Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Kılıçdaroğlu: Ben "adalet" diyorum, o "atlet" diyor

Kılıçdaroğlu: Ben "adalet" diyorum, o "atlet" diyor

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Şimdi siz kalkıyorsunuz bu fotoğraf üzerinden bana saldırıyorsunuz. 'Vay efendim atletliymiş.' Ben 'adalet' diyorum, o 'atlet' diyor." dedi

Giriş: 24 Ağustos 2017, Perşembe 05:52
Güncelleme: 24 Ağustos 2017, Perşembe 05:53

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Şimdi siz kalkıyorsunuz bu fotoğraf üzerinden bana saldırıyorsunuz. 'Vay efendim atletliymiş.' Ben 'adalet' diyorum, o 'atlet' diyor. Evet arkadaş o atlet bendeydi. Ben o atleti giydim, evet çok sıcaktı, 40 dereceydi, ben o atletle yemeğimi yedim." dedi.

Kılıçdaroğlu, NTV canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Bugün toprağa verilen Prof. Dr. Şükrü Kızılot ile 40 yıllık dostlukları bulunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Kızılot'a Allah'tan rahmet diledi.

MİT tırları tartışmaları ve tutuklanma iddialarına yönelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Kendini gündemde tutabilmek için buna benzer şeyler üretiyor. Benim gündemimde böyle bir şey yok." sözlerinin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, "Erdoğan ilginç bir insan aslında ama bir zaafı var; Kılıçdaroğlu hastalığına mustarip." dedi.

Cumhurbaşkanının her mitingde ve toplantıda kendisine yönelik sözler söylediğini aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Kılıçdaroğlu ne yaptı Allah aşkına? Bence bu hastalıktan kurtulması lazım. Şunu asla unutmaması gerekiyor; Eğer bu ülkede demokrasi olacaksa kesinlikle ben olacağım. 'Demokrasiyi kaldıracağım, benim dışımda hiç kimse konuşmayacak' diye, bu sivil darbeyi o noktaya taşırsa o ayrı bir şey. 20 Temmuz'da yapılan sivil darbeyi o noktaya taşırsa o ayrı bir şey. Becerebilir mi? Oturup düşünmesi lazım. Benim her söylediğime laf yetiştiriyor. Güzel, yetiştirsin. Bundan şikayetçi değilim çünkü o konuşmasa ben havuz medyasında hiç yer almayacağım. O konuşunca çok şükür arada bir bizi de manşete taşıyorlar. O gazeteleri okuyanlar benim ne kadar haklı olduğumu görüyor, 'Kılıçdaroğlu doğruyu söylüyor' diyor. Hayatım boyunca hep doğruları söyledim, söylemeye devam edeceğim."

Eleştirilmekten hiçbir zaman gocunmadığını vurgulayan ve eleştirinin bir düzeyi olması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, bu düzeyin bazen aşıldığını söyledi.

Cumhurbaşkanının bir konuşmasında, "Ey Kılıçdaroğlu, korkak değilsen, ödlek değilsen..." şeklinde konuştuğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, kendisinin de bunun üzerine bir çağrıda bulunduğunu belirtti.

Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Beni suçluyorsun böyle. Şimdi ben de sana senin konuştuğun dille sesleniyorum; Ey Erdoğan, korkak değilsen, ödlek değilsen, cesaretin varsa gel karşıma bir televizyonda oturup konuşalım. Üstelik senin söylediğin televizyonda olsun. Söz veriyorum, sen yarım saat konuş, ben 10 dakika konuşacağım. Bir şey söyleyeceğim, o kesinlikle susacaktır. Cesareti yok, cesaretin varsa gel otur konuşalım. Ne bağırıp duruyorsun meydanlarda. Senin deyiminle ödlek ve korkak değilsen oturur konuşuruz."

- "Berberoğlu bizi radyodan dinliyor"

MİT tırları davası ve İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasına değinen Kılıçdaroğlu, "Şimdi bizi radyodan dinliyor, çünkü televizyonunda NTV yokmuş galiba. Suç mu işledi Enis Berberoğlu? Suç yok ki ne suçu? Rehin alınan bir kişi. CHP'ye operasyonun ilk ayağı. Enis Berberoğlu'nun MİT tırları ile ilgili hiçbir şeyi yoktur. MİT tırları olayı, Enis Berberoğlu olayından çok ama çok önce, Cumhuriyet'in yazmasından çok ama çok önce bütün gazetelerde yer aldı. Herkesin bildiği devlet sırrı olur mu?" diye konuştu.

Bir gazetenin, "Kılıçdaroğlu bu devlet sırrını daha önce açıklamıştı" şeklinde manşet attığını aktaran CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Evet açıkladım. Buradan söylüyorum; Suriye'ye silah götüren bir şoförün mahkemede verdiği ifadeyi salı günü grup toplantısında okudum ve açıkladım. Meşru bir devleti gayrimeşru bir olayın içine sokamazsınız." ifadesini kullandı.

Bu olayın devlet sırrı olması için MİT tırlarının geçtiği yerlerdeki valilerin de haberinin olması gerektiğini savunan Kılıçdaroğlu, tırlardan hiç kimsenin haberinin olmadığını söyledi.

