Advertisement
HABERLER ABONE OL

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yapılan Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı'na ilişkin açıklamalarda bulundu.

Toplantıda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir takdim konuşması yaptığını ve bakanlara ilgili konularda icraatlarının takibiyle ilgili gerekli hatırlatmaları yaptığını, konuları, projeleri takip edeceğini kayda geçirdiğini aktaran Kalın, güvenlik noktasında Türkiye'nin her cephede güvenliğini sağlamasıyla ilgili çalışmaların ilgili birimler tarafından sürdürüldüğünü bildirdi.

Kalın, iç ve dış güvenliğin sağlanması amacıyla İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı, Milli Savunma Bakanlığı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin her an teyakkuz halinde çalışmalarını özverili bir şekilde devam ettirdiğini söyledi.

"Hem sahada hem masada olmaya devam edeceğiz"

Suriye'de son gelişmeler çerçevesinde sınır hattında önemli hareketlilikler olduğuna işaret eden Kalın, "Biz hem sahada hem masada olmaya devam edeceğiz." ifadesini kullandı.

Türk dış politikasının ve güvenlik siyasetinin en temel ilkesinin bu olduğunu belirten Kalın, eş zamanlı olarak sahada olmaya devam edeceklerini, bunu Suriye örneğinde, Zeytin Dalı Harekatı, Fırat Kalkanı Harekatında, Cerablus, Afrin, İdlib'de ve diğer bütün alanlarda gösterdiklerini dile getirdi.

Bunun masadaki neticelerini almaya başladıklarını vurgulayan Kalın, şunları kaydetti:

"ABD'nin Suriye'den çekilme kararının oluşma sürecinde sayın Cumhurbaşkanımızın gösterdiği liderlik, izlediği diplomasinin çok belirleyici rolü olduğunu herkes ifade etmekte, teslim etmektedir. Bunu vurgulamak isteriz. Zira 14 Aralık günü yapılan telefon görüşmesi bütün bu sürecin seyrini değiştiren önemli bir karara vesile olmuştur. 18 Aralık'ta ABD'nin Suriye'den çekilme süreci başladı. Bu sahadaki birçok dengenin yeniden değerlendirilmesini, yeni unsurların müzakeresinin yapılmasını da zorunlu kılmaktadır. Şu anda bu yöndeki çalışmalarımız da yoğun bir şekilde devam ediyor."

DEAŞ ile mücadele

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, ABD Başkanı Donald Trump ile yaptığı telefon görüşmesinde bu konuların ele alındığını anımsatan Kalın, şöyle devam etti:

"DEAŞ ile mücadelede herhangi bir zafiyetin, sektenin, yavaşlamanın olmayacağının altını çizmek isteriz. Bazı çevrelerde, ABD'nin Suriye'den çekilmesiyle DEAŞ'ın kendine yeni bir hayat alanı bulacağı yönünde spekülasyonların yapıldığını görüyoruz. Biz, DEAŞ ile mücadele uluslararası koalisyonun bir üyesi olarak böyle bir şeye ne Suriye ne Irak sahasında ne Türkiye topraklarında ne de bir başka bir yerde müsaade etmeyeceğimizi tekrar ifade etmek isteriz. Bu terör örgütüyle bugüne kadar en yoğun ve kararlı mücadeleyi veren ülkenin Türkiye olduğunun da altını bir kez daha çizmek isteriz.

Fırat Kalkanı Harekatında hemen sınırımızda bulunan 3 binden fazla DEAŞ'lı, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından Fırat Kalkanı Harekatı çerçevesinde etkisiz hale getirilmişti. Hamdolsun o günden bugüne kadar da Cerablus-El Bab hattında tek bir DEAŞ unsuru dahi bulunmamaktadır. Aynı şekilde Afrin bölgesinde de DEAŞ unsurlarına hiçbir şekilde rastlanılmamaktadır. Bu da Türkiye'nin izlediği politikanın ve uyguladığı stratejinin somut bir göstergesidir. Bundan sonra Münbiç'te, Rakka'da, Deyruz Zor'da ve başka yerlerde DEAŞ ile mücadele söz konusu olduğunda Türkiye aynı kararlılığı bundan sonra da gösterecektir. Nitekim içeride ve dışarda zaman zaman yapılan operasyonlarda bunun somut adımlarla da örneklendiğini görüyoruz."

Bugün eylem hazırlığında bir DEAŞ hücresinin çökertilmesinin bunun önemli örneklerinden bir tanesi olduğuna işaret eden Kalın, Heyet Tahrir el-Şam grubuna ait olduğu, daha önce Reina saldırısını yapan kişiyle iltisaklı olduğu tespit edilen bir hücrenin eyleme geçmeden çökertilmesinin başarıyla temin edildiğini dile getirdi.

Kalın, bunun sadece muhtemel bu tür saldırılara karşı değil, ön alıcı bir şekilde her alanda bu mücadelenin devam edeceğini gösterdiğine dikkati çekti.

