Borsa 20 yılın en uzun yükselişini gerçekleştirdi
BIST 100 Endeksi, Aralık 2016'da başladığı yükselişini 9 ay sürdürerek 20 yılın en uzun yükseliş serisini kaydetti
Borsa İstanbul'da BIST 100 endeksi aylık yükseliş serisini ağustosta da devam ettirerek 1998 yılından bu yana ilk kez üst üste 9 ay değer kazandı.
BIST 100 endeksi, 2016 yılının aralık ayında başladığı yükseliş rallisini bugüne kadar devam ettirerek, üst üste 9 ay yatırımcısına kazandırdı ve böylece son 20 yılın en uzun soluklu yükselişini gerçekleştirdi. Borsa İstanbul'da işlem gören hisse senetlerinin bu dönemdeki ortalama getirisi, alternatif yatırım araçları ve başlıca dünya borsalarına açık ara fark atarak yüzde 49'a ulaştı.
Daha önce 1997 yılının mayıs ayında başlayıp 1998 yılının ocak ayına kadar devam eden 9 aylık yükseliş rallisinde yüzde 149 kazandıran borsa, aylık yükseliş serisini 1998 yılının şubat ayında, yüzde 7,8'lik düşüşle sonlandırmıştı.
2016 yılının kasım ayını 73.995 puandan tamamlayan BIST 100 endeksi, 9 aydır yükselişine devam etti ve bu dönemde tüm zamanların en yüksek seviyesi rekorunu 110.531 puana, günlük kapanış rekorunu 110.423 puana, haftalık ve aylık kapanış rekorlarını da 110.010 puana taşıdı.
AA muhabirinin borsadaki ralli ve gelecek dönem fırsat ve riskleri ile ilgili sorularını yanıtlayan İş Yatırım Araştırma Direktörü Serhat Gürleyen, benzerleri ile karşılaştırıldığında BIST 100 endeksinin halen görece yüzde 20 ila yüzde 30 arasında daha ucuz olduğuna söyledi.
Gürleyen, gelişmekte olan ülke piyasalarının, ABD Merkez Bankasının (Fed) faiz artırımının yavaş hızla olacağı ve ekonomideki büyümenin devam edeceği beklentileri ile gelişmiş ülke piyasalarından daha iyi performans gösterdiğini belirtti.
Serhat Gürleyen, "Yavaş artan faiz, büyümenin devam etmesi ve düşük enflasyon sürecinden en fazla gelişmekte olan ülkelerin yararlanabileceğini, Türkiye'nin de bu ülkeler arasında öne çıktığını düşünüyoruz." dedi.
Türkiye'nin, güçlü büyümesi ile Çin ve Hindistan hariç, gelişmekte olan ülkeler arasında çok özel bir yere sahip olduğunu ifade eden Gürleyen, dünyada enflasyonun gerilemesi ve bunun süreceği beklentisinin, Türkiye üzerindeki "yüksek enflasyon" baskısını da azalttığını kaydetti.
Gürleyen, küresel ölçekte paranın gelişmekte olan ülkelere yönelmeye devam ettiğini ve bunun bir süre daha politik açıdan Türkiye'ye özel herhangi bir risk oluşmaması durumunda sürmesini beklediklerini dile getirdi.
Ekonomi yönetiminin Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek elinde toplanmasını ve ekonomide atılan adımlar ile yapılan açıklamaların yatırımcılar tarafından oldukça olumlu karşılandığını aktaran Gürleyen, "Kimse seçimler öncesinde yaklaşık 1 yılda çok kapsamlı reformlar yapılmasını beklemiyor, ancak doğru ekonomi yönetimi, tek seslilik ve yatırımcılara verilen güven, küresel sermayeyi Türkiye'ye çekmek için yeterli." dedi.
"Dünya değer arıyor"
Gürleyen, nakit akımından çıkan değerlemelere göre BIST 100 endeksinin hedeflerine geldiğini, ancak gelişmekte olan ülkelerin piyasalarına göre bakıldığında halen yüzde 30'a yakın iskontolu olduğunu söyledi. BIST 100 endeksinin, ABD piyasalarına göre de halen yüzde 20 ucuz olduğuna dikkati çeken Gürleyen, değerlendirmesine şöyle devam etti:
"Dünya değer arıyor. Ararken de Türkiye'ye sermaye gelmeye devam edecek. Kuzey Kore ve Donald Trump konusundaki gelişmelerin küçük ve kısa süreli oynaklığa neden olacağını düşünüyoruz. Piyasalar için asıl büyük riskin, düşük büyüme ve devam edecek faiz artışı olabileceğini düşünüyoruz. Ancak ekonomi kötüye gidiyor düşüncesi hakim olur ve faiz artışı beklentisi devam ederse piyasalarda satışlar artar.
