"Türkiye'nin elektrikli otomobili iyi bir zamanda üretilecek"
Fiat Chrysler Grubu'nun başarılı yöneticisi Akın Aydemir, talep olması halinde, sektördeki 30 yıllık tecrübesini yerli otomobil üretimi projesine aktarabileceğini bildirdi
Fiat Chrysler Grubu’nun (FCA) başarılı yöneticisi Akın Aydemir, Türkiye’nin elektrikli "yerli otomobil" üretmesine iyi bir zamanda karar verildiğini belirterek, “30 yıla yakın otomotiv tecrübem var. Ülkemin yerli otomobil üretimi için katkı koymam istenirse gurur duyar ve tecrübelerimi aktarmaktan memnuniyet duyarım.” dedi.
Aydemir, Tofaş’ın Bursa fabrikası direktörlüğünden FCA’nın Michigan'daki Sterling Heights fabrikasını devreye almak için ABD’ye transfer olmuş, söz konusu fabrikayı 1 yılda devreye aldıktan sonra hızlıca yükselerek FCA’nın Kanada’da bulunan 5 fabrikasının başına getirilmişti. Akın Aydemir, hayat öyküsünü ve kendi başarısını bir üst seviyeye götürmek isteyen gençlere neler tavsiye ettiğini AA muhabirine anlatarak, Türkiye’nin yerli otomobil üretimine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Ankara’da diplomat baba ve ev hanımı bir annenin çocuğu olarak 1964’da dünyaya gelen Aydemir, babasının tayini nedeniyle ilkokulda okurken, Almanya’nın Köln şehrine taşındı. Köln’de üç yıl kaldıktan sonra yine babasının tayini nedeniyle Avusturya’ya yerleşti. Burada dil bilmeden Alman okuluna başlayan Aydemir, burada beş yıl kaldıktan sonra lise eğimine devam etmek için Ankara’ya döndü ve Bahçelievler Cumhuriyet Lisesi’ni bitirdi.
Daha sonra Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Makine Mühendisliği Bölümünü kazandı. “Daha fazlasını başarabilirim" duygusu onu Honda Türkiye’de fabrika müdürüyken istifa ettirdi. 6 yıl Amerika kıtasında, arkasından da 4 yıl Avrupa'da çalıştıktan sonra Tofaş fabrika müdürlüğüne ve oradan da tekrar yurt dışına götürdü. 2017’de FCA’nın Michigan fabrikasını yönetmek üzere ABD’ye transfer oldu. Fabrikayı 1 yılda devreye aldıktan sonra, hızlıca yükselerek FCA’nın Kanada’da bulunan ve 12 binden fazla kişinin çalıştığı 5 fabrikasının başına getirildi.
- "Çok zorluklar çektik"
Özel kolejlerde okumadığını ve parlak bir öğrenciliği olmadığını ifade eden Aydemir, iyi okullarda okumanın önemli olduğunu ama iş hayatında başarılı olmak için daha başka şeyler gerektiğini dile getirdi.
Aydemir, içinden geldiği neslin çok zorluklar çekerek yetiştiğini belirterek son yıllarda uluslararası şirketlerde Türk yöneticilerin tercih edilmesinin sebebini de, “Bizim gibi Türkiye’de yetişmiş insanlar... biz çok zorluk çektik. Kapıları kendimiz açtık. Zorlukların içinde gelen insan daha hırslı ve istekli oluyor. Rahat iken başarı biraz zor.” diye açıkladı.
- "Teknik açıdan hiç bir problem yok"
Türkiye’nin yerli otomobil üretme girişimi hakkında değerlendirmelerde bulunan Aydemir, “İşin teknik tarafına baktığımızda Türkiye bugün aracı çok rahat tasarlayabilir, üretebilir, geliştirebilir. Teknik açıdan hiç bir problem yok. Fakat Tesla bu işe girdiğinden bu yana kar yapmamış. Elektrikli otomobil üretim işine girmek için belki iyi bir zaman. Tesla, bu işe tek başına girdi. Honda ve BMW gibi diğer otomobil üreticileri bu konuda çalışıyor. Türkiye’de de 3-5 yılda kar yapmadan götürebilecek bir teşvikin de olması lazım. 2023’te üretelim sonra devamlı para basalım, öyle bir şey yok maalesef.” diye konuştu.