"Zirvenin somut neticelerinden bir tanesini gördük"

Türkiye'nin PKK/YPG/PYD terörüyle mücadelesinin kararlı bir şekilde devam edeceğinin altını çizen Kalın, terör örgütlerinin nefes almaması için çalışmaların kararlı ve koordinasyon içerisinde süreceğini yineledi.

Suriye bağlamında Türkiye'nin hem Cenevre hem de Astana sürecinin birer üyesi olarak Suriye krizinin diplomatik yollarla çözümü için çaba sarf ettiğine değinen Kalın, "Cumhurbaşkanımızın liderliği ile hız kazanan Astana sürecinin önemli neticelerinden bir tanesi de anayasa komisyonunun kurulması olmuştur. Burada 27 Ekim'de İstanbul'da yapılan Dörtlü Zirve'de alınan önemli kararlardan bir tanesi de yıl sonundan önce Anayasa Komisyonunun kurulmasıydı. Bu geçen hafta itibarıyla temin edilmiş oldu. Dolayısıyla o zirvenin somut neticelerinden bir tanesini de burada gördük. Bu, Suriye kriziyle ilgili siyasi, diplomatik süreçlerin hızlandırılmasına çok ciddi katkı sağlayacaktır." şeklinde konuştu.

"Rejimin ihlal sayısının 600'ü aştı"

İdlib ateşkesinin kalıcı hale gelmesi için atılan adımların semeresini vermeye başladığını aktaran Kalın, şu anda İdlib'de görece bir sakinliğin olduğunun ifade edilebileceğini anlattı.

"Rejimin sık sık ihlaller yaptığını hatta son dönemde ihlal sayısının 600'ü aştığını kayda geçirmek isteriz." diyen İbrahim Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu tür provokatif eylemlerle İdlib anlaşmasını ihlal eden rejimin amacının ne olduğu bellidir ama ne Türkiye ne de bölgedeki diğer yerel unsurların bu provokasyonlara gelmesi elbette söz konusu değil. İdlib ateşkes mutabakatı çerçevesinde üzerimize düşen görevleri yerine getirmeye devam edeceğiz. İdlib bölgesinde 12 askeri gözlem noktamız bulunmaktadır. İdlib anlaşması çerçevesinde de buradaki askeri mevcudiyetimizi tahkim etmeye devam ediyoruz. Oradaki askerlerimiz kalmaya tabii ki devam edecekler. Yerel unsurlarla birlikte İdlib civarında güvenliği ve istikrarı sağlayacaklar. Bu çalışmalarına aralıksız bir şekilde bundan sonra devam edecekler.

"Piyasalarda olumlu hareketliliğin başladığını görüyoruz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın toplantıda, yaklaşmakta olan mahalli seçimler çerçevesinde iki hususun açıklığa kavuşturulmasını gündeme getirdiğini aktaran İbrahim Kalın, "Seçim güvenliği ile ilgili herhangi bir tereddüde, boşluğa mahal vermeyecek şekilde gerekli tüm tedbirlerin alınması, bununla ilgili İçişleri Bakanlığımız başta olmak üzere çalışmalarını yoğunlaştırarak devam edecekler. İkincisi de ekonomik istikrar ve güven ortamını teminat altına alan adımların bundan sonra da atılmaya devam edileceği konusu." diye konuştu.

Son dönemde ekonomi birimlerinin aldığı kararlar çerçevesinde güven ve istikrarın güçlü bir şekilde yeniden kazanıldığını vurgulayan Kalın, "Piyasalarda belli bir sakinleşmenin ve olumlu manada bir hareketliliğin başladığını görüyoruz." ifadesini kullandı.

"Türk ekonomisi çöküyor, uçuruma doğru gidiyor" şeklindeki spekülatif haberlerin bir karşılığının olmadığının bu şekilde teyit edildiğini ifade eden İbrahim Kalın, 2018'i kapatıp 2019'u karşılarken aynı kararlılıkla ekonomi politikalarını sürdürmeye devam edeceklerini açıkladı.

"Bunlara tepkisiz kalmamız söz konusu olamaz"

Doğu Akdeniz'de "Uluslarası hukuktan kaynaklanan haklarımızı ihlal eden fiili durumların yaratılmasına bugüne kadar müsade etmedik, bundan sonra da etmeyeceğiz" diyen Kalın, şunları kaydetti:

"Bunu ilgili bütün taraflara buradan bir kez daha duyurmak isteriz. Bizim amacımız, Doğu Akdeniz'i bir barış gölü, barış denizi haline getirmek. Oradan çıkan, çıkacak olan doğal kaynakları hem kuzey, hem güney Kıbrıslıların, ayrıca bu bölgeye komşu olan ülkelerin Mısır'dan Lübnan'a, Türkiye'ye kadar adil bir şekilde paylaşımının sağlanması ve bu kaynakların bir çatışma, gerilim unsuru değil, tam tersine bir paylaşım ve zenginlik unsuru haline gelmesini sağlamaktır. Bizim perspektifimiz Doğu Akdeniz'de bu tür gerilimlerin yaşanmamasıdır. Fakat bizim hukukumuzu ihlal eden, fiili durum yaratmayı amaçlayan adımlar atıldığı zaman da elbette bunlara tepkisiz kalmamız söz konusu olamaz."

