Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Erdoğan: Son KHK sadece 15 Temmuz’u kapsıyor

Erdoğan: Son KHK sadece 15 Temmuz'u kapsıyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan, KHK'da değişiklik yapılmayacağını söyledi

Giriş: 28 Aralık 2017, Perşembe 06:07
Güncelleme: 28 Aralık 2017, Perşembe 06:07

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan, KHK’da değişiklik yapılmayacağını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, darbe girişimi ve devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılmasında sivillere yargı muafiyeti getiren KHK hakkında da açıklamalarda bulundu. Erdoğan, "Son KHK sadece 15 Temmuz’u kapsıyor. Biz, bu düzenlemenin kararlılıkla ve aynen devamından yanayız" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Afrika turunun Sudan’dan sonra ikinci durağı olan Çad’dan Tunus’a geçerken uçakta, Gazete Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Selçuk Tepeli’nin de aralarında bulunduğu gazetecilerin sorularını yanıtladı. Sorulara geçmeden önce ziyaretlerinin kısa bir değerlendirmesini yapan Erdoğan’ın açıklamaları ve sorulara yanıtları özetle şöyle:

“Sudan ile Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey kurulmasını kararlaştırdık. Sudan bizimle üniversite kurmak istedi. Çad da farklı versiyonunu teklif etti. ‘Sudan-Türkiye değil de Afrika-Türkiye Üniversitesi olsa daha isabetli olur” dedi. ‘Sudan’a söz verdik, önce Türkiye-Sudan Üniversitesi’ni kuralım’ dedik. Daha sonra Afrika-Türkiye Üniversitesi için Afrika Birliği ile görüşmelerimizi yaparız, ona göre de öyle bir adım daha sonra atılabilir.

Sudan’da TİGEM’e 12 bin 500 hektarlık arazi teklif edildi. Tarım faaliyetlerine başlamamız için önemli bir adım olacak. Sevakin Adası’nı istedik. Bu gerçekleşirse TİKA ve Kültür ve Turizm Bakanlığı ile aslına uygun olarak yaparız. 300 odalı kervansaraydan bahsettiler. Bunlar gerçeğe dönüşürse paket turizmde ciddi adım atılabilir. Türkiye’den umre ziyaretlerine Sevakin üzerinden gitmek mümkün olur. Buraya uçakla gelinip oradan deniz yolu ile karşıya geçilir. Tarih yeniden şöyle bir ayağa kalkar.

Sudan, FETÖ ile mücadelede kararlı bir duruş sergiledi. Okullar Maarif Vakfı’na devredildi. Çad’da da FETÖ okulları Maarif Vakfı’na devredildi. Hartum Üniversitesi’nin şahsıma tevdi ettiği doktora unvanı coşkusunu da katılanlar gördü. Ömer Beşir devlet nişanı takdim etti, ben de milletim adına kabul ettim. Bütün arzumuz, -Çad Cumhurbaşkanı’na da söyledim- Afrika’nın kendi ayakları üzerinde durabilmesi. Çad’dan da 200 dönüm arazi istedim, o da kırmadı. Büyükelçilik için istedik. Adı, Elcemine Türk Kültür Külliyesi. Proje Afrika’da örnek olacak.”

- Son KHK’daki 15 Temmuz ile ilgili, sivillere yönelik düzenleme tartışma yarattı. Muhalefet partileri, “Paramiliter güç ve iç savaş yaratır” eleştirisi getiriyor. Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de hukuken muğlak bulduğunu söyledi. Bir değişiklik olacak mı?

Bu düzenlemenin neyle ilgili olduğu belli. Bundan önce de bu ifadenin yer aldığı 4 ayrı KHK düzenlemesi yapıldı. Onların hiçbirine dair bugüne kadar kimse ses çıkarmadı. Şimdi bu son KHK’yı birileri köpürtmeye başladı. Oysa dediğim gibi, bu sadece 15 Temmuz’u kapsayan bir olaydır. Bunun dışında hiçbir şey söz konusu değil. Geçmiş Cumhurbaşkanı’mızın da bir muğlaklıktan bahsetmiş olması üzücüdür. Neye dayanarak siz böyle bir muğlaklıktan bahsediyorsunuz? Hangi madde sizi bu muğlaklığa itebiliyor? Bu üzücü olmuştur. Kendileri tarafından yapılan o açıklama, aldığı retweet’lerle süreci çok farklı bir yere doğru işletmiştir. Ama şunu söyleyeyim: Gerek Adalet Bakanı’mız, gerek hükümet sözcümüz bu konuyla ilgili gerekli cevapları vermiş durumdadırlar. Çıkarılmış olan yasal düzenleme son derece açıktır; biz bu düzenlemenin kararlılıkla ve aynen devamından yanayız. İddia edildiği türden, ileride yanlış yorumlamalar gündeme gelecek olursa, o vakit gereken müdahale zaten yapılır. Öyle bir durumda, ya yargı ya da parlamento, gereği neyse yapar elbet. Bu KHK’lar zaten parlamentoya da gidecek. Biz KHK’lar ile sadece süreci hızlandırıyoruz. Mesela, taşeronu da KHK’ya koymamış olsak, konu önümüzdeki yıla kalacaktı. Yani onu KHK’ya koymamızın nedeni de süreci hızlandırma amaçlıdır. Ama o da elbette Meclis’e gelecek, orada tartışılacaktır.