Kılıçdaroğlu, "Bunun neresi devlet sırrı oluyor? Bu birilerinin sırrıdır, devletin sırrı değildir." değerlendirmesini yaptı.

Berberoğlu'nun olayla hiçbir ilgisi olmadığını tekrarlayan Kılıçdaroğlu, Can Dündar'ın kitabındaki "Flaş diski solcu bir milletvekilinden aldım." sözünün delil sayıldığını belirtti.

O tarihte Berberoğlu'nun milletvekili olmadığını bildiren Kılıçdaroğlu, "Boş dosya ile müebbet hapse mahkum edeceksiniz, iyi hal nedeniyle 25 yıl ağırlaştırılmış cezaya mahkum edeceksiniz. Bu ülkede adalet yoktur. Bu ülkede hiçbir vatandaşın can ve mal güvenliği yoktur." görüşünü paylaştı.

- "Kozmik odayı FETÖ örgütüne açan kimdi"

Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'de 300 küsur yıl ile yargılanan kişilerin beraat edebildiğini söyleyerek, Aziz Kocaoğlu örneğini verdi.

Berberoğlu'nun casuslukla suçlandığını belirten Kılıçdaroğlu, "Kozmik odayı FETÖ örgütüne açan kimdi? Devletin bütün sırlarını, milyonlarca belgeyi FETÖ örgütüne teslim ettiler. Bunu yapan kimdi? Enis Berberoğlu mu? Casus ise bütün bu bilgileri, devletin en kritik bilgileri olan bu odayı terör örgütüne açtınız. Açanlar kim? İktidar olanlar. Asıl casuslar kim, bunlar değil mi?" diye konuştu.

Tutuklamada belge ve döküman bulunmadığını, "birilerinin kulağına fısıldama olduğunu" yineleyen Kılıçdaroğlu, bununla tutuklama olamayacağını kaydetti

Kendisinin bu görüntüleri daha önce izlediğine dair haberler yapıldığını aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Evet izledim. Ben anamuhalefet partisinin genel başkanıyım. Devletin her kanadından bize bilgi gelir. Ben Erdoğan'ın izlediği milletvekili görüntülerini izlerken, Erdoğan'ın da görüntüye alındığı olayları da izledim. Ama bana verilmedi. Verilseydi o görüntüler ertesi gün basın toplantısı yapar açıklardım. Zaten bildiğimiz olaylar. Gizli bir olay değil. Herkesin bildiği sır devlet sırrı olur mu? Bunun devlet sırrı olmadığını Anayasa Mahkemesi de söylüyor. Can Dündar ve Erdem Gül davası nedeniyle verdiği kararda söylüyor. Siz buradan 'CHP'ye nasıl ulaşabiliriz, nasıl operasyon yapabiliriz' diye arkadan dolanıyorsunuz. Darbe dönemlerinde hukuk çalışmaz. Şimdi biz sivil darbe dönemini yaşıyoruz. Bir örnek vereyim; Akıncı iddianamesini alıyorsunuz bu tarafa kopyalarken üç önemli paragrafı almıyorsunuz, gizliyorsunuz. Neden? Bir savcı niye gizler? Darbeden söz eder, bir şekliyle devletteki bozulmadan söz eder, ucu hükümete değecek şekilde bir sürü şeylerden söz eder, bunlar özenle o iddianamenin içinden çıkarılır, başka bir yere iki paragraf olarak konur. Neden? Ben şunu da söyledim; 'Savcıların hazırladığı iddianamelere son şeklini Adalet Bakanlığı veriyor' dedim. Diyorum, sözümün arkasındayım, kanıtlamaya da hazırım. Arzu ederse Adalet Bakanı, arzu ederse Erdoğan. Hodri meydan."

- Atletli fotoğraf

Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasına tepki amacıyla Ankara'dan İstanbul'a yaptığı yürüyüş sırasında çekilen atletli fotoğrafın sorulması üzerine Kemal Kılıçdaroğlu, bu yürüyüşün pek çok kişinin ezberini bozduğunu söyledi.

Önce hiç kimsenin bu yürüyüşü tamamlayacağına inanmadığını ve "69 yaşında bir adam 450 kilometre yürür mü?" dediğini anlatan Kılıçdaroğlu, yürüyüşüne kendisinin düşündüğünden çok toplumsal destek geldiğini bildirdi.

Kılıçdaroğlu, "Çünkü bu ülke adalete susamış. Ülkenin yüzde 73'ü adalete güvenmiyor, olduğuna inanmıyor." dedi.

