Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) Yönetim Kurulu Başkanı ve Albaraka Türk Katılım Bankası Genel Müdürü Melikşah Utku, "Kamu katılım bankaları başlangıçta, İstanbul, büyükşehirler odaklı geliyorlar ama önümüzdeki dönemde bu bankaların Anadolu'da bizim giremediğimiz taşradaki bölgelere odaklanacağını düşünüyoruz. O bölgelerde ciddi katılım bankacılığı potansiyeli var." dedi.

Melikşah Utku, AA'nın 100. Yıl Vizyonu çerçevesinde geliştirdiği ve finans piyasası profesyonelleri ile buluştuğu platformu AA Finans Haberleri Terminali'nden (aafinans.com) canlı yayınlanan Finans Masasına konuk oldu.

Katılım bankacılığının bu yılki performansı ve gelecek yıldan beklentilerine ilişkin soru üzerine Utku, katılım bankacılığının son birkaç yıla kadar Türkiye'de hızlı bir şekilde, güzel bir büyüme performansı sergilediğini belirtti.

Utku, son 2 yılda sektörün bir oyuncusunun piyasadan çekildiği için pazar payında yatay bir seyir gerçekleştiğini anımsatarak, şunları kaydetti:

"Bir oyuncu çekilmesine rağmen hala aynı pazar payının devam etmesi kendi başına zaten bir başarı. Sektörün kendi içerisinde büyüdüğünü gösteriyor. Kredi Garanti Fonu (KGF) Türkiye ekonomisinde dönüm noktası olmuştur, büyümeyi ciddi anlamda teşvik etmiştir fakat model itibarıyla KGF klasik bankaların çok hızlı harekete geçebildiği bir alan oldu. Katılım bankacılığı müşterinin cebine para koymadığı, doğrudan nakit kredi veremediği için (katılım bankalarının finanse edebilmesi için bir ticari faaliyet olması lazım) KGF ilk çıktığı anda hızlı kullanan klasik bankalar oldu. Biz ise faaliyetler ilerledikçe, arttıkça, ekonomi canlandıkça KGF üzerindeki limitlerimizi doldurmaya başladık. Bunun etkisini yeni yeni görmeye başladık. İlk 6 ayda sektör bankaları çok hızlı büyüdü, katılım bankaları geride kaldılar, ama KGF alanını biz de kullanabildikçe son birkaç aydır katılım bankaları sektörün üzerinde büyüdü. 9. ay itibarıyla baktığınızda katılım bankaları mevduatta, toplanan fonlarda yüzde 15, kredilerde yüzde 17'ye yakın büyüme ortaya koydu. Bu özellikle son 3 ayda sektör büyüdü, yılın son çeyreğinde de katılım bankalarında bu büyüme trendi devam edecek. 2018'de de umulur ki bu süreç devam edecek."

Katılım bankacılığında 2 kamu bankasının da giderek etkisinin artmasını beklediklerini ifade eden Utku, bu bankaların 2018'den itibaren yavaş yavaş olgunlaşmasını beklediklerini, bu çerçevede hem eski hem de yeni kamu bankalarının etkisiyle sektörün hızlıca payını artıracağını söyledi.

Utku, bankacılık sektörünün karının aslında kamuyla birlikte bir politika benimsemesinden oluştuğunu anlattı.

- "(Yeni katılım bankalarının gelmesi) Uygun zamanlama ve fırsat penceresini kolluyorlardır"

Sektöre yeni katılım bankalarının gelmesi beklentisine yönelik soru üzerine Utku, kendilerinin bu işin doğrudan tarafı olmadığını, ancak duyumlar aldıklarını belirterek, "Halihazırda TMSF'nin elindeki bankaların lisanslarının devredilerek katılım bankası olması, hem bazı kamu bankalarının katılım bankacılığı sektörüne girmesi konusunda çalışmalar hem de yurt dışından doğrudan yabancı sermaye ile yeni bir katılım bankası oluşturulması... Bu 3 senaryo da aslında hep gündemdeydi ve hala da bunların üzerine çalışıldığını biliyorum." diye konuştu.

Utku, sektöre giriş zamanlamasının her zaman bir konjonktür meselesi, fırsat penceresinin oluşmasıyla alakalı olduğunu ifade ederek, "Dünyada ve Türkiye'deki gelişmeler çerçevesinde bunların hayata geçeceğini düşünüyorum. Sektörümüzün birkaç yeni katılım bankasını kaldıracak potansiyeli var." diye konuştu.

