Babacan: Bağımsız kurumların yetki devri faydalı olur
Babacan, "Siyasi karar gerektiren konularda bağımsız kurumların yetki devri yapmasının faydalı olacağını düşünüyoruz" dedi
ANKARA (A.A) - 20.05.2011 - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ''Türkiye, tasarruf oranı düşük olan bir ülke ve tasarruf oranını hemen akşamdan sabaha yükseltmek mümkün değil. Bununla ilgili en önemli konu, bizim yurt dışındaki tasarrufların Türkiye'ye gelmesini sağlamamız'' dedi.
Babacan, SKY Türk televizyonunda katıldığı bir programda soruları yanıtladı. Babacan, dünya ekonomisinin oldukça sıkıntılı dönemlerden geçtiğini belirterek, işler, hem Avrupa'da hem Amerika'da 2009'un o olumsuz tablosundan biraz daha ümit veren bir tabloya dönmüş gibi görünse de çok yüksek borç stoğu, çok yüksek kamu açıkları ve merkez bankalarının piyasaya sürmüş olduğu olağanüstü miktarda likidite ve pek çok merkez bankasının bunu karşılıksız para basarak yapmış olmasının ileriye doğru büyük tehditler, riskler oluşturduğunu söyledi.
Babacan, Avrupa Birliği Ekonomi Bakanları toplantısının önemli gündem maddelerinin Portekiz ve Yunanistan olduğunu, Portekiz ile ilgili 78 milyar avroluk yardım paketinin onaylandığını kaydetti. Yunanistan'ın 110 milyarlık yardım paketinin çoğaltılmasıyla ilgili (yaklaşık 30 ile 50 milyarlık bir rakamın büyütülmesi tartışılıyor) bir karar verilemediğini ifade eden Babacan, bir teknik çalışma gerekeceğini ve Yunanistan'dan ilave talepler olacağını, atması gereken adımların belirleneceğini kaydetti.
Özellikle özelleştirmeyle ilgili taleplerin Avrupa'dan geleceğini belirten Babacan, ''Bir yandan, 'tamam kaynak kullandırıyoruz, destek veriyoruz' ama bir yandan da Yunanistan'ın kendi kaynaklarını harekete geçirebilmesiyle ilgili talepler var. Bütün bunlar önümüzdeki haftalarda netleşip bir sonuca ulaşır diye ümit ediyoruz. Çünkü, herhangi bir Avrupa ülkesinin borcunu ödeyemez duruma düşmesinin sonuçları Allah korusun çok tehlikeli olur. Bizim bütün Avrupa ülkelerine tavsiyemiz, 'borcunu ödeyememe noktasına kesinlikle getirmeyin, ne gerekiyorsa yapın'. Bizim herkese tavsiyemiz 'aman diyoruz hiçbir ülkeyi bu dönemde iflas ettirmeyin, buna izin vermeyin, hiç olmazsa ölçülebilir kaynaklarla, ucu sonu belli politikalarla destek neyse verin'' dedi.
Babacan, tek bir para birimi kullanan ülkelerin birbirinden çok farklı maliye politikaları uygulamasını, birinde yüzde 10 açık varken öbüründe yüzde 1-2 açık olmasının, problem çıktığında da aynı Merkez Bankasının para basarak problemin yaşandığı ülkenin hazine kağıtlarını piyasadan toplamasının adil bir tablo olmadığını kaydetti.
-BAKANLIKLARLA İLGİLİ ÇALIŞMA-
Önümüzdeki dönemde devlet bakanlıklarının kalkıp artık tüm bakanlıkların icra bakanlıkları olmasıyla ilgili yeni bir yapılanmaya gittiklerini belirten Babacan, ''Başbakanlığı bundan sonra bir koordinasyon makamı haline getirip eğer varsa birimler, hele hele bunlar icra uygulama birimleriyse, bunların normal icra bakanlıkları haline çevrilmesiyle ilgili bir çalışma bu. Bu çerçevede baktığımızda da özellikle ekonomiyle ilgili birimlerin ekonomi ve kalkınma bakanlığı adı altında bir araya getirecek taslak çalışma şu anda var'' diye konuştu.