Hava sıcaklığı gölgede 40 dereceyken, sisli havada, yağmurda yürüdüğünü dile getiren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kararlılıkla yürüdüm. Benim adaletle bir sorunum yok çok şükür ama bu ülkenin insanının adalete ihtiyacı var. Yürüdüm tabii. Her gün 3 veya 4 gömlek değiştirdim. Dört tane ayakkabı değiştirdim. Tabii yemek yemem gerekiyordu. O sıcakta belli aralıklar veriyordum, gelip hemen üstümü çıkarıyordum. O fotoğrafa bakın. O fotoğrafta yapmacıklı toplu iğne ucu kadar bir şey göremezsiniz. Kızımla yemek yiyorum. O fotoğraf Anadolu'da sıradan bir ailenin fotoğrafıdır aslında, bir genel başkanın fotoğrafı değil. Ben o şartlarda yetiştim. Ben saraylara özenen bir insan değilim. Ben evimde huzur içinde oturmak istiyorum. Ben o yemeği kızımla beraber huzur içinde yiyorum. Ben tarihe not düşüyorum, ben o tür koşullardan geldim. Benim yapmacıklı hiçbir şeyim yok. Ben halktan birisiyim. Evimde de öyle oturuyorum, dışarıda da öyleyim. 'Vatandaş Kemal' diye manşet atıldı. Doğru, sıradan... Ben bu ülkenin sıradan bir vatandaşıyım. Kızıyor, köpürüyor. Niye köpürüyorsun? Ne var o fotoğrafta? 'Benim insanım böyle değil.' Sen zaten kendi insanını unuttun arkadaş. Sen Türkiye'de sade vatandaşın hangi konumda olduğunu bilmiyorsun. Herkesi sarayının etrafında sana yağ çeken insanlar gibi düşünüyorsun. Türkiye'de öyle bir şey yok."

Söz konusu fotoğrafta kesinlikle bir mizansen olmadığını vurgulayan Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Eminim yediğim yemeğe bozulmuştur. 'Kılıçdaroğlu niye yoğurt yiyor, niye şunu yiyor, bunu yiyor, aç kalsaydı' diye. İçinden öyle geçiyordur. Ekmeğim de naylon bir poşette duruyor. Ben böyle bir insanım. Huzur içinde oturmuşum çünkü ondan sonraki yürüyüşe kendimi ruhen, fiziken hazırlamam lazım. Şimdi siz kalkıyorsunuz bu fotoğraf üzerinden bana saldırıyorsunuz, 'Vay efendim atletliymiş.' Ben 'adalet' diyorum, o 'atlet' diyor. Evet arkadaş o atlet bendeydi. Ben o atleti giydim. Evet çok sıcaktı, 40 dereceydi. Ben o atletle yemeğimi yedim. Kim ile beraber? Kızımla. Nasıl? Huzur içinde yedim. Görevini yapmış bir baba gibi."

O fotoğrafta asla kibir, birilerine tepeden bakma olmadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, sıradan, sade bir vatandaş olmaktan gurur duyduğunu ifade etti.

- "Biz gardırop Atatürkçüsü değiliz"

Atatürk konusunda gelen eleştiriye de değinen Kılıçdaroğlu, "Bir de Atatürk dersi vermeye kaktı. Atatürk'ü tanıyor mu, biliyor mu acaba? Atatürk'ün ne olduğunu biliyor mu?" sorusunu yöneltti.

"Düne kadar Atatürk lafını ağzına dahi almazdı. Neyse en azından o fotoğrafı gördü de Atatürk'ü hatırladı." diyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Ben o fotoğrafta kızımla beraber sade bir yemek yiyorum. Ben o sofraya kafasında külah, sabahtan akşama Atatürk'e hakaret eden kişiyi oturtmuyorum, oturmam da zaten. Ama o oturtuyor. Herkes Atatürk'ü anabilir, senin Atatürk'ü anma hakkın da ve yetkin de yoktur. Mustafa Kemal Atatürk'ü sen anamazsın. Ya o külahlı adamı masana oturtmayacaksın. Cumhurbaşkanlığı masasına oturtuyor bir de. Sonra da kalkacak bana Atatürk'ü anlatacaksın. Biz gardırop Atatürkçüsü değiliz. Onların dediği gibi Atatürkçülük falan yoktur. Benim o sofram keşke Atatürk'ün sofrası olsaydı. Dolayısıyla o sofra üzerinden bana saldırması, elinden çok büyük bir kozu aldım ben. Orada sıradan vatandaş kendini gördü, 'vatandaş Kemal'i gördü. Atletle oturulmazmış. Sen Adana'ya, Hatay'a, Gaziantep'e, Kilis'e gitmedin mi? Nerede yaşıyorsun sen? 40 derecenin altında git bak bakalım. O insanlar nasıl yemek yiyor. Kendi insanından bu kadar habersiz birisi kalkıp bana ders vermeye kalkıyor."

Kemal Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine "adalet" harici başka temalı etkinlikler de düzenleyeceklerini bildirdi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener'in parti kurmasına ilişkin, "Siyaseti olumlu etkilemesini beklerim. Meral Hanım, arkadaşları siyasete bir düzey getirirler. Bir kadının genel başkan olması, bizim siyasi kültürümüz açısından da çok önemlidir. Ben, siyasi tarihimiz açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Kurmaya çalıştığı alanda bugün bir boşluk var. O boşluğu eğer doldurabilirse, Türkiye bugün içinde bulunduğu girdaptan kurtulabilir." dedi.

"HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 'Adalet Kurultayına destek verin.' çağrısında bulundu. Bu iktidar partisi tarafından eleştiri konusu oldu. Bu konuda ne demek istersiniz?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Niye eleştiriliyor? Onlar bu ülkenin insanı değil mi? Ben, insanlarım arasında hiçbir ayrım yapmam, doğu, güney, kuzey, batı yapmam. 80 milyonun benim başımın üstünde yeri vardır. 80 milyonun içinde Kürt kökenli vatandaşlarım da var, onların da benim başımın üstünde yeri var. Yani onlar 'adalet' demeyecek mi? Hayatımda bu kadar insanlık düşmanı bir söylem duymadım." yanıtını verdi.

"Bu ülkenin bütün insanlarını kucaklamamız lazım. Ötekileştirirseniz, düşmanlaştırırsınız. Sarayda oturan zatın stratejisi bu." diyen Kılıçdaroğlu, bir araya gelinmesi gerektiğinin altını çizdi.

"Kurultaya katılacak bazı kişilerin PKK bağlantısının olabileceğinin" hatırlatıldığı Kılıçdaroğlu, "Varsa gitsin tutuklasın. Benim tutuklama hakkım var mı? Yok. Yetkim var mı? O da yok. Bir PKK'lı gelirse, bu devletin güvenlik gücü, istihbarat örgütü var, gelir yakalar. Alnında mı yazıyor birinin PKK'lı mı veya başka bir örgütten olduğu? Ben bilmem. Adalet yürüyüşünde de dediler 'Vay efendim PKK'lılar geldi.' Dünya kadar polis vardı orada. PKK'lı geydiyse gitsin, tutuklasınlar arkadaş." karşılığını verdi.

Kurultayda bir parti bayrağının olmayacağını dile getiren Kılıçdaroğlu, suçlu biri gelirse sivil polislerin yakalayabileceğini söyledi. Kılıçdaroğlu, adalet yürüyüşü sırasında vatandaşı tahrik edenleri ayıkladıklarını ifade etti.

Çanakkale'de yapacakları Adalet Kurultayı'ndan beklentisinin sorulduğu Kılıçdaroğlu, kurultayda, eğitimde, yargıda, devlette, yaşamda adaletin nasıl olması gerektiğinin konuşulacağını kaydetti. Kılıçdaroğlu, "Bir taşeron işçisi kadro sözü verildiği halde kadro alamamışsa, sığınacağı en temel kavram adalettir. Bir buğday üreticisi çiftçi, dünyanın en pahalı mazotunu kullanıyor ve ona hala 'Geçen yılın fiyatlarından ürün alacağım.' deniyorsa, onun da sığınacağı sözcük adalettir." dedi.

Kılıçdaroğlu, iktidarın "faizlerin yüksekliğinden" şikayet ettiğini anımsatarak, "AK Parti 15 yılda hiçbir Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin ödemediği kadar dışarıdan bir avuç faiz lobicisine dünyanın en yüksek faizini ödedi. 15 yılda ödenen faiz nedir biliyor musunuz yurt dışına? 142 milyar dolar. Faiz lobisine çalışan bir hükümet. Bu ülkeyi kim yönetiyor, Fransızlar mı, Japonlar mı yönetiyor? Siz yönetiyorsunuz. Faiz yüksekse düşür kardeşim. Şikayet ediyorsun. Şikayet ediyorsan koltuktan ayrılacaksın. Faizi düşüren adam gelecek oraya." diye konuştu.

- "Doğalgazı kazıklayarak verdiler"

Kemal Kılıçdaroğlu, doğalgaz'da BOTAŞ'ın zengin olduğunu, vergide bir numarada bulunduğunu belirterek, "İsminin açıklanmasını istemedi. Niçin? Daha iyi ya kazanmışsın. Çünkü vatandaşa doğalgazı kazıklayarak verdiler. Vatandaş öğrenmesin diye... Bunlar adalet istemeyecek mi? İsteyecekler." ifadesini kullandı.

Kurultayda 8 ana konunun olacağını, çok değişik siyasi görüşlerden katılımcıların yer alacağını anlatan Kılıçdaroğlu, çok sayıda küçük çalıştayın da yapılacağını söyledi. Kılıçdaroğlu, CHP'nin programının, seçim bildirgesinin de bu kurultaydan yararlanacağını dile getirerek, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bunun ilk olduğunu kaydetti.

"Meral Akşener ve eski MHP'liler yeni bir parti kurmasının siyaseti nasıl etkileyeceğinin" sorulduğu Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:

"Siyaseti olumlu etkilemesini beklerim. Meral Hanım, arkadaşları siyasete bir düzey getirirler. Bir kadının genel başkan olması, bizim siyasi kültürümüz açısından da çok önemlidir. Ramazan sırasında kendisiyle görüşüp, bir akşam yemek yemiştik. Bu hayır bileşenlerini ziyaret etmiştim o dönem. O günlerde bir parti kurma yoktu. Sonradan parti kurmaya karar verdiler. Ben, siyasi tarihimiz açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Kurmaya çalıştığı alanda bugün bir boşluk var. O boşluğu eğer doldurabilirse Türkiye bugün içinde bulunduğu girdaptan kurtulabilir. Kendisine başarı dilemek benim görevim. Umarım başarılı bir performans ortaya koyarlar."

