Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ''kara çarşamba'' olarak da nitelendirilen 2001 krizinin faturasını açıkladı.

Babacan Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) üyeleriyle biraraya geldiği toplantıda, 2001 krizinin faturasını açıkladı, ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Bugünün 2001 krizinin 10. yıldönümü olduğuna işaret eden Babacan, 2001 krizinin farklı hesap yöntemleri olabileceğini, devlete, vatandaşa, özel sektöre maliyetleri gibi çeşitli hesaplamaların yapılabileceğini anlattı. Babacan, devlet açısından maliyetin ne olduğu konusunda bir çalışma yaptıklarını ve bunun hafta sonunda tamamlandığını kaydetti.

Bakan Babacan, 2001 krizinde özel tertip hazine kağıtları ihraç edildiğini ve senetlerle ilgili ödemenin 2010 yılı sonunda tamamlandığını hatırlattı. Babacan bu süreçte gerçekleştirilen ödemelere ilişkin, ''2001 krizi nedeniyle ihraç edilen senetlerin toplam ödemelerinin bugüne enflasyonla getirilmiş hali, 251 milyar 563 milyon lira. Bu faturayı ödeyebilmek için piyasalara borçlanmak zorunda kalındı. Yapılan hesaplamaya göre, bu maliyeti ödemek zorunda kalınmasa, hazinenin borcu 381 milyar 877 milyon lira daha aşağı olacaktı'' dedi.

''(EPDK VE TÜTÜN KURULU)BAZI YETKİLERİN HÜKÜMETE DEVREDİLMESİNDE FAYDA VAR''

Babacan, bir soru üzerine de Enerji Piyasasι Düzenleme Kurulu (EPDK) ve Tütün Kurulunun kalkması değil de yetkilerinin bir kısmının merkezi hükümete devredilmesini faydalı gördüğünü belirterek, şunları kaydetti:

''Çünkü pek çok konu siyasi irade gerektiren bir konu. Bağımsızlık alanı belli, nerede bağımsızlığın gerektiği belli. Bağımsız olması gereken alanlarda yine onlar bağımsız devam eder. Ama öyle konular var ki problem çıktığında yük, Enerji Bakanımızın üzerinde. Enerji Bakanımız da (ben ne yapayım EPDK almış bu kararı) diyemiyor, ama haksız eleştirilere maruz kalabiliyor. Gerçekten hükümetin siyasi sorumluluk alanına giren bir işse yetkisinin de yine siyasi iradede olması lazım''

Bu konu ile ilgili somut bir şey söylemediğini sadece buna bakmak gerektiğini ifade etmeye çalıştığını belirten Babacan, ''Son 2 yıllık gözlemlerim bu iki kurumumuzda bir miktar yetkinin hükümete devredilmesinde fayda görüyorum'' diye konuştu.

Devlet Bakanı ve Başbakan yardımcısı Ali Babacan, yaptıkları bir hesaplamaya göre, 2001 krizi nedeniyle yapılan ödemeler için piyasadan borçlanmak durumunda kalındığın belirterek, ''Bunları ödemeseydik, bugün Hazine'nin borcu ne kadar daha az olacaktı? diye baktığımızda 381 milyar 877 milyon lira gibi bir rakam buluyoruz. Aralık sonu itibariyle iç borç 352 milyar 841 milyon lira. Bu kriz olmasa, aslında iç borcumuz olmayacakmış'' dedi.

Ali Babacan, ekonomi gazetecileriyle bir araya geldiği toplantıda, 2001 krizine ilişkin açıklamalarda bulundu. Söz konusu krizin özünde yönetim krizi bulunduğunu belirten Babacan, 2002 seçimlerine giderken bunu vurguladıklarını, Türkiye'nin potansiyelinin büyük olduğunu söylediklerini, iyi yönetilirse, Türkiye'de güven ortamı sağlanırsa Türkiye'nin siyasi, ekonomik istikrara hızla kavuşabileceğini söylediklerini, bunun gerçekleştiğini anlattı.

Krizi tetikleyen önemli unsurlardan birinin kur konusunda bir devlet taahhüdü verip, daha sonra bu taahhüdün bozulması olduğunu ifade eden Babacan, 21 Şubat gecesi, 3 yıl diyerek başlanan sabit kur rejiminin 14 ay dolmadan bırakıldığının ilan edildiğini hatırlattı.

Bu krizin devlet açısından maliyeti konusunda açıklamalarda bulunan Babacan, bu konuda başlatılan çalışmanın hafta sonu tamamlandığını söyledi.