Türkiye'nin doğal gaz, petrol arama çalışmaları, sondaj çalışmalarına devam edeceğinin altını çizen İbrahim Kalın, Kıbrıs Türk'ünün hak ve hukukunu her platformda savunmaya edeceklerini yineledi.

İsrail Başbakanı Netanyahu'nun Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik ifadelerini hatırlatan Kalın, "Kendi ülkesinde yolsuzluk suçlamalarıyla bunalmış olan İsrail Başbakanı Netanyahu'nun Cumhurbaşkanımıza saldırması, Türk Silahlı Kuvvetlerine dil uzatmaya kalkması belki anlaşılır bir durumdur. Dikkati dağıtmak, gündemi başka yöne çekmek, kendi iç sıkıntılarından ve belalardan kurtulmak için böyle bir yola başvurmak belki onun için bir geçici yol olabilir." şeklinde konuştu.

"Netanyahu'nun gizli bir PKK sempatizanlığı mı var?"

Netanyahu'nun başbakanlığı döneminde 3 binden fazla Filistinlinin hayatını kaybettiğini, bunların 700'den fazlasını çocuklar ve kadınların oluşturduğuna işaret eden İbrahim Kalın, şöyle devam etti:

"Öncelikle Netanyahu bunun hesabını vermelidir. Netanyahu'nun gizli bir PKK sempatizanlığı mı var? Ne zaman Türkiye terör örgütlerine karşı bir operasyon yapsa Suriye'de, Irak'ta, ses bir bakıyorsun İsrail'den, İsrail Başbakanının ofisinden geliyor. Onları rahatsız eden, bu terör eylemlerine karşı bizim yaptığımız meşru müdafaa harekatları mıdır? Acaba PKK terör örgütüyle İsrail hükümetinin, Başbakanının başka gizli bir takım ilişkileri mi vardır? Bunların aydınlatılması için bu soruların onlara sorulması gerekir. Türkiye terörle mücadelede en kararlı bir şekilde mücadelesini sürdürecektir. Bunun için ne İsrail'den, ne bir başka ülkeden zaten izin alması, onay alması diye bir şey söz konusu değil."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili Netanyahu'nun kullandığı ifadelere ilişkin olarak Kalın, "Modern siyasi tarihe geçmiş bir lider olarak Cumhurbaşkanımızın adalet konusunda, mazlumlara sahip çıkma konusunda, mağdurların yardımına koşma konusundaki sicili hamdolsun ortadadır. Bunu, dünyada yüz milyonlarca insan takdirle izlemektedir. Dünyanın neresinde olursa olsun Afrikasından Latin Amerikasına, mağdur, mazlum bir insan başını kaldırdığında Türkiye'ye bakmakta, Türkiye de liderimiz Recep Tayyip Erdoğan'a bakmaktadır. Acaba kaç kişi İsrail siyasetinde bir makama mazhar olabilir, Netanyahu böyle bir şeyi acaba hayal bile edebilir mi? Öncelikle bunları kendilerine sorması gerekiyor." yorumunu yaptı.

İsrail'deki erken seçim kararını da anımsatan İbrahim Kalın, "İsrail halkının takdiridir tabii ki göreceğiz bu seçim sürecinin nasıl şekilleneceğini ama Türkiye Cumhuriyeti olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı olarak, Türk Silahlı Kuvvetleri olarak alnımız ak bir şekilde biz terörün her türüne karşı mücadeleyi bundan sonra da kararlı bir şekilde yürüteceğimizi ifade etmek isterim." şeklinde konuştu.

"Amerikan heyeti Türkiye'ye gelecek"

Bir gazetecinin "ABD, Suriye'den askerlerini çekme kararı aldı. İlk operasyon Münbiç'e mi olacak? Fırat'ın Doğusu gündemdeydi ama Münbiç noktası şu anda önem kazanmışa benziyor. Münbiç'te ABD askerleri ile devriye faaliyetleri devam ediyordu. Bu devriye faaliyetleri ABD'nin askerlerini çektikten sonra bitti diyebilir miyiz?" şeklindeki sorusu üzerine Kalın, söz konusu kararla birlikte sahada birçok unsurun yeniden değerlendirilmek durumunda olduğunu, dinamik bir sürecin bulunduğunu bildirdi.

