Şimşek: Panda bond'lar geliyor
Hazine'nin yurt dışı borçlanmada klasik eurobond ihraçlarının dışına çıkarak sukuk ve Samurai Bond ihraçlarının ardından şimdi yeniden enstrüman çeşitliliğine gitmesi gündemde
Bu sene 6,5 milyar dolarlık dış borçlanma yapacağını açıklayan Hazine, Çin piyasasında Panda Bond, Rusya piyasasında ise Ruble cinsinden tahvil ihracı olanaklarını da değerlendiriyor.
Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, DÜNYA'ya yaptığı açıklamada “Panda Bond'lar geliyor” dedi. Mehmet Şimşek, “Yurtdışı borçlanmada piyasa koşullarının uygunluğu çerçevesinde hem coğrafi hem enstrüman çeşitliliğine gitmeye devam etmeyi planlıyoruz. Son yaptığımız Çin ziyareti çok başarılıydı. Şimdi Çin'in Panda bond piyasasından borçlanmayı yakından değerlendiriyoruz. Ayrıca Rusya piyasasında Ruble cinsinden borçlanma konusunda da temaslarımız var” bilgisini verdi. Şimşek, ilk ihraçların finansman miktarı ve vade olarak mütevazı seviyelerde olacağına da işaret etti.
Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ile global yatırımcılardan büyüme ve enflasyona, Hazine borçlanmasından reel sektörün dış borçlanmasına getirilen sınıra kadar gündemdeki pek çok konuya dokunduk. Başbakan Yardımcısı Şimşek'in çok net mesajlar verdiği konuşmasında dikkatimizi en çok çeken konu Hazine'nin dış borçlanmada coğrafya ve enstrüman çeşitliliğini artıracak olmasıydı. Son Çin ziyaretlerinin çok verimli geçtiğine değinen Şimşek, “Çin'de kaynak fazlası var ve 2 önemli bankası artık Türkiye'de. Oradan daha fazla kaynak akışı nasıl sağlayabiliriz diye bakıyoruz” dedi.Şimşek'in açıklamaları şöyleydi:
İç kaynaklara değil dış kaynaklara
“Geçen sene Hazine'nin borç çevirme rasyosu yılın başındaki öngörülerimizden yüksek oldu. Fakat biz bunu doğru bir stratejiyle borçlanmada, iç kaynakların kamuya akmaması için dış borçlanmaya ağırlık verdik. Yurtdışından normalde 6-6.5 milyar dolar borçlanırken geçen yıl yaklaşık 9.7 milyar dolar borçlandık. İçeride sattığımız ilave DİBS'leri de yabancı satın aldı. Yabancının geçen sene DİBS'lerde net alımı 7.3 milyar dolar seviyesinde oluştu. Bu sene için borç çevirme rasyosunu yüzde 110 öngörüyoruz. Yine iç kaynakların özel sektörü destekleyecek şekilde yön bulması için Hazine elinden geleni yapacak.”
Dış borçlanmada Çin ve Rusya farkı
“Yurtdışı borçlanmada piyasa koşullarının uygunluğu çerçevesinde hem coğrafi hem enstrüman çeşitliliğine gitmeye devam edeceğiz. Bu yıl da 6.5 milyar dolarlık yurtdışı borçlanma planımızda şartlara bakacağız. Enstrüman çeşitliliğine gideceğiz diyoruz… Geleneksel eurobond ihraçlarına ilaveten içeride altına dayalı sukuk ve kira sertifikası ihraçları da devam edecek. Diğer taraftan son yaptığımız Çin ziyareti çok başarılıydı. Biz Samurai bond piyasasını dönem dönem kullanıyoruz. Şimdi Çin'in Panda bond piyasasından borçlanmayı da ciddi olarak değerlendiriyoruz. Önümüzdeki dönemde gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Bugüne kadar yapılan ilk Panda bond ihraçlarını incelediğinizde miktarların yarım milyar dolara kadar olduğunu görüyorsunuz. Başlangıçta miktar olarak nispeten mütevazı bir ihraç olacağı doğrudur. Ayrıca Rusya piyasasında Ruble cinsinden borçlanma konusunda da temaslarımız var.”