Aydemir, genel olarak otomotiv sektörünün girilmesi zor bir sektör olduğunu anlatarak, “Otomotiv sektörü çok farklı. Mesela Volkswagen’in bir marka imajı var. Örneğin Golf arabasını başkası başka bir markayla üretsin. Tüketici neden bunu tercih etsin. Volvo’yu satın alıp Türkleştirseniz daha kolay pazara girebilirsiniz. Yepyeni bir ürünle pazara girmek daha zor. İşin satış ve pazarlama kısmı en zor kısmı. Buna yoğunlaşılması lazım.” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin yerli otomobilini üretme işini özel sektöre verilip, devlet teşviklerin kullanılmasını doğru bir karar olarak değerlendirdiğini anlatan Aydemir, “Tarih boyunca baktığınızda devletin girdiği bir işte çok başarılı olan proje ben görmedim. Özel sektör daha başarılı oluyor. Özel sektör sonuçta kar yapma isteğiyle ve fizibil yatırımlara yönelir. Dolayısıyla devletin teşvik etmesi doğru. Ben bu şekilde daha uygun olduğunu düşünüyorum. Devletin bu işe girmektense devletin teşvik etmesi bazı teşviklerle önünü açması ama asıl işi özel sektöre bırakması daha doğru diye düşünüyorum.” diye konuştu.
- "İç pazarda satarak para kazanamazsınız"
Türkiye’nin otomobil pazarının yıllık bir milyon olduğunu dile getiren Aydemir, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çin’in yıllık pazarı 25 milyon, Avrupa’nın 21 milyon ve ABD’nin 17 milyon. Avrupa Birliği, Türkiye’nin pazarın büyümesi açısından önemli. Pazarı büyük olan ülkeler otomotivde daha başarılı oluyorlar. Çünkü ürün geliştirmek için çok para harcıyorsunuz dolayısıyla satış rakamınızın o oranda olması lazım ki bu geliştirmeyi araç başı maliyete dağıtasınız. FCA’da dünyada yıllık 3,5-4 milyon üretiyor. Sergio Marchionne, '7 milyonluk üretime çıkmadan çok başarılı olamazsanız' derdi. Herkes elektrikli ve otonom otomobil geliştiriyor. Bu geliştirme maliyetini ürettiğiniz araç başına bölüyorsunuz. Günümüzde 3-5 şirket birleşiyorlar ki geliştirme maliyetlerini kendi aralarında bölsünler. Bugün Tesla’yı düşünelim. Tesla, bu yıl en fazla 200 bin araç satacak. Son 3 yılda hep zarar açıkladı. 1,9 milyar dolar geçen yıl zarar, ondan önce 675 milyon, onun öncesinde de 890 milyon dolar zarar. Bu sene ilk 6 ayda yine zarar. Yıl sonunda kara geçeceğiz söylentisi var, ama inandırıcı değil. 17 milyonluk pazarda 150 bin satıyorsa, 1 milyon pazarda siz ancak 10-15 bin satarsınız.
Türkiye de üreteceğiniz aracın elektrikli olması lazım, çünkü içten yanmalı otomobil pazarına girebilmeniz için yıllık en az 3 milyon üretmeniz lazım. İçten yanmalı motorlarda o pazarlara girebilmek o sayıyı bulmak mümkün değil. Ve Türkiye Endonezya ve Malezya gibi pazarlar için geniş konsorsiyum oluşturup çalışması lazım. Otomobilin gidişatı elektrikli araçlar üzerine olduğu için elektrikli otomobil üretim işine girmek için belki iyi bir zaman. Tesla, bu işe tek başına girdi, fakat herkesten daha fazla elektrikli araç satıyor. GM, Ford, VW, Toyota ve diğer tüm otomobil üreticileri bu konuda yoğun çalışıyor. Türkiye’nin dezavantajı ister içten yanmalı ister elektrikli araç olsun pazarının küçük olması. İç pazarda satarak para kazanamazsınız. Bugün Türkiye de en fazla satan otomobil 50 bin tane satıyor. Sırf iç pazarla yetinmemek lazım. Başka ülkeleri dahil edebilirsiniz. Ya da AB ile Avrupa’ya açılabilirsiniz.”
