Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ulrich Zachau, ''Hükümet 2011 yılı için ekonomik büyümenin yüzde 4,5 civarında olacağını öngörüyor; ben de büyümenin bu dolaylarda olmasını bekliyorum'' dedi.

Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ulrich Zachau, A.A muhabirinin, Türkiye ekonomisindeki gerçekleşmeler ile önümüzdeki dönem beklentilerine ilişkin sorularını yanıtladı.

Türkiye'nin, 2008-09 küresel krizinin etkilerinden güçlü bir şekilde kurtulduğunu anlatan Zachau, ''Türkiye 2010 yılında yüzde 8,9'luk bir büyüme sergiledi. 2001 yılından bu yana gerçekleştirilen reformlar, mali konsolidasyon, modern bir borç yönetimi, bağımsız bir Merkez Bankası, enflasyon hedeflemesi, dalgalı kur rejimi ve bankacılık denetleme sisteminin iyileştirilmesi meyvelerini vermiştir ve Türkiye ekonomisi dayanıklılığını ispatlamıştır'' dedi.

Ekonomik büyüme trendinin, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da sürmesini beklediğini belirten Zachau sözlerine şöyle devam etti:

''Önümüzdeki döneme bakacak olursak, Hükümet 2011 yılı için ekonomik büyümenin yüzde 4,5 civarında olacağını öngörüyor; ben de büyümenin bu dolaylarda olmasını bekliyorum. Yüksek frekanslı mali veriler ve ticaret verileri büyüme ivmesinin 2011 yılında da devam ettiğini ve hükümetin büyüme tahmininin ulaşılabilir olduğunu gösteriyor.

Türkiye'nin önündeki çok önemli bir zorluk, sağlam ekonomik büyümeyi devam ettirmek olacaktır; daha fazla iş ile, daha iyi işler ile ve insanların işlerinde daha üretken hale gelmesi ile birlikte. Türkiye'de çalışma çağında olanların sadece yüzde 43'ü istihdam edilmektedir, yüzde 11'i işsizdir ve işlerin yüzde 40'tan fazlası kayıt dışıdır.

Türkiye nasıl daha fazla iş, daha iyi iş yaratabilir ve insanların daha üretken hale gelmesine nasıl yardımcı olabilir? Temel zorlukların çoğu uzun vadelidir. Genç ve hala hızla artan bir nüfus; kırsal bölgelerden, tarımdan kentlere devam eden göç; kadınların katılım düzeyinin çok düşük olması; çalışma çağındaki kadınların sadece dörtte biri çalışmaktadır. Dolayısıyla, daha iyi ve daha fazla iş yaratmaya yardımcı olabilecek en önemli politikalar; eğitime erişimin ve eğitimin kalitesinin iyileştirilmesine, insanların çalışma becerilerinin iyileştirilmesine yönelik politikalar, iş ortamının iyileştirilmesine yönelik önlemler ve kadınların ve gençlerin istihdamı üzerinde odaklanan eylemlerdir.

Hükümet kapsamlı bir istihdam stratejisi hazırlıyor. Bunu gerçekten çok olumlu karşılıyorum ve Türkiye'nin geçmiş yıllardaki başarılı ekonomik büyüme performansını devam ettirmesi için bir fırsat sunacağını ve istihdam yoluyla büyümenin faydalarının Türk halkı arasında geniş bir şekilde paylaşılmasına yardımcı olacağını düşünüyorum.''



-MERKEZ BANKASININ ALDIĞI ÖNLEMLERİN ETKİSİ



Zachau, Merkez Bankasının, ekonomiyi soğutmak üzere aldığı önlemler konusunda ise mali istikrarın sağlanması ve dışsal kırılganlıkların azaltılmasının, Türkiye de dahil olmak üzere tüm yükselen piyasa ekonomileri için önemli olduğunu vurguladı.

''Aşırı kısa vadeli sermaye girişleri kontrolsüz kredi büyümesine yol açabilir ve ani bir kesilme anında dışsal kırılganlıklar oluşturabilir'' diyen Zachau, ''Dolayısıyla, yükselen piyasaların çoğu yüksek sermaye girişleri ile baş edebilmek için sıkılaştırıcı önlemler almıştır. Anladığım kadarıyla, Merkez Bankası kendi politikasının kredi büyümesi, sermaye akışları ve enflasyon üzerindeki etkilerini yakından izliyor ve eminim ki gelişmelere bağlı olarak devam ettirmek ve gerektiğinde uyarlamalar yapmak için gerekli önlemleri alacaktır'' şeklinde konuştu.



-TÜRKİYE'NİN KREDİ NOTUNUN ''YATIRIM YAPILABİLİR'' DÜZEYE ÇIKMASI



Türkiye'nin Cari Açığı'nın büyüdüğünü ve 2011 yılında GSYH'nın yaklaşık yüzde 7'si seviyesine ulaşmasının olası göründüğünü anlatan Zachau, Yetkililerin önündeki bir zorluğun, olumlu kısa vadeli büyüme beklentileri ve sağlıklı bilançolarıyla sermaye girişlerini çekmeye devam ederken, bu kırılganlıklar karşısında doğru politika bileşimini belirlemenin olacağını kaydetti.

