Bloomberght
Bloomberg HT Haberler "Fed'in bilanço planları resesyonla tersine dönebilir"

"Fed'in bilanço planları resesyonla tersine dönebilir"

Uluslararası Finans Enstitüsü Genel Müdürü Tran,"Amerikan ekonomisindeki herhangi bir yavaşlama, Fed'in bilanço daraltma sürecini durdurmasına ya da tersine çevirmesine neden olabilir" dedi

Giriş: 08 Ağustos 2017, Salı 11:08
Güncelleme: 08 Ağustos 2017, Salı 11:12

ABD Merkez Bankası'nın (Fed) 4,5 trilyon dolarlık bilançosunu küçültmeye başlama kararını eylülde alacağına yönelik beklentilerin giderek güçlenmesi, sürecin ülke ekonomisi ve küresel piyasaları nasıl etkileyeceğine dair soru işaretlerini beraberinde getirdi.

Ekonomistler, bilanço daraltmanın potansiyel etkilerinin sürecin uzunluğuna, hızına ve başarısına bağlı olacağını belirtirken, ekonominin izleyeceği grafiğin bu faktörler için belirleyici rol oynayacağına işaret ediyor.

Uluslararası Finans Enstitüsü Genel Müdürü Hung Tran, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Fed’in bilanço daraltma operasyonlarının ekonominin büyümeye devam etmesine bağlı olduğunu vurguladı.

Tran, Fed'in bu alanda atacağı adımların finansal piyasalara etkisinin sınırlı kalacağını belirterek, şunları kaydetti:

"Fed’in bilanço normalleştirme politikası, istihdamın artmaya devam etmesine bağlı olarak çok kademeli ilerleyecek. Amerikan ekonomisindeki herhangi bir yavaşlama, Fed'in bilanço daraltma sürecini durdurmasına ya da tersine çevirmesine neden olabilir. Bu çerçevede, finansal piyasalara yönelik etkisi en azından ilk birkaç çeyrekte sınırlı kalacaktır.

Tran, bu yılın son çeyreğinde aylık 10 milyar dolarla başlaması beklenen küçültme operasyonları kapsamında bilançonun 2018 sonunda 4 trilyon dolara ineceği öngörüsünde de bulundu.

"Bilançonun küçültülmesinin piyasalara ve ekonomiye zarar vereceğini düşünmüyorum"

Moody’s Analytics Direktörü Ryan Sweet de Fed'in bilanço küçültme operasyonunun ülke ekonomisini finansal piyasalar üzerinden etkileyeceğini ifade ederek, bankanın, bilanço küçültme operasyonunu eylül ayında duyuracağı ve yeniden yatırımları azaltmaya ekimde başlayacağı beklentisini dile getirdi.

Sweet, "Fed'in bilançonun küçültmesinin ekonomiye etkisi, finansal piyasaları nasıl etkilediğine bağlı olacak. Başlangıçta piyasalarda kayda değer bir etki olacağını düşünüyorum. Zaman zaman bazı dalgalanmalar yaşanabilir ancak genel olarak bilançonun küçültülmesinin piyasalara ve ekonomiye zarar vereceğini düşünmüyorum." şeklinde konuştu.

Fed’in portföyündeki tahvillerin piyasaya geri dönmesinin özellikle 10 yıllık ABD devlet tahvili getirilerini kademeli yukarı çekeceğini belirten Sweet, "10 yıllık ABD devlet tahvili faizi, bilanço küçültmesine paralel olarak muhtemelen yıllık 15-25 baz puan yükselecektir." dedi.

Sweet, piyasadaki likiditenin azalacak olmasının doların değerini artırabileceğine dikkati çekerek, son dönemde görülen değer kaybının, Fed’in bilanço küçültme planlarından ziyade Avrupa, İngiltere ve Kanada merkez bankalarının da sıkılaştırma sinyalleri vermesinden kaynaklandığını söyledi.

"Denge bilanço 2,5-3 trilyon dolar"

Ryan Sweet, Fed’in bilançosunu daraltmasının ekonomiye etkilerinin sürecin ne kadar devam edeceğine ve bilançonun bu süreç sonunda ne seviyede olacağına bağlı olduğunu vurgulayarak, "Hesaplamalarımıza göre, bilanço denge seviyesine 2,5 ila 3 trilyon dolar arasında ulaşacak. Fed’in bilançosunu 4,5 trilyon dolardan resesyon öncesindeki 700-800 milyar dolar seviyesine indirmesi mümkün değil." ifadelerini kullandı.

Fed’in denge bilanço seviyesine 2021’den önce ulaşabileceği öngörüsünde bulunan Sweet, olası bir durgunluğun hesapları tamamen değiştirebileceğini söyledi.

"Eğer ekonomi, 2019 gibi tekrar resesyona girerse Fed bilançoda denge seviyesine dönemez. Çünkü yeni bir parasal genişlemeyi başlatmak zorunda kalır" diyen Sweet, Fed’in verilere bağımlı ve dikkatli davranarak bu olasılığı ortadan kaldırmaya çabalayacağını kaydetti.