- "Tamamı belki de idam edilmişti"

"15 Temmuz 'un öne çıkan isimlerinden Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı, 2. Kolorduya komutan olarak atandı. Bu konuda bir değerlendirme yapmanız mümkün mü?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Pasif bir göreve atandığı doğru. Özellikle Ortadoğu'da bütün bu olaylar yaşanırken Özel Kuvvetlerin başındaydı. Bunun oradan alınıp pasif bir göreve atanmasının, ordu içinde huzursuzluk yaratacağı açıktır, kabul etmemiz gerekiyor." yanıtını verdi.

Yenikapı'da konuşurken "Kışlaya, adliyeye ve camiye siyaset girmesin." dediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, bu üç yerin siyaseti kaldırmacağını ancak şimdi üçünde de siyasetin olduğunu söyledi.

Ergenekon ve Balyoz davalarında komutanların "darbeci" diye içeri alındığını ancak sonrasında bunların kumpas olduğunun ortaya çıktığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"İdam olsaydı, tamamı şu anda belkide idam edilmişti. Peki kumpas çıktıktan sonra bu idam edilenler ne olacaktı? Bu faturayı kim ödeyecekti? O davaların savcısı kimdi? O davaların savcısı hesap verdi mi? Zekeriya Öz kaçtı. İyi de bir başsavcı var. Zekeriye Öz'ü kovalıyoruz, 'Aman yakalayalım da gelsin Türkiye'de hesap soralım.' Zekeriye Öz'e kurşun geçirmez makam arabasını veren adam nerede? Asıl FETÖ'cü o değil mi? Sen kalkacaksın 'Bu davaların savcısıyım.' diyeceksin, Zekeriya Öz'e her türlü desteği vereceksin, kurşun geçirmez arabanı tahsis edeceksin, orduyu darmadağın edeceksin, sonra dönüp diyeceksin ki 'Bu Kılıçdaroğlu FETÖ'cü. Ya akıl, mantık ya. Akıl tutulması mı var? Hayatımda böyle bir düzenbazlık görmedim. Emin olun görmedim, tanık da olmadım böyle bir şeye. Böyle bir rezalet de görmedim. Hesap vermesi gereken adam, hesap sormaya kalkıyor. Sen önce bir hesabını ver, ondan sonra gel hesap soralım. Gel karşıma tartışalım. Korkuyorsun, gelmiyorsun. Niye bağırıyorsun kardeşim o zaman, gel. Hangi konuyu istiyorsa, o konuyla gelsin. Çünkü benim hesabını veremeyeceğim hiçbir şey yok."

- "Seçime epey vaktimiz var"

"Sen devleti yöneteceksin, devletin ipini çekeceksin, kozmik odayı bir terör örgütüne teslim edeceksin, en mahrem bilgileri ve belgeyi götürüp onlara teslim edeceksin, kalkacaksın Enis Berberoğlu'nu casus diye suçlayacaksın. Akıl, mantık, din, iman, vicdan var. Böyle bir rezalet olabilir mi?" diye soran Kılıçdaroğlu, yargının bağımsız olmadığını savundu.

İktidarın, Adil Öksüz'ün niye serbest bırakıldığı konusunda tıkandığını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Orada koro halinde bağırıyorlar, 'Kılıçdaroğlu FETÖ'cü." FETÖ'nün en imamını kim serbest bıraktı? Kim telefonlarla konuşmasına izin verdi? Kim GPS cihazını tekrar ona iade etti? Ve bu adam ayrıldıktan sonra neden izlenmedi? Bunun FETÖ'nün imamı olduğu 15 Temmuz'dan önce hazırlanan iddianamelerde var. Bu sorularımın hiçbirine cevap alamıyorum. Onun için diyorum gelsin, şöyle ben bu soruları soruyum, milletin önünde bir cevap versin bakalım." dedi.

"Cumhurbaşkanlığına aday olup olmayacağının" sorulduğu Kılıçdaroğlu, "Cumhurbaşkanlığı seçimine epey vaktimiz var. CHP olarak elbette bir aday çıkaracağız ama bugünden 'ben adayım' demek kadar yanlış bir şey yok." yanıtını verdi. Kılıçdaroğlu, şunları ifade etti:

"Cumhurbaşkanı adayımızın parlamenter demokratik sistemi savunması, seçildikten sonra Türkiye'de 80 milyonu kucaklayacak yeni bir anayasa, sağlıklı çalışan Siyasal Partiler Yasası çıkarma sözü vermesi, yüzde 10 seçim barajını kaldırması, milli iradenin Meclis'e tam yansımasını sağlaması, devlette saydamlığı savunması, 'Her kuruşun hesabını vatandaşına veren bir devlet anlayışını getireceğim.' demesi lazım. Bu niteliklere sahip kişi çıkacak bizden. Bu nitelikler sahip parti içinden de dışından da pek çok insanımız var. Sonuçta belli niteliklere sahip olan, toplumun güven duyduğu insanlar olması lazım. Belki bir ekip olarak çıkacaktır, 'Ben başkanım, yardımcılarım da bunlar' diye çıkacaktır. Ama bu, bugünden netleştirilmesi gereken bir tablo değil, zamanımız var."