Kalın, "Bu hafta bir Amerikan askeri heyeti Türkiye'ye gelecek ve Türk mevkidaşlarıyla konunun koordinasyonunu konuşacaklar. Son iki telefon görüşmesinde, Erdoğan ile Trump'ın üzerinde mutabık kaldığı konu, bu koordinasyonun çok hızlı bir şekilde başlatılması yönünde. Benim de John Bolton ile yaptığım 3-4 telefon görüşmesinde bunun altını çizdik ve önümüzde bir takvim var şimdi. Tarih kesinleştikçe sizlerle bunu paylaşacağız." diye konuştu.

Askeri koordinasyon, yani çekilme planının koordinasyonu yapılırken sahada boşluk olmaması için Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gerekli talimatları Milli Savunma Bakanlığına, Silahlı Kuvvetlere, Milli İstihbarat Teşkilatı'na verdiğini aktaran Kalın, çalışmaların sürdüğünü ifade etti.

"Münbiç ile ilgili üzerinde mutabık kalınan bir yol haritası vardı, gecikmeli de olsa bu hayata geçmeye başlamıştı." diyen Kalın, bunun dışında bir durumun henüz söz konusu olmadığını vurgulayarak, "ABD'lilerin bu çekilme planı çerçevesinde bunun nasıl şekilleneceğini de bu hafta yapılacak koordinasyon toplantılarında ilgili makamlarımız ele alacaklar." şeklinde konuştu.

DEAŞ'la mücadele

Bazılarının ABD'nin çekilmesiyle "DEAŞ'a gün doğdu, burada bir boşluk oluşacak. ABD müttefiklerini açıkta bıraktı" gibi yorumlar yaptığını hatırlatan Kalın, şöyle devam etti:

"DEAŞ'la mücadelede herhangi bir geri adım, zafiyet, duraklama, yavaşlama asla söz konusu değildir. Biz nasıl daha önceki DEAŞ unsurlarıyla farklı yerlerde mücadele ettiysek bundan sonra da aynı kararlılıkla bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Burada tabii ki koalisyonun bir parçası koalisyonun desteğiyle ve yerel unsurları da devreye katarak bu çalışmalar yürütülecek. Yani gerek yerel güçler, gerek Özgür Suriye Ordusu, gerek koalisyonun sağlayacağı diğer desteklerle bu mücadele devam edecek. Bu koordinasyonu yaparken tabii ki Rusya Federasyonu ile de yakın bir çalışma takvimi içerisine gireceğiz. Zaten Astana süreci bağlamında bu çalışmalar devam ediyordu. Fakat şimdi ortaya çıkan bu yeni dinamikler ışığında Rusya Federasyonu ile bir koordinasyon çalışması da başlatılacak, devam edenlere ilave olarak söylüyorum, yani Fırat'ın doğusunda. Dolayısıyla burada herhangi bir boşluğun söz konusu olmaması için biz gerekli bütün adımları atacağız ve göreceksiniz orada Türkiye Cumhuriyeti üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiği gibi yerel halkın güvenliğini sağlamak için de gerekli adımları atacak."

Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Biz oraya PKK/PYD/YPG gibi terör örgütlerinin DEAŞ gibi terör örgütlerinin zulmüne karşı Kürdüyle Türküyle Türkmeniyle Arabıyla Sünnisiyle Müslümanıyla Hristiyanıyla bütün Suriyelilere özgürlük götürmek, onların güvenliğini sağlamak için gidiyoruz." sözlerini aktaran Kalın, burada zaman zaman "Türkiye gelecek Suriye Kürtlerine savaş açacak" gibi bir takım propagandist ifadelerin kullanıldığını dile getirdi.

İbrahim Kalın, "Tam tersine biz terör örgütü PKK ile Kürtleri birbirinden net bir şekilde ayrıştırıyoruz. Kürtlerin bir terör örgütü ile birlikte anılmasını Kürt halkına bir saygısızlık olarak addederiz." dedi.

Milyonlarca Kürt vatandaşının bu ülkede barış içinde yaşadığını, hukukun kuralları içerisinde eşit vatandaş olarak hayatlarını sürdürdüğünü, parlamentoda temsil edildiğini ve dilini konuştuğunu anlatan Kalın, bu noktada özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kürt vatandaşlarına ve bölge Kürtlerine dönük politikasını bir defa daha hatırlamakta fayda olduğuna işaret etti.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, şöyle konuştu:

"2010, 2011 yıllarında yani Suriye savaşı başlamadan hemen önce Sayın Cumhurbaşkanımızın Esed ile konuştuğu konulardan bir tanesi de Suriye Kürtlerinin temel hak ve hukuklarının tanınması idi. Daha dünya Suriye Kürtlerinin varlığından haberdar olmadan, daha kimse Kobani kelimesini daha duymadan, YPG/PYD gibi terör örgütleri henüz palazlanmadan önce, DEAŞ gibi terör örgütleri Suriye'ye girmeden çok önce Cumhurbaşkanımız, Suriye Kürtlerine kimlik kartlarının verilmesi, seyahat etmelerine izin verilmesi, oradaki Kürt bölgelerindeki ekonomik durumun iyileştirilmesi gibi konularda Şam yönetimi nezdinde girişimlerde bulunmuş bir liderdir.

