Erdoğan: (Suriye ile temas) Siyasetin kapıları her zaman açıktır
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Soçi Zirvesi dönüşü gazete genel yayın yönetmenleri ve yazarlarının sorularını yanıtladı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Soçi Zirvesi dönüşü aralarında Gazete Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Selçuk Tepeli’nin de bulunduğu gazete genel yayın yönetmenleri ve yazarlarının sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in davetlisi olarak gittiği Rusya’nın Soçi kentinden dönerken uçakta, aralarında HABERTÜRK Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Selçuk Tepeli’nin de bulunduğu gazetelerin genel yayın yönetmenleri ile yazarların sorularını yanıtladı. Erdoğan, sorulara geçilmeden, Soçi’de Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile gerçekleştirdikleri toplantıya ilişkin ayrıntıları paylaştı:
“Rusya Federasyonu, İran ve Türkiye olarak başlattığımız Astana süreci ile ilgili nihai durumu değerlendirme amacıyla Soçi’de bir zirve toplantısı gerçekleştirdik. Çatışmasızlık bölgeleri hayata geçirildi, geçiriliyor. İdlib’de üstlendiğimiz sorumluluğu yerine getiriyoruz: Orada oluşturmayı üstlendiğimiz 12 kontrol ve gözetleme noktasından 3’ünü tamamladık. Süreç devam ediyor. Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği konusunda mutabakatımız var. Temel amacımız, Suriye halkının kabul edeceği kalıcı ve muteber bir siyasi çözümdür. Suriye Ulusal Diyalog Kongresi meselesini detaylı bir şekilde ele aldık. Kongreye kimlerin davet edileceğine, 3 ülke beraber karar vereceğiz. Tabii bu 3 ülkenin bu kararı vermesinden önce, dışişleri bakanlığı çalışacak, bunlara zaman zaman genelkurmay başkanları ve arzu edilirse milli istihbarat da katılmak suretiyle bu çalışmalar olgunlaştırılacaktır. Kongreye Suriye’deki bütün grupların, tüm kesimlerin davet edilmesini öngörüyoruz. PYD-YPG gibi terör örgütleri konusundaki tavrımız kesin.
Kongrenin ateşkes ve çatışmasızlık sürecine katkı vermesini bekliyoruz. Burada da iki ana hedef var.
Birincisi, yeni bir anayasa yazılması. Bu konuda mutabıkız. Daha önce bazıları, ‘Mevcut anayasa onarılsa yeterli olur’ gibi bir yaklaşım sergiliyordu. Ama şimdi o görüşü gündeme getirmediklerini gördük.
İkinci hedef ise BM gözetiminde adil ve şeffaf olarak seçime gidilmesi. Bu süreçte, Suriye halkının hür iradesiyle hayata geçirebileceği şartların oluşturulması önem arz ediyor. En geniş manada, Suriye’nin içinde ve dışında nerede varsa, tüm Suriyeliler kendi geleceklerini kendileri belirlemeli. Türkiye olarak, Suriye halkının bu seçimlere katılmalarını, ülkelerinin geleceğini kendi hür iradeleriyle belirlemelerini önemsediğimizi bu zirvede de belirttik.
Bu süreçte, tutukluların serbest bırakılması, mayınların temizlenmesi ve insani yardımların ulaştırılması gibi güven artırıcı adımların atılmasını da öngörüyoruz.
Bizler tüm bu adımları atarken, BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararını esas alıyoruz. Bu çalışmamızın Cenevre sürecine de ivme kazandıracağını umuyoruz.
Soçi’de yaptığımız üçlü zirveyi, ihtiyaç halinde tekrar yapabiliriz. Bir sonraki yine Soçi’de olsa bile, ondan sonrakileri İstanbul ya da Ankara, daha sonra Tahran şeklinde dönüşümlü olarak devam ettirmek de hedeflerimizin arasındadır.”
- Suriye’de silahların sustuğu ve savaşın resmen sona erdiğinin açıklanması size göre daha ne kadar zaman alacak?
Böyle bir süreçte, tarih belirlemek, “Bu iş şu kadar zamanda olur” demek mümkün değil. Türkiye, Rusya ve İran, Astana süreciyle belirli bir mesafe kat ettik. Bu süreçte AB D ve koalisyon ortaklarının ne yaptıklarına, ne yapacaklarına da bakmak gerekiyor. Bir yanda çözüme yönelik belirli adımlar atılırken, diğer yanda ise AB D’nin Suriye’ye neredeyse 4 bin TIR zırhlı, tank, top, ağır silahlar soktuğunu görüyoruz. Bunlar PYD-YPG’ye parayla getirilen silahlar da değil. AB D ve koalisyon güçleri, silahlarla birlikte bunlara eleman da veriyor. En son, gazetelerden birinde okuduğum veya sabah haberlerinde televizyonlarda izlediğim kadarıyla, PYD-YPG’ye 120 kadar zırhlı Hummer cip vermişler. Bunların Afrin taraflarına gönderildiğinden bahsediliyor. Bu yapılanları anlamak mümkün değil. Bu arada, AB D Başkanı Trump ile belki bir telefon görüşmesi yapabilirim. Gerçi geçenlerde Putin, Trump ile bu konuları ele aldıkları bir telefon görüşmesi yaptı. Ama bizim de ayrıca görüşmemiz iyi olabilir. Kanaatleri nedir? Ne yapmak istiyorlar? Kendilerinden dinleyelim.