- Taşeronu geri planda tutmak için tartışma kasten mi çıkarıldı?

Yok canım, alakası yok. Biz doğru bildiğimizi yapacağız ve yolumuza devam edeceğiz.

- Savunma Sanayii Müsteşarlığı, Cumhurbaşkanlığı’na bağlandı. Gerekçesi nedir?

Savunma Sanayi Müsteşarlığı ile ilgili Başbakan olarak 11 yıllık tecrübem var. 11 yıl başkanlık ettim; nerelerde aksama var, nerelerde yok, yakından gördüm. Sistemin birlikte çalışması lazım. Birbirinden ayrıldığı zaman netice almak zorlaşıyor. HAVELSAN, ASELSAN, TAI vs. hepsi kendi başına bir hegemonya oluşturdukları zaman netice almak mümkün olmuyor. Buraları da FETÖ istila etmişti. Ne kadar temizlik yaparsanız yapın, hâlâ oraların hücrelerine kadar sinmişler, girmişler. Bu kurumlar, ülkenin en güçlü üniteleri, kuruluşları. Bu işi bir merkeze bağlayalım, bağlarken de Başbakan da Savunma Sanayi’nde icra komitesinde olacak. 7 kişilik bir ekiple yöneteceğiz. Buradan seri kararlar çıkarmak ve çokbaşlılığı ortadan kaldırıp süratle netice almak istiyoruz. Bu kuruluşların imkânları, dünyada birçok mütekabil kuruluşlarda yok. Netice almamız, insan yetiştirmemiz lazım.

‘AB İLE İLİŞKİMİZİN İYİ OLMASINI ARZU EDERİZ’

- Kudüs’te nasıl bir yol haritası öngörülüyor?

13 Aralık’ta İstanbul’a attığımız adım önemli bir başlangıçtı ama bu işin bittiği nokta değil. Şimdi diğer adımları da atmak lazım. Filistin Devleti’nin tanınması önemli. Bazı ülkeler var ki onlar Filistin’i tanırsa, AB üyelerinin ciddi kısmı da Filistin’i tanıyabilir.

- Hangi ülkeler?

İsim vermek doğru olmaz. Ama bizim bu konuyla ilgili ikili görüşmeler yapmamız lazım. Markajları geliştireceğiz, genişleteceğiz. Bunların bizzat Mahmut Abbas’a da verdikleri sözler var. Sudan’da bulunduğum esnada Kral Abdullah ile de telefonda görüştüm. Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un benimle bir görüşme talebi oldu. Ayrıca Fransa ziyaretim olabilir. Belki bir Vatikan ziyaretimiz olabilir. Papa biliyorsunuz beni ziyaret etmişti. Şimdi iade-i ziyaret yapabilirsek, bu konuları Papa’yla yüz yüze de görüşme imkânımız olabilir.

- ABD Başkanı Trump ile de bir telefon görüşmeniz olabilir mi?

Görüşmemek için bir sebep yok.

- Afrika ziyaretiniz öncesinde, Hakkâri ve Şırnak’taydınız. Bölgede terör sona ermiş gibi görünüyor.

Değerlendirme yaparken, konuşurken ifadelere dikkat etmemiz lazım. Duygusallığa kapılmamak lazım. Bakın daha dün 3 şehit haberi geldi. Demek ki içeride terörle mücadele bitmemiş. İçeride mücadelenin yanı sıra YPG, PYD dahil bölücü terörle de yurtdışındaki mücadelemiz de aynı kararlılıkla devam edecek.