Bizim aynı şekilde Irak Kürtleri ile ilişkilerimiz de ortadadır. Dolayısıyla buradan 'Suriye Kürtleri Türkiye'nin hışmına uğrayacak, yalnız kaldılar, Türk Ordusu gelecek orayı yakacak, yıkacak' gibi aslı astarı olmayan gerçeklerle uzaktan yakından ilgisi olmayan propagandaya lütfen kimse itibar etmesin. Tam tersine Afrin'de olduğu gibi Cerablus ve bölgedeki diğer Kürtlerin de bulunduğu küçük yerleşim birimlerinde olduğu gibi biz Suriye Kürtlerine teröre bulaşmadıkları müddetçe kardeşlerimiz gözüyle bakıyoruz. Bütün bölge Kürtlerine yaklaşım tarzımız budur. Bunda herhangi bir değişiklik söz konusu olmayacaktır."

"Dünyayı başlarına dar ederiz"

Kalın, "Rusya Dışışleri Bakanı Lavrov'un bir açıklaması var; Türk askerlerinin İdlib'deki varlığı hususunda Suriye hükümeti ile mutabakat sağlandı diye. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?" sorusuna karşılık, bu mutabakatı İdlib Anlaşması çerçevesinde daha önce zaten Rusya ve İran ile yaptıklarını anımsattı.

Üç garantör ülke olarak bu mutabakatın zaten sağlandığına dikkati çeken Kalın, "Şimdi onlar, Suriye rejimi ile yürüttükleri müzakerenin tamamlandığını ilan etmiş oluyorlar. Bizim askerlerimiz zaten oradalar. 12 askeri gözlem noktası orada. Askerlerimizin her türlü ihtiyaçları karşılanıyor. İhtiyaca göre sayı, lojistik destek anlamında takviyeleri, tahkimatları yapılıyor. Şu ana kadar zaten bir saldırı, sıkıntı söz konusu olmadı. Bunun aynen böyle devam etmesi için de biz her tür tedbiri almış durumdayız. Zaten rejimin böyle bir şeye cesaret yahut tevessül etmesi söz konusu bile olamaz. Yani bizim askerimize dönük herhangi bir saldırı, operasyonda bulunması halinde dünyayı onların başlarına dar ederiz. Bunu da bildikleri için ayrıca İdlib Anlaşması çerçevesinde de böyle bir şeyin söz konusu olmayacağını bir defa daha kayda geçirmek isterim." şeklinde konuştu.

"Süreci takip edeceğiz"

Bir gazetecinin "Ocak 2019'da YSK Başkanı ve 5 üyenin görev süresi doluyor. AK Parti bu konuda Torba Yasa'da bir teklif verdi görev sürelerinin 1 yıl uzatılmasıyla ilgili, bu muhalefetten tepki gördü. Seçim Kanunu'na aykırı tartışmaları da var ancak 1 yıl sonra uygulanabilir tartışması var." şeklindeki sözlerine ilişkin değerlendirme yapması istenen Kalın, konunun Meclis'in takdirinde olduğunu belirtti.

İbrahim Kalın, şu değerlendirmede bulundu:

"Sorduğunuz için cevap vereyim, arkadaşlar bununla ilgili bir gerekçe de hazırlamışlar. Anayasa'nın 79. maddesinde bir hüküm var, seçimlerin düzen içinde yapılması diye ifade ediliyor. Buna göre seçimlere az bir süre kala, 1 ay, 2 ay, 3 ay gibi bir süre kala bir değişikliğin seçimlerin düzenli bir şekilde güven içinde yapılmasına olumsuz etki yapma ihtimaline binaen bunun YSK üyelerinin süresinin uzatılması öngörülebiliyor. Meclis'e bir teklif olarak bu getiriliyor, Meclis'te kabul edilmesi halinde de uygulanabiliyor. Geçmişte bunun örnekleri de var. Yanlış hatırlamıyorsam 1999, 2000 seçimlerinde benzer uygulamalar yapılmış hatta o zaman CHP'nin de içinde olduğu partilerin teklifiyle bu tür uzatmalar yapılmış. Yani bunu seçimlere gölge düşürecek, seçimlerle ilgili şüphe yaratacak bir konu gibi takdim etmek gerçekten doğru bir yaklaşım olmaz. Zannediyorum komisyona sunuldu. Meclis'in vereceği karar çerçevesinde de biz de o süreci takip edeceğiz."

Bir gazetecinin, ABD'nin Suriye'den çekilme kararının ardından Türkiye ile arasındaki koordinasyonun sadece askeri anlamda olup olmayacağına yönelik sorusu üzerine Kalın, bu koordinasyonun sadece askeri birimlerle sınırlı olmadığını, Dışişleri, istihbarat ve kendi mevkidaşlarıyla da yapacakları koordinasyon toplantılarının da olacağını aktardı.