Piyasanın yaklaşımını doğru bulmuyoruz
“Borçlanma konusunda piyasa aktörlerinin yaklaşımını doğru bulmuyoruz. Rasyonel olmadıklarını her gün okuduğumuz haberlerden bizlerle olan diyaloglarından anlıyoruz. ‘Dövizle borçlanma daha ucuz' algısı çok yanlış. Son 5 yıllık dönemde kuru dikkate aldığınız da daha düşük maliyet algısı gerçeği yansıtmıyor. Tam aksine dövizle borçlanmanın maliyeti TL'den çok daha yüksek. Önümüzdeki dönemde ne olacağı ise apayrı bir konu. Dövizle borçlanmanın daha karlı, maliyetinin daha düşük olduğunu düşünenler yanılıyorlar. Dönemsellik arz eder. Bu şirketlerin çoğunun da bu dönemselliği yönetmede zafiyet gösterdiğini de net olarak görüyoruz.”
2009 düzenlemesi doğru bu daha doğru
“Aldığı-sattığı tüm işi yurtiçine dönük, dış ticarete konu tek bir işi olmayan şirketler borçlanıyor. Sonra… Bizim getirdiğimiz düzenleme şudur: Biz sistemin risklerini kalıcı bir şekilde yönetmesini veya daha az risk almasının şartlarını belirliyoruz. Bugün şirketlerin borçlanması konusunda gündeme getirilen argümanların aynısını 2008'de yaşadık. Eğer biz 2009'da bireylere dövizle borçlanmanın önünü kapatan düzenlemeyi yapmasaydık son 4-5 senede milyonlarca dövizzedemiz olacaktı. Çok büyük bir risk olacaktı. O gün o düzenleme ne kadar doğruysa bugün yapılan düzenleme çok daha doğru. Bireysel anlamda bir kişiden bahsediyorsunuz. Şirket dediğinizde sadece patron değil çalışanları da kapsıyorsunuz. Milli servetten bahsediyorsunuz. Dolayısıyla döviz gelirin varsa dövizle borçlanabilirsin. Yatırım yapacaksan, makine teçhizat alacaksan dövizle borçlanabiliyorsun. Kamu-özel ortak proje yapıyorsan ona da izin var. Zaten olması gereken de buydu. Dövizle geliri olmayan neden borçlanıyor. Çok basit prensiplerden bahsediyoruz.”
Bir yıllık yükümlülüklerinden fazlası kasada
“Biz uzun zamandır şunu gözlemliyoruz. Dövizle borçlanan her haberde kurdaki her hareketlenmede doğal olarak panik olan Anadolu'nun dört bir köşesinden şirket var. ‘Neden panik yapıyorsunuz?' diye sorduk. Örneğin, Ocak ayındayız, diyor ki ‘Ağustosta ödemem var. Döviz gelirim yok…' Bu tip reflekslerle şirketler ileri tarihli ödemeleri için o günden alım yapıyorlar. Bir yıllık döviz yükümlülüklerinden daha fazla bir dövizi biriktirdi. Bırakın açık pozisyonu, pozisyon fazlası yarattılar. Bugün reel sektörün bir yıl vadeye kadar döviz fazlası var. Üstelik bu Türkiye'ye daha yüksek enflasyon, daha yüksek risk primi ve faiz olarak geri dönüyor. Hem reel sektörü hem kamuyu vuruyor. Dolayısıyla bu aktörler en iyisini bilir diyemiyoruz.”
Kur oynaklığına son vermek gerek
“Bu yaklaşımı da sadece biz benimsemiyoruz. Aynı düzenlemeyi Hindistan da, Endonezya da yaptı başarılı oldu. Türkiye'de başarılı olacak. Biz yatırımcıya, ihracatçıya kapıyı sonuna kadar açıyoruz. Ama döviz geliri olmayan dövizle borçlanarak ülke riskini artırmasın. Bu kur oynaklığına son vermek lazım. Büyüklere de ‘döviz geliriniz yok ama büyükseniz riski yönetebileceğinizi iddia ediyorsanız, gösterin bize' diyeceğiz. Finansal koruma (hedging) ile ilgili düzenleme bu yılın ilk yarısında tamamlanacak. Türkiye'de temsilcilikleri olan bankaların sağladıkları işlemlerde ise Merkez Bankası swap yoluyla kolaylık sağlayacak.”
