Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Boyner: Türkiye bugün etrafını etkileyebilecek güçte

Boyner: Türkiye bugün etrafını etkileyebilecek güçte

  • TÜSİAD'ın Yüksek İstişare Kurulu toplantısında konuşan Ümit Boyner, dünya ekonomisi, Ortadoğu'da gelişmeler ve anayasa taslağına ilişkin değerlendirmelerde bulundu

Giriş: 22 Mart 2011, Salı 10:41
Güncelleme: 22 Mart 2011, Salı 10:41

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki gelişmeler çerçevesinde Türkiye'nin, bölge için bir model olmaktan çok, deneyiminden yararlanılabilecek bir örnek oluşturacağına inandığını söyledi.

Boyner, TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısının açılışında yaptığı konuşmada, 40 yıl önce TÜSİAD'ın kurulduğu dönemdeki toplumsal, ekonomik, uluslararası koşullara değinerek, o dönemin, ekonomilerin daha kapalı kaldığı, soğuk savaş mantığının uluslararası siyasetin çerçevesini belirlediği, kuralların esnemediği bir dünya olduğunu anlattı.

40 yıl sonra bugün dünya ekonomisinin ilk küresel krizinin yaşandığını, dünya ekonomisindeki büyüme emarelerinin kırılgan olduğunu, Ortadoğu'da dalga dalga yayılan hak ve özgürlük isyanlarının tetikleyebileceği şokların etkisiyle ivmesini kaybedebileceğini söyleyen Boyner, ABD'nin güç ve prestij kaybına uğrama durumuyla karşı karşıya kaldığı, BRIC ülkelerinin ön plana çıktığı, ancak yükselen güçlerin dünya sistemi üzerinde siyaseten etkili olabilecek ya da sorumluluk üstlenebilecek kapasiteye sahip olmadığı, Batı dünyasının ise zayıflaması ve kendi içindeki anlaşmazlıklar nedeniyle rota belirleyemez durumda olduğu bir ortamda bulunulduğunu kaydetti.

Boyner, bugünün Türkiye'sinin küresel ekonomiyle eklemlenmiş, etrafındaki gelişmeleri etkileme imkanı olan, bu iddiayı taşıyan bir ülke haline geldiğini, ancak 40 yıl önce olduğu gibi temel bazı sorunları halletmesi gerektiğini ifade etti.

Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki gelişmelere de değinen Boyner, Tunus ve Mısır'da diktatörlükler nispeten kısa sürede yıkılmışken, diğer bölge ülkelerinde değişimin çok kanlı olabileceğinin Libya örneğinden de anlaşılabildiğini belirtti. Ümit Boyner, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Yine de, uzun bir tarihsel perspektiften baktığımızda tanıklık ettiğimiz olay ve gelişmelerin tarihin akışına uygun olduğunu söylememiz gerekir. Küresel sistemin hem ekonomik hem siyasal bakımdan dışında kalmış ya da bırakılmış bir bölgenin insanları, nihayet kendi kaderlerini kontrol edebilecekleri, vatandaş olarak haklarına sahip çıkabilecekleri yönetim biçimlerini talep ediyorlar. Biz bu talepleri doğal, yerinde ve haklı buluyoruz. Çok farklı bir tarihe ve gelişme çizgisine sahip Türkiye'de de hala devam etmekte olan bir hak ve özgürlük arayışı var. Bölge insanlarının gıpta ile izlediği bir ülkenin vatandaşları olarak da bize düşen onlara destek vermektir.''

Libya'da huzurun bir an önce, daha fazla kan akmadan sağlanması ve ülkenin inşasına, kalkınmasına bir an önce yeniden başlanması dileğinde bulunan Boyner, Libya olaylarının, fırtınalı sularda dış politika yürütmenin zorluğunu gösterdiğine işaret etti.

Tüm ülkelerin pozisyonlarını sık sık gözden geçirmek zorunda kaldığı bir dönemden geçildiğini söyleyen Boyner, ''Bu durumda acele tavırlar almaktan kaçınmak, sonradan zorluk yaratabilecek söylemlerin cazibesine kapılmamak gerekiyor'' dedi.

