Advertisement
KÜRESEL PİYASALAR ABONE OL

Fransa'nın Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Pierre Lellouche, Libya'ya yapılan müdahale konusunda ülkesinin eleştirilmesine ilişkin olarak, ''Artık bu çağda hiçbir halkın liderine, kendi halkını katletme özgürlüğü tanınamaz. Bıraksaydık da Kaddafi, Ruanda'daki gibi soykırım mı yapsaydı kendi halkına karşı. Srebrenitsa'da Miloşeviç'in yaptığı gibi soykırım mı olsaydı. Gözümüzü kapatıp televizyonda katliamları, ölümleri mi seyretseydik'' dedi.

Lellouche, Galatasaray Üniversitesi'nde verdiği ''Meydan Okuyan Küreselleşme Karşısında Fransa ve Türkiye'' konulu konferansta, Fransa ile Türkiye arasında bazı sorunlar olduğunun bilindiğini söyledi.

Sorunun kimden kaynaklandığının üzerinde durmak yerine, Fransa ile Türkiye arasındaki ilişkilerin çapına bakılması gerektiğini vurgulayan Lellouche, iki ülke arasında 500 yıllık bir ilişki ile karşılıklı siyasi, kültürel ve ticari etkileşimlerin olduğunu belirtti.

İki ülkenin rol model olmalarının, diğer ortak yanlarını oluşturduğunu aktaran Lellouche, ''Türkiye, Müslüman bir ülke olarak her zaman modernlikle Müslümanlığı bağdaştırmayı bilmiş, Müslüman geleneklerle demokrasi ve laikliğin bir arada olabileceğini ispatlamış bir ülke. Fransa da Fransız Devrimi'nden bu yana insan haklarını sembolize ederek örnek olmuş bir ülke. Bu nedenle bugün ilişkileri değerlendirirken geçmişlerimizi hiçbir şekilde ihmal etmemeliyiz'' diye konuştu.

Lellouche, günümüzde iki ülke arasında bir atmosfer farkı olduğuna işaret ederek, ''Fransa'da küreselleşmenin sonucu olan birçok ekonomik ve sosyal problem karşısında bir tedirginlik hakim. Türkiye'de ise tam tersi büyük bir dinamizm, çok aktif bir diplomasi, çok daha iyimser bir hava hakim şu anda'' şeklinde konuştu.

Dünyanın 5. büyük ekonomisi olan Fransa'nın, BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi ve önemli askeri ve siyasi bir güç olduğunu ifade eden Lellouche, şöyle devam etti:

''Ancak Fransa, özellikle 2008'deki ekonomik krizden bu yana birçok sorunla karşı karşıya. Bu bağlamda da gerek G-20 çerçevesinde, gerekse de AB çerçevesinde olsun dünyada yeni bir ekonomik düzene, daha adil bir düzene doğru bazı reformların başını çekiyor şu an. Mali spekülasyon yeryüzünde kalkınmakta olan ülkelerin halklarına çok kötü yansıyor. Fransa, başından beri buna çare bulmaya çalışıyor. Tabii bunu tek başına yapamaz, G-20 içerisinde herkesin el ele vermesi lazım.''

Lellouche, Türkiye'nin genç nüfusuna dikkati çekerek, ''Türkiye'nin kenara atılamayacak bir siyasi aktör olmasının bir nedeni de bu. Bir başka nedeni demokrasi, laiklik ve Müslüman ülke geleneklerini bir arada götüren bir model olması. Dünyadaki bütün belli başlı uluslararası örgütlerin üyesi, aynı zamanda da Müslüman ülkelerin oluşturduğu örgütlere de üye olan bir ülke'' diye konuştu.



-''TÜRKİYE, ÇOK ÖNEMLİ BİR BÖLGESEL GÜÇ''-



Lellouche, Türkiye'nin çok önemli bir bölgesel güç olduğunu vurgulayarak, bölgesindeki yerini giderek daha da öne çıkardığını aktardı.