Türkiye’de Bireysel Emeklilik Sistemine (BES) bakıldığında Otomatik Katılım Sistemi (OKS) tarafında tercih edilen fonların yüzde 65'e yakınının faizsiz fonlar olduğunu aktaran Utku, bunun faizsiz bankacılık tarafında ciddi bir potansiyel olduğunu gösterdiğini kaydetti.

Utku, uygun ekosistem geliştikçe bu sektörün o potansiyelini gerçekleştirmek için ilerleyeceğini vurgulayarak, "Tabiatıyla yeni oyuncuların da oyun oynayabileceği alanlar açılacaktır. Şu anda net, somut bir şey yok ama çalışmalar olduğunu biliyoruz. Uygun zamanlama ve fırsat penceresini kolluyorlardır." dedi.

Kamunun katılım bankacılığına girmesine ilişkin soru üzerine Utku, kamu bankalarıyla birlikte aslında kamunun mevzuat tarafının da katılım bankacılığıyla ilgilenmeye başladığını belirterek, "Bu önemli bir gelişme. Bir taraftan kamu sektöre oyuncu olarak girdi, diğer taraftan da katılım bankacılığı ve katılım ekosistemi açısından mevzuat, bürokrasi tarafını hızlandırdı. Birkaç yıldır işleyen Faizsiz Finans Konseyimiz var. İlgili kamu kurumları ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek başkanlığında sektörün çeşitli sorunlarını ve potansiyellerini değerlendirdiğimiz bir iletişim platformu. Geçmişte büyük ölçüde özel sektör bu işi kovalıyordu, artık proaktif şekilde ele alıyorlar, hatta bazen sektörün önüne geçip mevzuatı önceliyorlar." şeklinde konuştu.

Utku, üniversiteden mezun olanların katılım bankacılığını artık ciddi bir alternatif olarak görmeye başladığını anlatarak, "Kamu katılım bankaları başlangıçta, İstanbul, büyükşehirler odaklı geliyorlar ama önümüzdeki dönemde bu bankaların Anadolu'da bizim giremediğimiz taşradaki bölgelere odaklanacağını düşünüyoruz. O bölgelerde ciddi katılım bankacılığı potansiyeli var." diye konuştu.

Utku, Türkiye'de bankacılık açısından hala çok ciddi bir potansiyel bulunduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Dünyada, Avrupa ya da diğer gelişmekte olan ülkelere baktığımızda Türkiye'de hala finansal sistemin ekonomiye oranı düşük. Biz çok gelişmiş zannediyoruz ama düşük. Sektör genelinin daha derinlemesine inme potansiyeli var. Türkiye nüfusu, Avrupa'nın tersine büyüyen bir nüfus, genç bir nüfus. Bu bakımdan da avantajları var. Bunun içerisinde katılımın daha da büyük potansiyeli var. Sektör büyüyor, pasta büyüyor. Pay alacaktır tabii ki ama pasta büyümesinden dolayı çok fazla bir rahatsızlık olmayacaktır. Aslında boşluk olan bölgelere de zaman içerisinde gideceklerdir. Böyle bir niyetleri olduğunu da biliyorum."

- "Yurt dışı borçlanmada ciddi bir sorun görmüyoruz"

Melikşah Utku, yurt dışında sektöre ilgi ve yurt dışı borçlanmada sorun olup olmadığına ilişkin soru üzerine, şunları söyledi:

"Yurt dışı borçlanmada aslında ciddi bir sorun görmüyoruz. Tüm dünyada, özellikle ABD'de parasal gevşeme yavaşlıyor. Faiz oranları küçük küçük artsa da bu tam olarak parasal sıkılaşmaya geçtiği anlamına gelmiyor. Parasal gevşeme Avrupa'da da yavaşlıyor. Bunun tabii olarak etkisi faiz oranlarının bir miktar yukarıya doğru hareket etmesi şeklinde oldu. Bu herkes için fonlama maliyetlerini artırdı. Fonlama maliyetlerini artırması dışında fon bulma konusunda bir sıkıntı yok. Hatta 2017'de sadece mali kesim değil, özel sektörde finansal kesim dışında da yurt dışından borçlanma çok ciddi anlamda arttı. Hatta özel kesim finansal dış borcun artmasında, Türkiye 2017 içerisinde en fazla artan ülkeler içerisinde. O bakımdan sıkıntı olmadı. Bu, 2016'daki tüm sıkıntılara, kur artışına rağmen yaşandı."