Kalın, iki ülke arasında ilk planlanan koordinasyonun ise askerler arasında yapılacak bir koordinasyon olduğunu belirterek, "Çekilme süreci artık başlıyor. Bunu koordine etmek için nereden ne şekilde çıkacakları detay çalışmaların yapılması önem arz ediyor. Bu çekilme devam ederken ki bu bizim desteklediğimiz bir siyasi karardır, bunun nasıl olacağı, geride ne bırakılacağı, verilen silahların ne yapılacağı toplanıp toplanmayacağı gibi konular da bu müzakerelerin birer konusu olacaktır." diye konuştu.

8 Ocak'ta ABD'nin başkenti Washington'da bir koordinasyon toplantısının yapılacağını hatırlatan Kalın, "Belki o tarihte Washington'dan buraya misafirlerimiz gelecek aynı koordinasyon çerçevesinde. Önümüzdeki haftalarda hepimiz yoğun bir trafik göreceğiz." ifadelerini kullandı.

"14 Aralık tarihi görüşmeydi"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump arasındaki telefon görüşmesine de değinen Kalın, şu değerlendirmede bulundu:

"14 Aralık'taki telefon görüşmesi tarihi bir görüşmeydi. Sayın Cumhurbaşkanımızın birçok kere söylediği hususun artık burada bir siyasi direktif ya da talimat haline gelmiş olması son derece önemli. Cumhurbaşkanımız, şunu açık ve net şekilde iletti; DEAŞ'ı yenmek, bu bölgeden temizlemek için Türkiye ve ABD olarak bizim PYD/YPG terör örgütüne ihtiyacımız yok. Biz bunu Türkiye ve ABD olarak yapabiliriz, bölgeyi istikrara kavuşturabiliriz. Böylece hem Suriye'nin toprak bütünlüğü noktasında önemli bir adım atarız hem de ikili ilişkilerimizde bir sorun haline gelen PYD/YPG/PKK meselesini de çözmüş oluruz. Bu teklif, yeni değil daha önce de yapıldı ama ilk defa bu görüşmede bunun karşılık bulduğunu ve bir talimata dönüştürüldüğünü gördük.

En son geçtiğimiz çarşamba gün boyu bizim mevkidaşlarımızla görüşmelerimiz de devam etti. Bize çekilme kararının verildiğini, sistemin harekete geçirildiğini bildirdiler. Akşam vakti açıklamalar geldi. Bu mekanizmanın şimdi çalışmaya başlamış olması elbette 14 Aralık'taki telefon görüşmesinde Sayın Cumhurbaşkanımızın ikna edici argümanlarla Sayın (Donald) Trump'ı bu karara sevk etmesinin bir neticesi. Şimdi bundan sonra yoğun bir şekilde Suriye, terörle mücadele, Irak çekilme ve diğer bütün konularda koordinasyon halinde çalışmaya devam edeceğiz."

Tek tip askerlik

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, tek tip askerlik konusundaki düzenlemeye ilişkin çalışmaların ne aşamada olduğunun sorulmasına üzerine bugün gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı'nda bununla ilgili bir sunum yapılmadığını söyledi.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile görüştüğünü aktaran Kalın, "Kendileri bütün ilgili kurumlarımızla en iyi modeli inşa etmek için çalışmalarını yoğun bir şekilde sürdürüyorlar. Bana da çok fazla tüyo vermedi. Açıkçası ben de çok kurcalamadım. Çalışma zaten tamamlandığında Cumhurbaşkanımıza arz edilecek. Ben eminim, bütün ilgili birimler bu konuyu ciddi bir şekilde ele alacak ve etraflı bir şekilde müzakere ettikleri için en uygun, en optimal askerlik modelini mutlaka üreteceklerdir. Onu da beraber takip edeceğiz." diye konuştu.

Patriotların satışı

Patriotların satışı konusunda ABD'den olumlu yönde haberlerin gelmesinin Türkiye'nin S400 alımını etkileyip etkilemeyeceğine yönelik bir soruya karşılık Kalın, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Konu çok açık ve basit. Amerikan Savunma Bakanlığı'nın Türkiye'ye patriotların satılabileceğine dair bir tavsiye ya da bilgilendirmesi kongreye iletildi. Bu, şu anlama geliyor, Amerikan yönetimi Beyaz Saray patriotların Türkiye'ye satılması ile ilgili sürecin başlamasının önünde bir engel olmadığını ifade ediyor. Fakat belli bir miktarın üzerindeki silah satışları Amerika'da kongre onayına tabidir. Bu da büyük bir proje olduğu için bunun da kongreye onay için gitmesi gerekiyor.