Henüz nihai kararlar verilmiş, Başbakanın onayından geçmiş bir çalışma olmadığını ifade eden Babacan, bu konuyla alakalı Başbakanın yaklaşımının önemli ölçüde taslağa yansıtıldığını ancak, henüz taslağın son şeklinin Başbakanın onayından geçmediğini kaydetti.
-BAĞIMSIZ KURUL VE KURUMLAR-
Bağımsız kurul ve kurumlarla ilgili bir soru üzerine de Babacan, ''Hani vur deyince öldürülmüş gibi bir tablo var bağımsız kurumlarımızla alakalı. Özellikle problem çıktığında, sorun olduğunda fatura hükümete kesiliyorsa, yani bir siyasi karar gerektiren ve sorumluluğu da siyasetçilerin üzerinde olan konularsa, o konuların bağımsız kurumlardan alınıp bakanlığa bir bakıma yetki devri yapılmasının da faydalı olacağını düşünüyoruz. Ama temel görevleri çok önemli bu kurumların'' dedi.
''Merkez Bankasının, şu andaki mevcut durumu, tam özerkliği devam edecek değil mi?'' sorusuna da Babacan, ''Tabii tabii, herhangi bir şey yok orada'' yanıtını verdi. Babacan, konuyla ilgili şunları söyledi:
''Mesela sigarayla ilgili düzenleme olduğu zaman sigara üreticilerinin o düzenlemeye uyup uymadığı ya da uymayanlara kesilecek cezalarla ilgili tamamen konunun bağımsız kurulda olması lazım. Çünkü, bir bakıma onlar bir mahkeme fonksiyonunu yerine getiriyorlar. Nasıl yargı bağımsız, mahkemeler bağımsız, o bağımsız fonksiyonu orada mutlaka durması gerekiyor. Ama öyle konular var ki, yani spesifik örnek vermekten biraz çekiniyorum, bugün için çekiniyorum. İnşallah belki bundan 5-6 ay sonra daha rahat bunları konuşuruz ederiz. Zaten soruyor arkadaşlar ister istemez, 'yani şunu nasıl yapalım, bunu nasıl' diyorlar. Çünkü orada atacakları bir adım üç dört tane bakanlığın görev sahasını da ilgilendiriyor. Ya da SPK'nın yapacağı bir konu BDDK'nın atacağı başka adımlarla ilişkili olabilir. Merkez Bankası bir karar veriyor ama onu vereceği zaman BDDK bu işe nasıl bakacak ve BDDK, burada işte bir koordinasyon ihtiyacı var. Yani, iki unsur var aslında. Bir, tamamen yetkilerin bir kısmının ilgili bakanlıklara verilmesi bir konu. Bir de kurumlar arası koordinasyon ihtiyacı da ikinci konu. Bunun çözümleri de tabii ayrı ayrı gerekiyor.''
-CHP'NİN ''AİLE SİGORTASI '' PROJESİ-
Babacan, CHP'nin aile sigortası projesiyle ilgili bir soru üzerine, bunun bir ilerleme olduğunu belirterek, ''Baykal döneminde yaptıkları sadece siyaha beyaz, beyaza siyah demekti. Birkaç ideolojik meseleyi ön planda tutup, adeta adını koymasalar da neredeyse işte hani bu AK Parti gitsin de memlekette ihtilal olsun önemli değil gibi, yani bunu açıkça söylemeyen ama çizgi olarak böyle bir tutum vardı. Baktılar ki bu pek işe yaramadı, pek sonuç vermedi. Bu sefer projeler üretmeye başladılar'' dedi.