Kendisinin, Washington'da gerçekleşen Uluslararası Para Fonu (IMF) toplantılarına katıldığını anlatan Utku, fonun, 2018'de dünya ekonomisinde büyüme trendinin devam edeceğini öngördüğünü bildirdi.

Utku, toplantılarda 2018'de dünya ekonomisine ilişkin genel atmosferin pozitif yönde olduğunu aktararak, böyle bir ortamda Türkiye'nin dış borçlanmada daha rahat olacağını düşündüğünü söyledi.

Dış borçlanmadaki artışın kırılganlığa yol açacağına ilişkin söylentilerin bulunduğunun hatırlatılması üzerine Utku, "Türkiye'ye ilişkin kırılganlıklar arasında yurt dışı borçlanmadan bahsediliyor. Türkiye, en fazla özel kesimin Döviz borcu arttığı ülkeler arasında sıralanıyor ama toplam döviz borcuna, hem kamunun hem de özel kesimin borçluluğuna bakıldığında Türkiye, bırakın gelişmiş ekonomileri gelişmekte olan ekonomiler arasında bile borçlulukta hala düşük seviyelerde. Yani artma hızı fazla ama stok olarak bakıldığında diğerlerinin çok gerisindeyiz. O yüzden bence kırılgan nokta burası değil. Tabii ki Türkiye'nin kur ile alakalı kırılganlıkları var ama bu kırılganlık nakit akışı ile alakalı. O döneme has sıkıntılar yaşıyoruz ama ortalamada uzun vadede bir sıkıntı ciddi anlamda oluşmuyor."​

Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) Yönetim Kurulu Başkanı ve Albaraka Türk Katılım Bankası Genel Müdürü Melikşah Utku, Türkiye ekonomisinin 2017'yi çok güzel şekilde geçirdiğini belirterek, "Biraz daha gayret gösterip kendimizi yurt dışında doğru bir şekilde anlatabilirsek 2018 ve 2019'un beklenenin üzerinde geçme potansiyeli var." dedi.

Türkiye ekonomisinin Kredi Garanti Fonu (KGF) sayesinde çok ciddi atak yaptığını belirten Utku, ülkenin üçüncü çeyrekte çift haneli büyüme potansiyeli bulunduğunu, bunun da dünyada söz konusu dönem itibarıyla en hızlı büyüme oranlarından biri olacağını söyledi.

Türkiye'nin 2017'de ciddi büyüme performansı ortaya koyacağını vurgulayan Utku, "2017'yi yüzde 3,5'lik beklentiyle açmıştık. Yüzde 5'in üzerinde olacağı artık çok net görünüyor. 2017'de gerçekten çok ciddi kazanımlar da oldu. KGF bu anlamda çok önemli. Ekonomiyi toparlamak için birçok alanda bankacılık ve finans sektörü ile kamu birlikte çalıştı. Mevzuat tarafı da hızlı adımlar atmayı gösterebildi." ifadelerini kullandı.

Utku, Türkiye’nin çok esnek, hızla pozisyon alabilen, güçlü ve potansiyeli bulunan bir ekonomiye sahip olduğunu dile getirdi.

Ülkenin imajıyla ilgili yurt dışında maalesef çok tezvirat yapıldığına değinen Utku, özellikle yabancı yatırım açısından üzerinde çalışılması gereken en önemli konunun Türkiye algısını yönetebilmek olduğunu ifade etti.

Aslında analiz yaparak Türkiye’ye bakanların ülkenin ciddi potansiyeli olduğunu gördüğünü kaydeden Utku, "Biz eğer biraz daha gayret gösterip kendimizi yurt dışında doğru bir şekilde anlatabilirsek 2018 ve 2019’un beklenenin üzerinde geçme potansiyeli var. Bu seneyi çok güzel şekilde geçirdik. Artık bunun sürdürülebilir olmasına bakmamız lazım." diye konuştu.

- "Dövizi ülkeye çekebilmemiz lazım"

Yüksek faizin birçok parametrenin nihai neticesi olduğunu belirten Utku, şöyle devam etti:

"Bir kere şu anda Türkiye'de ciddi bir enflasyon var. Hedefler tutturulamamış. Çift haneli rakamlara yeniden gelmişiz. Bu da Merkez Bankasının politikasına belli ölçüde yansıyor. Sıkı para politikası ile Merkez Bankası faiz politikası üzerinde olmasa da likidite pozisyonu üzerinde konumlanmış durumda. Piyasada TL likiditesi bulunamayınca da ister istemez mevduat faizleri yukarı geliyor, bankalar arası fiyatlar artıyor.