Borç orta uzun vadede büyümenizi sınırlar
“Gerçekçi olalım. Dünya genel anlamda bir borç yükü ile karşı karşıya. Gelişmekte olan ülkelerin milli gelire oranı yüzde 210'un üzerinde. Büyümek için borç arıyorsunuz ama borç orta-uzun vadede büyümenizi sınırlar. Ekim 2017 itibariyle şirketler kesiminin bir yıla kadar 7,4 milyar dolarlık döviz pozisyon fazlası var. Yaklaşık 28 bin firma tarafından kullanılan toplam döviz kredisi borcunun yüzde 84'ünü 15 milyon dolar ve üzerinde kredi bakiyesi bulunan 2.118 firmanın kullandığı döviz kredileri oluşturuyor. Geriye kalan yaklaşık 26 bin firmanın kredi bakiyesi 15 milyon doların altında. Bu firmaların kredileri reel sektörün kullandığı toplam döviz kredilerinin yaklaşık yüzde 16'sını oluşturuyor.”
46 milyar dolarlık rakamdan bahsediyoruz
“Ekim 2017 itibariyle finansal kesim dışındaki firmalar tarafından kullanılan toplam nakdi döviz kredilerinin tutarının 286 milyar 624 milyon dolar olduğu düşünüldüğünde, yüzde 16'lık payın yaklaşık 46 milyar dolara tekabül edeceği düşünülebilir. Kredi bakiyesi 15 milyon doların altında olan firmaların döviz kredilerinin payının düşük olduğunu dikkate aldığımızda bu firmaların TL cinsinden borçlanmaya yönelmesi bankacılık sistemi üzerinde baskı oluşturmayacağını değerlendiriyoruz.”
Kara parayla mücadelede sistemi güçlendiriyoruz
“Kurumsallaşma her alanda doğru bir şeydir. Küresel sistem zaman döviz büroları konusunda kara para eleştirileri yapıyordu. Terörden en çok çeken ülke Türkiye. Sistemimizin hiçbir bileşeni kara para konusunda açık veremez. Böyle bir şey var da demiyoruz, tehditlere yönelik sistemi güçlendiriyoruz. Denetim, kamera sisteminin varlığı, kurumsallaşma Hazine olarak MASAK ve diğer birimlerle çalışacağız ve şüphelilerin veri tabanını açacağız. Geldiğinde kimlik ya da pasaport numarasını girecek. Şüpheliyse uyarı gelecek. Bunu çalışıyoruz. Limitler var.”
Potansiyeli güçlü pazar Türkiye'dir
“Uluslararası doğrudan yatırımcıların Türkiye'ye bakışı olumlu. Türkiye büyüme performansı ile birçoğunu şaşırtmış durumda. Birçok kesim 2016'dan sonra Türkiye'nin toparlanmasını pek olası görmüyordu. Çok büyük şoklarla karşı karşıya kaldık. Bir takım yapısal açmazlarda vardı. Türkiye'nin tekrar güçlü bir büyüme patikasına oturması yatırımcılar açısından pozitif bir sürpriz oldu.”
“Yatırımcılar genel olarak ne ister? Büyüme, istikrar ve öngörülebilirlik ister. Türkiye'de büyüme var. Bölgesinde istikrarsızlık var. Öngörülebilirlik ise esas itibariyle yatırım ortamının istikrarına ilişkindir. Global yatırımcılarla konuşurken “ama…” dediği anda bir soru soruyorum: ‘Bana çok basit bir şekilde dünyada nüfusu 80 milyonun üzerinde, kişi başına geliri 10 bin doların üzerinde kaç gelişmekte olan ülke sayabilir misiniz?' diyorum. İki elinizle sayamazsınız. Bir eli geçmez. Türkiye gibi potansiyeli güçlü bir pazar alternatifiniz var mı? Yok.”
“Yatırımcıdan Afrin ile ilgili spesifik soru gelmiyor. Bölgeyi merak ediyorlar. Yakın coğrafyanızda önümüzdeki dönemde durum kötüleşir mi? yoksa iyileşme umudu var mı? diye soruyorlar. Bizde önemli tehdidin ortadan kalktığını, Türkiye'nin meşru mücadelesinin sebeplerini, İran ve Rusya ile ilgili temaslarımızı anlatıyoruz.”