Fakat bu projelerin içinde hiç kaynak projesi bulunmadığına işaret eden Babacan, projelerde de maalesef bir iç tutarlılık olmadığını söyledi. Babacan, ''(600 liranın altına düşürmeyeceğiz) demek çok farklı, (600 lira vereceğim) demek çok farklı. Çünkü, aileye ortalama 300-400 lira zaten şuradan buradan bir şey geliyorsa ortalamada, o zaman verdiğiniz 600 olmuyor ki, verdiğiniz 100 oluyor, 200 oluyor, 300 oluyor'' diye konuştu.
Konuyla ilgili başka bir soruya karşılık Babacan, ''600'ün altına düşürmeyeceğim dese benim hiçbir itirazım olmaz'' yanıtını verdi.
-MERKEZ BANKASININ ALDIĞI KARARLAR-
Babacan, şimdi sermaye hareketlerinin kompozisyonunun 8,5 yıldır dönem dönem değiştiğini, kimi dönem doğrudan sermaye hareketlerinin 2007-2008'e kadar çok yoğun olduğunu ancak, küresel krizden sonra doğrudan sermayede düşüş yaşandığını ifade etti. Babacan, ''22 milyar kadarı bulmuşken, işte şimdi 7-8 milyar mertebelerinde dolaşıyor. Ama öte yandan portföy yatırımları ya da finansmanın tamamını biz sıcak para diye değerlendiremeyiz'' dedi.
Güven ortamı ve makul oranda getiriler olduktan sonra Türkiye'ye sermaye girişinin devam edeceğini vurgulayan Babacan, Türkiye'nin cari açığının temel sebebinin, enerji ithalatı ve petrol fiyatları olduğunu anımsattı.
Programda, yılın ilk 3 ayındaki rakamların kredi artışı oranını engellemediğini gösterdiğinin belirtilmesi üzerine Babacan, ''Yüzde 23'' dedi ve para politikası tedbirlerinin bazen 3, bazen 6 ay ve bazen daha uzun bir süre sonra tepki verdiğini söyledi. Babacan, şöyle devam etti:
''Asıl sonucunu belli bir zaman gecikmesiyle alıyorsunuz. Zorunlu karşılıklarla alakalı kararlar da aslında karar alıyorsunuz, belki 1 ay, 1,5 ay sonra fiilen o parayı Merkez Bankasına çekiyorsunuz. Nihai büyüme ve toplam cari açık üzerindeki etkisini belki daha sonra görmeye başlıyorsunuz. Şimdi bizim beklentimiz, bu yılın aşağı yukarı son çeyreğinden itibaren bunun cari açık üzerindeki etkisini yavaş yavaş görmeye başlayacağımız yönünde.
Ekim, Kasım, Aralık, o son çeyreğinde, şu andaki beklentimiz bu. Yani, uygulama Kasım'da başladı ama bütün bu uygulamanın, alınan tedbirlerin farklı kanallardan etkisi var. Asıl cari açık üzerindeki etkisinin o aylarda daha yoğun bir şekilde hissedileceği, bizim beklentimiz bu.
Şimdi tabii cari açık diyoruz ama şuna çok dikkat etmemiz lazım, Türkiye tasarruf oranı düşük olan bir ülke ve tasarruf oranını hemen akşamdan sabaha yükseltmek mümkün değil. Tasarruf oranı düşük olduğu için en önemli konu, bizim yurt dışındaki tasarrufların Türkiye'ye gelmesini sağlamak.''
-''EN PAHALI DEĞİL DE, EN PAHALILARDAN BİRİ''-
Başbakan Yardımcısı Babacan, Türkiye'nin dünyanın en pahalı benzinini kullandığının ifade edilmesi üzerine, akaryakıtta vergiyi sabit tuttuklarını anımsattı ve ''En pahalı değil de, en pahalılarından diyelim'' dedi.
İşsizlik rakamlarına da değinen Babacan, ''Geçen senenin ilk çeyreğinden bu senenin ilk çeyreğinde Türkiye'de çalışan insan sayısı 1 milyon 535 bin kişi arttı. Ben bunu iki gün önce Brüksel'de AB Ekonomi Bakanları Toplantısında masada söylediğimde herkes şöyle elindeki kağıdı bıraktı ve bana baktı, 'yani şaka mı bu rakam' diye'' diye konuştu.
