülen bir darbe miydi? Öngörülen bir darbe. Bu darbe önlenmeyen bir darbe miydi? Evet, önlenmeyen bir darbeydi. Darbe sonrasında sonuçlar kullanıldı mı? Evet kullanıldı. 15 Temmuz'u ikiye ayırmamız lazım. Sokağın 15 Temmuz'u, sarayın 15 Temmuz'u. Sokağın 15 Temmuz'una söyleyecek tek lafımız yok. İnsanlar canlarıyla, kanlarıyla darbe girişimini engellediler."

Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu raporuna değinen Kılıçdaroğlu, darbeye herkesin karşı olduğunu vurguladı.

"Komisyon neden darbenin üzerini kapatmak istiyor?" diye soran Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Darbenin bütün ayrıntılarını parlemento ortaya çıkarsın. 'Hayır, çıkarmasın' diyorlar. Ne diyeceğim ben bu darbeye? Allah aşkına ben 'kontrollü' dedim, siz diyeceksiniz ki 'ya doğru bu değil.' Bana bir isim söyleyin. Ben ne söyleyeyim mesela. Niçin darbenin bütün ayrıntılarıyla ortaya çıkmasını istemiyorlar? 249 şehidin kanı yerde kalacak mı? Sayın Genelkurmay Başkanı ile MİT Müsteşarı komisyona gelip, bilgi vermiyor. Niçin? Kim göndermiyor? Gelmediler. Hükümet istemiyor.

Bu darbenin bütün ayrıntılarının ortaya çıkması, bu 249 şehidin haklarının aranmasını ben savunmayacağım da, ben buna 'kontrollü darbe' demeyeceğim de ne diyeceğim. Kim darbeyi bu savunuyor. Ben mi savunuyorum? Darbenin açığa çıkmasını istemeyenler kimler? İktidarda olanlar."

- "MİT'in bilmemesi mümkün mü?"

Binbaşı O.K'nin ifadesini anımsatan Kılıçdaroğlu, darbenin, öngörülen bir darbe olduğunu yineledi.

MİT'in Meclis'e gönderdiği raporu ve savcılıkta verilen bazı ifadeleri anımsatan Kılıçdaroğlu, "Darbe, demek ki öngörülen bir darbe." dedi.

"Hükümet nasıl böyle bir riski göze alsın Meclis bombalanıyor." ifadesi üzerine Kılıçdaroğlu, "Öngörülen, önlenmeyen ve sonuçlarından yararlanılan darbeye, 'kontrollü darbe' denir." dedi.

"Önlenemeyen mi, önlenmeyen mi?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Önlenmeyen. Biliniyor çünkü" karşılığını verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "3 ayrı noktada o gece uçak var. Çünkü hedef saptıracağız." dediğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Bunu ben söylemiyorum. Bu, doğrudan doğruya Erdoğan'ın ifadesi." diye konuştu.

MİT'in komisyona gönderdiği rapora ilişkin bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, raporda yazan bazı ifadeleri anımsatarak şunları kaydetti:

"MİT'in daha önce dış makamlara FETÖ/PDY'nin darbe girişiminde bunulabileceğini bildirmiş olması. Birinci nokta bu. 'Ama tarihini bilemiyorduk çünkü ordu içinde istihbarat yapamıyoruz' diyor. Ordu içinde istihbarat yapamıyoruz doğru değil. Ordu içinde istihbarat yapılıyor. Şu anda bile MİT'in FETÖ'cü diye tanımladığı ve orduya bildirdiği pek çok kişi görevde. Adil Öksüz ordu mensubu mu? Peki darbe planları nerede yapılıyor? Sivil alanlarda yapılıyor. MİT'in bilmemesi mümkün mü? Hepsini bilir. Gazetecinin bildiğini MİT bilmeyecek. MİT hepsini bilir. Niye bilmesin."

Kılıçdaroğlu, darbe girişimini soruşturan savcıların iddianamelerinin Adalet Bakanlığınca gözden geçirildiğini ve bazı bölümlerin çıkarıldığını öne sürdü.

- "Bunları sorgulamayacak mıyız?"

"CHP 'kontrollü darbe', 'tiyatro' dediği müddetçe paralel devlet yapısının eline argüman veriyor" ifadelerinin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Asla buna tiyatro demedik, diyemeyiz de zaten. 249 kişinin öldüğü yerde tiyatro mu olur. Böyle bir saçmalık olamaz. Sokağın 15 Temmuz'u tartışmasızdır. Hiç kimsenin en ufak bir tereddütü yoktur. Biz sarayın 15 Temmuz'unu tartışıyoruz. Bunu aydınlatmak istiyoruz. Siz ana aktörlerin gelip, ifade vermesini engellerseniz, sivil alanlarda yapılan toplantıları 'biz görmedik, bilmedik' diye 3 maymunları oynarsanız, 'biz darbecileri şaşırtmak için 3 ayrı yerde uçak tuttuk' diye dilinizden kaçar ve bunu konuşursanız, biz bunları sorgulamayacak mıyız?"

Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Darbe Komisyonuna gelip bilgi vermesi gerektiğini savunarak "(3 ayrı uçağı 3 ayrı havaalanında niye tutuyordun?) soruma cevap vermesi lazım. Eniştemden darbeyi öğrendim. Enişten mi söyledi 3 ayrı havaalanında uçak tut diye."

AA