Rakamlarla sabit Türkiye'ye para geliyor
“Türkiye 1984-2002 döneminde yıllık ortalama 770 milyon dolarlık yatırım çekiyordu. 2002 sonrasında ise yıllık ortalama 12,8 milyar dolar doğrudan yatırım geldi. Geçen sene Kasım itibariyle de bu rakam 11,8 milyar dolar. ‘Türkiye doğrudan yatırım konusunda geriye gidiyor kimse yatırım yapmıyor' deniyor ya… Rakamlarla sabit Türkiye'ye para geliyor.”
“Son dönemde ciddi bir şekilde doğrudan yatırımda artış var. 2017'de son 15 yılın ortalamasını yakaladı. Bu sene muhtemelen daha iyi olacak. Geçen sene Türkiye değer katabileceğini ortaya koydu. Bunu yaparken bütçe disiplininden taviz vermediğini de gösterdi. Dolayısıyla 2018'de doğrudan yatırımlar 2017 ve son 15 yıl ortalamalarına göre daha güçlü olacak. 12 milyar doların üzerinde olma ihtimali yüksek. 2000'lerin başında Türkiye'de 5.000 küresel doğrudan yatırımcı varken bugün bu sayı 58 binlerde.”
“Portföy yatırımının kendisi zaten miktar olarak yüksek değildir. Portföy yatırımının adı üstündedir. Hedge fonlarda vardır. Uzun vadeli bakan fonlarda. Portföy yatırımı hızlı gelir, hızlı gider. Bir sene artı verirse bir dahaki sene eksi verir.”
Enflasyon sorunu çö-zü-le-cek
“Enflasyonda sorun var ama tıkanmışlık yok. Bu sene enflasyonu düşürme konusunda çok büyük bir irade olduğunu göreceksiniz. Bizim için tek hanede yetmez, kalıcı düşüşü göreceğiz. Hükümet olarak dezenflasyon dönemine iki güçlü destek vereceğiz. Birincisi bütçemiz iyi. Vergi ayarlamaları sonrasında ortaya çıkan kamunun fiyatları belirlemesinde hassasiyet göstereceğiz. Eğer mali alan var ise ki hem Maliye Bakanlığı hem Merkez Bankası ortak çalışıyoruz destekleyici çalışmalara odaklandı. İkincisi Gıda Komitesi üzerinden yapacağımız çalışmalar var. Geçmişte bir çok sorunu çözdük bunu da çözme imkanımız var.”
“Kuraklık konusu konjonktürel olarak karşımıza çıkmazsa kısa vadeli arz şoklarına karşı tedbir alıyoruz. Ekim ayında açıkladığımız düzenlemelerin fiilen uygulamaya geçmesi için çalışmalar sürüyor. Tarladan ürünün bozulmadan nasıl paketleneceğine kadar detaylı bir çalışma olan Hal Yasası'na son şekli veriliyor. Yapısal olarak fireyi azaltacak, rekabeti artıracak, orta ve uzun vadeli arzı artıracak çalışmalarımız var. Türkiye gıda fiyatlarında özellikle mevsim geçişlerinde sorun yaşıyor. İhracata engel olmak doğru bir yöntem değil. Ama seracılığı daha güçlü destelemek, mevsim geçişlerinde hem iç tüketime hem ihracata yetecek kadar nasıl üretimimizi sürdürebiliriz diye çalışıyoruz.”
Hazine ilelebet banka kredilerine kefil olamaz
“KGF'de nitelik değişimi yaşandı. Geçen sene hiçbir sınırlama yoktu. Bu sene 55 milyar TL'lik tahsisat yaptık ve bu rakamında en az 2/3'ü imalat ve ihracata akacak dedik. Bu sene geçen seneye göre kefalet miktarı daha mütevazi ama kalite daha yüksek. Bu nereye kadar devam eder? Biz Hazine'yi sürekli bankacılık sisteminin kredilerine kefalet verecek noktada bırakmak gibi bir düşüncemiz yok. Bu sınırlıdır. Biz kredi piyasasında tıkanma olduğu ve ekonomi resesyona girmesin diye olağanüstü bir tedbir aldık. Bu başarılı bir uygulama.”
KGF, diğer ülke örneklerinden başarılı
“Dışarıdan ‘nasıl 203 bin firmaya ulaştınız, kredi verdiniz ve büyüme ile istihdam sağladınız' diye soruyorlar. Diğer ülke örnekleri de bu kadar başarılı değil. KGF'yi analiz eden başka ülkeler var. Avrupalılara da anlattık. ‘Sizdeki imkanlar bizde olsa neler yaparız' da dedik. Şu ana kadar batıkta yüzde 1'in altında. Bunun erken aşamada elde edilen bir rakam olduğunu da biliyoruz. Kültürel olarak; Türkiye'de normalde krediye ulaşamayan bir firma Hazine kefil olduğu için krediye erişebiliyorsa bunu devam ettirmek için kredi geri ödemelerine öncelik verir diye düşünüyoruz.”