Bu silahları hâlâ nereye, niçin getiriyorlar? “DEAŞ , DEAŞ , DEAŞ ” diyorlardı ama artık DEAŞ diye bir şey kaldı mı? Bölgenin DEAŞ ’tan temizlendiği söyleniyor. Madem öyle bu silahlar niye geliyor? Hamburg’da bize “DEAŞ ’ı biz oradan söküp attıktan sonra, elimizde bunların seri numaraları var, biz bütün bu silahları toplayacağız” demişlerdi, topladılar mı? Şimdi Rakka’da yeni bir üs meselesi var biliyorsunuz. Bu, AB D’nin bölgedeki 14’üncü üssü. Bunların 5-6’sı hava üssü, diğerleri de normal üs. Tüm bu konuları bir konuşup kendileriyle paylaşalım istiyorum. Diğer konuları da bu vesileyle kendileriyle görüşelim istiyoruz.
- Sayın Cumhurbaşkanım, bu süreçte Türkiye, PYD konusunda kararlı tutumu olan tek ülke gibi gözüküyor. Eğer önümüzdeki süreçte Türkiye’nin arzu etmemesine rağmen PYD bu sürece bir şekilde katılacak olursa...
Hangi sürece?
- Suriye’de siyasal sürece geçiş için adımların atıldığı bu aşamada siz, net bir şekilde PYD’nin terör örgütü olduğunu ifade ettiniz. Bunu, Türkiye dışında hiçbir ülke bu kadar net ifade etmiyor. Rusya’dan da o tavrı görmüyoruz, İran’dan da. ABD zaten arkalarında. Eğer böyle bir sürecin içine PYD-YPG de dahil edilirse Türkiye olarak B planımız nedir?
Bizim B planımız, üzerinde durduğumuz konu, terör örgütünün masada olmamasıdır. Soçi’de de açıkça söyledik: “Türkiye olarak biz terör örgütünün olduğu bir masada olmayız. Bu konuda tavrımız nettir. Ayrıca ülkemizi tehdit edecek herhangi bir oluşuma da biz asla sıcak bakmayız.”
- “Oluşuma sıcak bakmayız” ifadenizi biraz açabilir misiniz?
Şimdi bunlar, PYD-YPG ne yapacak? Niyetleri ne?
- Kuzey Suriye’de bir oluşum...
Değil mi? Bizim, o tür bir oluşuma teşebbüs karşısında “Buyurun, hayırlı olsun” diyecek halimiz yok. Biz bunu daha 7 yıl önceden söyledik. Görüldüğü kadarıyla Suriye’nin kuzeyinde o tür bir oluşum ihtimaline, Esed de muhalif. Onlar da muhalifler o tür bir ihtimale.
- Masada PYD veya YPG adının yer almayacağı, mesela şimdilerde SDG adıyla anılan bir oluşumun yer alması gündeme gelebilir mi?
Bunlar aslında beraber, hepsi aynı. PYD, YPG, SDG. Biz PYD-YPG’nin terör örgütü olduğunu sürekli söylediğimiz için malum kesimler, “Bu adı kullanmayın, SDG adını kullanın ki bunu dünyaya yutturabilelim” diye akıl verdiler onlara. Bunu itiraf da ettiler.
PUTİN-ESAD GÖRÜŞMESİ
- Zirve öncesinde Putin, Esad ile de görüşme yaptı. O görüşmenin içeriğiyle ilgili size bir bilgi verdi mi?
Bazı şeyleri elbette paylaştı ama paylaşmadığı şeyler de vardır. Örneğin PYD-YPG’ye Esed’in de olumsuz baktığından söz etti. Masada PYD-YPG’nin yer almasını onun da istemediğine değindi. Bu çok da şaşırtıcı değil. Türkiye olarak bizim Kürt kardeşlerimizle sorunumuz yok. Sorunumuz terör örgütleriyle. Suriye yönetimi ise öteden beri bırakın YPG gibi bir terör örgütünü, Kürtlerin varlığını bile kabule yanaşmıyordu. Vatandaşlık, kimlik, pasaport vermiyordu. O zaman “Bunlar senin vatandaşın, niye pasaport, kimlik vermiyorsun?” dediğim anlar olmuştur kendisine.
AFRİN’E DE GÖZETLEME NOKTASI
- Afrin konusunda gelişme var mı?