İkincisi KGF’nin etkisi oldu. KGF sebebiyle bankalar hızlı bir şekilde kredi kullandırdı. Hazine kefaleti olduğu için sermaye yeterlilikleri rahatladı, yeni kredi verebilir hale geldiler ama piyasada fon olmadığı için faizler mevduat tarafında ciddi anlamda arttı. Yani orada sebep-sonuç ilişkisini doğru okuyabilmek lazım. Eğer Türkiye'ye döviz girerse Merkez Bankası 2003-2006'da yapabildiği gibi dövizi alıp piyasaya bunun TL karşılığını da verebilir. Bu da hem enflasyonu aşağıda tutar hem de faizlerin gevşemesine imkan sağlar. Onun için dövizi ülkeye çekebilmemiz lazım. Burada da ülke algısını düzeltmemiz lazım. Yoksa temellerde bir problem bulunmuyor."

Melikşah Utku, katılım bankaları ile konvansiyonel bankaların fon toplama yöntemindeki farklılaşma nedeniyle artan faiz ortamına tepkilerinin de aynı olmadığına işaret etti.

Utku, "Onlar hızla mevduat faizlerini yukarı çekebiliyor. Biz ise fonun getirisini dağıtıyoruz. Fonun getirisi geçmişteki yatırımlar olduğu için gecikmeli olarak eğer getiriler artarsa artıyor. Mesela 2009'da mevduat faizleri aşağı geldiğinde katılım bankalarının hesaplarının getirisi çok yukarıda kalmıştı. O dönemde katılım bankaları çok hızlı büyümüştü. Şimdi tam tersi, mevduat faizleri artıyor, fonlarımızın getirisi piyasanın altında kaldı. Hala yaklaşık 500-550 baz puan geride. Ona rağmen sektörün üzerinde büyüdük. Bu çok önemli. Yakaladıkça daha da hızlı büyüme potansiyeli olacak. Tabi ki faiz ortamına farklı tepkiler veriyoruz. Bir alternatif olarak faizlerin gerilediği bir dönemde getiriler inşallah piyasanın üzerinde kalacak.” değerlendirmesinde bulundu.

- "Ürünlerin ikinci el piyasalarının oluşması önemli"

Faizsiz Finans Kanun Taslağında yer alan Danışma Kurulu'na ilişkin soru üzerine Utku, "Katılım bankaları olarak kendi danışma kurullarımız var. Ama ilgili mevzuatı hazırlarken kamunun da faizsiz finans enstrümanlarını kullanmak durumunda olan özel şirketlerin de buna ihtiyacı var. Ayrıca farklı yorumların belli bir standarda oturtulması için de bir üst kurul gerekiyordu. Bu iki fonksiyonu icra edecek bir çalışma yapılıyor. Bu da farklı kurumlardan gelecek kişilerden oluşacak ve herkesin kullanımına açık bir mekanizma olacak. Yakın bir gelecekte taslakla birlikte devreye girecektir diye düşünüyoruz." yanıtını verdi.

Utku, vatandaşların katılım bankacılığına ilgisinin artması için tek başına ürün çıkarılmasının yeterli olmadığını, ekosistemin geliştirilmesi gerektiğini söyledi.

Kira sertifikasının çok çeşitli versiyonlarının bulunduğuna değinen Utku, şunları kaydetti:

"Kira sertifikası varlığa dayalı olabilir, kar-zarar projesine dayalı olabilir ama bunlar yaygınlaşamıyor çünkü ikinci el piyasalarının olması lazım. İnsanlar kira sertifikası aldığı zaman bir gelir, bir akar üzerindeki hakkı ifade ediyor. Bu hakkın devredilebiliyor olması lazım. İkinci el piyasasında likiditesi olursa bu ürün bütün versiyonlarıyla daha da yaygınlaşır. Bu bakımdan ikinci ellerin oluşması önemli. SPK tarafında 5-6 çeşit değişik finans sertifikası için mevzuat hazır ama ikinci el yok. Bu konuda Borsa ile konuşmalarımız var. Gayrimenkul sertifikası konusu da katılım bankaları için çok önemli. Mevzuat hazır, ürün hazır. Aynı şekilde Albaraka olarak ciddi bir gayrimenkul portföy fonu oluşturduk ama ikinci elinin oluşması lazım. Bu konuda da yine borsa ile konuşuyoruz."

