Balığı o kadar çok seviyoruz ki yemiyoruz
DTO izmir şubesi, balık tüketiminin artırılmasına yönelik çok yönlü çalışma başlatıyor
İZMİR (A.A) - 02.12.2010 - Halil Hüner - Deniz Ticaret Odası (DTO) İzmir Şubesi, Türkiye'de balık tüketiminin artırılmasına yönelik, üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve odalarla çalışma başlatacak.
DTO İzmir Şube Başkanı Geza Dologh, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'nin üç tarafının denizlerle çevrili ve 4 bin 500 deniz millik kıyı şeridine sahip olduğunu ancak, bu olumlu özelliklere karşın tüketilen balık miktarının diğer ülkelere göre çok az olduğunu bildirdi.
Kişi başına yıllık balık tüketiminin Japonya'da 70, İzlanda'da 90, Türkiye'de ise 8 kilogram olduğunu belirten Dologh, ''Balığı akvaryumda, denizde seviyoruz ama yemiyoruz. Balık tüketmeyi sevmiyoruz''dedi.
Dologh, buradaki en büyük sorunun tanıtım eksiği ve toplumun beslenme alışkanlığı olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
''Türkiye'de protein ve enerji ihtiyaçları ağırlıklı olarak tahıl, bakliyat, kırmızı ve kısmen beyaz etten sağlanıyor. Beslenme bu yolla sağlandığı için balık tüketmek akla gelmiyor. Hatta Türkiye'de bazı bölgelerde çipura ve levrek kelimeleri dahi bilinmiyor. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde tüketim yok denecek kadar az. Bu bölgelerde görev, yerel yönetimlere ve sivil toplum kuruluşlarına düşüyor. Yetkililer soruna sahip çıkarak hem tanıtım yapmalı, hem de balığın beslenmedeki önemi anlatılmalı. Bulunduğu konum itibariyle Türkiye'nin elinde denizcilik açısından büyük bir potansiyel var, bu potansiyeli sonuna kadar kullanmamız gerekir.
Biz, oda olarak vatandaşlarımıza balık yeme alışkanlığı kazandırmak için üniversiteler, çeşitli odalarla yeni bir çalışma yürüteceğiz. Balığın ne kadar faydalı olduğunu gerekirse, ilköğretim okullarında anlatıp, çocuklara orada balık yedireceğiz. Bir başka projemiz ise oluşturacağımız platformda, 3-5 kişiyle mahallelerde kapıları çalıp, insanların en son ne zaman balık yediğini soracağız ve yanımızda götürdüğümüz balığı hediye edeceğiz. Vatandaşlarımızın balık yemesini sağlayacağız. Ege Bölgesi Gırgır Balıkçıları Derneği Başkanı ve DTO İzmir Şubesi Meclis üyesi Mehmet Aksoy balıkçıların bu konuya sıcak baktığını ve desteklediğini ifade etti. Balık yiyen, balıkla beslenen toplumların ne kadar sağlık oldukları da unutulmamalıdır.''
-BALIK YEMEKLERİ TARİFLERİ ÖĞRETİLMELİ-
Denizcilikten Sorumlu İzmir Vali Yardımcısı Şükrü Kara da çocuklara doğumundan itibaren balık yemenin öğretmesi ve sevdirilmesi gerektiğini söyledi.
Balık yemenin bir eğitim, kültür olayı olduğunu, Doğu ve Güneydoğu'da önemli nehirler, akarsuları bulunması, çok çeşitli balıklar yetişmesine rağmen, bu bölgelerdeki yurttaşların balık yemediğini, sevmediğini, et ağırlıklı beslendiğini anlatan Kara, ''Bu konuda ilköğretimden itibaren çalışma yapmalıyız. Çocuklarımıza, aile büyüklerine balığın yararları öğretmeli, balığın çeşitli yemek türlerinin yapımını, tarifini sunmalıyız. Su ürünlerini oluşturan balıklar, kabuklular ve yumuşakçalar insan beslenmesinde önemli bir protein kaynağıdır. Su ürünleri yaklaşık yüzde 11-17 oranında protein içermektedir'' diye konuştu.
-TÜRKİYE'DE YILDA YAKLAŞIK 650 BİN TONLUK BALIK ÜRETİMİ VAR-
Ege Üniversitesi (EÜ) Su Ürünleri Fakültesi Su Ürünleri Avlanma ve İşleme Teknolojisi Bölümü Avlanma Teknolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Adnan Tokaç, Türkiye denizleri arasında Ege Denizi'nin tür çeşitliliği bakımından Akdeniz ile birlikte Marmara ve Karadeniz'e oranla daha zengin olduğunu vurguladı.
Ege Denizi'nde yapılan araştırmalarda, 300 kadar balık türünün bulunduğu, İzmir Körfezi ve civarındaki sularda yaşayan balık türü sayısının ise 225 olduğunu belirten Prof. Dr. Tokaç, şu bilgiyi verdi:
''Yaklaşık 500 bin tonu avcılık, 155 bin tonu yetiştiricilik olmak üzere Türkiye'de toplam su ürünleri üretimi 655 bin ton olarak gerçekleşmektedir. Üretimin yaklaşık yüzde 61'i deniz ürünleri avcılığı (bunun da yüzde 64'ü 252 bin tonla tek başına hamsi avcılığından) sağlanmaktadır. Bu üretimin yüzde 24'ü yetiştiricilik, yüzde 6'sı iç su ürünleri avcılığı geriye kalan yüzde 9'u da diğer deniz ürünleri (kabuklular) avcılığından gelmektedir. Hamsiyi yüzde 6 ile İstavrit, yüzde 4'le Sardalye, yüzde 3'le Mezgit, yüzde 2'şer palamut, torik, karagöz, bunları yüzde 1 oranları ile Kefal ve Lüfer izlemektedir. Bu türler dışındaki kalan diğer türlerin toplam deniz balıkları avcılığı içindeki oranı yüzde 17 olarak gerçekleşmektedir.''