Advertisement
SEKTÖR HABERLERİ ABONE OL

ANKARA (A.A) - 01.03.2011 - Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Mart 2011 Bankacılık Sektörü Basel-II İlerleme Raporunda, CRD/Basel II uygulamasına ilişkin olarak son altı aydaki gelişmelerin nasıl değerlendirildiğine bakıldığında, en olumlu gelişmenin ''Basel II düzenleme taslaklarının yayımlanarak görüşe açılması'', en olumsuz gelişmenin ise ''Basel II'ye geçiş sürecine ilişkin belirsizlikler'' olduğu kaydedildi.

BDDK, Basel II uygulamalarına yönelik olarak bankaların çalışmalarını izlemek amacıyla düzenlenen anketlere verilen cevaplar esas alınarak hazırlanan ''Bankacılık Sektörü Basel II İlerleme Raporu''nu yayımladı.

Türkiye'de Basel-II uygulamasına yönelik olarak, CRD ve Basel-II ile uyumlu düzenleme taslaklarının Nisan 2010 itibarıyla sektörün ve kamuoyunun görüşlerine sunulduğu hatırlatılan raporda, CRD/Basel II uygulamasına ilişkin olarak son altı aydaki gelişmelerin nasıl değerlendirildiğine bakıldığında, en olumlu gelişmenin, ''Basel II düzenleme taslaklarının yayımlanarak görüşe açılması'', en olumsuz gelişmenin ise ''Basel II'ye geçiş sürecine ilişkin belirsizlikler'' olduğu belirtildi.

Rapora göre, Aralık 2010 dönemine ilişkin cevaplara bakıldığında, Türk bankacılık sektörü toplam aktif büyüklüğünün yüzde 40,9'unu oluşturan bankaların bireysel bazda, yüzde 30,6'sını oluşturan bankaların ise konsolide bazda CRD/Basel II'ye geçişe ilişkin strateji ve politikalarını yönetim kurullarının onayına sunduğu veya söz konusu strateji ve politikaları yönetim kurullarına onaylatarak uygulamaya koydukları görüldü. Bankacılık sektörünün yüzde 99'u CRD/Basel II çalışmalarını yürütecek üst yönetimini, yüzde 88'i birimlerini oluşturdu, yüzde 83'ü sorumlu personelini, yüzde 69'u ise komitelerini belirledi.

Bankaların CRD/Basel II'ye uyum durumu anketler üzerinden incelendiğinde; kredi riskinde bankaların yüzde 99'unun standart yaklaşıma, yüzde 54'ünün ise içsel derecelendirmeye dayalı yaklaşıma yüzde 50 ili yüzde 100 arasında uyum sağladığının görüldüğü anlatılan raporda, şöyle denildi:

''Bankaların tamamı piyasa riskinde standart yönteme uyum sağlarken, içsel ölçüm yöntemlerinde ve değerlemeye ilişkin hususlarda büyük ölçüde (yüzde 75-100) uyumlu olan bankaların oranı sırasıyla yüzde 94 ve yüzde 83'tür. Spesifik riske ilişkin hususlara büyük ölçüde uyumlu olduğunu belirten bankaların oranı yüzde 39 seviyesinde kalmaktadır. Operasyonel riskte bankaların tamamı şu anda kullanılmakta olan temel gösterge yaklaşımına uyum sağlarken, standart yaklaşımda yüzde 75 ile yüzde 100 arasında uyum sağlayan bankaların oranı yüzde 31'de kalmaktadır.

İkinci yapısal bloğa uyumun birinci yapısal bloğa kıyasla daha düşük düzeyde olduğu dikkati çekmektedir. Kredi riskinin birinci yapısal blokta kapsanmayan hükümlerine ilişkin uyum durumunun yüzde 75-yüzde 100 aralığında olduğunu belirten bankalar sektörün sadece yüzde 8'ini oluşturmaktadır. Yapısal faiz oranı riski ve likidite riskine ilişkin uyum düzeyi yüzde 50-yüzde 100 aralığında olan bankaların Türk bankacılık sistemi aktif büyüklüğü içindeki payı ise yüzde 99 düzeyindedir. Üçüncü yapısal blok hükümlerine ise bankaların yüzde 93'ünün yüzde 50 ile yüzde 100 arasında uyum sağladığı görülmektedir.''



-ÖNCELİKLİ ENGEL VERİ EKSİKLİĞİ-



CRD/Basel II ile ilgili karşılaşılan sorunlara ve kısıtlara bakıldığında bankaların öncelikli engelinin veri eksikliği olduğunun görüldüğü kaydedilen raporda, bu kısıtı, mevzuattaki belirsizlikler ve teknolojide karşılaşılan sorunların takip ettiği belirtildi.

Raporda, kredi riskinin hesaplanmasında bankaların büyük kısmının uygulamanın başlamasını takip eden 3 yıl içerisinde ileri yöntemlere geçmeyi planladığı, bu çalışmalar kapsamında veri biriktirdiği, yine büyük kısmı stres testleri uyguladığı ve bankaların tamamına yakınının kredi riski analiz sonuçlarını karar alma süreçlerinde kullandığı ifade edildi.