Utku, katılım bankacılığı sektöründe hedging ile alakalı enstrümanların ciddi anlamda eksik kaldığını vurgulayarak, özellikle dış ticaret konusunda bilançosunda döviz ile alakalı pozisyon almak isteyen şirketler açısından hedging'in önemli olduğunu ifade etti.

Bazı ürünlerde katılım bankacılığının genel sektörün önünde gittiğine işaret eden Utku, "Altın konusunda katılım bankacılığı sektörü, konvansiyonel bankacılığın çok daha önüne geçmiş durumda. Altın ülkemizde çok ciddi bir tasarruf aracı ve kayıt dışı, yastık altı. Bunun sektör içerisine girmesi finansal sektörü büyütüyor ve yatırımları teşvik ediyor. TL likiditesinin zayıf olduğu bu dönemde, altın stoku olan bankalar bunu rahatlıkla Merkez Bankasında kullanarak TL üretebildi." diye konuştu.

- "Piyasa yapıcılığı modelini devreye sokmamız lazım"

Utku, bazı ürünleri piyasaya açacak oyuncular olması gerektiğini savunarak, "Bu kamu tahvillerinde bile var. Piyasa yapıcı bankalar, piyasanın düzgün çalışır hale gelmesi için öncü rol oynuyor. Belki piyasa yapıcılığı modelini belli başlı ürünlerde devreye sokmamız lazım." dedi.

Katılım bankacılığının en eksik kaldığı kısımların altyapı ve büyük proje yatırımları olduğunu anlatan Utku, Türkiye'de vade uyumsuzluğunun had safhada bulunduğunu, mevduatın kısa vadeli toplandığını, kredilerin ise uzun vadeli kullandırıldığını kaydetti.

Utku, bu çerçevede orta ölçekli bankaların üst sınırı zorladığını belirterek, bu konularda da çalışmalar yapıldığını bildirdi.

Katılım Bankaları Birliği Genel Kurulu'nda, İslam Kalkınma Bankası ile mutabakat anlaşması imzaladıklarını aktaran Utku, "İslam Kalkınma Bankası'nın da desteği ile altyapı projelerine destek verebilir bir altyapı oluşturduk. İnşallah onu da önümüzdeki dönemde kullanıyor olacağız. Bunlar katılım bankacılığı sektörünün ekonomideki etkinliğini artıracak girişimler." ifadelerini kullandı.

Utku, faizsiz finans kuruluşları içerisinde katılım bankalarının yasal bir altyapısı olduğu bilgisini vererek, kanun ve yönetmeliklerle sektörün iş yapış tarzının çok net bir şekilde belirlendiğini söyledi.

Faizsiz finansın sadece katılım bankalarından ibaret olmadığını vurgulayan Utku, birçok şirketin faizsiz finans enstrümanı kullanmak istediğini, dolayısıyla genel bir hukuki altyapıya uzun süredir ihtiyaç duyulduğunu dile getirdi.

Utku, bu konuda temel standartları koyan bir kanun üzerinde çalışmalar yapıldığını aktararak, "Bürokrasi tarafı, bu konuda mevzuat yapanlar ve hükümetimiz her tarafı dinleme konusunda çok istekli. Dinliyor ve değerlendiriyor. Birçok toplantı yapıldı ve belli bir noktaya da gelindi. İnşallah çok yakın zamanda, taslak nihai halini alıp kanunlaşacaktır diye düşünüyoruz. Faizsiz finansın bütün ekosistemi ve ürünleri ile yaygınlaşmasının altyapısını ciddi anlamda tamamlayacak, hazırlayacak bir hukuki zeminin oluşturacağı kanaatindeyiz." değerlendirmelerini yaptı.

- "2018'de ciddi anlamda farklılaşacağımızı düşünüyoruz"

Melikşah Utku, Albaraka olarak 2017 yılında öncelikle KGF'yi en etkin ve hızlı kullanan katılım bankalarından biri olduklarını belirterek, ciddi altyapı yatırımlarına yöneldiklerini ve dünyada en fazla kar-zarar projesi yapan banka olduklarını vurguladı.