Türkiye'de iş gücüne katılım oranının yüzde 48,5 olduğunu belirten Bakan Babacan, geçen yılın aynı döneminde bu oranın yüzde 47,5 olduğunu anımsattı.
''İşini kaybedenlerin oranı da yüksek Türkiye'de, o rakamlar açıklanmıyor'' şeklindeki bir ifade üzerine Babacan, ''Bizde erkeklerin iş gücüne katılım oranı aynı Avrupa'daki gibi. Ancak bizde ev kadını olma, ev hanımlığı çok yaygın. Yani kadınlar arasında iş gücüne katılım oranımız çok düşük. O insanlarımız iş de aramıyorlar. 'İşsiz misin, iş arıyor musun?' dediğiniz zaman, 'yok' diyorlar. Ortalamayı düşüren faktör Türkiye'deki kadınların daha az oranda çalışıyor olması, asıl işin özü orada'' değerlendirmesinde bulundu.
-''ATTIĞIMIZ ADIMLAR TERÖR ÖRGÜTÜNÜN İSTİSMAR ZEMİNİNİ ÖNEMLİ ÖLÇÜDE ZAYIFLATTI''-
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Babacan, milli birlik ve kardeşlik projelerinin, temel hak ve özgürlükler konusunda yaptıklarının, Türkiye'deki demokrasinin daha iyi işlemesiyle ilgili yaptıkları önemli reformların aslında Türkiye'de terör sorununun köküne inip terör sorununu kökünden çözmeye yönelik çok önemli adımlar olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
''Terörü tamamen bitireceğiz, tamamen yok edeceğiz. Bu konuda dünyada böyle çok iddialı konuşabilen ve bunu açıkça ortaya koyabilen ülke hemen hemen yok. Bakıyorsunuz işte İngiltere'nin başında bir IRA problemi var. Hani o kadar gelişmiş ülke, kişi başına düşen milli gelir yüksek şudur budur. Hani IRA terörünü İngiltere şu anda yüzde 100 çözdüm diyebiliyor mu? İspanya, BASK problemini, ETA'yı yüzde 100 çözdüm diyebiliyor mu bugün için? Diyemiyor. Dolayısıyla, burada ancak ne kadar azaltabiliyorsunuz, ne kadar kontrol altına alabiliyorsunuz, burada önemli olan o. Bizim attığımız adımlar terör örgütünün istismar zeminini önemli ölçüde zayıflattı.
Hem doğruları bulmak, hem de zaman içerisinde bölgeyle ilgili özel politikalarımızı inşallah bölgenin refahını artıracak, bölgenin kalkınmasını hızlandıracak. Yani, bölgede bayağı bir ekonomik hareketlilik var. Ama akşamdan sabaha her şeyin değişmesini de tabii beklememek lazım. Bizim o bölgelere uyguladığımız politikalar, Türkiye'deki istikrarı aslında güçlendirecek politikalar ve ekonomik büyümemiz için de daha sağlam zemin oluşturacak politikalar. Yeter ki korkmadan doğruları yapmaya devam edelim, yeter ki o işin de popülizmine kaymayalım. Maalesef Türkiye'de tamamen o bölge üzerinden siyaset yapan siyasi partiler de maalesef diyorum var. Türkiye'yi bölmek istiyorsunuz diyenlere baktığınızda, Türkiye'nin sadece belli bir bölümünde siyaset yapıp öbür tarafında siyaset yapamayanlar aslında Türkiye'yi fiilen bir bakıma bölünmüş bir hale sokarken, bizi işte böleceksiniz şöyle böyle falan filan diye eleştiriyorlar ama biz bunların hiçbirine katılmıyoruz. Doğruları yaptık, inşallah doğruları yapmaya da devam edeceğiz. Bu, ülkenin kalkınmasına, istikrarına sadece artılar getirecektir.''