Özince: "Piyasalar derinleştirilmeli"
İş Bankası Genel Müdürü Özince sıcak para ile ilgili olarak "Bir önlemin yerinde olacağını düşünüyorum. Ama asıl önlem piyasaların derinleştirilmesidir." açıklamasını yaptı
İSTANBUL (A.A) - 26.11.2010 - İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, öteden beri sıcak para konusunda bir önlemin yerinde olacağını düşündüğünü belirterek, ''Ama esas önlem piyasaların derinleştirilmesidir. Uygulanması gereken İstanbul Finans Merkezi ile ilgili takvimlenen işler takır takır yapılırsa zaten hepsi hallolur'' dedi.
''İş Yatırım Finans Atölyesi'' sırasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Özince, sıcak paraya ilişkin sorular üzerine, piyasaların sığlığına dikkati çekerek, bu konuda en ciddi önlemin mali sektörü büyütmek olduğunu söyledi.
Fırsatlar olan, tam anlamıyla entegre olmamış bir piyasanın yaratılması durumunda fırsatçıların her zaman içerden de dışardan da durumu değerlendireceğine kaydeden Özince, şöyle konuştu:
''Özellikle kalıcı istihdam, üretim yaratıcı, ihracat yaratıcı ve dolayısıyla refah yaratıcı sermayeyi biz arzu ettiğimize göre arzu ettiğimiz sermayeye avantajı vermeliyiz. Arzu ettiğimiz sermayeyi, ülkede yatırım yapan sermayeyi Türkiye'yi rekabet liginde gerilerde bırakacak şekilde işleme tabi tutarsanız, Türkiye'yi iş yapmada en kolay ülkeler liginin en başına oturtamazsanız, ama buna karşın da kısa vadeli gir-çık işlemlerle piyasanızın fırsatlarını, kaymağını yiyenlere de hiç bir şey yapamazsanız bunun adına serbest değil de aşırı serbestlik diye değerlendirmek söz konusu olabilir.''
-''KISA VADELİ YATIRIMCI DA BAZI YÖNTEMLERLE KARŞILAŞMALI''-
Bu konuda herhangi bir önlem alınmasının herkesin beklediği sonuçları getirmeyebileceğinin altını çizen Özince, şöyle devam etti:
''Zamanında Tobin Vergisi vesaire diye düşünülen yöntemlerin çeşitli ülkeler tarafından uygulandığını, sonuç arzu edildiği kadar etkin olmasa bile o ülkelerin gelir temin ettiğini görüyoruz. Madem ki Türk tasarruf sahibinin, Türk yatırımcısının mevduatta stopaj dahil birçok yükü vardır, kısa vadeli yatırımcı olan da mutlaka ona uygun bazı yöntemlerle karşılaşmalıdır. Ben öteden beri bu konuda bir önlemin yerinde olacağını düşünüyorum. Ama esas önlem piyasaların derinleştirilmesidir. Uygulanması gereken İstanbul Finans Merkezi ile ilgili takvimlenen işler takır takır yapılırsa zaten hepsi hallolur'' şeklinde konuştu.
Hükümetin aslında İstanbul Finans Merkezi üzerinde yeterince durduğunu vurgulayan Özince, ''Fakat Türkiye'nin siyasi gündemi maalesef konuyu geciktiriyor. Biz, bu konuda bir fırsat penceresiyle karşı karşıyayız. Elimizi çabuk tutmalıyız. Finans merkezi konusunda da başka rakipler ortaya çıkacaktır. İstanbul, burada üstüne düşen görevi yapmazsa başka talip olan çıkacak. Bütün dünya oturup bizi beklemeyecek'' dedi.
-''KAYITSIZLARIN, SPEKÜLATÖRLERİN CENNETİ OLMAMALI''-
Kalıcı yatırımcıya daha fazla kolaylık sağlanması gerektiğini, istihdamı, üretimi, ihracatı destekleyen yatırımcıya vergi artırımı değil vergi indirimi yapılması gerektiği düşüncesinde olduğunu ifade eden Özince, ''Türkiye'nin kayıtlı sistemin vergi cenneti olması gerektiği kanaatindeyim. Kayıtsızların, spekülatörlerin cenneti değil. Burası, kayıtlı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına refah getirecek işler yapanın cenneti olsun'' şeklinde konuştu.
Bankacılık sektörünün 2011 yılı beklentilerine ilişkin de Özince, Türk bankacılık sektörünün büyümesinden hiç rahatsız olunmayacak bir dönemden geçildiğini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Burada iki tane önemli engel ortaya çıkacak. Birincisi; Hazine borçlanması azalacak ve vadesi uzayacak. Yani bankalar belki Hazine kağıtlarını eskiden olduğu oranda bilançolarına koymak istemeyecekler. Özel sektör tahvilleri yerini kolay doldurabilecek gibi gözükmüyor. İkinci önemli husus; şu andaki kaynak aktarma mevzuatıyla dahi yeniden, örneğin munzam karşılıklarla ilgili alınan son kararlarla dahi yeniden yabancı bankalar, yurt dışında kurulu bankalar Türk bankalarına nazaran avantajlı duruma geçmiş vaziyetteler. Kaldı ki Türk reel sektörünün kredi kullanmakta çok istekli olmadığını, özellikle ilk 500 içinde yer alan firmaların daha ziyade öz kaynakla iş yaptığını, finansman sağlamada da dış finansmana çok rahatlıkla ulaşabildiğini görüyoruz. Bu iki nedenden ötürü biraz aktif sıkıntısı olabilir.''
Özince, gelişmiş piyasalarla eşlenik çalışmak istedikleri için aslında değişimin rakip Avrupa piyasasına eşitlenmesi yönünde olmasını istediklerini vurgulayarak, ''Buna karşın maalesef ülkemizde finans sektörünün gelişmesini olumsuz etkileyecek uygulamalar oluyor. Örneğin, munzam karşılık felsefesine karşı değilim. Ancak makul bir bedelini de vermek gerekir diye düşünüyorum'' dedi.
Yeniden yapılandırmayla ilgili ise Özince, şu görüşleri dile getirdi:
''Kredi yapılandırması zaten sürüyor. Ama özel hayattaki insanların ikide bir gidip 'hadi devlet bizim ticari ilişkilerimizin içine gir' demesi, o devleti istismar etmektir diye düşünüyorum. Popülist yaklaşımlarla her hesabı tutmayan, her işi rast gitmeyen, hukuka uygun olmayan durumlar için hukuk düzelmesi diye devlete gidilirse olmaz. Bakın bugün ne deniyor? 'Banka kredilerinin bazıları yeniden yapılandırılsın.' O zaman şöyle bir abartılı örnek verelim; bütün borç ve alacak ilişkileri yapılandırılsın. Ticari borçlar da yapılandırılsın da borçlular rahat etsin. Sadece bankalarınki ile kalmasın. Oldu mu şimdi? Bu hukuka uygun olmaz ki. Hukuk dediğinizde o borcu veren, alacağına göre hesabını yapmıştır.''
Herkesin vergisini zamanında ödemesinin büyük önem taşıdığını dile getiren Özince, ''Eğer ben zamanında ödüyorsam o zaman kendimi biraz istismar ediliyor diye hissetmez miyim? Bu işin afla ilgisi yok. Vergisini ödemeyen vatandaşlarımızın aslında vatandaşlık kavramını hak etmediğinin, sorumluluklarını yerine getirmediğinin on defa altını çizmek lazım. Onların yakasına hep beraber yapışmalıyız'' diye konuştu.