- "Benim cumhurbaşkanım değil"

"Cumhurbaşkanı adayının tanınması için süre gerekeceğinin" hatırlatıldığı Kılıçdaroğlu, "Hiç meraklanmasınlar, tanınmış bir kişi çıkacak. Toplumun sevdiği, saydığı, güven duyduğu, 80 milyonu kucaklayan, vatandaşları arasında ayrım yapmayan, gerçekten de cumhurun başkanı olacak niteliklere sahip olan, yaşantısıyla mütevazi olan, kibirli olmayan, vatandaşına küfretmeyen, kızmayan, dövmeyen, yumruklamayan, tarihine saygılı olan bir insan çıkacaktır. Bizim aradığımız cumhurbaşkanının nitelikleri budur." karşılığını verdi.

"Parlamenter sisteme dönüş de vaatlerden biri mi olacak? Bunu dezavantaj olarak değerlendirenler var." denilmesi üzerine Kılıçdaroğlu, "Hayır, dezavantaj değil. Tam tersine, yaşayan bir devlet, yaşantısını sürekli kılmak istiyorsa, devleti bir kişiye teslim edemezsiniz. Bir kişiye teslim ettiğiniz zaman, bir kişi her şeyde söz ve karar sahibi olursa devleti yıkarsınız onunla beraber." ifadesini kullandı.

Adayın açıklanması konusunda bütün ayrıntıların düşünülmesi gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı adayının dünyayla da barışık olması gerektiğinin altını çizdi.

Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanının partili değil, tarafsız olmasını istediklerini belirterek, "Şu anda Erdoğan cumhurbaşkanı değil aslında, kendi partisinin genel başkanı. Dolayısıyla cumhurbaşkanlığını yasal zorunluk olarak kullanıyor, orada oturuyor. Ama şahsen benim cumhurbaşkanım değil. Neden? Tarafsız değil. Sabah, akşam beni eleştiren bir kişi benim cumhurbaşkanım olabilir mi? Sabah, akşam vatandaşına hakaret eden bir kişi o vatandaşın cumhurbaşkanı olabilir mi? Olmaz." dedi.

- "Cambazın biri düştü"

Türkiye'nin şu anda darbe yönetimiyle yönetildiğini ifade ederek, el konulan radyo ve televizyonların iktidar yandaşlarına verildiğini iddia etti.

Cumhurbaşkanı adayının bütün vatandaşları kucaklamasının önemine işaret eden Kılıçdaroğlu, Suriye'ye barış getirilerek, Suriyelilerin ülkelerine gönderilmesi gerektiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, "Bu ülkenin insanı üçüncü sınıf vatandaş, Suriyeli birinci sınıf vatandaş. Örnek mi? Hastalandınız, hastaneye gittiniz para ödersiniz. Suriyeli gidince para ödemez." diye konuştu.

"MİT tırları konusunda FETÖ ile aynı söylemi dile getirdiğiniz yönünde eleştiriler var." denilmesi üzerine Kılıçdaroğlu, "MİT tırlarında ne vardı? Silah vardı. FETÖ 'silah' diyor, 'Bu, silah değil baklava' mı diyeceğiz? Böyle saçma şey olur mu? Ben şunu asla söylemedim; 'Ne istediniz de vermedik.' Ben söylemedim. Onlar ne istedilerse, bunlar verdiler." karşılığını verdi.

"Veren belli, devleti bunlara parsel parsel satanlar da belli, şimdi kalkmışlar koro halinde, bütün havuz medyası hepsi beraber 'Kılıçdaroğlu FETÖ'nün ağzıyla konuşuyor.' Ne dedim ben, FETÖ'nün ağzıyla? 2010 referandumunda 'mezarda yatanları da kaldırın, bunlar da evet oyu versinler' mi dedim?" diye soran Kılıçdaroğlu, "Aynı menzile giden paralel yapıyı söyleyen ben değilim, onlar. Sonra ne oldu? Kavga ettiler. Bir ipte iki cambaz vardı, cambazın biri düştü, diğer cambaz ipte duruyor hala." ifadesini kullandı.

- "Tiyatro sözü, tiyatroculara haksızlık"

Antalya Milletvekili Mustafa Akaydın'ın darbe girişimi için 'tiyatro' açıklamasının" hatırlatıldığı Kılıçdaroğlu, biri halkın, diğeri sarayın olmak üzere iki 15 Temmuzun olduğunu belirtti.

Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz'u fırsata çevirenlerin parlamenter demokratik sistemi yok ettiğini, buna karşı olduklarını anlatarak, "Öbür 15 Temmuz'da en ufak bir şüphemiz yok. FETÖ yaptı evet." dedi.