4 önemli adım risksavar olacak
“Global olası riskleri azaltmak için 4 adım atıyoruz. Dövizle borçlanma konusundaki makro ihtiyati çerçeve aslında riskleri azaltmak için atılan bir adımdır. Kamu maliyesindeki güçlü duruş ve manevra alanının varlığı şoklara yönelik hazırlığın parçasıdır. Merkez Bankası'nın duruşu risklere karşı hazırlıktır. Bünyeyi şoklara karşı güçlendirmek için reform noktasında önümüzdeki 5-6 ayda güçlü bir ivme olacak. Yatırım ortamı ile ilgili düzenlemeler artık Meclis'te. Yıllardır konuşuyorduk. Global ilişkimizi ağımızı da güçlendiriyoruz. Suriye konusunda Amerika ile görüş ayrılıklarımız olsa da genel anlamda Batı ile ilişkilerimizi pragmatik şekilde iyileştirme sürecindeyiz.”
Türkiye'nin girişimci ruhunu destekleyeceğiz
“Sermaye piyasalarına ar-ge, inovasyon ve girişimcilik ekosisteminin güçlendirilmesi olarak bakıyoruz. Melek yatırımcılar, girişim sermayesi, kitle fonlaması hepsi fikri olanın ölçek büyütmesinin önünü açar. Fonların fonuna kaynak aktarabiliyorduk, şimdi fonlara kaynak aktarabiliyoruz. 200 milyon TL ile 1 milyar TL'lik girişimi destekleyebilirsiniz. Türkiye'de girişimcilik ruhu var biz de bunu destekleyeceğiz. Uzun zamandır konuştuğumuz Kalkınma Bankası meselesi de var. Varlık Fonu varken gidip yeni bir fon kurmamız olmaz. Mevcut imkanları harekete geçirmemiz lazım. Bizim için önemli olan girişimcilik ekosistemini güçlendirmek olmalı. Bizim oyuncuların bu teşviklerden yararlanması lazım. Melek yatırımcılıkta Avrupa'da 5'nci olduk. Bugün – yarın bir beklenti içine girmeyin ama BES'te zaman içinde yeni alanlar açılabilir. Yatırım bankacılığının şartlarını gözden geçiriyoruz. Belki şartlarını kolaylaştıracağız. Yatırım bankaları da bu alanlara yoğunlaşıyor. Sihirli bir değnek, tek bir düzenleme, tek bir kaynak aktarmak ile sonuç alamayız. Ekosistemi güçlendirmeliyiz. İFM Yasasını tekrar önceliklendirdik. Birçok düzenlemeyi de yaptık. Katılım bankalarını güçlendirmek için çalışıyoruz. Kısa vadede gerçekçi olalım. Bankacılık sistemine olan bağımlılığımız devam edecek. O zaman bu sistemin denetlenmesi, düzenlenmesi ve dış kaynağa erişimi noktasında hassasiyetimizi sürdüreceğiz. Biz konuştuğumuzu yapıyoruz.”
Enflasyon düşmeden tasarruf eğilimleri değişmeyecek
“Bankaların sermaye yapısı çok güçlü. İkincisi aktif kalitesi yüksek. Tahsili gecikmiş alacak rasyosu yüzde 2,9. Ayrılan karşılık oranı yüzde 79. Bankacılık sektörünün kaldıraç oranı 9'larda. Dış kaynağa erişimde sorun yok. Borç çevirme rasyoları da makul düzeyde, yüzde 112. Sorun mevduatın yetersizliği. İlave kaynak için sermaye piyasalarının gelişimine çalışıyoruz. Mevduat etki analizinde vatandaşın alışkanlıklarının değişmediğini gördük. Tasarrufta alışkanlıklar ancak enflasyon kalıcı tek haneye inerse değişebilir. Enflasyondaki düşüş, dövize ilgiyi de etkileyebilir. Esas sorun ve belirleyici olan enflasyon ve enflasyonun yarattığı oynaklıktır.”
dunya.com