30 yıla yakın otomotivde teknik ve yönetici olarak tecrübesi olduğunu bildiren Aydemir, “54 yaşındayım. 7-8 yıl daha aktif olarak çalışmayı düşünüyorum. 30 yıla yakın otomotiv tecrübem var. Ülkemin yerli otomobil üretimi için katkı koymam istenirse gurur duyar ve tecrübelerimi aktarmaktan memnuniyet duyarım.” dedi.
- "Elektrikli araçlar artacak"
Otomobil dünyasındaki gelişmeler hakkında da bilgi veren Aydemir, tahminlere göre 200 milyon tane elektrikli aracın 2030’a kadar yollarda olacağını söyledi. Aydemir şöyle devam etti:
“Şu anda 1,4 milyar yollarda otomobil var. Elektrikli araca yoğun ilgi var ve üreticiler oraya yöneliyor. Her beş Amerikalıdan birisi bundan sonra satın alacakları aracın kesin elektrikli araç olacağını düşünüyor. Otonom sürüşü, yani aracın kendi kendini sürmesini daha uzak bir teknoloji olarak görüyorum. 2030’da bu tür araçların yollarda olmasını pek mümkün görmüyorum. Onun altyapısı daha farklı. Otomobil teknolojisi son 3-4 yıla kadar çok değişmedi. İçten yanmalı motor, dört teker, bir direksiyon. Bugünlerde ise elektrikli ve otonom dronlardan bahsediliyor. Ama ilk aşamada gördüğüm elektrikli araçların artacağı, insanların o yöne doğru gideceği...”
- "Gençler vefalı olun, kendinizi zorlayın ve standart yaşamayın"
Kendi başarısını Türkiye’deki gençlerin yakalayabileceğini dile getiren Aydemir, gençlerin hayatlarını değiştirecek zor kararlarını doğru zamanda verirlerse başarı örneklerin artacağına inandığını söyledi.
Kendisine 5 altın kural koyduğunu ve bunları gençlere tavsiye ettiğini söyleyen Aydemir, şunları kaydetti:
"Birincisi, rahatın yerindeyken de zor kararlar verebilmek. Örneğin, Honda’nın fabrika müdürüyken bu bana yetmiyor dedim ve istifa ederek hiçbir iş bulmadan Kanada’ya geldim. İkincisi, daha fazlasını istemek için rahattan feragat etmek. Hayatı nasıl yaşamak istediğinizle alakalı. Kurulu düzenim olsun. Bu bir tercih meselesi. İlerlemek istiyorsanız aile hayatı gibi bazı şeylerden feragat etmek zorundasınız. Üçüncüsü, olaylara objektif bakabilmek. Birçok insanın çok katı görüşleri var. Hiç bir konuda siyah, beyaz yok. İnsan objektif olabiliyorsa iş hayatında o kadar başarılı olabiliyor. Sorunlara farklı bakış ve çözümler getirebiliyor. Dördüncüsü, olaylara sürekli negatif bakmamak. İnsan ağaç değil. Yerini beğenmiyorsan yerini değiştirebilirsin. Memnun değilsen yerinde ağlamak yerine başka şeyler seçeceksin kendine. Hayat senin etrafında dönmüyor. Beşincisi ve en önemlisi, vefalı olmak. Çıkara dayalı ilişkiler değil, dostluğa dayalı ilişkiler kuracaksın. İnsanın iyi ve kötü gününde yanında olacaksın.
Herkes başarabilir. İnsanın karakteri, iyi okul ve geniş çevreden daha önemli. Kendini zorlayarak zor kararlar alarak herkes bir noktaya gelebilir. Kendi karakteriyle ilgili. Kısaca başarı için vefalı olun, kendinizi zorlayın, standart yaşamayın. Kendinize güvenin. Bunu yapabilirim demek, yapmanın yarısı bence.”
AA