Akaydın'ın "tiyatro" sözünün, tiyatroculara haksızlık olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz öncesinde yayımlanan bir iddianamede, FETÖ'nün darbe yapabileceğinin söylendiğini ancak önlem alınmadığını kaydetti. Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz'un bütün ayrıntılarının açığa kavuşturulmasını istediğini ifade ederek, "Halkın 15 Temmuz'un fırsata dönüştürüp, 20 Temmuz'da darbe yapanları affetmeyeceğiz." diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Bana Alman Focus dergisi sordu, 'FETÖ'cüler Türkiye'ye iade edilsin mi?' 'Tamamının iade edilmesi lazım' dedim. Terör örgütü mensuplarını kendi ülkende tutarsan elbette Türkiye kızar buna. Elbette bu yanlıştır. Yani ben Almanya'da terör eylemi yapan birisi Türkiye'ye geldiği zaman ben sırtını mı sıvazlayacağım onun? Bunu asla kabul etmiyoruz, asla. Teröre bulaşan birisi varsa hesap vermesi gerekir, hesabın verileceği yer Türkiye'dir, yakalarsın, getirirsin Türkiye'ye. Oturursun, konuşursun ya da oturursun anlaşırsın. Bunların Türkiye'ye gelmesi lazım. Yarın Türkiye'ye vermezseniz bunları yarın bunlar Almanya'da sizin başınıza bela olacak." dedi.

Almanya'da bir dergiye yaptığı açıklamalar hatırlatılarak "Gerçekten bütün Almanlar için mi kastınız Türkiye'nin güvenliği olmadığı?" şeklindeki soru üzerine Kılıçdaroğlu, "Yok efendim, tamamen çarpıtma." karşılığını verdi.

"Türkiye'de hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur." ifadesini kullandığı için kendisine eleştiriler getirildiğini anımsatan ve kendisinin bunu daha önceki açıklama ve TBMM'deki konuşmalarında da söylediğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Bugün de söylüyorum, hiç kimsenin bu ülkede can ve mal güvenliği yoktur, bir kişinin iki dudağı arasındadır, hukuk yoktur çünkü." dedi.

Suçlu ilan edilen kişilerin eşlerine de yurt dışı çıkış yasağı getirildiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, bunun ceza hukukunun evrensel kurallarına aykırı olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, "Ben ne FETÖ'cüyüm, ne şuyum, ne buyum. Ben bu ülkenin sade bir vatandaşıyım. Ben bu ülkede kim mazlumsa, kim mağdursa onun hakkını, hukukunu savunurum. Onun CHP'li olup olmadığına bakmam, hakkını hukukunu savunurum çünkü şuna inanırım eğer siz haksızlık karşısında susuyorsanız dilsiz şeytansınız." diye konuştu.

Yardımcı ve asıl işçi ayrımına ilişkin bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, "Bu ayrımların hiçbirinde zorluk yoktur, kadro verirsen hepsi biter, o kadrolar var zaten devlette." karşılığını verdi.

Kadro vermemek için çeşitli gerekçelerin ortaya atıldığını kaydeden Kılıçdaroğlu, "Sen bunların parasını zaten veriyorsun, devlet olarak veriyorsun. Kime veriyorsun? Taşerona veriyorsun, o kime veriyor? O da işçiye veriyor. Direkt sen ver kardeşim." ifadesini kullandı.

Taşeron işçi sayısının sendikalı işçi sayısından fazla olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, "Türkiye bu hale gelmiştir, bunun ayıbı kime aittir? Bunun ayıbı sendika başkanlarına aittir. O nedenle ben arada bir 'sendika ağaları' diye söz ederim. İşçinin parasını alıp krallar gibi yaşayacağına, taşeron işçinin hakkını savun, meydanları inlet." diye konuştu.

Memurlara verilen maaş zammının enflasyonun altında olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, memurlara büyümeden hiç pay verilmediğini, büyümeden elde edilen 142 milyar dolar paranın faiz lobilerine ödendiğini öne sürdü.

- Avrupa Birliği Türkiye'ye karşı çifte standart uyguluyor"

Kılıçdaroğlu, "Batı'nın veya Almanya'nın eleştirilerinin hepsi haklı mı?" şeklindeki soru üzerine, "Hayır. Bana gelen her yabancı heyete ve her bakanla konuştuğumda şunu söylüyorum; 'Avrupa Birliği Türkiye'ye karşı çifte standart uyguluyor' ve biz bunu doğru bulmuyoruz. Avrupa'nın etik değerleriyle de bağdaştırmıyoruz bunu." dedi

Avrupa'da gerçekleştirdiği tüm ziyaretlerde bu ifadeyi kullandığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Yine söylüyorum. Avrupa Birliği Türkiye'ye karşı samimi davranmamıştır. Ek şartlar, üyeliği zorlaştırmak için elinden gelen her şeyi yapmıştır ve ben bunu doğru bulmuyorum. Avrupa Birliği'nin kesinlikle bugünkü AKP hükümetini görerek Türkiye'ye yeni fasıllar açmamasını doğru bulmuyorum. Bunu da söyledim. Sayın Merkel'e de söyledim, diğer bakanlara da başbakanlara da söyledim." ifadesini kullandı.