Belirli koşulların yerine getirilmesi halinde, Türkiye'nin kredi notunun, ''yatırım yapılabilir'' düzeye çıkacağını vurgulayan Zachau şöyle devam etti:

'' Eğer Türkiye'nin makroekonomik politikaları (hem mali hem parasal) güçlü ve sıkı olmaya devam ederse ve Cari Açık zaman içinde kontrol altına alınırsa, Türkiye'nin devam eden güçlü büyüme performansı ve azalan riskleri gelecekte 'yatırım yapılabilir' düzeyde bir kredi notu almasını sağlayabilecektir.''



-TÜRKİYE'NİN 2023 İHRACAT HEDEFLERİ



Cari Açığın temel nedenlerine de eğilen Zachau, Türkiye'nin büyük bir enerji ithalatçısı ve enerjiye olan bağımlılığı nedeniyle yapısal Cari Açığa sahip olduğunu vurguladı.

Zachau, ''Dolayısıyla, enerji verimliliğini arttırmaya yönelik tüm politikalar, her bir liralık üretim ve katma değer için daha az enerji kullanılması cari açığın kontrol altında tutulmasına yardımcı olacaktır. Ayrıca, yerli yenilenebilir kaynaklardan rüzgar, güneş, hidro, jeotermal ve biyokütle, daha fazla enerji üretmeye yönelik tüm politikalar buna katkıda bulunacaktır'' dedi.

Türkiye'nin başta ihracat olmak üzere 2023 yılındaki hedeflerine ulaşmada eğitimin anahtar unsur olduğunun altını çizen Zachau, ''Daha genel anlamda, üretkenliğin arttırılması ki bunun temelleri daha önce de belirttiğim gibi eğitimin ve becerilerin iyileştirilmesinde yatmaktadır ve uzmanların çeşitliliğindeki artış Türkiye'nin 2023 ihracat hedeflerine ulaşması bakımından önemli katkıda bulunacaktır'' şeklinde konuştu.



-TÜRKİYE'NİN ENERJİ İHTİYACI VE NÜKLEER ENERJİ



Türkiye'nin enerji ihtiyacına dikkat çeken Zachau, enerji konusunda şunları söyledi:

''Enerji, birkaç farklı bakımdan Türkiye için hem kritik bir zorluk hem de bir önceliktir: İlk olarak, enerji ekonomik büyümenin lokomotifidir; enerji talebi artıyor ve en pahalı enerji olmayan enerjidir. İkinci olarak, Türkiye'nin Cari Açığı'ndan bahsederken değindiğim gibi, Türkiye'nin enerji ithalat faturası ödemeler dengesi üzerinde büyük bir yük oluşturmaktadır. Üçüncü olarak, enerjinin üretimi ve tüketimi çevreyi etkilemektedir.

Şu ana kadar çok şey başarılmıştır. Türkiye enerji güvenliğini sağlamak için bir dizi önemli önlem almıştır ve bunları uygulamaktadır. Türkiye özellikle yenilenebilir enerji olmak üzere yerli kaynakların kullanımını desteklemektedir. Türkiye enerjinin verimli kullanımını da teşvik etmektedir. Türkiye enerji fiyatlarının maliyetleri kapsamasını ve yatırımların çekilmesini sağlamaktadır. Türkiye özel sektör katılımını tercih etmiştir ve yeni özel sektör yatırımları ile mevcut tesislerin özelleştirilmesi Türkiye'nin enerji güvenliğini, rekabetçiliğini ve işletme verimliliğini arttırmasına yardımcı olmaktadır.

Türkiye'nin enerji ve emisyon göstergelerinin çoğu Euro bölgesi ve üst orta gelirli ülkelerin ortalamaları ile karşılaştırıldığında olumlu bir görünüme sahiptir. Örneğin, Türkiye'de birim GSYH başına CO2 emisyonları Euro bölgesi ortalamasına eşdeğer düzeydedir ve üst orta gelirli ülkelerin ortalamasından daha düşüktür.

Bununla birlikte, Türkiye CO2 emisyonlarının artış hızı bakımından olumsuz yönde öne çıkmaktadır. Tüm büyük ekonomiler arasında sadece Çin ve Hindistan'ın emisyonları Türkiye'den daha hızlı bir şekilde artmaktadır. Türkiye, iklim değişikliliği ile ilgili girişimlerini hem uluslararası hem de ulusal ölçekte arttırmaktadır. Bu durum, iklim değişikliğinin Türkiye için bir tehdit olduğunun farkına varıldığını göstermektedir. Türkiye Doğu Avrupa ve Orta Asya bölgesinde aşırı iklim olaylarında en fazla artışın yaşanmasının beklendiği üç ülkeden biridir.