- Almanya, Hollanda gibi ülkelerden Türkiye’ye yönelik olumlu açıklamalar geliyor. Bu ülkelere ziyaretler olur mu? AB sürecimizde bir canlanma yaşanır mı?

Bu seyahatlerin olmaması için hiçbir sebep yok. Her zaman söylediğim bir laf var. Biz düşmanı azaltmaya, dostu çoğaltmaya mecburuz. Bizim ne Almanya’yla problemimiz var, ne Hollanda’yla, ne de Belçika’yla. Tam tersine oralarda işbaşında olanlar benim eski arkadaşlarım. Bana karşı yanlış da yaptılar, o ayrı. Yoksa ben mesela Hollanda Başbakanı Rutte ile çok iyi görüşürdüm. Belçika hakeza öyle. Almanya’yı belirtmeme bile gerek yok. Sorunlar oldu ama son görüşmelerimiz gayet iyi. Kudüs meselesinde görüştüğümde, kendilerinden destek istedim; onlar da bizimle aynı çizgideydiler. Birkaç gün önce Steinmeier’i teşekkür için aradım. Rutte, bizimle ilişkileri geliştirmek için bazı sinyaller veriyor. Tüm bunlar memnuniyet verici. Biz AB’yle, AB ülkeleriyle elbette ilişkilerimizin iyi olmasını arzu ederiz.

- 28 Şubat davası ile ilgili tartışma oldu. 28 Şubat için “FETÖ’nün kumpas davası, FETÖ’cü savcının iddianamesi” diyenler de oldu. Sizin düşünceleriniz nedir?

28 Şubat’ın yanında olan bir kesim var. Bir de karşısında olan bir kesim var. Cumhurbaşkanı olarak bana düşen nedir? Sadece izlemektir, meselenin takibidir ve “Gereği neyse bunu yargı yapar” demektir. Ama “FETÖ’cü savcı” demeyelim o sürece, bir veya daha fazla. Olayın sadece savcı boyutu da yok. Şu anda bu sürecin içinde olup beraat edenler var. Onları da konuşmak lazım. Biz diyoruz ki: Yargı burada adil bir şekilde kararını versin, işi sonuçlandırsın. Bunların içinde onların hışmına uğrayıp ölenler var, isimleri olup da öldüğü için şu anda yargı sürecinin içine girmeyenler var. Tarih en büyük şahittir.

- Savcının mütalaasında dönemin medya kuruluşlarına atıf var. Sadece askerler mi yargılanacak, sivillerle ilgili bir şey başlar mı?

Beni yargı makamına oturtmayın. Hani şair diyor ya: “Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem; / Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârım!” Şunu söyleyebilirim: Biz elbette mazlumların, mağdurların yanında oluruz.

‘UCM, BEŞİR’İN TUTUKLANMASINI İSTEDİ, SADECE GÜLDÜK GEÇTİK’

“Ömer el-Beşir’e (Sudan Devlet Başkanı) dünyadaki malum güçler tarafından nasıl bakıldığı, onun nereye konumlandırıldığı ortada olan bir gerçek. Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), İstanbul’da İslam İşbirliği Teşkilatı’nın malum olağanüstü liderler zirvesini (13 aralık) yaptığımız sırada bize mektup gönderdi. Mektubunda ‘Aldığımız bilgilere göre Ömer el-Beşir Türkiye’de. Beşir’in tutuklanarak tarafımıza verilmesi’ diye bizden bir talepte bulundu. Biz, bir, oraya zaten üye değiliz. İki, adamlar kim nerededir, kim kimdir, hâlâ farkında değiller. Böyle bir şeye ancak gülünür. Bizimle İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) bir üyesi olarak böyle bir zirveye katılmış bir insanı biz kalkacağız sana teslim edeceğiz. Bu nasıl anlayıştır? Nasıl bir mantıktır? Nasıl hukuktur? Bunu anlamak mümkün değil. Sadece güldük geçtik. Dünyada idari konumlardaki olanların neyi nasıl tasarruf ettikleri ortada. Sen kalkacaksın, 251 insanımı şehit eden FETÖ’nün başını bana teslim etmek için en ufak bir mücadele vermeyeceksin. Bütün deliller ortadayken bu konuda en ufak bir sesin çıkmayacak. Kalkacaksın, burada Ömer Beşir ile alakalı olarak benden kendisini isteyeceksin. Çok gülünç konumdaki uluslararası kurumlar var. Bizim daha önceden planladığımız Sudan ziyaretimizi, o zirveden 10-15 gün sonra gerçekleştirmemiz de gerçekten güzel oldu.”

Haberturk.com