Türkiye'nin sadece bir partiden ibaret olmadığını, 80 milyonluk bir ülke olduğunu, farklı partilerin bulunduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, "Siz fasılları açmak zorundasınız, o fasılları açın 23'üncü, 24'üncü fasılları, hukukla ilgili fasıllar bunlar ve Türkiye'nin demokratikleşmesine katkıda bulunursunuz. Fasıl açmazsanız bu en çok AK Parti'nin işine yarıyor. Onlar zaten istiyorlar ki 'bir an önce buradan kopalım' ama biz de medeni dünyadan kopmak istemiyoruz, bir Ortadoğu ülkesi olmak istemiyoruz, buyrun Ortadoğu'nun haline bakın. Bu şu anlama gelmesin, Ortadoğu'ya sırtımızı dönelim, Ortadoğu'yu hiç görmezlikten gelelim, hayır. Ortadoğu'yu kucaklayalım, Ortadoğu ile ekonomik, kültürel ilişkileri geliştirelim, hiçbir tereddüdüm yok orada ama biz uygar dünyanın bir parçasıyız, medeni dünyanın bir parçasıyız. Osmanlı da bir Batı ülkesidir, Osmanlı'da öyledir, buyurun sadrazamların tamamına bakın." değerlendirmesinde bulundu.

FETÖ firarisi Adil Öksüz'ün 15 Temmuz darbe girişiminin ana aktörlerinden biri olduğunu ve Türkiye'ye getirilmesi gerektiğini anlatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bana Alman Focus dergisi sordu 'FETÖ'cüler Türkiye'ye iade edilsin mi?' 'Tamamının iade edilmesi lazım' dedim. Terör örgütü mensuplarını kendi ülkende tutarsan elbette. Türkiye kızar buna, elbette bu yanlıştır. Yani ben Almanya'da terör eylemi yapan birisi Türkiye'ye geldiği zaman ben sırtını mı sıvazlayacağım onun? Bunu asla kabul etmiyoruz, asla. Teröre bulaşan birisi varsa hesap vermesi gerekir, hesabın verileceği yer Türkiye'dir. Yakalarsın, getirirsin Türkiye'ye. Oturursun, konuşursun ya da oturursun, anlaşırsın. Bunların Türkiye'ye gelmesi lazım. Yarın Türkiye'ye vermezseniz bunları yarın bunlar Almanya'da sizin başınıza bela olacak, bunu söylersin anlatırsın ama bunlar meydan okuyarak yapılmaz, diplomasinin ayrı bir dili vardır, gücü de vardır. Oturursunuz, konuşursunuz gerekçelendirirsiniz."

Türkiye'nin ABD'de yargılanan Rıza Sarraf 'ın iadesi için 100'e yakın dosya gönderdiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, "Sayın Başbakana, Binali Beye dedim ki, '100'e yakın dosya gönderdiyseniz Rıza Sarraf'ı bize iade etmeyin anlamına gelir bu'. 100 dosyayı kim okur? Sen bu adamı istiyorsan bir tane dosya hazırlarsın adam gibi, gönderirsin, bir an önce bakılır, karar verilir ve kendi ülkene istersin bunu." dedi.

Kılıçdaroğlu, Dışişleri Bakanlığına sırf cemaatten olduğu için yabancı dil bilmeyen personel alımı yapıldığını öne sürerek, bunun Türkiye'nin temeline dinamit koymak olduğunu söyledi.

Türkiye'nin Suriye ve Ortadoğu politikasını da eleştiren Kılıçdaroğlu, yarın iktidarın Beşşar Esed'le de yeniden oturup konuşacağı iddiasında bulundu.

Erdoğan'ın Gazze'ye gideceğini de söylediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, "Bir ülkenin en tepe noktasında oturan bir kişi 'ben buraya gideceğim' dediği zaman gider. Gidemiyorsan bu lafı etmeyeceksin. Edersen sadece sen küçük düşmüyorsun, Koskoca Türkiye Cumhuriyeti'ni küçük düşürüyorsun. Benim ağrıma giden o." dedi.

Afrin'e harekat ihtimalinin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin kendi güvenliğini, geleceğini düşünerek sağlamak zorunda olduğunu ifade etti.

- "Oğlum askere gitmeyebilirdi"

Oğlunu askere göndereceğini belirten Kılıçdaroğlu, "Bedelli askerlik yapabilirdi. Bu ülkenin yoksul ailelerinin çocukları askere gidiyorlar. Ne dedim, 'Ben halktan birisiyim.' Bu ülkede yoksul ailelerin çocuğu bedel ödeyemediği için askere gidiyorsa.. Ben bedel ödeyebilirdim, parasını ödeyebilirdim, oğlum askere gitmeyebilirdi ama ben kendimi halktan birisi olarak görüyorsam benim oğlum da askere gitmeli. O da askere gidecek. Eline kına yakacağız, askere göndereceğiz. Allah nasip eder dönerse de güzel bir evlilik yapacağız." diye konuştu.

Oğlunun kısa dönem askerlik yapacağını belirten Kılıçdaroğlu, askerlik yapacağı birliği söylemek istemediğini, ancak Ankara, İstanbul ve İzmir'de olmadığını dile getirdi.

Kılıçdaroğlu, Sakarya'da geçici tarım işçilerinin kazasında yaralı olarak kurtulan bir genci ziyaretinde yaşadıklarını da anımsatarak, mevsimlik tarım işçilerinin yaşam şartlarının zorluğuna değindi.

Bu çalışanlara sahip çıkılması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, programda üniversite mezunu işsizler ve atanamayan öğretmenlerin sorunlarını da değerlendirdi.

AA