Kriz nedeniyle özel ve kamu bankalarının üzerindeki yükü, bir bakıma birikmiş problemleri temizlemek amacıyla özel tertip hazine kağıtlarının ihraç edildiğini hatırlatan Babacan, bu özel tertip hazine kağıtlarının Ziraat Bankasına, Halk Bankasına, Emlak Bankasına, (özel bankaları kurtarabilmek için) TMSF'ye, hazinenin o dönem ki nakit ihtiyacını karşılayabilmek için Merkez Bankasına verildiğini anlattı.

Ali Babacan, 2000-2001 krizi nedeniyle ihraç edilen özel tertip ne kadar senet varsa bunun tamamının 2010 sonu itibariyle ödendiğini, sadece 2010 yılında ödenen rakamın 14 milyar 738 milyon lira olduğunu belirtti.

Bu senetlerle ilgili Hazine'nin ne kadarlık nakit ödeme yaptığına ilişkin yıllara göre doküman çıkartıldığını kaydeden Babacan, 2001'de ödenen 1 milyar lira ile 2010'da ödenen 1 milyar liranın aynı rakam olmadığını, bu çerçevede iki türlü hesap yapıldığını, birinci tür hesaplamada ödenen rakamların yıl yıl enflasyonla bugüne getirildiğini ve rakamların toplandığını anlattı. Babacan, ''burada çıkan sonuç 251 milyar 563 milyon lira, bugünkü değerle'' dedi.

Bu rakamı ödeyebilmek için piyasadan borçlanmak durumunda kalındığını belirten Babacan, bu paralar ödenmese, Hazine'nin üzerinde böyle bir yük kalmasa, ''Hazine'nin bugün ne kadarlık daha az borcu olacağına ilişkin hesaplama yapıldığını'' da anlattı. Babacan, ''Bunları ödemeseydik, bugün Hazine'nin borcu ne kadar daha az olacaktı? diye baktığımızda 381 milyar 877 milyon lira gibi bir rakam buluyoruz'' diye konuştu.

Aralık sonu olarak itibariyle iç borcun 352 milyar 841 milyon lira olduğunu hatırlatan Babacan, ''Bu kriz olmasa, aslında iç borcumuz olmayacakmış'' dedi.



-''44 MİLYON KİŞİ DAHA AÇLIK SINIRININ ALTINA İNDİ''-



G20 Liderler Zirvesi'ne ilişkin de bilgi veren Babacan, dünya ekonomisi açısından risklerin büyük olduğunu, riskli alanlarla ilgili doğru politikaların üretilmemesi halinde ciddi sorunların ortaya çıkabileceğini dile getirdi.

Avrupa ülkelerine tavsiyelerinin ''piyasalar, göstergeler bozulmadan, dışarıdan baskı gelmeden kendi iradenizle orta vadeli programlarınızı açıklayın, bütçe açığınızı, borç stokunu nasıl normal seviyelere indireceğinizi ortaya koyun'' tavsiyesinde bulunduklarını belirten Babacan, bunu Liderler Zirvesi'nde sonuç bildirgesine de yazdırdıklarını anlattı.

''Orta vade'' teriminin G20 sonuç bildirgelerinde açık şekilde görüleceğini ifade eden Babacan, ''Bir bakıma bizim ön ayak olduğumuz ve iyi bir örnekle ortaya koyduğumuz bir kavram oldu'' dedi.

Ürün fiyatlarındaki artışa da değinen Babacan, ürün fiyatlarının gerçekten bir tehdit haline geldiğini, gıda fiyatlarının arttığını, petrol fiyatlarının bir yandan bazı ülkelerin talebi, bir yandan jeopolitik sıkıntıların getirdiği arzla birlikte yüksek noktalara çıktığını, yüksek ve dalgalı seyrettiğini anlattı.

Babacan, yaklaşık 10 gün önce Dünya Gıda Örgütü'nün açıkladığı rapora göre, dünya gıda fiyatları endeksinin hem nominal hem reel olarak tarihin en yüksek seviyesine ulaştığını söyledi. Dünyada açlık sınırının altında yaşan 1 milyara yakın bir nüfus bulunduğunu hatırlatan Babacan, Dünya Bankası'nın geçen hafta yayınladığı rapora göre, son gıda fiyatlarındaki artış sebebiyle dünyada 44 milyon kişinin daha açlık sınırının altına indiğini anlattı.