Afrin konusunda, Soçi’deki toplantı bizim için gerek Rusya, gerek İran’ın tavrını görmemiz açısından çok çok önemliydi. Şimdi, tavırlarını görmemizin ardından, İdlib’deki kontrol ve gözetleme noktalarının Afrin’de de oluşturulması için arkadaşlarımız çalışmalarını sürdürecekler. Bizler kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz. Afrin’in asli sakinlerinin yerlerine dönmeye başlamasıyla, şehrin demografik yapısı da normale dönüyor. Kamplardan oraya dönüşün başlamasıyla birlikte, şehirler asıl sahiplerine kavuşmuş olacak. Bu, İdlib için de geçerli. Türkiye’de yaşayan İdliblilerin topraklarına dönmeleriyle, orası da eski demografik yapısına kavuşacak.
- İleriki safhalarda, ABD’nin de sürece katılma durumu var mı?
Öyle bir talep olursa, biz isim zikretmedik ama buraya dahil etmemiz gereken bir ülke ya da kuruluş olursa, bunun kararını bu üçlü verecek. Bunda mutabıkız.
- ABD’nin PYD-YPG konusundaki tavrının ne olduğunu biliyoruz. Putin’in, bizim YPG konusundaki hassasiyetimizi paylaştığını söyleyebilir miyiz?
Biz, PYD-YPG konusundaki tutumuzu net olarak ifade ettik. Putin, bizim PYDYPG konusundaki hassasiyetlerimizi paylaşıyor. Orada bir sıkıntı yok. Paylaşmayan, ABD ve koalisyon güçleri. Ha, PYD-YPG’ye karşı açıkça tavır almaları söz konusu olabilir mi? Orada bizim çizgimiz şu: Türkiye olarak biz, ülkemize yönelik herhangi bir tehdit unsuruna karşı, gerek İran’ın gerekse Rusya’nın bizim yanımızda yer almasını istiyoruz. Bu ne demektir? İlla silah gücü olarak yanımızda yer alınmasını kastetmiyoruz. Diplomasi olarak o noktada bize karşı çıkmamaları yeterlidir. Nitekim, şu anda görünen, herhangi bir ters duruş da söz konusu değil.
‘SURİYE İÇİN TÜRKİYE’DE DE SANDIK KURULABİLİR’
- Suriye de Türkiye gibi PYD-YPG’ye karşı olduğuna göre, bu konuda Ankara-Şam arasında daha yakın bir temas, ortak çalışma ihtimali düşünülebilir mi?
Dediğim gibi tam aynı şey değil; Türkiye olarak bizim meselemiz Kürtlerle değil, terör örgütleriyledir. Yarın neler olabileceği, o anki şartlarla alakalıdır. Bu konuda “Bir şey olmaz” türünden peşinen kestirip atma türünden bir anlayışın, bir yaklaşımın içinde olmamız çok da doğru olmaz. Siyasetin kapıları, malumunuz, son ana kadar her zaman açıktır.
- Suriye’de bundan sonra bir de yeniden inşa süreci olacak, yeniden şehirlerin inşası.. O süreçte de bu 3 ülke birlikte hareket edebilirler mi? Bir de tabii kafasını uzatan Çin var. Çin oraya ciddi biçimde bir yatırım yapmaya hazır mı?
Çin keşke oraya öyle ciddi bir yatırım yapsa. (Suriye’nin yeniden inşası sürecinde Türk firmaları da yer alacak mı?) O, zamanı geldiğinde değerlendirilecek bir konu.
- BM gözetiminde Suriye’de bir seçim yapılması mutabakatı var. Ancak Suriyelilerin büyük bölümü dünyaya dağılmış durumda. Yurdumuzda, diğer ülkelerde yaşayan Suriyelilerin yurtlarına dönmeleri hususunda bir takvim belirlediniz mi?
Hayır. Bunlar işte önümüzdeki sürecin işleri. Gerekli çalışmalar yapıldığında, bu çalışmalar muvacehesinde bu ve benzeri konularda neler yapılabileceği belirlenecektir.
- Suriye’de yapılacak seçimler, Esed’in geleceği gibi konularla ilgili gelinen nokta nedir?
Temel hedef, Suriye halkının tüm kesimleri nezdinde kabul görecek kalıcı ve muteber bir siyasi çözüm. Suriye’de artık kan akmasın, ülkenin toprak bütünlüğü korunsun istiyoruz. Yeni bir anayasayla, BM gözetiminde yapılacak demokratik, adil ve şeffaf seçimler, Suriye halkının kendi geleceklerini kendi hür iradeleriyle belirlemelerine imkân sağlayacaktır.
- Türkiye’de de sandık kurulabilir mi bu seçim için?
Bunları konuşmak için erken. Bunlar teferruat, işin detay kısmı. Çadır bölgeleri olsun, diğer yerlerdeki Suriye halkı olsun, dünyadaki benzer örneklerden hareketle, gerekirse sandık da kurulabilir elbet. Ama bu, kimlik tespitlerinin yapılması ve benzeri teferruatların halledilmesinin ardından gündeme gelebilecek bir şeydir.
- Türkiye’nin dolaylı aracılarla da olsa Esed ile iletişim kurmaya başladığını söyleyebilir miyiz?
An itibarıyla o tür bir durum yok ortada.
Haberturk.com