Hükümet enerji verimliliğini ve yenilenebilir enerjiyi, Ulusal İklim Değişikliği Stratejisinin merkezine oldukça uygun bir şekilde oturtmuştur ve Dünya Bankası Türkiye'nin bu alandaki çabalarını desteklemekten memnuniyet duymaktadır. Hükümet aynı zamanda Türkiye'nin enerji güvenliğini sağlamaya ve CO2 emisyon artışlarını kontrol altına almaya yönelik önlemleri arasına nükleer enerjinin geliştirilmesini de dahil etmiştir. Dünya Bankası Türkiye'de veya dünyanın başka bir yerinde nükleer enerjiyi finanse etmemektedir.''



Enerji ve Emisyon Göstergeleri



Kişi Başına Düşen Enerji



GSYH/

enerji kullanımı

Kişi Başına Düşen CO2



CO2/

GSYH

CO2

Artışı, %

1990-2006

Türkiye

1,370

8.7

3.7

0.3

84

Üst Orta Gelir Düzeyine Sahip Ülkeler

2,130

5.2

5.2

0.5

-5

Euro Bölgesi

3,789

8.2

8.4

0.3

4

Doğu Avrupa ve Orta Asya

2,948

3.7

7.3

0.7

-30

Dünya

1,819

5.4

4.4

0.5

34

Rusya

4,730

2.9

11.0

0.9

-31

Çin

1,484

3.4

4.7

1.0

153

Hindistan

529

4.9

1.4

0.6

119

Brezilya

1,239

7.4

1.9

0.2

69

Meksika

1,750

7.6

4.2

0.3

13

ABD

7,766

5.5

19.3

0.5

18

Kaynak: Dünya Kalkınma Göstergeleri, 2010, Dünya Bankası. GSYH verileri: 2005 SAGP, $.





-FİNANSAL SEKTÖR DEĞERLENDİRME PROGRAMI (FSAP) ÇALIŞMALARI İYİ GİDİYOR



Türkiye'nin finansal sektör çalışmaları gçin geçen ay Türkiye'ye gelen IMF ve Dünya Bankası heyetinin çalışmalarına da değinen Zachau, '' Türk yetkililerin talebi üzerine, ortak bir Dünya Bankası/IMF ekibi şu anda Türkiye için bir Finansal Sektör Değerlendirme Programı (FSAP) Güncelleme çalışması gerçekleştirmektedir. Çalışmalar devam ediyor ve ekibimiz Hükümet'ten ve özel sektörden muhataplarımız ile iyi ve verimli toplantılar yapıyor'' dedi.



-JAPONYA'DAKİ DOĞAL AFET SONUCUNUN TÜRKİYE ETKİSİ OLMAZ



Zachau, Japonya'daki yaşanan olayların Türkiye üzerindeki ekonomik etkisi ile ilgili olarak ise Dünya Bankası olarak, Türkiye'nin Japonya ile olan nispeten düşük düzeydeki ticareti ve yatırımları göz önüne alındığında bu etkinin çok küçük olmasını beklediklerini vurguladı.



-ORTADOĞU VE KUZEY AFRİKA'DAKİ SİYASİ ÇALKANTILARIN TÜRKİYE EKONOMİSİNE ETKİSİ



Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki siyasi çalkantıların Türkiye ekonomisi üzerine etkilerinden de bahseden Zachau, bu bölgedeki olumsuz etkinin petrol fiyatları yoluyla olduğunu, bunun da Cari Açık ve ekonomik büyüme üzerinde olumsuz etkide bulunacağını kaydetti.

Zachau, ''Şu ana kadarki etki genel anlamda sınırlı olmuştur. Şu ana kadar, en önemli etki petrol fiyatları yoluyla olmuştur. Türkiye petrol ihtiyacının yaklaşık yüzde 95'ini ithal ettiği için. Petrolün varil fiyatındaki 10 dolarlık bir artışın, Cari Açığın GSYH'ya oranını yaklaşık yüzde 0,4-0,5 arttıracağı tahmin edilmektedir. Ayrıca, petrolün varil fiyatındaki 10 dolarlık bir artışın GSYH büyüme oranını 0.2-0.3 puan düşüreceğini tahmin ediyoruz'' şeklinde konuştu.



Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) uyum sürecine de değinen Zachau, Türkiye'nin, daha fazla ve daha iyi istihdamın yaratıldığı sağlam ekonomik büyümeyi devam ettirmek için önemli bir ekonomik reform gündemini takip ettiğini hatırlatarak, bu reform gündeminin, aynı zamanda AB müktesebatı kriterlerinde öngörülen mevzuat, düzenleme ve kurumlar bakımından daha yakın bir şekilde uyumlaşmasını sağlayacağını vurguladı.