-İHRAÇ EDİLEN SENETLERİN TOPLAM ÖDEMELERİNİN BUGÜNKÜ DEĞERİ-



Babacan'ın verdiği rakamlara göre, 2000-2001 krizi nedeniyle ihraç edilen senetlerin toplam ödemelerinin bugünkü değeri, milyar lira olarak şöyle:



. TÜFE'YE BİLEŞİK FAİZE

YILLAR ANAPARA FAİZ TOPLAM GÖRE ÖDEME(1) GÖRE ÖDEME (2)

------ ------- ------ ------- ----------- ----------

2001 3,10 9,43 12,53 42,45 86,77

2002 8,22 14,97 23,19 54,21 98,75

2003 2,03 16,77 18,80 35,07 54,83

2004 5,40 9,18 14,58 24,59 34,10

2005 4,28 7,52 11,80 18,06 23,72

2006 5,89 6,18 12,06 16,72 20,54

2007 6,43 5,61 12,04 15,34 17,31

2008 9,85 4,91 14,76 17,03 17,81

2009 10,28 2,03 12,31 13,36 13,30

2010 13,58 1,16 14,74 14,74 14,74



TOPLAM 69,06 77,76 146,82 251,56 381,88



Not: (1) İlgili yılda yapılan toplam ödemenin bugünkü değeri, ilerleyen yıllardaki TÜFE değişim oranı kullanılarak hesaplanmıştır. 1994 temel yılı TÜFE değişim oranları kullanılmıştır.

(2)İlgili yılda yapılan toplam ödemenin bugünkü değeri, ilerleyen yıllardaki yıllık ortalama bileşik faizler kullanılarak hesaplanmıştır. Borçlanma maliyeti olarak iskontolu ihalelerde oluşan yıllık ortalama bileşik faiz kullanılmıştır.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ''Ortam, 'hadi bunu da böyle yapalım' deyip politikaların gevşetilebileceği bir dönem asla değil. Hele hele bize özel cari ağımız geçen sene büyümeyle beraber oldukça yükseldi. Bununla beraber düşündüğümüzde 2011'de hata marjı yok. Sağdan soldan gelecek baskılarla, şununla bununla da biz ana politikalarımızdan taviz vermeyiz'' dedi.

Babacan, ekonomi muhabirleriyle düzenlediği toplantıda soruları yanıtladı.

Babacan, 2001 krizine değinerek, kötü yönetimin nelere malolacağını iş hayatında etrafını gözleyerek görme imkanı bulduğunu belirterek, ''O dönemde bir koalisyon hükümeti var. Koalisyon hükümetinin ortakları kimler, sayın Bahçeli MHP, sayın Yılmaz ANAP, sayın Ecevit DSP'' dedi.

O günlerin unutulmaması gerektiğine dikkati çeken Babacan, tarihten ders alınmaması, zor günlerin, krizlerin unutulması halinde Türkiye'de benzer hataların tekrar edebileceğini söyledi.

Krizin maliyetinin dünya ölçeğinde de büyük ve herkesin çok şaşıracağı bir rakam olduğunu ifade eden Babacan, ''Bazı liderleri görüyoruz, hani ekonomiden bahsediyorlar. Sayın Bahçeli bahsediyor, sayın Kılıçdaroğlu bahsediyor ama onların o günleri bir hatırlamasında, o günlerde hükümet sorumluluğunu kimler paylaşıyordu, kimler vardı işin içinde ben bunların hatırlanmasında fayda görüyorum'' diye konuştu.

Siyasi istikrarın önemine işaret eden Babacan, iktidar olacağına inanan bir partinin mutlaka çok sağlam, dört başı mamur, ayakları yere basan bir ekonomi politikası ortaya koymasının şart olduğunu belirtti. Babacan, şöyle devam etti:

''Aksi halde bu olmuyorsa zaten bir ümit yoktur, iktidar olma beklentisi yoktur. Bunu da maalesef Türkiye'de bulunan muhalefet partilerinde görüyoruz. Şu ana kadar seçime 4 aydan az bir süre kaldı. Hala ortada bir şey yok, 'benim ekonomik programım şudur' diye. Biz bunu doğru görmüyoruz.

İktidar olabileceğine inanan partilerin özellikle muhalefet partilerinin mutlaka ortaya programlarını açık seçik koymaları gerektiğini düşünüyorum. Eğer koymuyorlarsa demek ki iktidar olma beklentileri yok. Koyamıyorlarsa o da zaten bir başka aciziyet ifadesi. Bizim ne yapacağımız belli ekim ayında 3 yıllık orta vadeli programımızı açıklamışız. Seçimlerden sonra bu program aynen devam eder.''



