Advertisement
KÜRESEL PİYASALAR ABONE OL

ABD’de krizden çıkışın iki temel dayanağı olarak kurtarma paketleri ve para politikası görülüyordu. Bunlardan ikincisini yönetmekle görevli olan FED faizleri teorik olarak sıfır düzeyine indirdikten sonra hem büyümeye hem de enflasyona ilişkin aşağı yönlü riskler piyasalar tarafından fiyatlanmaya başlandı. Ta ki, Kasım ayındaki Para Politikası Kurulu toplantısına kadar.

Toplantıya kadar gelen açıklamlarda FED’in dev bir tahvil alım program uygulaması konuşulmaya başlandı ve FED de bir dereceye kadar bunu karşıladı. Açıklanan pakette 600 milyar Dolar’lık tahvil alımı ve ortalama 5.5 yıllık bir vade yapısıyla alım yapılacağı açıklandı. Diğer taraftan, Banka’nın daha önce almış olduğu menkul kıymetlerden dönen anapara ve faiz gibi alacakların da yine bu kıymetlere yatırılacağı açıklandı. Bernanke ise likidite tuzağına düşmek üzere olan ekonomiyi toparlamak adına beklentileri yönetmenin öneminden bahsetti. Başkan’a göre uzun vadeli beklentileri yönetmek hem büyümeye ilişkin resmi daha parlak hale getirecek hem de enflasyona ilişkin beklentileri canlandıracaktı. Tüm bunların sonunda da uzun vadeli bono faizleri canlanacak ve ekonomiye olan güven artacaktı.

Kasım toplantısına kadar ABD sabit getirili piyasasına alıcı olan oyuncular bundan sonra satışa geçmeye başladılar. Hem büyümeye ilişkin verilerin olumlu bulunması hem de enflasyon yaratma çabasının kontrolden çıkabileceği beklentisi piyasaları uzun vadede satışa yöneltti. Tüm bu fiyatlamaların sonunda kısa vadeli faizlerin , uzun vadeliler kadar tepki veremeyerek düşük kalması aradaki makasın açılmasına yol açtı.

Grafikte ise 30 yıllık ABD tahvil faizi ile 10 yıllık tahvil faizi arasındaki makası görmek mümkün. Enflasyon, büyüme gibi beklentileri fiyatlayan piyasa oyuncuları iki vade arasındaki farkı 139 baz puana kadar çıkardı. Bu veri, datanın geri gidebildiği tüm zamanlar içinde en yüksek. Her ne kadar şu an günlük fiyatlamalarda gözden kaçıyorsa da, aslında tarihi bir döneme şahit oluyoruz. Daha önce hiç bu kadar büyüme ve enflasyon beklentisi fiyatlamayan ABD piyasalarının sonunda bunu Döviz piyasasına da yansıtıp yansıtamayacağı izlenecek. Önümüzdeki dönemin sorusu bu kadar kuvvetli beklentileri olan bir ülkenin para birimi daha ne kadar  kuvvetsiz kalabilir sorusunun cevaplanacağı bir dönem olacak.

Bloomberg HT Araştırma Bölümü