Sweet, buna karşın ülke ekonomisinin şu anda yüzde 2 civarında büyümeyi sürdürdüğünü ifade ederek, "Amerikan ekonomisi şu an kademeli faiz artışlarını ve bilanço daraltmasını kaldırabilir. Finansal piyasalar, Fed’in faiz artırımlarına rağmen oldukça gevşek. Bu nedenle Fed’in ekonominin aşırı ısınmaması için normalleşme politikasına devam etmesi gerekiyor." diye konuştu.

"Borç tavanı sorunu Fed’i durdurmaya yetmez"

Moody’s Analytics Direktörü Sweet, federal borç limitinin eylül toplantısında hala yükseltilmemiş olması halinde Fed'in ne yapacağına yönelik bir soru üzerine, şu görüşleri dile getirdi:

"ABD borç tavanı konusunda aynı yollardan daha önce de geçti. Kongre'nin borç tavanını son ana kadar bekledikten sonra yükseltmesi gayet olağan hale geldiği için piyasaların bu soruna aşırı tepki vereceğini sanmıyorum. Fed’in, Kongre'nin her zaman yaptığı gibi borç tavanını yükselteceğini öngördüğünü ve planlarını buna göre uygulamaya koyacağını düşünüyorum. Dolayısıyla bence borç tavanı sorunu tek başına Fed’i durdurmaya yetmez."

Fed’in bilançosu nasıl 4,5 trilyon dolar yükseldi?

Fed'in, ABD’de 2007 sonlarına doğru mortgage kriziyle başlayan ve daha sonra küresel piyasalara yayılan "Büyük Durgunluk"un etkilerini parasal genişlemeyle kontrol atına çalışmaya başlamadan önce bilançosu 700-800 milyar dolar seviyesindeydi.

Bankanın, Amerikan finans sistemindeki çöküşü önlemek ve ekonomiyi canlandırmak amacıyla üç aşamalı parasal genişleme (QE) politikası izlemesi, bilançosunun daha önce hiç görülmemiş seviyelere yükselmesine yol açtı.

Fed, parasal genişlemenin ilk aşamasını (QE1), 25 Kasım 2008'de 600 milyar dolarlık tahvil satın alımıyla başlattı. Söz konusu rakamın 500 milyar dolarını konut piyasasına dayalı tahviller, 100 milyar dolarını ise Fannie Mae, Freddie Mac, Ginnie Mae ve Federal Konut Kredisi Bankası gibi mortgage devlerinin borç yükümlülükleri oluşturdu.

Aynı dönemde, kredi talebini artırmak için gösterge faiz oranının alt sınırını sıfıra indiren Fed, ekonomi daha fazla desteğe ihtiyaç duyduğu için 18 Mart 2009'da tahvil alım programını 750 milyar dolar daha genişletti. Bankanın tahvil portföyü yılın ilk çeyreğinde toplamda 1,75 trilyon dolara ulaştı.

Tahvil programını Haziran 2010’a kadar sürdüren Fed, bilançonun 2,1 trilyon dolarla rekor seviyeye ulaşması ve ülke ekonomisinin tekrar büyümeye başlaması dolayısıyla ek alım yapmama kararı aldı. Bu kadar büyük miktarlı bir müdahaleye karşın QE1 programı beklenen sonucu vermedi. Fed, ülke ekonomisinin yaşanan hafif canlanmanın ardından tekrar zayıflamaya başladığını görünce tahvil alım programını Ağustos 2010’da yeniden başlattı ve Kasım 2010’da ikinci safhaya geçti.

2010-2012'de 1,2 milyar dolar daha eklendi

Ekonomik toparlanmanın güçlenmesine destek olacağı ümidiyle 3 Kasım 2010'da başlayan ve 30 Haziran 2011'e kadar süren ikinci parasal genişleme (QE2) çerçevesinde toplamda 600 milyarlık dolarlık uzun vadeli ABD Hazine tahvili satın alındı.

QE2, Fed’in uzun vadeli tahvilleri tercih ederek bankaları uzun vadeli borçlarından kurtarması ve piyasadaki likiditeyi daha da genişletmesi sayesinde ilk aşamaya kıyasla daha başarılı oldu.

Banka, Eylül 2011’de "Operation Twist" olarak adlandırdığı iki aşamalı programla yaklaşık 670 milyar dolarlık daha uzun vadeli devlet tahvili ve mortgage bazlı türev kağıtları satın alarak piyasaya likidite pompalamaya devam etti.

13 Eylül 2012'de başlayan üçüncü parasal genişleme sürecinde (QE3) Fed, ekonomi düzelene kadar her ay 40 milyar dolarlık mortgage destekli tahvil ve 45 milyar dolarlık hazine tahvili olmak üzere 85 milyar dolarlık varlık alımı yapacağını duyurdu.

Banka, 2008 yılında başlayan ve üç aşamaya yayılan parasal genişleme serüvenini, bilançosunun 4,5 trilyon dolara yükselmesini takiben Ekim 2014’te sonlandırdı.