-''AKARYAKIT ÖTV'Sİ ÇOK CİDDİ BİR GELİR KALEMİ''-



Babacan, 2010'un başından bu yana verginin hiç değişmediğini, 2011 bütçesini de öyle yaptıklarını belirterek, ''bu vergileri indirmeyi düşünür müsünüz?'' denildiğini söyledi ve ''Eğer koyduğunuz bütçe hedeflerine uymazsanız ve mali disipline dikkat etmezseniz Yunanistan, İrlanda gibi çok ciddi kötü örnekler var. Böyle bir ortamda bütçe hedeflerimizi mutlaka tutturmamız gerekiyor. Akaryakıt ÖTV'si de çok ciddi bir gelir kalemi'' dedi.

Alacakları kararların bütçe açığını artırmayacak kararlar olması gerektiğini, bütçe açığının artması durumunda bunun güvensizlik yaratacağını ve faizlerin yükselmesi anlamına geldiğini belirten Babacan, makro ekonomik hedeflere dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı. Babacan, ''Seçime giderken Başbakanımız defalarca söyledi. 'Popülizm yok, seçim ekonomisi yok. Hatta seçim ekonomisi gibi algılanacak işlere dahi girmeyin. Ben böyle bir şey istemiyorum' dedi'' şeklinde konuştu.

Böyle bir dönemde ekonomik istikrardan taviz vermelerinin söz konusu olmadığını ifade eden Babacan, 2011 yılı için birinci önceliklerinin istikrar olduğunu yineledi. Babacan, ''Ortam, 'hadi bunu da böyle yapalım' deyip politikaların gevşetilebileceği, işlerin ağırdan alınabileceği bir dönem asla değil. Hele hele bize özel cari ağımız geçen sene büyümeyle beraber oldukça yükseldi. Cari açıkla beraber düşündüğümüzde 2011 yılında hata marjı yok, çok dikkat etmemiz lazım. İstikrarı sürekli ön planda tutmamız lazım. Sağdan soldan gelecek baskılarla, şununla bununla da biz ana politikalarımızdan taviz vermeyiz. Herkesin bu istikrara katkıda bulunması gerekiyor. Herkesin istikrar için söylemlerini ve önerilerini oluşturması gerekiyor'' dedi.



-E-MUHTIRA VE KAPATMA DAVASI-



2007'de ''e-muhtıra'', 2008'de bir parti kapatma davası yaşadıklarını anımsatan Babacan, bu ikisinin de ekonomi üzerinde bayağı tahribata yol açtığını söyledi. Babacan, ''Ama hükümetin dirayeti, reformların devam ediyor oluşu ve halkın bir bakıma bu olanlara verdiği cevaplar, bu 2007 seçimleri herhalde 'e-muhtıraya verilen güzel cevaplardan birisidir. Yüzde 47 bir destek açıkçası hiç kimsenin hesap etmediği bir rakam. Demekki 'e-muhtıra'da bizim dirayetli duruşumuz arkadan halkımızın vermiş olduğu cevap bir bakıma o defteri kapattı'' diye konuştu.

Kapatma davasının hem Türkiye'nin algılanması hem de ekonomik etkisinin daha derin ve maliyetinin çok daha yüksek olduğuna işaret eden Babacan, referandumun da yargı reformunun kapısının açılması, sivil asker ilişkileriyle ilgili artık Türkiye'de bazı prensiplerin halk tarafından, ''ben bunu böyle istiyorum'' şeklinde yüzde 58 oyla ortaya konulmasının eski dönemlerin kapanacağının önemli bir işaretini verdiğini kaydetti.



-''PETROL FİYATLARININ ARTMASININ PERAKENDE FİYATLARA YANSIMASI DÜNYA FİYATLARI KADAR OLMAYACAK''-



Enerji fiyatlarında dışarıdaki iniş ve çıkışların mutlaka etkileyeceğini belirten Babacan, şunları söyledi:

''Petrol fiyatlarının artmasından tabii ki etkileneceğiz. Ama bunun perakende fiyatlara yansıması dünya fiyatları kadar olmayacak. Bundan daha az yüzdelerde olacak. Sebebi de vergiyi sabit tutuyor olmamız.