Her türlü proje ve yatırımın çıkış stratejisi olması gerektiğini kaydeden Utku, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bununla alakalı gayrimenkul portföy yönetim şirketimizi kurduk ve bu projelerin inşaatlarının önemli bir kısmı bittiği için kalan bakiye stokları menkulleştirildi. Bu bilançoda ciddi bir dönüşüm oluşturdu. Mesela bu projeler önceden kredilerin içerisindeydi. Menkulleştirince portföyünüz büyüdü ama krediler büyümemiş gibi gözüktü. 2017'de kredilerde yüzde 10'a yakın büyüdüğümüz halde sadece yüzde 4 gibi büyümüş olduk. Ciddi bir menkulleştirme söz konusu oldu.

Önümüzdeki dönemde girişim sermayesi üzerinden kar-zarar projelerini hayata geçirmemize imkan sağlayacak. Niyetimiz; kar-zarar projelerini start-up'larda fintech'lerde girişim sermayesi olarak geliştirmek. Bunu da bilanço üzerinden değil, fonlar aracılığıyla yapmak. Büyük ölçüde bu dönüşümleri yapmaya çalıştık. Ayrıca bu dönemde dijitalleşme konusunda çok ciddi atılımlar yaptık. O anlamda ilk 9 ayda finansallarımızı sektöre göre bir miktar muhafazakar yaptık ama 2018'e hızlı girebilmek adına 2017'de büyüme yerine içeriğe odaklandık."

Utku, bu yılı, etkin girişim sermaye modeline geçmek ile altyapı ve dijitalleşme çalışmalarıyla geçirdiklerine işaret ederek, "Son çeyrekte sektörü büyüme açısından büyük ölçüde yakalayacağımızı düşünüyoruz. Karlılık açısından da önemli bir girişim bekliyoruz. Bütçe hedeflerimizi tutturacağımıza inanıyoruz. Şu ana kadar buna uygun gittik. 2018'de ciddi anlamda farklılaşacağımızı düşünüyoruz. Attığımız adımlar ve yaptığımız yatırımların etkisiyle bu farkı göstereceğiz." bilgisini verdi.

- "Albaraka Türk'ün Suudi Arabistan ile sermaye ve yönetsel açıdan ilişkisi yok"

Suudi Arabistan'da yaşanan son gelişmelerin Albaraka'ya etkisi olup olmayacağına ilişkin bir soru üzerine Utku, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bu olayların bizimle ilişkisinin kurulması süreci Salih Kamil ismiyle başladı. Salih Kamil dünyada faizsiz finans konusundaki öncülerinden biri. Dünyanın birçok yerinde bu konuda yatırımlar yaptı ve yatırımları teşvik etti. Birçok bölgede faizsiz finansın mevzuatın içine yerleşmesinin sebebi Salih Kamil'dir. Kiminde doğrudan ortaklık olarak, kiminde İslam Kalkınma Bankası'yla birlikte yatırımlara girdi. Albaraka Türk de benzer bir ortaklık yapısıyla kuruldu. Salih Kamil kurucu ortaklarımızdan biri ancak 2000'li yılların başında hisselerini Albaraka Bankacılık Grubu'na devretti. Albaraka Bankacılık Grubu halka açık bir banka ve Salih Kamil ortaklardan bir tanesi. Herhangi bir başka ortaktan farkı yok. Bizde ise bu yüzden dolaylı ortak."

Utku, Salih Kamil'in ne operasyonlarında ne yönetim kurulunda ne de herhangi bir icranın içerisinde herhangi bir irtibatı ve ilişkisi olmadığının altını çizerek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Salih Kamil ile bankacılık, yönetsel veya sermaye açısından ilgimiz yok. Hisse alan herhangi birinden farkı yok. Mesela Prens Talal, Twitter ve Citibank'a ortak... Onlar Talal'ın tutuklanmasından ne kadar etkilenecekse biz de o kadar etkileniyor olacağız. Salih Kamil'in tutuklanması süreç içerisindedir ama daha çok bilgisine başvurulmak üzere... Yoksa diğer prensler gibi sürecin içerisinde değil. Her şeyden önce orada da bir farklılık var ama önemli olan Albaraka Türk ve Albaraka Bankacılık Grubu'yla ilişkisi herhangi bir ortaktan farklı değildir. Sermaye açısından hiçbir etkisi olmadığı gibi ticari ilişkiler açısından da etkisi yoktur. Bizim Suudi Arabistan ile bu çerçevede sermaye ve yönetsel açıdan herhangi bir ilişkimiz yok."

AA