Türkiye'nin yaşadığı sorunlara da değinen Lellouche, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Bunların başında AB ilişkileri geliyor. Burada benim söylemek istediğim; Türkiye'nin AB ile olan gergin atmosferinin tek bir ülkeye ve tek kişiye, yani Fransa'ya ve Sarkozy'ye indirgenmesi yanlıştır. Bu çok daha komplike bir şeydir. Herkes biliyor ki Türkiye'nin kimliği Avrupa'da enine boyuna tartışılmakta. Şunu siz de biz de biliyoruz ki Avrupa'da birçok çevre, Sarkozy'nin arkasına saklanmaktadır. Yani Türkiye ile ilgili birtakım itirazları veya eleştirileri olanlar da onu öne iterek arkasında saklanmaktadırlar.''

Lellouche, Türkiye'nin AB sürecinin kendisine İngiltere'nin AB'ye giriş sürecini hatırlattığını belirterek, ''Herhangi bir ülke değil, girdiği zaman AB'yi değiştirecek nitelikte ve ağırlıkta ülkeler bunlar'' dedi.

Fransa'nın, Sarkozy'nin görüşlerine rağmen müzakerelerin kesilmesini ya da askıya alınmasını hiçbir zaman teklif etmediğini vurgulayan Lellouche, şu anda 5 başlığın Fransa dolayısıyla, 8 başlığın da Kıbrıs sorunu nedeniyle açılamadığını, diğer başlıklardaki yavaş ilerlemenin sorumlusu olarak da Sarkozy ya da Fransa'nın görülmemesi gerektiğini söyledi.

Lellouche, ''İkili ekonomik ilişkilerimiz AB sorunsalına rehin olmamalı'' dedi.

İran'ın nükleer programı ve demokrasi eksikliğinin uluslararası toplumda birçok ülkeyi tedirgin ettiğini aktaran Lellouche, ''Türkiye'nin bu konuda başka bir yol takip etmesine, bizler kendi hesabımıza üzülüyoruz'' diye konuştu.



-LİBYA'YA YAPILAN MÜDAHALE-



Lellouche, Libya'ya yapılan müdahaleyle ilgili Fransa'nın eleştirildiğini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Bırakalım Kaddafi herkesi öldürmeye, diktatörlüğüne devam mı etsin? Unutmayalım ki politika, artık aynı zamanda ilke ve prensip demektir ve BM çerçevesinde koruma sorumluluğu, insancıl müdahale gibi kavramlar kabul görmüş, Güvenlik Konseyi kararlarına girmiş kavramlardır. Artık bu çağda hiçbir halkın liderine kendi halkını katletme özgürlüğü tanınamaz.

Bıraksaydık da Kaddafi, Ruanda'daki gibi soykırım mı yapsaydı kendi halkına karşı? Srebrenitsa'da Miloşeviç'in yaptığı gibi soykırım mı olsaydı? Gözümüzü kapatıp televizyonda katliamları, ölümleri mi seyretseydik?''



-PARİS'TEKİ LİBYA ZİRVESİNE TÜRKİYE'NİN DAVET EDİLMEMESİ-



Katılımcıların sorularını da yanıtlayan Lellouche, Türkiye'nin Paris'teki Libya zirvesine neden davet edilmediğine ilişkin soru üzerine, şunları söyledi:

''BM Güvenlik Konseyi, 1973 sayılı kararıyla isteyen devletlere bu konuda her türlü girişimde bulunma hakkını verdi, yani müdahale hakkını tanıdı. Paris'teki toplantı da bu müdahalede rol oynamak isteyen devletler arasında oldu. Türkiye, baştan beri buna katılmak istemediğini, böyle bir askeri müdahalenin parçası olmak istemediğini söyledi. Buna mukabil İngiltere, Fransa, ABD bu konuda girişimde bulunma iradelerini baştan beri belirttiler. Bu nedenle toplantı bunların arasında oldu. Türkiye'de bunun bu şekilde algılanmasından biz üzüntü duyduk.''

Lellouche, Türk-Fransız ilişkilerinin geleceğine ilişkin soruya karşılık, iki tarafın da birbirine düşünme zamanı tanıması gerektiğini vurgulayarak, ''Türkiye-AB ilişkileri bağlamında Türk-Fransız ilişkileri, hiçbir şekilde siyasi oyunların esiri haline gelmemeli'' dedi.