Gıda konusunda kapalı bir ekonomiyiz. Son dünyadaki gıda fiyatları artmadan önce içerdeki fiyatlarımız zaten dünya piyasasının çok üzerindeydi. Bu son fiyat hareketi aslında dünya fiyatlarını bizim iç piyasa fiyatlarına yaklaştırdı. Bazı ürünlerde iç piyasa fiyatlarını da geçti. İç piyasa fiyatlarının geçtiği ürünlerde bizim içerde de fiyatlarımız arttı. Ama diğer ülkeler kadar yine bizde enflasyonu etkilemedi, etkilemeyecek gibi de görünüyor. Bizdeki enflasyonu başka ülkelerdeki kadar çok etkilemeyecek gibi görünüyor, bir miktar etki tabii ki olacak.''



-''DEVLETİN ELİNDE HER TÜRLÜ ENSTRÜMAN VAR''-



Bakan Babacan, şu ana kadar bankacılık sektörüyle ilgili alınan tedbirlerin sektörün tümüyle alakalı olduğuna dikkati çekerek, tedbirlerle ilgili bankacılarla toplantı yaptıklarını anımsattı. Yüzde 20-25'lik bir kredi artışının normal olduğunu belirten Babacan, bankacıların buna uyacağına inandıklarını söyledi. Babacan, bunun dışında bir şeyler görmeleri halinde daha farklı tedbirlerin olduğunu ifade ederek, ''Devletin elinde her türlü enstrüman var. O konuda en ufak bir tereddütümüz olmaz'' dedi.

Tedbirlerin bugüne kadar ki sonuçlarına baktıklarında arzu ettikleri tabloda ve yönde gelişiyor gibi göründüğüne dikkati çeken Babacan, şunları kaydetti:

''Piyasa gelişmeleri aldığımız tedbirlerin sonuçlarını beklediğimiz yönde gösteriyor. Ama daha çok erken. Şubat, mart sonuçlarına bakmamız lazım. Eğer gelişmeler beklentimiz çerçevesinde devam ediyorsa tamam.

Bütün bankacılık sektörü hep beraber bu kararlara, uyarılara rağmen bir bakıma eskisi gibi devam ediyorsa o zaman tabi bankacılık sektörünün geneliyle ilgili tedbirleri beklemek lazım. Ama pek çok banka uyuyor. Bazı içlerinde farklı yaklaşımı olan bankalar varsa... Bizim beklentimiz böyle bir şey olmayacağı. Bankacılarımız alınan tedbirlerin özüne mutabık olduklarını görüyorum. Makro ekonomik perspektiften bakıldığında alınan tedbirler, yapılan işler doğru. Bunu teslim ediyorlar.''

Söylediklerinin, ''şubat, mart ayında bir şey beklemeyin'' anlamına gelmediğini belirten Babacan, daha net karar verebilmek için ilk 3 aylık sonuçlara bakılması gerektiğini söyledi.



-''PROBLEM ÇIKTIĞINDA ÜLKENİN TÜM EKONOMİSİNİ ETKİLEYECEK BANKALARIMIZ VAR''-



Mevduatta vade ile alakalı bir düzenleme konusunda çalıştıklarını, henüz bir karar olmadığını ifade eden Babacan, ''Ama farklı kurumlarımıza 'çalışın' dedik. 'Daha uzun vadeli mevduatı cezbedecek bir şeyler yapabilirmiyiz' konusunda bir çalışma var. Hangi kurumun hangi enstrümanla bunu yapacağı konusunda henüz bir karar yok'' dedi.

Babacan, ancak bankaların içeride ve dışarıda tahvil ihracına izin verdiklerini ve bununla ilgili vergileri düzenlediklerini kaydetti.

Babacan, Türkiye'de de boyut olarak bir problem çıktığında ülkenin tüm ekonomisini etkileyecek bankalar bulunduğunu kaydederek, 2005-2006'dan beri almış oldukları tedbirlerin, uygulamaların bankalarla ilgili yapılması gerekenin ne olduğu sorusunun cevabını büyük ölçüde verdiğini söyledi. Babacan, ''Bizim almış olduğumuz tedbirler büyük ölçüde bu büyük bankalarla ilgili yeterince bir emniyetli çerçeve oluşturuyor. Bunun üzerine, 'ilave bir şeyler getirebilir miyiz, yapmalımıyız?' sorusunun cevabı şu anda çalışılıyor. Ama o ilk çalışma sonuçları oldukça olumlu'' dedi.