Avrupa ekonomisi de iyi gidiyor. Avrupa'da yüzde 1'lik büyüme Türkiye'nin ihracatını yüzde 10 artırıyor. Avrupa tarafından gelen politik açıklamaları seçim süreçleri nedeniyle çok ciddiye almamak gerekir. Endeksin hedefleri anlamında ise faizlerin hala yüksek seyretmesi yukarı yönlü revizyonların ertelenmesine neden oluyor. Faizlerin gerilmesi durumunda endeks hedeflerinde yukarı yönlü revizyonlar gelebilir."
"İnanan kazandı"
Turkish Yatırım Araştırma Bölüm Başkanı Baki Atılal ise, Türkiye ekonomisinin dinamiklerine, ekonomi yönetiminin aldığı tedbirlerin sağlayacağı toparlanmaya inanan yatırımcıların Borsa İstanbul'da kazandığını ve kazanmaya devam edebileceğini bildirdi.
Yabancı takas oranının, BIST 100 endeksinin 2016'nın aralık ayından başlayan ve ağustos sonuna kadar devam eden yükseliş süresinde yüzde 63'lerden yüzde 66'ya çıktığına dikkati çeken Atılal, Türkiye'nin 2017 yılında yüzde 2,5 büyüyebileceği beklentisiyle yıla başlayan piyasaların, bu beklentiyi yüzde 4,5- 5 bandında çekmesinin bu rallide en önemli etken olduğunu, yüzde 5,5'in üzerinde bir büyüme rakamına ulaşılmasının kendisi için şaşırtıcı olmayacağını belirtti.
Atılal, bankacılık sektörünün ardından sanayi sektörü karlılıklarındaki toparlanma, kur farkının olumsuz etkisinin ortadan kalkması, şirketlerin esas faaliyet karlılıklarını artırması ve MSCI Türkiye endeksinin 2017 fiyat/kazanç çarpanının MSCI Gelişmekte Olan Ülkeler çarpanına göre yaklaşık yüzde 30 iskontolu olmasının, Borsa İstanbul'da yükseliş potansiyelinin devam ettiğini gösterdiğini kaydetti.
MSCI Gelimekte Olan Ülkeler/MSCI Türkiye iskonto oranının tarihsel ortalamasının yüzde 16'larda olduğuna dikkati çeken Atılal, "Büyüme oranındaki artış, ekonomiye olan güven, sanayi üretimindeki canlanma ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) enflasyon konusunda güven veren tavrının devam etmesi, bu farkın kapanmasına imkan sağlayacaktır." ifadelerini kullandı.
Atılal, gösterge tahvilin bileşik faizinin 9 aylık dönemde yüzde 10,46’dan yüzde 11,59 seviyesine yükseldiğine değinerek, tahvil faizlerinde enflasyondaki katılığın etkisinin gördüğünü dile getirdi. Baz etkisi ve gıda konusunda alınan tedbirlerin ekim ayında devreye girmesiyle düşmesi beklenen enflasyonun, tahvil faizlerini aşağı çekebileceğini aktaran Atılal, bunun da tahvil piyasasına yabancı yatırımcı girişlerinin artarak devam etmesine imkan tanıyacağını söyledi.
Yurt içinde ekonomik gelişmelerin piyasaları desteklediğini kaydeden Atılal, uluslararası piyasada ise Türkiye özelindeki risklerin azalmasıyla CDS'lerin (risk primi) 293’lerden 181’lere gerilemesi, Fed’in faiz artırımında aceleci olmayacağının ortaya çıkması ile doların diğer para birimler karşısındaki değer kaybı, Trump’ın ekonomiye yönelik vaatleri ve Avrupa'daki ekonomik toparlanmanın yatırımcılardaki risk iştahının devam etmesini sağladığını vurguladı.
AA