Patriotların alınmasına biz kapıları kapatmış değiliz. Türkiye olarak bunu değerlendirebiliriz, gelecek teklifin mahiyeti ve muhtevası önemli. Ortak üretim, fiyat, teknoloji transferi, teslim süresi gibi başlıklar var. Bu 4-5 unsur etrafında yapılacak değerlendirmeler önemli. S400'lerle ilgili Türkiye en iyi teklifi Rusya'dan aldığı için bu yola başvurdu. Eğer Amerikan tarafından patriotlarla ilgili böyle bir Türkiye'yi tatmin edecek ve şartları yerine getirecek bir teklif oluşturulursa Türkiye buna olumlu bakacaktır. Amerikan yönetiminin, Trump yönetiminin bu konuyla ilgili olumlu bir kararının olduğunu kayda geçirmesi açısından bu karar tabii ki önemli. Teklif geldikten ve biz oturup anlaşmaya varmamız halinde bu karar yine kongreye gidecek. Bu kongre ayağı olacak."

Patriotlarla ilgili ABD'den gelecek bu kararın S400 sürecini hiçbir şekilde etkilemeyeceğinin altını çizen Kalın, S400'lerle ilgili sürecin tamamlandığını, ilk bataryaların tesliminin Ekim 2019 gibi beklendiğini, bunları birbirinin alternatifi olarak görmediklerini kaydetti.

İbrahim Kalın, Türkiye'nin sınırlarının son derece büyük olduğunu vurgulayarak, "Sadece S400'lerle yetinmek durumunda değiliz. Güvenlik ihtiyaçlarımız açısından biz patriotları da alıp kullanabiliriz. Bunlar birbirinin alternatifi değil. İki paralel süreç olarak bunlar yürüyecektir."

"Trump 2019'da Türkiye'yi ziyaret edecek"

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump'ın 14 Aralık'taki görüşmesi hatırlatılarak, "Yüz yüze görüşme gündemde olacak mı?" sorusunu İbrahim Kalın, şu şekilde yanıtladı:

"Tabii yüz yüze görüşmeler de olacak, 8 Ocak'ta bizden bir heyet gidecek. Dışişleri Bakan Yardımcımızın başkanlığında Washington'da bir toplantı yapılacak. Oradan buraya ziyaretler olacak. Sayın Trump ile Sayın Cumhurbaşkanımızın bir yüz yüze görüşmesi hemen önümüzdeki birkaç hafta ya da birkaç ay içerisinde planlanmıyor, fakat Sayın Cumhurbaşkanımız son telefon görüşmesinde Sayın Trump'ı Türkiye'ye davet ettiler. O da memnuniyetle 2019 yılı içerisinde mutlaka Türkiye'ye bir ziyaret yapacağını ifade etti. Şimdi tabii bunun tarihi üzerinde çalışacağız ve bu ziyaretin 2019 yılı içinde gerçekleşmesi memnuniyet verici bir gelişme olacaktır."

"Süreci uzattılar"

Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump'ın görüşmesine ilişkin, "Bu görüşmede ABD Başkanı Trump'ı böyle bir karar almaya iten neydi? Görüşmede kırılma noktası ne oldu?" sorusu üzerine, şu değerlendirmede bulundu:

"Sayın Trump aslında göreve geldiğinden beri Türkiye ile ilişkiler geliştirmek isteyen bir lider profili çizdi ve bunun için gayret de sarf etti. Fakat bir şekilde Obama döneminden devralınan birtakım politikalar ve bunları oluşturan ekipler eski yaklaşımın devam etmesi için epey bir baskı yaptılar. Hatırlarsanız Trump, yaklaşık 6-7 ay önce 'DEAŞ artık yenilmiştir, DEAŞ devri kapanmıştır' diye bir açıklama yapmıştı. Aslında bu açıklamanın arkasında yatan ya da bir sonraki cümle şuydu; Amerika'nın Suriye'de bulunmasını meşru kılan gerekçe artık ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla çekilelim ama hemen aynı o güvenlik bürokrasisi harekete geçerek, 'Hayır DEAŞ tehdidi bitmedi, başka unsurlar da var işte İran'a ve Rusya'ya karşı bir güç dengesi olmamız lazım. Suriye'den çıkarsak buraları tamamen Rusya'ya ve İran'a bırakmış oluruz' gibi gerekçelerle bildiğiniz gibi o süreci uzattılar."

DEAŞ ile mücadele konusunda, Afrin'de, Cerablus'ta ve İdlib'de müdahil oldukları yerlerde güvenlik ve istikrarı bütün dünyaya gösterdiklerini vurgulayan İbrahim Kalın, "Sayın Trump da bunu gördü. Bu süreçte bir Türkiye Cumhuriyeti'nin hem askeri hem de diplomatik kabiliyetleri ile ilgili ikna sürecinin de yaşandığını belki söylemek mümkün Amerikan tarafında ve yönetim tarafında... Dolayısıyla Sayın Trump'ın bu kararında tabii ki Cumhurbaşkanımızın konuyu ısrarla her görüşmede dile getirmesi etkili olmuştur. Bu argümanlarını çok açık net bir şekilde ortaya koyması da son derece etkili olmuştur. Türkiye'nin hem sahada hem de masada olacağı tezinin, stratejisinin en güzel örneklerinden birisini teşkil ediyor. Bu aslında Tayyip Erdoğan siyasetinin, diplomasisinin en önemli ilkelerinden birisi olarak kayda geçirilmesi gereken bir durum." şeklinde konuştu.