Boyner, Türkiye'nin bölge ülkeleri açısından model olup olmayacağı tartışmaları konusunda ise şöyle konuştu:

''Yaşananlar, bölgede tek bir geçiş süreci yaşanmayacağını, farklı ülkelerin değişim ve dönüşüm yöntemlerinin farklı olacağını gösterdi. Türkiye'nin de bir model olmaktan çok deneyiminden yararlanılabilecek bir örnek oluşturacağına inanıyorum. Tarihsel deneyimimiz ve 200 yıllık modernleşme tarihimizin bizi getirdiği yerin önemi de burada yatıyor. Bölge ülkelerindeki halkların nihayet ellerine geçirdikleri bu fırsatı değerlendirirken Türkiye örneğinden yararlanmaları, bizim onların mücadelelerine destek vermemiz doğaldır. Ancak belirleyici olan, her ülkenin kendi yurttaşlarının iradesi olacaktır.''

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, nükleer santral kurulmasına ilişkin karar sürecinin şeffaf, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesine özen gösterilerek, dayatmacılıktan uzak bir şekilde yürütülmesinin şart olduğunu kaydetti.

Boyner, TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısının açılışında yaptığı konuşmada, TÜSİAD'ın özellikle son 25 yıllık dönemde, koşullar elvermese bile açık ekonomi, hukukun üstünlüğü, sivilleşme, demokratikleşme davasının bayrağını taşıdığını belirterek, son 10 yılda AB üyelik perspektifinin, bu mücadelede önemli bir referans noktası olduğuna işaret etti.

AB'nin bugün yaşadığı neredeyse varoluşsal sayılacak krizin, birliğin temel ilkelerinin dünyaya sunduğu modelin ve hayat anlayışının geçersiz olduğu anlamına gelmediğini ifade eden Boyner, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Avrupa'da yaşanan sıkıntılar ve Türkiye-AB ilişkilerinin şu dönemde kaygı verecek derinlikte bir kriz içinde olması, kamuoyunda bu projeye yönelik heyecanı düşürdü. Hükümetin AB ile diyalog yollarını zorlaması, çatışmacı bir söylemi tercih etmemesi gerektiğine inanıyoruz. Her ne kadar AB üyesi bazı ülkelerin olumsuz tutumları kabul edilemez bir durum yaratıyorsa da, onlara rağmen ilerlemeyi sağlayacak yöntemler denememiz gerekiyor. Başka diyarlarda, çok farklı hesapları olan ülkelerin aralarındaki sorunlarını çözmek için harcadığımız gayretin ve enerjinin bir kısmını başta Kıbrıs sorunu olmak üzere AB ile ilişkilerimizi kilitleyen konularda da göstermeliyiz.''

Türkiye'nin ancak demokratik bir sistem içinde müreffeh, güçlü ve itibarlı olacağı inancını dile getiren Boyner, AB sürecinin bu yolda ilerleme açısından bir çerçeve sunduğunu ve Türkiye'nin daha disiplinli hakaret etmesine yardımcı olduğunu belirtti.

Boyner, ''AB sürecinin gevşemesinden beri demokratikleşme, ifade özgürlüğü, yargılama süreçleri, basın özgürlüğü gibi konularda bir gerileme yaşıyoruz. Geçmişin pek hatırlamak istemediğimiz, tartışmalı, bulanık ve çatışmacı günlerine dönemeyiz. Buna izin vermemeliyiz. Ortadoğu ülkelerine, halklarına örnek teşkil etme iddiası taşıyan, milyonlarca insanın ilham kaynağı olmakla haklı şekilde övünen bir Türkiye'nin, kazanılmış mevzilerinden geri düşme hakkı olmaması gerekir'' diye konuştu.

-''GAZETECİLERİN NEYLE SUÇLANDIKLARINI BİLMEDEN TUTUKLANMALARI...''-

Böyle bir durumun ülkede kutuplaşmaları da körükleyeceğine işaret eden Boyner, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Giderek yaygınlaşmakta olan izlenimler doğrultusunda, savunageldiğimiz değerlerin tehdit altında olduğundan endişe etmekteyiz. İletişim özgürlüğünün fütursuzca ayaklar altına alınması, nefret söyleminin yaygınlaşması karşısında sergilenen duyarsızlık, kadınlara yönelik şiddet söz konusu olduğunda gördüğümüz vurdumduymazlık, demokrasimiz açısından hayırlı gelişmeler değildir.

Görünürdeki suçları mesleklerini icra etmek olan ve bu uğurda bir hayli risk de üstlenen gazetecilerin neyle suçlandıklarını bilmeden tutuklanmaları, tutuklama işleminin giderek cezanın bir parçası haline gelmesi vicdanları rahatsız etmektedir.''

