Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

ANKARA (A.A) - 21.02.2011 - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ''Bizim önümüzdeki en az 3, 5 yıl cari açığımız devam edecek ve bunu da dışarıdan sıhhatli, uzun vadeli finansman kaynaklarıyla finanse edeceğiz. Model bu'' dedi.

Babacan, ekonomi muhabirleriyle düzenlediği toplantıda soruları yanıtladı. Türkiye'nin kısa vadede cari açığı olacağını, bu cari açığın makul seviyelerde seyretmesi ve bunun sıhhatli bir şekilde finanse edilmesinin temel öncelikleri olduğunu belirtti. Babacan, ''Yoksa bugünkü yapımızla, yapısal reformlarımızı gerçekleştirmeden cari açığımızı yüzde 3'e, 2'ye, 1'e indirelim, sıfırlamaya çalışalım, bu Türkiye ekonomisini durdurur. Ondan sonra büyüme falan beklemeyin. Bizim önümüzdeki en az 3, 5 yıl cari açığımız devam edecek ve bunu da dışarıdan sıhhatli uzun vadeli finansman kaynaklarıyla finanse edeceğiz. Model bu. Bu yapısal dönüşümü gerçekleştirmeden, 'cari açığı durduralım, edelim' dediğimizde ekonomiye böyle çok sert bir fren yaptırırız ki bundan Türkiye kaybeder'' dedi.

Sıhhatli, uzun vadeli, güvenilir sermayenin ülkeye çekilebilmesinin iyi bir şey olduğunu ifade eden Babacan, şöyle devam etti:

''Cari açığımız olsun ama sıhhatli bir şekilde de finanse edilsin. Bu o kadar kötü bir şey değil. Onun böyle çok siyah, beyaz gibi görmemeliyiz. Makul oranlarda bir cari açık ve bunun sıhhatli finansmanı hele hele finansmanında uygun şartlı, bugün faizler çok düşük. Bunu da göz önünde bulundurmak, bu fırsatı kaçırmamak lazım.

Cari açık gerçekten bir risk unsuru olsa, piyasaları gerçekten tedirgin eden bir noktaya gelse biz bunu göstergelerde hemen görürüz, faizlerde, kurlarda ve Türkiye'nin risk primlerinde görürüz.''



-''BAZEN KURULLARIMIZDA SİYASİ EĞİLİMİ OLAN AÇIKLAMALAR GÖRÜYORUZ''-



Babacan, üst kurullarla ilgili bir soru üzerine, en çok ''SPK, BDDK birleşiyor mu?'' diye sorulduğunu belirten Babacan, bunu çalıştıklarını, dünya örneklerine baktıklarını ve bunun fayda, katma değer getirmeyeceğini düşündüklerini söyledi.

Bu kurumların ayrılmasının daha kolay, birleşmelerin ise daha sancılı bir süreç olduğuna işaret eden Babacan, şunları söyledi:

''BDDK'yı, TMSF'yi ayırdık çok kolay. Şimdi artık TMSF'nin fonksiyonu hızla azalıyor. Tahsilat fonksiyonu azalıyor, asli fonksiyonuna dönüyor. Asli fonksiyona dönmüş bağımsız bir TMSF Türkiye'ye daha ne kadar lazım, bilmiyorum. İnşallah hiçbir zaman bir bankacılık krizi nedeniyle ihtiyaç gerekmez. Ama öyle bir şey olmadıktan sonra bu sorgulanıyor tabii. Kurum birleştirmek sancılı başka bir süreçtir. Faydası zararından az olabilir. Daha fazla zararlar getirebilir. Şu an için böyle bir niyetimiz yok. Şu an kurullarımız iyi yürüyor. Önemli olanın bunların birbiriyle sık görüşmesi. Önemli olanın siyasi iradenin bütün bu kurulların başında olduğunu hissetmesi.''

Bağımsız kurullardan çok olduğu ve bunların birbirinden çok habersiz hareket ettiği düşünüldüğünde ortaya bir kaos çıkabileceğini ifade eden Babacan, ''Şu anda çok ciddi problem yaşamıyoruz. Bazen oluyor kurumlarımızla dönem dönem. Siyasi kokan, siyasi eğilimi olan açıklamalar, duruşlar bazen kurullarımızda görüyoruz. Gördüğümüz anda da hemen uyarıyoruz. 'Sen işini yap, bu hükümetin işidir' diye'' dedi.

Babacan, SPK'nin tamamen halka açıklık perspektifinden, BDDK'nin ise halka açık olsun ya da olmasın bankacılık perspektifinden baktığını, ikisinin halka açık bankalarda belki örtüştüğünü, denetim, gözetim, düzenleme perspektifinin apayrı olduğunu söyledi.



-''BELKİ EPDK VE TÜTÜN KURULUNUN YETKİLERİ GÖZDEN GEÇİRİLEBİLİR''



Babacan, belki EPDK ve Tütün Kurulunun yetkilerinin gözden geçirilebileceğini kaydederek, ''Çünkü pek çok konu siyasi irade gerektiren bir konu. Bağımsızlık alanı belli, nerede bağımsızlığın gerektiği belli. Bağımsız olması gereken alanlarda yine onlar bağımsız devam eder. Ama öyle konular var ki problem çıktığında yük, Enerji Bakanımızın üzerinde. Enerji Bakanımız da (ben ne yapayım EPDK almış bu kararı) diyemiyor, ama haksız eleştirilere maruz kalabiliyor. Gerçekten hükümetin siyasi sorumluluk alanına giren bir işse yetkisinin de yine siyasi iradede olması lazım'' diye konuştu.

Bu konu ile ilgili somut bir şey söylemediğini sadece buna bakmak gerektiğini ifade etmeye çalıştığını belirten Babacan, ''Son 2 yıllık gözlemlerim bu iki kurumumuzda bir miktar yetkinin hükümete devredilmesinde fayda görüyorum'' diye konuştu.



-''YÖNETMELİĞİN HER BİR MADDESİ KURULDA OYLANDI''-



Bakan Babacan, son alkolle ilgili yönetmeliğe ilişkin olarak ise ''Bakın çok açık yani bunun zamanlaması, her bir maddesi tamamen kurulun çalışıp bizim önümüze getirdiği... Önümüze getirdi derken hatta resmi yazıyla, 'bu resmi gazetede yayımlansın' dediği bir çalışmadır. Son yönetmeliğin her bir maddesi kurulda oylanmıştır'' açıklamasında bulundu.

Devletin artık tütün almadığını belirten Babacan, şunları söyledi:

''Milletvekillerimiz bana geliyor, 'aman efendim Tütün Kurulu, tütünle ilgili şöyle bir karar alsa.' 'Ben ne yapayım' diyorum. Bağımsız kurul işte. O zaman ne oluyor, kurula gidiyorlar ve kurul üyeleri bunu tartışıyor ve karar alıyor. Olumsuz bir şey çıktığında da hükümet işte tütün politikasını şöyle yaptı, böyle yaptı. Bunun bir gözden geçirilmesi gerek ama bugün değil, bu seçim döneminde biz bunlara bakamayız. Seçimden sonra makul bir ortamda bu iş ne popülizme ne de bu tarafa kayacak.''