"Keşke çocukluğumuzun kahramanları olarak kalsalardı"

Kalın, Metin Akpınar ve Müjdat Gezen ile ilgili soruşturmanın sorulması üzerine ise şöyle konuştu:

"Söylenen sözlerin kabul edilmesi mümkün değil. Bunların eleştiri veya mizah adı altında hoş görülmesi de söz konusu bile değil. Bugün zannediyorum Müjdat Gezen ifadesinde 'mizah yapıyordum kimseyi kast etmedim' gibi bir şey demiş. Eğer maksat bu ise bu olmuş olsa bile bu böyle ifade edilmez. Yani kalkıp şimdi ifadeleri okuduğunuz zaman 'işte birini ayağından asarlar, belki mahzenler de zehirlenerek ölür, belki de başka liderlerin yaşadığı kötü sonları yaşarlar, işte kim Rusya'ya döndüyse iktidardan gitti' gibi ifadelerle bunlar bakın Türkiye'deki mevcut iktidarı, yönetimi ve Cumhurbaşkanımızı eleştiri bağlamında söylenen şeyler. Bunlar 1940'lı, 1950'li Türkiyesi ile ilgili bir tarih dersinde söylenmiyor ya da Roma tarihinin bir dönemi ile ilgili söylenmiyor. Bugünün Türkiyesiyle ilgili söylenmiş sözler."

Bu konuda savcılığın resen bir soruşturma başlattığını, Metin Akpınar ile Müjdat Gezen'in bugün ifadelerinin alındığını anımsatan İbrahim Kalın, şöyle devam etti:

"Soruşturmanın gerekçesi de 'Cumhurbaşkanı'na hakaret, darbeye çağrı ve ölüm tehdidi', bunların her biri hem kişisel, hem kamu amme davası konusu olabilecek mevzular. Keşke bu kişiler bizim çocukluğumuzun o masumiyet dönemlerinde izlediğimiz filmlerde hatırladığımız kahramanlar olarak kalsalardı. Keşke bu tür galiz ifadelerle bir Cumhurbaşkanı'nı 'belki iple sallandırılır, belki bir mahzende ölür ve belki zehirlenir ölür' gibi galiz, hakikatten uzak, sanatçılıkla da uzaktan yakından ilgisi olmayan lafları söylemeselerdi. Burada dediğim gibi bunun mizahla ifade edilebilecek bir tarafı söz konusu değil. Bu tür sözleri sarf eden kişiler sadece Cumhurbaşkanının şahsına hakaret etmiş olmuyorlar, aynı zamanda ona oy veren, destek veren, gönül veren milyonlarca insanın hür iradesine de saygısızlık ediyorlar. Bazı ifadeler Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik yapısını, hukuk devleti ilkesini de yok sayan, ayaklar altın alan bir yaklaşımı ifade ediyor."

Rusya ile temas

"Rusya ile bir temas oldu mu? Askerlerin çekilmesi süreci ile ilgili takvime ilişkin bir öngörü paylaşır mısınız?" şeklindeki soru üzerine Kalın, "Rusya ile koordinasyon şu anda da yapılıyor, ağırlıklı olarak tabii ki İdlib bölgesi bağlamında ama şimdi artık aynı koordinasyon bu yeni gelişmeler ışığında diğer bölgelerle ilgili olarak da çalışılmaya başlanacak. Tabii daha henüz operasyonel detaylar ortaya çıkmış değil. Bunlar konuşulacak, takvim dediğim gibi önümüzdeki gün ve haftalarda şekillenecek. Ama ilk temasların kurulduğunu söyleyebilirim, zaten sürekli temas haline tüm ilgili birimlerimiz, Genelkurmayımız, istihbaratımız, Dışişleri Bakanlığımız ve bizler o şey devam edecek.

Amerikalılar, 30 ile 60 bir takım rakamlar telafuz ettiler. Bunları göreceğiz, bu biraz da sahadaki çekilme sürecinin koordinasyonuyla ilgili olacak. O konuda biz Türkiye olarak üzerimize düşen görevi yapacağız, yapmaya devam edeceğiz ki bölgede herhangi bir boşluk olmasın, o bölgeye terör örgütleri gelip girmesin, sivil vatandaşlar herhangi bir zarar görmesinler. Bu hedef çerçevesinde çalışmalarımızı sürdüreceğiz."

AA