Ümit Boyner, yargılama süreçlerinde görülen aksaklıkların, yargının hukuk referansından ziyade siyasi saiklerle hareket ettiği izlenimini veren tasarrufların adalete olan inanca daha fazla hasar vermesinin önüne geçilmesi gerektiği görüşünü dile getirdi.

-ANAYASA ÇALIŞMALARI-

Haziran ayındaki seçimlerin ardından oluşacak meclisin, yeni anayasayı yapacağını umut ettiklerini söyleyen Boyner, ''Bu seçimlere kabul edilemeyecek yükseklikteki seçim barajını değiştirmeden, siyasi partilerimizi daha katılımcı ve demokratik kılacak bir siyasi partiler yasası hazırlamadan, seçmeni, kendisini değil parti başkanını temsil eden vekiller seçme sıkıntısından kurtaracak değişiklikler yapılmadan gittiğimizi görmezden gelmek mümkün değildir'' değerlendirmesinde bulundu. Boyner, yine de seçimler sonrasındaki gündem üzerine konuşulması gerektiğini belirtti.

TÜSİAD'ın, Türkiye'nin bir demokrasi açığı bulunduğunu, bunun giderilmesi için kapsamlı bir demokratikleşme girişimi bağlamında, birey odaklı, ayrıcalıklara yer vermeyen, kuvvetler ayrılığı ilkesinin geçerli olduğu, çoğulcu ve parlamenter sistemi esas alan yeni bir anayasa yapılması gereğini uzun zamandır dile getirdiğini ifade eden Boyner, yeni anayasanın, her şeyden önce, vatandaşların farklılıklarıyla bir arada yaşama iradesini temsil eden bir toplum sözleşmesi olması gerektiğini vurguladı.

Katılımcı ve uzlaşmacı bir süreçle hazırlanacak yeni anayasanın, Türkiye'yi bölen sorunları birer birleştiren haline dönüştürmeye de hizmet etmesi gerektiğini söyleyen Boyner, yeni anayasa yapma heyecanını yitirmemeyi çok önemsediklerini kaydetti. Boyner, ''Yeni anayasayı, genel seçim sonrası gündemimizin baş maddesi olarak görmek istiyoruz'' dedi.

-NÜKLEER SANTRAL-

Türkiye'de bugün geçmişe göre vatandaşlık bilincinin daha yüksek olduğuna dikkati çeken Boyner, Japonya'daki nükleer felaketin ardından tüm uygar ve açık topluma sahip ülkelerde nükleer enerjinin bir kez daha mercek altına alındığını ve yeni projelerin dondurulduğunu belirtti.

Boyner, böyle bir ortamda Türkiye'nin kentli, dünyaya açık vatandaşlarının nükleer enerji konusunda atılacak adımları körü körüne kabullenmesinin söz konusu olamayacağını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Türkiye'nin enerji açığını kapamak amacıyla nükleer santral kurulacaksa bunun yeri, kullanılacak teknolojinin özellikleri, güvenlik sistemlerinin niteliği gibi konularda verilecek kararları verme hakkı yalnızca teknokratlara ya da siyasetçilere ait olamaz. Bu karar sürecinin şeffaf, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesine özen göstererek, dayatmacılıktan uzak bir şekilde yürütülmesi elzemdir. Demokrasi yalnızca oy vermekten ibaret bir sistem değilse, ki değildir, vatandaşların kaygı ve iradelerinin böylesine önemli kararlarda dikkate alınmasından kaçmak söz konusu olmamalıdır.''

-''YENİ DÜNYA YAPILANMASINDA YER ALMAK İÇİN KUTUPLAŞMADAN KAÇINILMALI''-

Türkiye'nin önemli bir eşikte bulunduğunu dile getiren Boyner, dünya yeniden şekillenirken Türkiye'nin, imtiyazlı konumda bir ülke olarak yeni yapılanmada ön sıralarda yerini almaya çalışması gerektiğini söyledi.

Boyner, bunu gerçekleştirmek için her şeyden önce ülkeyi sürekli germekten, kutuplaşmaları artırmaktan kaçınılması ve herkesin temel özgürlükleri, hakları ve özlemleri için mücadele etmenin öğrenilmesi gerektiğini ifade etti.